Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? Küçük Anılarda Büyük Sırlar (3 Kitap)/ Nurten Arslan/ Mavi Kuş Yayınevi/ 1630 s. “Durumu düzeltmek, hayat bulmak, insan olmak için, mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, işleri Avrupa’nın emellerine uygun yürütmek, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi birtakım zihniyetler ortaya çıktı: ‘Onlar bizi idare etsin’ diyorlardı. Oysa hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatlarıyla, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir! Türkiye’de fikir adamları, adeta kendi kendilerine hakaret ediyorlardı. Diyorlardı ki: ‘Adam değiliz ve olamayız. Kendi kendimize adam olmamıza ihtimal yoktur’ Bizim canımızı, tarihimizi, varlığımızı, bize düşman olan, düşman olduğundan hiç şüphe edilmeyen Avrupalılara, kayıtsız şartsız bırakmak istiyorlardı” ‘Küçük Anılarda Büyük Sırlar’, Atatürk’ün yaşamını konu alan biyografik bir roman. Çekilin Yoldan Geliyor Vatman/ Dündar Aytar/ Babıâli Kültür Yayıncılığı/ 320 s. “Ben hakiki bir İstanbulluyum. ‘Tamam sen İstanbullusun da büyüklerin nereden gelme?’ diye sorulduğunda, ‘Onlar da İstanbullu’ demek ve bu cevaba inanmayan muhatabının garip tepkilerine katlanmak zorunda kalanlardanım. Mezar taşıma da ‘Bilmem nere eşrafından’ yazılamayacak. Hayatta hiç hemşerim olmadı. Benim çocukluğuma göre bu şehirde hayat çok daha zor. ‘Çekilin Yoldan Geliyor Vatman’da biraz kaybettiğimiz rahatlıkları hatırlatmak istedim. Gerçi daha fakir bir şehirdi ama hayat daha kaliteliydi. Kalite kişinin anlayışına göre değişir tabii. Bu kitabı okuyup, ‘Bu da özlenecek hayat mı?’ diyecekler vardır. Lükse meraklılar, gösteriş yapmayı sevenler, medyanın baş tacı ettikleri eski İstanbul’da hoşlanacak bir şey bulamayacaklardır” diyor yazar. Bu kitapta Dündar Aytar’ın anıları yer alıyor. Şair Oktay Rifat/ Dr. Selahattin Tuncer/ Bahar Yayınevi/ 298 s. Oktay Rifat, 1914’te Trabzon’da doğdu. Ankara Erkek Lisesi’ni bitirdi. Maliye Bakanlığı hesabına üç yıl Paris’te Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okudu. Basın Yayın Genel Müdürlüğü’nde çalıştı. İstanbul’da Devlet Demiryolları, Birinci İşletme Avukatı iken görevinden ayrıldı (1973). İlk şiirleri Varlık (19361944), sonrakiler Aile (1947), Yaprak (19491950), Yeditepe (19511957) dergilerinde yayımlandı. Orhan Veli ve Melih Cevdet Anday ile birlikte Garip akımının kurucularından olan Rifat, 1988 yılında İstanbul’da öldü. Bu kitapta Oktay Rifat’ın yaşamı ve sanatı yer alıyor. Kopmuş İp/ Şule Şahin/ Platin Yayınları/ 264 s. Yüzleşmeler, akıl oyunları ve bir psikologun 7 günde değişen hayatı... Yedinci günün sonunda hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacaktır... İpek Güngör, genç ve başarılı bir psikologdur. Eşi ile son zamanlarda yaşadığı sorunlar nedeniyle evliliği kötü bir dönemden geçerken, ha yatı birdenbire ortaya çıkan sırlarla müthiş bir değişime uğrar. İpek, umutsuzca evliliğini kurtarmaya çabalarken kendini çarpık aşk ilişkileri, mafya içi hesaplaşmalar ve cinayetlerin tam ortasında bulur. Artık içinden çıkılması imkânsız görünen pek çok olayın peşinde sürüklenmeye başlamış ve hayatı bir daha asla düzelmeyecek şekilde değişmiştir. İnsan Hakları Danışma Kurulu Raporları/ Hazırlayanlar: İbrahim Ö. KaboğluKemal Akkurt/ İmge Kitabevi/ 312 s. “İnsan Hakları Danışma Kurulu (İHDK), 4643 sayılı kanunla ‘İnsan haklarına ilişkin olarak, ilgili devlet ve sivil toplum kuruluşları arasında iletişim sağlamak; insan haklarını kapsayan ulusal ve uluslararası konularda danışma organı olarak görev yapmak üzere’ kurulmuştu. (...) Özünde bir belgesel olan bu kitap, İHDK’nin ilk Başkanlık Divanı’nın çok kısa süren öyküsünü sunuyor. Türkiye’deki insan hakları pratiğinin ortaya koyduğu deneyimlerden öğrenilecek çok şey var: Doğruları söylemeye devam etmek, doğru davranışlar için yanlışları akılda tutmak, insan hakları mücadelesinde hepimize yol gösterecektir” diyor İHDK eski başkan yardımcısı Şenal Sarıhan. Mahkeme Kitap/ Ahmet Güntan/ YKY/ 44 s. “İnsanın büyüme istikameti de/ ağaca benzer hâkim bey,/ kümbet gibi dikilir. Ne var ki/ ağaç sabit, insan gezegendir./ Tohum ağaç olduktan sonra/ kaybolmuştur hâkim bey,/ gasptan korkmayacak kadar/ mülkiyetten uzak.” Bu kitapta Ahmet Güntan’ın şiirleri yer alıyor. ‘Mahkeme Kitap.’, Ahmet Güntan’ı ‘Parçalı Ham Manifesto’ya hazırlayan kitap. İşte Biz Böyleyiz/ Metin Ergin/ Altın Kitaplar/ 448 s. Yazar Metin Ergin’in 1946’da Bütün Dünya dergisinde ve Vatan gazetesinde başladığı gazetecilik serüveni 60. yılına erişti. Cumhuriyet gazetesinde (19501960), Toledo Blade, Chicago Tribune, Los Angeles Times, Miami Herald, Washington Post ve Turkish Daily News gazetelerinde geçen yıllar; ‘İşte Biz Böyleyiz’ yapıtındaki 300 öyküyü doğurmuş. Daha önce yayımlanmamış öykülerden oluşan bu kitap, yazarın gazetecilik, muhabirlik, reklamcılık, pazarlamacılık ve halkla ilişkiler konusunda bizzat yaşadıklarını anlatıyor. Ortadoğu’da Maduniyet/ Asef Bayat/ Derleyenler: Özgür GökmenSeçil Deren/ İletişim Yayınları/ 220 s. İran kökenli araştırmacı Asef Bayat, Müslüman Ortadoğu toplumlarındaki toplumsal değişime, Oryantalizmin kalıplarını kıran bir bakışın imkânlarını sunuyor bu derlemede. Her şeyden önce, “durağan” bir karakteri, bir “kendine özgülüğü” değil; değişimi vurgulayarak ve “küresel güneyin” başka ülke leriyle benzerliklere dikkat çekerek bakıyor bu toplumlara. Bu tutumuyla, Ortadoğu’ya karşılaştırmalı bakışı küreselleşme bağlamında konumlandıran bir öneri de geliştiriyor. Asef Bayat, kitabın adından da çıkarılacağı üzere, “aşağıdakilerin” durumunu esas alıyor, toplumsal hareketliliğe, sınıfsal hareketlere, popüler ve sivil eylemlere odaklanıyor. Ortadoğu toplumlarındaki İslâmi hareketleri bu çerçevede genişçe ele alıyor, ama bununla yetinilmemesi gerektiğinin de altını çiziyor. Efendi İle Uşağı/ Lev Tolstoy/ Çeviren: Mehmet Özgül/ İletişim Yayınları/ 196 s. Tolstoy’un hikâyelerinin bu ilk cildinde, yazarın farklı dönemlerinde kaleme aldığı üç hikâyesi yer alıyor. Hikâyelerin üçünde de kar yağıyor. En erken tarihli olan ‘Tipi’ (1856) ölüm korkusu, hayatta kalmak ve hatırlamak hakkında. 1861’de yazılmış olan ‘Polikuşka’nın temelinde Tolstoy’un Brüksel’deyken duyduğu köy hayatıyla ilgili gerçek bir olay yatıyor. ‘Efendi ile Uşağı’ (1895) ise, insanların birbirine muhtaç olmaları, eşitlik ve kendini ve ötekini keşfetmek üzerine bir yapıt. Yaban Kuraldışılık/ Antonio Negri/ Çeviren: Eylem Canaslan/ Otonom Yayıncılık/ 376 s. “Spinoza, modern felsefenin berrak ve aydınlık yüzüdür. Onun felsefesi burjuva dolayımını düzenleyen her türlü mantıksal, metafizik ve hukuksal kurmacanın olumsuzlanışıdır. Hümanizmin devrimci projesinin sürekliliği yönündeki bir girişimdir. Çağdaşları, onun düşüncesini ne anlamışlar ne de çürütebilmişlerdir. Leibniz, optik bir sorun üzerine yazdığı ve Spinoza’ya dair belli bir kavrayışın göstergesi olan mektubunda ona ‘doktor’ diye hitap eder. Tuhaf: doktor, iyileştirici, büyücü. Spinoza böylece genç Descartes’ın ve Katolik ya da Protestan olsun bütün karşıreformcu kültürün hesaplaştıklarını iddia ettikleri Modern öncesi kuşağa geri döndürülür –Rönesans insanlarına, devrimcilere, büyücülere. Spinoza’nın burjuva gelişim dolayımının tanımını tartışmakla meşgul olan çağdaşları, kavrayamadıkları bu şeyi kuralsız ve yaban bir şey olarak görmüşlerdir. Oysa Spinoza, antagonist ve devrimci nedenlere gebe bu tarihsel seyrin üzerine düşen asıl görevin tek sahici okumasıyla uğraşmıştır.” Bu kitapta Spinoza metafiziği inceliyor. Soframız Nur Hanemiz Mamur/ Editörler: Suraiya FaroqhiChristoph K. Neumann/ Çeviren: Zeynep Yelçe/ Kitap Yayınevi/ 364 s. Osmanlı maddi kültürü son yirmiotuz yıldır kamuoyunun gitgide daha fazla ilgisini çekmeye başladı. Sadece uzmanlar değil, devraldıkları kültür mirasından artık daha fazla gurur duymaya başlayan kent sakinleri de Osmanlı mutfağı ve sivil mimarisine değer veriyorlar. Bu kitabın amacı, bugüne kadar yapılan araştırmaların hangi yolları izlediğini göstermek, kullanılmamış ya da yeterince değerlendirilmemiş birincil kaynaklara işaret etmek ve böylelikle Osmanlı tarihinin bu önemli unsurunu daha iyi anlamamızı sağlamaktır. ‘Soframız Nur Hanemiz Mamur’, Türkiye’den ve Fransa, Almanya, Polonya gibi Avrupa ülkelerinden araştırmacıların yazdığı on dört makaleyi bir araya getiriyor. Bu makaleler maddi kültürün iki temel konusunu, bir yandan yiyecek ve içeceği, diğer yandan da barınakları irdeliyor. ? SAYFA 37 CUMHURİYET KİTAP SAYI 841