Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
hareketle, kazananların tarihini yazmak çekici ve kolay olabilir ama bir o kadar değerli olanın kaybedenlerin tarihi olduğuna inanıyornm. Kaybedenlerin tarihınin, resmi tarih baluş açısını kıran bir yapısı var kanımca. Yaşam kaybetmek mıdır ^ \\ep kaybetmeye mahkum mudur ınsan? llıç mı kazanamaZ'1 Htç mı yağmur dınıp günes açmaz' Yaşam sadece kaybetmek veya kazanmak ü.stüne bir savaş da değildir; çünkü her kazancımız bir başkasının hayatındaki kayıpları tetikleyebilir. Kıtaptaki, Suna'nın, Cczmi'nın, Rıza'nın, Behice'nin, Çiko'nun hayatlannda oldıığu gibi Yaşamin bir gelirlergiderlcr tablosu olduğuna inanmıyorum. Karakterler hı^bır scyı zorlamtyorlar, hep kaçıyorlar veya olayları kendı halıne bırakıyorlar bız de bunu baska bir sarkıyla açıklayalım mı, örneğm Kapıldım Gıdıyorum Bahtımın Rüzgârına' şarktsıyla Mücadele neden yok ? Sorularınızla ben de bu karakterlerle bir kere daha yüzleşiyorum. Ama açıkçası katılmadığım noktalar da var Diinyalarına bakmaya çalıştığım karakterlerin kaçtığmı söylemek mümkün ama bu kaçış korkmaktan, yenilmekten kaynaklanan bir kaçış Bir yere ulaşamayacaklarını bildikleri halde cesaret ettikleri bir yüzleşme, bir hesaplaşma var ortada. Düzensizliğin ve umutsuzluğun giderek büyüdüğünü, büyüyeceğini bildikleri halde kalkıştıkları bir hesaplaşma. Bu bana çok onurlu geliyor. Bireysel çırpınmaları aslında kendilerini kuşatan toplumsal düzene, ki buna toplumsal düzensizlik demeyi tercih ederim, ve zamana karşı bir başkaldırı. Birey boyutunda mikro olan bu başkaldırının makro yorumlara da ihtiyacı yok. Çünkü bütün o bireysel karşı koyuşların kendiliğinden makro bir değeri olduğunu düşünüyorum. Kitaba dönelim ve sesli düşünelim; örneğin Suna duruşuyla, düşüncelenyle çok güçlü bir "Kenardaki Insanlann hayatlarını anlatmayı sevlyorum. Sıradan görünen bu hayatların bir okur olarak bana çok $ey anlattığına inanıyorum, dolayısıyla bir metin yazmaya başladığımda karakter kaybeden midlr, kazanan mıdır dlye düsünmuyorum Çevresiyle, dusüncelerlyle, sosyal konumuyla, sosyal konumuna bakısıyla ve ne durumda olduğuyla ilgileniyorum. Beni ilgilendlren dunyalarda, bir kenarda olma hali var" dlyor Yekta Kopan. karakter bence. Daha önce de dediğim gibi beni ilgilendiren karakterler bir yerde yenilgi olarak algılanan davranışı yeni bir faza geçmek için bir ara kapı olarak görme yeteneğine sahipler. Örneğin Çiko hem zekâsı, hem fiziksel durumu nedeniyle, babasının o vahşi baskısını bir şekilde oteldeki insanlarfa, otelin çevresindeki dünyayla kendine yeni bir dünya kurarak yani bir ara kapıdan geçmeyi başararak bir şekilde yeni bir mutluluk alanı olarak kullanabiliyor Sonuçta karakterler hiçbir şeyi zorlamıyorlar, hep kaçıyorlar ya da kendi haline bırakıyorlar diyemem. Bence karakterler hep yeni bir durumu seçmeyi başarabiliyorlar. Insanlann da yeni bir durumu seçmeyi başarabildikleri sürece bir sonraki adımı atabildiklerine inanıyorum. BABAOCUL HESAPLAŞMASI Babaoğul besaplaşması açtsından bakanak çok hafıf bir hesaplaşma değıl mu Ne Orson Cezmı oğlunu bulmaya yeterince çalışıyor ne de Metın babasınt ısrarla soruyor annesıne, ne de daha sonra babasınt bulmak ıçın yeterince çaba harctyor. llep gectkmii yasanıyor hesaplasmalar Bu kotiuda ne söylemek ıstersinız? Okurun kitaptan sonra belki kendi hayatına, belki yaşadığı topluma bakarak cevaplamak isteyeceği sorular varsa bu soruların başlıcası bence Orson'un böyle bir baba olmayı seçmiş olmasının nedeni. Orson neden böyle bir baba olmayı seçti? Kitapta bununla ilgili ipuçlan var. Metin'in Orson'u yeterince aramamasının da nedenleri var. Gelelim hesaplaşma meselesine: Bence bütün hesaplasmalar gecikmiştır. Vc bütün babalar da Deklentilerden vc çocuklarının hayalindekinden farklıdır Bir iktidar kurumu olarak baba, hükmettiklerinin beklentisinden farklıdır zaten. Devlet Baba istediğimiz gibi bir baba mıdır? Buradan yola çıkarak bütünüyle baba oğul meselesine girebüiriz ama apayn ve upuzun bir konu; sorunuzdan uzaklaşmayayım Söylemek istediğim özelliklc babaoğul meselesi üstünden, iktidar kavramı üzerine yoğunlukla düşündüğüm ve düşünülmesi gcreğine olan inancımdır. Oğuz Atay'a gönderme yapacak olursak, "hâlâ çocıık bir ülkenin" yaşayanı ve yazarı olarak baba kavramı ile hesaplaşmamı çok doğal buluyorum. Metin'in evını anlatırken duvarda boydan boya bir kütüphane, Van Clogh un bir tablosu, Bertrand Russell'ın resnıı, Yurt/as Kane/ılmı gıbı güçlü ımgeler kullanılmıs Oysa Metın Konur güçlü bir kısılık değıl Van (iogh hakkında yaşarken bir tanc bıle resını satanıadığı gerçeg'ı anlattlmıs ancak Van (jogh delt ama güçlu bir ressamdı. Yaşarken dehası anlasdamamıs bir deha Burada da bir gönderme soz konusu mu? Metın Konur ıçın bir ümıt var mı? Metin Konur'un ümitsiz durumda olduğunu hiç düşünmedim. Ayrıca bir ümitsizliği varsa da buna karşı durabileceğini, yolun sonu olmasa da yürümeye devam edeceğini düşünüyorum. Güç meselesine gelince, neye göre güçlü ya da güçsüz ve güç nedir? Işte bu 'güç nedir' sorusu da bizi iktidarla hesaplaşma konusuna getiriyor. Sadece Metin Konur'un değil, diğer karakterlerin de durumlan, gerçekliğin farklı algılanması bakışımla ilgili. Çünkü yengi, yenilgi, güç, güçsüzlük, kaçmak, kovalamak, korkmak, korkmamak, yani bütün bu hayatımızı çevreleyen ve bize ancak bir cephede olmakla başarılı olduğumuz ızlenimini veren duygular her algıda farklı şekilde anlamlandırıkbilen olgular. Hepimizin bütün bunlarla hesaplaşması, hayatımızın bir döneminde yaptığımız o hesaplaşmalar, hep geç kalmış hesaplaşmalar." tçimde Kim Var/ Yekta Kopan/ Can Yayınlartl2004/ 168 s. Aşk, hep aynı aşk... Üç aşk, üç erkek ve ayın üç hali... Ay Aşkları üç ayrı zamanda yaşanmış, çıkışı olmayan üç aşkın romanı. Hilal, yanmay ve dolunayda düş ile gerçek birbirine karışsa da, zaman geçse, yaşamlar değişse de yüzlerde aynı hüzün, yüreklerde aynı acı... DOĞAN KİTAP www.dogankitap.com.tr CUMHURİYET KİTAP S AY I 765 SAYFA 15