23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Şiirin olağanüstü bir gücü olduğunu sanıyoruz. Şiirin bizi kurtaracağına inanıyoruz. Topluma yön verecek bir gücü olduğunu umuyoruz. Mustafa Şerif ONARAN Dergilerden A rif Damar gibi “Kırk Kuşağı Toplumcuları”ndan gelip de şiirini değiştiren, savsöz batağından kurtarıp yeni açılımlarla geliştiren bir ozan yoktur, dense yeridir. Şiirbilim üzerine kemikleşmiş ilkeleri olan bir ozan kendinden sonra gelen şiiri izleyemez. Alıştığı ilkeler eskimiş olsa bile, öylesine bağlanmıştır ki onlara, şiirin yeni sesini tanıyamaz. Arif Damar bunları da aşmış olan bir ozan. Belki İlhan Berk kadar yeniliklere açık değil. Belki Fazıl Hüsnü Dağlarca gibi yeniliklerin kendinden başladığına inanan bir ozan da değil. Ama iyi niyetli, yüreği şiir coşkusuyla çarpan, deneyimli bir ozan. Süreli yayınların Ocak ayı değerlendirmesinde 2005’te yıllık olarak çıkmaya başlayan ŞİİRATI dergisinden Mehmet Taner’in “Tomas” adlı şiirini seçen Arif Damar, biraz gecikmeli de olsa, “Ayın Şiiri” diye gösteriyor (CUMHURİYET, Ayın Şiiri, Düzyazı Bölgelerinden Şiir Devşiren Şair, 28 Şubat 2006). Şiiratı yıllık çıktığına, 2006 yılının dergisi daha çıkmadığına göre, Arif Damar’ın Şubat 2006’da Mehmet Taner’in şiirini “Ayın Şiiri” olarak göstermesi pek de gecikmiş sayılmayabilir. Ancak Arif Damar gibi deneyimli bir ozanın, “üzülerek açıklarım ki ben Mehmet Taner’in dergilerde çıkan şiirlerinin dışında hiçbir kitabını okumadım” demesi yadırganmaz. Yerine göre tek bir şiir bile bir ozanı değerlendirmeye yeter. Ama Mehmet Taner gibi geleneğimizi iyi bilen, özellikle divan şiirimizi çağdaş yorumla değerlendiren, sonra da kendini duyarlıklardan kurtarıp şiirde düşünceyi yumuşatan bir ozanı iyi tanımak gerekir. Cemal Süreya “Düzyazı bölgelerinden şiir devşirmesini bilen bir anlatım”ı olduğunu söylerken, onun ozansılığa düşmeyen inceliğini belirtmek istemiştir. Çünkü usta ozan, şiirin dokusunu çürüten o kolay duyarlıktan kendini kurtarmak ister. Mehmet Taner’in dizelerinde sezilen uyum, gizli bir aruz sesinin özlemini taşır: “Çevre çitin üzerinde yağmur Gizler bahçeleri, soğutur.” Kuşku yok ki Arif Damar gibi usta bir ozan tek bir şiirde bile o ustalığın gizlerine varmıştır. Seçilmiş şiirler VEYSEL ÇOLAK’IN ÇALIŞMASI Gene de geçen yılın seçilmiş şiirlerini “eski BROY”da bir özel sayı halinde Veysel Çolak derledi (eski BROY, Şairin Şiir Yüzü, 2006 Şiir Yıllığı, OcakŞubatMart 2006). Gerek İhsan Üren’in “Ufuk Turu”nda, gerek Fahrettin Koyuncu’nun “2005’ten Dizeler”inde, gerekse Veysel Çolak’ın “Şairin Şiir Yüzü”nde örtüşen şiirler var. Demek ki iyi şiir kendini belli ediyor. Öne çıkma olanağı buluyor. Bu yazıda Veysel Çolak’ın çalışması üzerinde durarak 2005 şiir birikimine bakmak yararlı olacak. Veysel Çolak “Sunu” yazısında yazılagelen şiirin ozanlarca izlenmesi gerektiğini, ne yazık ki nice ozanın kendi şiirinden başka şiirle ilgilenmeyişini eksiklik olarak görüyor. Değişik şiir çalışmalarını bilmek, bir ozanı yeni arayışlara yöneltebilir. Yoksa bir kısırdöngüde kendi tükenmişliği içinde kalır. Veysel Çolak’ın ikinci önemli saptaması, 1980’den bu yana, insandan, yaşamadan kopuk bir şiirin yazıldığıdır. Veysel Çolak diyor ki: “Şiirin, yaşananla örtüşmesi de önemli elbette. Esin kaynakları, her şair için aynı olabilir. Ama, içinde olunan toplumun ürettiği sorunları herkes sınıfsal konumuna uygun yaşayıp algılayacaktır kuşkusuz. Bu da, dünya görüşlerinin belirlediği bir şiirin yazılmasına yöneltecektir şairi. ‘Şiirde dünya görüşünün yeri yoktur, dünya görüşünden arınmadan büyük şiir yazılamaz’ yalanı; şimdilerde doğruymuş gibi benimsense de, doğru olan şudur: her şiir, her kültürel üretim, sonuçta, politiktir. Bunun algılanmasıyla işe başlanabilir öncelikle. Yoksa, 1980’den bu yana yaşamın dışına düşen şiirin insandan ve onun geleceğinden yana etkin bir kültürel öğe olması iyice zorlaşacaktır.” Yazılan şiirden umudunu kesmek demektir bu! Artık sıra dışı bir imgelem gücünün; cesur estetik arayışların olmadığını söylemektir bir bakıma. Geçmişe duyulan özlem (divan şiirine duyulan özlem), yeni olan hemen her şiirin basit, değersiz ve sıradan olduğunu savlamaktan başka bir şey değildir.” Nilay Özer’in divan şiiri geleneğini yeniden değerlendirdiği dosyada, alışılmış görüşlerin dışında, yabancı yorumcuların yeni değerlendirmeleri de ilgi çekiciydi. Veysel Çolak’ın yorumları, şiirbilim açısından yadırganan görüşlerdir. Yüzyılların gerisinde kalmış bir yaşama biçimini dayatmak anlamına da gelmez. Osmanlıca, Türkçenin gelişmesine engel olsa da, divan edebiyatındaki şiir dilinin çağdaş şiirimiz üzerindeki etkilerini araştırmak, özlemini duyduğumuz bilimsel bir çalışmadır. Veysel Çolak’ın divan edebiyatıyla ilgili önyargılı tutumu, Nilay Özer gibi iyi bir ozanın, “2006 Şiir Yıllığı”nda yer almasına da engel mi olmuştur? Yalnız Nilay Özer de değil. Ayten Mutlu, Bejan Matur, Birhan Keskin, Zeynep Uzunbay, Lale Müldür, Leyla Şahin, Gülseli İnal, Melisa Gürpınar, Zerrin Taşpınar, Arzu K. Ayçiçek, Türkan Yeşilyurt gibi nice ozan kadınlarımızın hiç mi seçkiye girmeye hak edecek şiiri yoktu? OZAN KADINLARIMIZ Gene de ozan kadınlarımızın duyarlığı “2006 Şiir Yıllığı”na ağırlığını koyuyor. Gülten Akın, kendine yabancı düşen insanın yaşadığı yapıyı bile soğuttuğunu anımsatıyor: “Sıcak yapı soğudu mu ziyadesiyle soğur ağız sımsıkı kapanır göz artık göz değildir” Birlikte yaşarken bile yalnızlıktan kurtulamayışın üzgünlüğü siner şiire. Eren Aysan da o yalnızlığı paylaşan ozanlardan biri: “ikimizin arasında bir bardak çay ürkek duruyor tahta masa ağzında içinde yalnız uçurumdan düşme korkusu ah nedir bu çıldırtıcı zamanın, bu sessizliğin tevekkülden billur billur akması...” Yalnızlığın külrenginin “insan yalnız kendine mi görünür” diyen Emel Güz’ün şiirinde yeni bir anlam kazandığını anımsayalım: “ruhun iniltisi insan gürültüsünde içimde dolaştığını duyar bu oda şehrin soluğu kulağımda ne zaman sokak ne zaman otobüs delirmiş bir hızla kaçırdığım hayat sakin evde” Akşama sığınan Çiğdem Sezer, “bir bulut sesini yanı başıma bıraktı” derken, yaprağın yaşamaya direnmesinden yardım umar. Unutulmuşluğun uzağında yaşayan Halide Yıldırım, kendini suçlarken, hepimizin nelerle ödeşmemiz gerektiğini düşündürüyor: “bir suça çalışır gibi çalışıyorum geceye yıldızları büyütürken ellerime uzaklığınız dokunuyor öyle küsür bin eyvahla beni buralarda! beni buralarda! be bu dağlarda unuttunuz!” Arife Kalender’in sitemi bizi bir yerlerde unutan zamanadır: “rüzgâr yüzümüzden geçti, zaman zaman içimizden bu ıslığı kim çalıyor şarkıya benzeterek terkedilmiş evler mi, fısıltı mı gömütten zaman insanla oynuyor, rüzgâr ağaçla” Sennur Sezer, Betül Tarıman, Betül Dünder, Serap Erdoğan, Zeynep Köylü, Oya Uysal “2006 Şiir Yıllığı”na güç katan ozan kadınlarımız. Belki de ozan kadınlarımız için ayrıca bir şiir yıllığı çıkarılması gerekecek. Sanırım böyle bir yıllığın düzenlenmesini Veysel Çolak’a bırakmak doğru olmayacak. ? Bu sayfayla iletişim kurabilmeniz için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderirseniz memnu?n oluruz. Arif Damar kileşime girer ve onu etkileyip toplumsal bir özne olarak yapılanmasını sağlar. Bu bağlamda, dolaylı olarak şiirin maddi bir güce dönüştüğü düşünülebilir. Bu süreçler yaşanırken: şair, şairokuyucu ve okuyucu özneler üzerinden şiirin konumuna bakılabilir şiir, bu sacayağı ile anlamını bulduğuna göre, bakılmalı da. Çünkü, şiirle bireyin buluşması, alımlama olgusunu gündemde tutacaktır.” HANGİ “ŞAİRİN ŞİİR YÜZÜ”? Veysel Çolak yüze yakın edebiyat dergisini incelemiş, 150 dolayında ozanan şiirler seçmiş, 2005 yılının şiir dökümünü ilgimize sunmuş. Günümüzde ozanı kadınların yoğun etkinliği olmasına karşın, Veysel Çolak 15 dolayındaki kadın ozandan örnekler göstermiş. Oysa geçen yılın en çok ilgi uyandıran şiir dosyalarından biri, Emel İrtem ile Betül Dünder’in YASAKMEYVE’de düzenlediği, üç sayı süren, geniş ilgi uyandıran “Dilin Kurdelasını Çözenler Şair Kadınlar” dosyasıydı. Kadın duyarlığının çağdaş şiirimize kazandırdığı gücü gösteren bir dosyaydı bu! Gönül isterdi ki, Veysel Çolak’ın seçtiği şiirlere bu duyarlık daha geniş ölçüde yansısın. Gene YASAKMEYVE’de Nilay Özer’in hazırladığı “Divan Şiiri Dosyası”na Veysel Çolak olumsuz bakıyor: “Bilindiği üzere, bazıları kabul etmese de, her şiir politiktir sonuçta. Bu nedenle, bir toplumsal dönemin şiirini benimsemek o dönemdeki tolumsal yaşantıyı da benimsemekten başka bir şey değildir. Divan Şiiri de, sonuçta, bir yaşam biçimi önerisidir. Divan Şiiri’ne özlem, geçmişe duyulan bir özlem midir yoksa? Geçmişte kalan değerlere özlem duyup onları savunmak, yeniden yaşanır hale getirmek için savaşıma girişmek, çağdaş olanı yadsımak değil midir aslında? Bu, aynı zamanda, içinde olunan yaşam biçimini de yadsımak anlamına gelmez mi? SEÇİLMİŞ ŞİİRLERDEN SEÇİLMİŞ DİZELERE Her yıl yüzü aşkın edebiyat dergisinde binlerce şiir yayımlanır. Mehmet H. Doğan ile Veysel Çolak bunları bir kitapta toplamayı gelenek haline getirmişti. Mehmet H. Doğan dokuzu Adam Yayınları, üçü KİTAPLIK eki olarak Yapı Kredi Kültür Yayıncılık’ta yılın seçilmiş şiirlerini hazırladıktan sonra o defteri kapattı. İhsan Üren AKATALPA’da “Ufuk Turu” yaparak yakınlık duyduğu ozanlara yer verdi. Fahrettin Koyuncu ŞEHİR’de, kendinde iz bırakan dizeleri anmakla yetindi. Belki de Fahrettin Koyuncu daha gerçekçi yaklaşıyor seçilmiş şiirlere. Şiirin bütününde kimi zaman bir dize anıt gibi durur. Şiiri kurtaran o dizedir. Her ne kadar Edip Cansever “Dize işlevini yitirdi” demişse de, alıştığımız “mısraı herceste” anlayışından uzak düştüğümüzü anlatmak istemiştir. Koca Ragıp Paşa, “Eğer maksud eserse mısraı berceste kâfidir” diyordu. Artık o yoğun, bilgelik anlayışına uyan seçilmiş dizeler divan şiirinde kaldı. Gene de “Mısra benim haysiyetimdir” diyen ozanın sözünü, içi boş, abartılmış bir söz saymamak gerek. SAYFA 28 GENEL DEĞERLENDİRME Veysel Çolak “Şairin Yüzü”nde, önce “2005’te Türk Şiiri” üzerine bir “Genel Değerlendirme”de bulunuyor. Önyargılı değilse bile, kötümser bir değerlendirmedir bu! Veysel Çolak’ın değerlendirmesine göre şiir, artık yaşamanın anlamı olmaktan çıkmış, önemini yitirmiştir. Bu durumdan yakınan Veysel Çolak diyor ki: “Kim ne derse desin, şiir anlamını yitiriyor yaşantımızda. Görünen o ki, şiire adanmış bir yaşamınız yoksa, elbette bundan rahatsız olmayacaksınız. Yoksa içiniz boşalır, birçok ‘şey’ gerçekliğini yitiriverir yaşantınızda. Bütün başlangıçlar belirsizleşir iyice.” Şiirin olağanüstü bir gücü olduğunu sanıyoruz. Şiirin bizi kurtaracağına inanıyoruz. Topluma yön verecek bir gücü olduğunu umuyoruz. Veysel Çolak böylesi güdümlü şiirlerin artık anlamını yitirdiğini anımsatıyor: “Buradan bakınca şiire görevler yüklendiği ve bununla sınırlandığı sanılabilir; ama bu bir yanılgı olur. Çünkü çok iyi biliniyor ki, şiir dünyayı, toplumu kurtarmaz. İlhan Berk’in deyimiyle, insanın elinden tutar ama. Çünkü şiir bireyde oluşur, bireyde et MUSTAFA ŞERİF ONARAN Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 CUMHURİYET KİTAP SAYI 841
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle