Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? Sen ‘yoksulluğun, dini açlığın vatanı olmaz’ şiarıyla yola çıkmıştın. Ancak o yoksul mahallerden çıkmış birileri canına kıymaktan çekinmedi. O zaman yoksullar da suçlu, onlar da mücadelene destek vermedikleri için Nâzım Hikmet’in dediği gibi kabahatli sayılmazlar mı? Faşizme kayan Alman gençleri çok mu varsıl toplum kesimlerinden geliyorlardı sanki. Sen onlar için mitinglerde haykırmamış mıydın? Sana kıyanlar, senden sonra daha büyük kıyımlara karıştılar. Bu mektupta bunlara değinerek ruhunu acıtmak istemem. Çünkü yazılarında hep sevgiden bahsediyorsun. Güzel yaşamaktan, hayatın mutlulukla akıp gitmesinden bahsediyorsun. Bu yöntemle hareket etmeliyim. Biraz da mektuplarını bir araya getirenler bunu Türkçeye çevirenlerden bahsetmeliyim. Kitabın kapağı bile insanı içine çekmeye yetiyor. Özgürlüğün simgesi mavi bir desen üzerinde senin resmin ve altta da pullu bir zarf var. Nuran Yavuz’un eşsiz güzellikte bir Türkçeyle çevirisini yaptığı mektupların, her okunduğunda sevgiye daha çok yaklaşılacak, insani duyguları dışlayan her tür etkiden uzak durulacak, bunu görüyorum. Yüz yılı aşkın bir süre önce yazdığın mektubunda; “mektubunun en çok neresini sevdim, biliyor musun, ikimizin de kişisel yaşamımızı örgütleyebilecek kadar genç ve yetenekli olduğumuzu söylediğin yeri” diyor ve devam ediyorsun; “Ah Dyodyo, altınım, bir de verdiğin sözleri tutabilsen!..” Kişisel yaşamını düzeltemeyen bir insanın, toplumu düzeltmeye kalkışma çabasının, ne derece sanal olduğunu, senin bu satırlarından daha iyi anlatan başka bir söz bulunamazdı Rosa Luxemburg sanırım. Sahi dünya ideologlarının bir sorunu da bu olmasın sakın!.. ...SOSYALİST BİR KADIN YAŞAMIŞ BİR ZAMANLAR... “Benim idealim, berrak bir vicdanla insanın herkesi sevmesine olanak tanıyan bir toplumsal sistemdir” diyorsun. Senin yüreğindeki sevgi seli, yüz yıllar geçse dahi, mektuplarını ve yazılarını okuyanların umut ışığı olmaya devam edecek. Bu mektupları okudukça diyecekler ki; Rosa Luxemburg, diye sosyalist bir kadın yaşarmış bir zamanlar. Yoksullar için çırpınan, onlara hayatını adayan, yüreği sevgi dolu... Yüzü prensesler kadar güzel, vicdanı sular kadar berrak... ? eCongun@gmail.com Sevgiliye Mektuplar/ Rosa Luxemburg/ Çeviren: Nuran Yavuz/ Agora Kitapları/ 224 s. Sürgün Ruhun Rüya Defteri sürgünlüğüne nasıl dönüşebildiğini öğreniyoruz. Sonra o ruhun peşinde Eski Kudüs’ten başlayıp Asya bozkırlarından, Japonya’dan geçen huzur bulmaz yolculuklar içinde öğreniyoruz ki, insanın tüm yolculuğu, aslında başlangıç noktasına varmak için çıkılmış bir ruh arındırma çabasıdır. MERAKLANDIRAN HAYATLAR... Kendi hayatının huzursuzluklarını, sorunlarını başka hayatlardan kalan bir kefaret sanarak yaşamak, bu yanılsamayı bir gerçeklik örgüsü içinde bir roman anlatısına dönüştürmek hiç de kolay başarılır bir şey değildir. Ancak Ömer Fikret Oyal’ın ilk romanında bunu büyük bir maharetle başardığını söylemek mümkün. Okumaya başladığınızda sonunu merak ettiren kitaplar vardır. Siz okudukça kitabın sonuna dair merakınız artar. Okudukça bu merakı geliştiren anlatım sizi birçok insan halinin bir arada ele alındığı hayatların öyküleri ile karşı karşıya bırakır. Sürgün Ruhun Rüya Defteri tam da bunu yapıyor. Psitkaytrist Cihan Türkkan’ın Maçka parkında bir setin altında ölü bulunduğunu okuyucuya anlatarak 853 ? Nuri ÖDEMİŞ İ nsan bir ömür yaşayıp da yok olup gitmeseydi. Yaşadığımız hayat çok uzun zaman önce yaşanmış bir hayatta işlediğimiz bir günahın bitmeyen kefaretinden ibaret olsaydı, yaşamak neye benzerdi. Hiç merak ettiniz mi? Sürgün Ruhun Rüya Defteri’nde Ömer Fikret Oyal, bize bunu anlatıyor. Bu günkü hayatını Hüseyin Akkirman olarak yaşayan kişinin “yalnızca farkına vardığı şeyleri birisine anlatma ihtiyacından ötürü" psikiyatrist Cihan Türkkan’a anlatımlarından birçok hayatın bir arada ve bir ruhun CUMHURİYET KİTAP SAYI ? SAYFA 31