22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Q_ I 2: t—-1 I— Türkçeye Evrensel Saldırılar Kulağı tırmalamayan sesleri ve ezgisi ile uysal bir dildir Türkçe. Ne Ingilizcenin yılansı tıslama- ları (th), ne Almancanın küçükdilli (R)leri ne de Arapçanın dilkökü ünsüzleri bulunmaz onda. Dil Devrimi sürecinde (1928-) heryanıyla evrilmiş, artık gerekyazın gerekse bilimsel anlatımda Türkçe çok yeterli bir diizeye ulaşmıştır. Prof. Dr. ÖmorDemircan T"^ğer Adnan Menderes-Celâl Bayar hükümcti bütün |"H devrimci kurumları kapatmasa, 12 Eylül darbesiyle ya- .L^bancı dilde öğretim bütün okullara yayılmasaydı eğitim- öğretim düzeyi bugün çok iletde olur, ders/ıane-ricarefı'n/n da- yattığı resr smavlan çocuklanmızı hasta ettnezdi. Yabancı dilde öğretime geçi§ yarı-özel bir devlet kuru- luşu olan İngiliz Kültür Heyeti' / 'The British Council' 1 vc USİS aracılığıyla hazırlandı. Türkiye'de 1940'tan başlayarak bir yandan Ankan, Adana, Bursa, İstanbul, İzmir, Mersin, Samsun,... illerinde açtlan temsilciliklcrde İngilizcc öğreti- lirken, öte yaıidan, 1940-1951 arasında ayrıca Halkevleri'nde düzenlenen film gösterilcri, konferanslar, açılan sergiler, rad- yoda (örneğin Mr. Parkhouse'un) İngilizce kursu ile uygun içdestekçiler eğitildi. O sürcç sonunda, 1953 yılında da, devlet eliyle yurtdışı- na nitelikli beyin göçü sağlayacak İngilizce öğretim yapan okul- lar aı,-ıldı. Türkçe öğretim yapılan alanlarda öğretimdili Türk-İslam sentezi uyannaı İngilizceye dönüştü. Eğitım giderleri ise, Türkiye hesabına borç yazıldı. Son kayıp İstanbul Teknik Üniversitesi'dir. Burada karşı çıkılan eylem "İngilizce öğreti- mf değil, "yabancıdil<köğKtim"d\r. Öteki devlet okullarında eğitim-öğretim gerilerken, öğ- retim dili İngilizcc olan okullarda da, öğrcncilerin yüzdc dok- san bcşi için öğretim ilerlemedi. Böylece içerde Türkiye du- ral bir kafa yapısma bağlandı. İngilizce ne denli gelişmiş olur- sa olsun, gerek yabancı dille Türkiye'de öğretim yapan bir öğ- retim üyesinin, gerekse üniversiteyi İngilizce okuyan öğren- cinin İngilizcesi azgelişmiştir. Öyle bir öğretime ortam da uy- gun değildir. Alan derslerini yabancı dilde öğretmeye kalkışmak ne ölçüde "ussal", ne ölçüde "gelirce", ne ölçüde özel ve dış- sal "çıkarca"? ÖRNEK Ml İSTÎYORSUNUZ? 1. Yabancı dilde öğretim yapılan bir üniversitede, bir öğ- retim üyesi çekinerek smıfa girer. "Çocuklar anınızda yaban- cı öğrenci var mı", diye sorar. Bakar ki yabancı öğrenci yok, dersi İngilizce yerine Türkçe anlatır. Tut ki yabancı öğrenci- ler var; onlara: "ben size konuyu sonra özetlerim" diyerek der- si gene Türkçe anlatmaya başlar. 2. Bir üniversitenin bir fakültesinde yabancı dilde öğre- time geçildi. Doğru dürüst Türkçe bile bilmeyen, yani sözel becerileri gereğince işlenmemiş olan öğrencilere derslerin İngilizcc nasıl anlatıldığını merak ettim. "Detsleri İngilizce na- sıl anlatıyorsunuz", diye sordum. "Vallahi hocam, anlatamt- yotvm (ders yapamıyorum). (Jğrencilere intemct üzerinden bir ödev veriycmım. Gelen yannlar üzerinde her öğrenci ile teJter re&er çalısarak yanıtları düzeltiyonım." 3. Gene İngilizce öğretim yapılan üniversitelerde yük- seklisans öğrencilerim 2001-2002 öğretim yılında yabancı dil- de verilen dersleri izledi. Sonuç şöyle: ders içi öğretmen - ö£- renri iletişimi yok, öğrenciler sonı bile soramıyor. Oyleyse o öğrencilerin dersi anladıkları söylcnebilir mi! 4- Yabancı dil hazırlık öğretimi sonucunda yapılan sınavlar öğrencilerin alan derslerini izlemeye yetip yetmediğini ölçmez. Sınavı geçemiyenlcr yaz okulunda o eksikliklerini sözde gi- derirler, ama nasıl? Üretime dönük hiçbir etkinlikte bulun- madan, yalnızca soru-odaklı-test biçiminde sınav sorusu çö- zerek! Bütün sorumluluk, alanı bilmeyen, bilmek zorunda ol- mayan yabancı dil okutmanının omuzlarına bindiriliyor. Öyle okul öğrencilcrine sorarsanız, İngilizceyi ancak üniver- siteyi bitirirken öğrenmiş sayılabilcceklerini söyler. Peki, ya alan öğrenimi? Türkçeye kaısı afj/an en tehlikeli işbirlikçipusu "yaban- cıdilde öğretim"dir. O engelleri koyanlar, lialkın örgütlenme.sini yasaklayanlar o kötülükleri bilerek yapmasalar, "£vren"ler hiç anayasal koruma altına alınır mıydı? Yabancı dilde öğrenim, bu ülkede o sürece sokulan yüzde doksan beş için "ana-baba parasıyla cehalet" satın almaktan öteye geçmez. Bugün dil- bilimle uğraşan bölümlerin bile Türkçeleri henüz gelişemedi. İncelemeksizin Türkçeyi yabancı varsayımlara / olmayan ay- rımlara çeviriyorlar. Türk Dil Kurumunu kapatmamn "Evren"ce gcrekçesi topluma: "yaşlı kusak ile gençlerin birbinni an/a- matnası" olarak açıklanmıştı. Oysa o yorum işbirlikçi bir bir ilkçağ aldatmacastydı; değişimden yanagörüneıekgeUşimekar- şt olan, yerli üretimi köstekleyip, sömürüyü destekleyen o kur- naz yaşlılar değişcn zamana uyan gençleri zaten hiçbir zaman anlayamazlar: ne Türkçe, ne de yabancı dilde. 2 Malkoç, Eminalp (2009): "Activities of British Council in Turkcy in 1940's through People's Houses" İnt. Rev. Of Turcology, Summer 2009 23-38. 1 Malkoç, Eminalp (2009):"Activities of British Council in Turkey in 1940's through People's Houses" İnt. Rev. Of Turcology, Summer 2009 23-38. I co Sel olaylarmın ardmdan Bazı doğal afetlerin önüne geçilemez. Bazılannın ise önlemlerini almak kehanet olmaktan çıktı ve bilim dalı olarak, Batı ülkeleri yönetimlerinin kuralları oldu. Yağmur suldTimn yönetimi ABD'de, 'Storm Water Management' ismi altında uygulanıyor. Bu kurallara uyulmadıkça hiçbir ruhsat verilmez, hiçbir yapılaşma gerçekleşemez. TurgutA. Kanbekir, Y. Mimar,AIA,turgutk@gmaii.com, H er yöreye düşen yağmur miktarı bellidir. Yöntem hesapları yüz yıllık verileri karşılayacak nitelikte yapılır. Amaç sel sularını yönlendirmek değil, yı- kıcı sel sularının olujmasını ve doğayı kirletmemesini ön- lemektir. Yöntemler suyun niteliğinin ve niceliğinin de- netlenmesi olarak iki gruba ayrılır. İnsan eli değmemiş olan doğa, yağmur yağdığında so- ğuramadığı (içine çekemediği) suları dereler ve nehirler yoluyla yönlendirir. Yöre yapılaşmaya geçince, binalar, yollar, otopark alanları vb. yüzeyler suyu soğuramaz olun- ca, derelerc gidecek su miktarı artar. Dereler, nehirler ye- tersiz hale gelir. Derelerin yataklarınm ise kapatılarak ya- pılaşmaya açılması, o alanları su baskınına uğratır. Dere yatakları kapatıldığında suları kanallar içerisine sıkıştır- mak, suyun hızını ve yıkıcı gücünü arttırır. Bu er geç fela- ketle sonuçlanacak yanlış bir uygulamadır. Gelen pislik- lerin arıtılınadan denize ve göllere dökülmesinc neden olur. Şayct dere yataklarmın kaldırılması illa da gerekiyor- sa alınacak yöntem; bu derenin varlığını oluşturan olan suların yapılaşma yerine vamıadan göletlemek ve sel hali- nc gelmesini önlemektir. Gölctler her ne kadar basit top- rak barajcıklar ise de usulünce su sızdırmayacak ve yük al- tında yarılmayacak nitelikte yapılır. Toplanan sular, ça- muru durulup, pislikleri çöktükten sonra kontrollü olarak yavaş yavaş boşalır. Bazı yerlerde bu göletler gerekenden daha fazla su tutacak büyüklükte yapılıp kısmen yaş ola- rak kalırlar ve başka yararlar sağlar, çok yerde ise kuru olarak bulunur. Bu yöntem ile sel, oluşmadan kaynağında, yaşam yer- lerine girmedcn durdurulmuş, depolanmış olur. Göletleri yol kenarlarmda, kavşaklarda, sitelerde, otoparklarda, bü- tün yapılım alanlarında yeşil alan olarak görmek olağan- dır. Yapı alanlarında yö- renin su soğurma yüzeyi- ni yok eden kişi, suları depolaınakla sorumlu- dur. Örneğin; iki dönüm tarlanın iki dönüm yapı- ya dönüştüğü zaman, yağmur ve kar yağdığın- da oluşacak su bir yere gitmek zorundadır, yapı sahibi bu suyu yarattığı için depolamasını yap- makla da yükümlüdür. İmkân olan yerde, yeteri ölçüde kendi göletini oluşturmaya, mümkün olmayan yerde de, şehir içi gibi, yeraltmda depolama yapmaya mecbur tutulur. Bu yöntemler alınmadan ve uygulanmadan ne inşaat ne de tcmel atma ruhsatı verilir. Bazı yerlerde bclediyeler yüzeyden doğan sularını kontrol için ana göletler yapmış ise, inşaat sahibi, beledi- yenin göletinde fazladan kapasite var ise, maddi katkıda bulunarak, o göletten yararlanmak için başvurabilir. Yağmur suları açık kanallara yönlendirildiğinde suyun hızını keserek yıkım gücünü azaltmak ve durulanmasını sağlamak için kanallar içinde sıra sıra bölümler oluştur- mak gerekir. Yurdumuzda yukarıdaki yöntemler uygulanmıyor. Meyil, akmtı ve su yönlendirmesi en ilkel şekilde uygu- lanmakta, hatta hiç uygulanmamakta. Yollarda, alanlarda meyil verilmediği, gereken yağmur suyu borularının gere- ğinden çok ufak konduğu, regarların yetersiz ve yanlış ya- pıldığı, su menfezlerinin yetersiz vc kolay tıkanabilir ol- duğu her an izlediğimiz bir olgudur. Özetlersck: Yöre soğuramadığı suyu atmak zorunda, Yörenin soğuramadığı su, şayet oturum bölgelcrinin üst tarafında ise göletlcnmeli. Yapılar, siteler vb., kendi sularını nitelik ve nicelik olarak denetler, Belediyeler, yollarından ötürü olagelen suları nitelik ve nicelik olarak denetler. Niceliği denetlenmemiş, durul- mamış su denizlere, göllere akıtıl- maz. Yol yüzeyleri suların akmasını sağlayacak dereler olarak kullanıl- maz. Bu kriterlere ve kurallara uyma- yan hiçbir yapı yapılamaz. İnsanın hayatına değcr veren uygar dünya, teknoloji ve aklını kullanarak bu sonuçlara erişti. Bu bilgiler kitaplarda yazılıdır. Belediyeleri de kural olarak yayımlıyor ve uyguluyor. Yetkililer de kuralları cksiksiz uygulamakla yükümlüdür. Aksi halde can ve mal kaybın- dan doğrudan sorumlu olurlar. Seçenek bizim. Uygar olmak için bilgiyle hareket ge- rektiğini artık anlamalıyız.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle