23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
www.iku.edu.tr BİLİM KÜLTÜR VE EĞİTİM TC İSTANBUL KÜLTÜR ÜNİVERSİTESİ Enerji Özelleştirmeleri ve Türkiye: Masalın Aslı4 Ülkemizde birçok alanda olduğu gibi, enerji alanında da büyük bir bilgi eksikliği var ve bun- dan yararlanarak da ciddi bir bilgi kirliliği yaratılıyor. Siyasal iktidar da, bu bilgi boşluğu ve kirlilik ortamını, enerji alanındaki özelleştirmeleri fiitursuzca sürdürmek amacıyla alabildiği- ne kullanıyor. Bunu yaparken, "kamunun etkin ve verimli çalışmadığı", "özel sektörün çok daha verimli olduğu", "kamunun yatırım yapamadığı", "kamunun zarar ettiği" gibi bir dizi haksız argümanı sürekli tekrar ederek, belleklere yerleştiren bir strateji izliyor. Karşısında yeterince bilimsel, sektörün içinden gelen ve güçlü çıkabilen bir "s.es" görmediği için de ne yazık ki hem "başarılı oluyor" hem de kamunun elindeki yaşamsal değerdeki stra- tejik kurumları (TÜPRAŞ, Petrol Ofisi, PETKİM, vb..) yerli yabancı ayırımı yapmaksızın hızla özel sektöre devrediyor. /Vsc</0r/> 0/n//-(|stanbuiKoıtorOniver»te8i) DOnyadaki Uygulamalar, Masalın Ask: Önce genel çerçevede, kinıilerinin "çokbilmiş" bir edayla öne sürdükleri; serbestleştirme, özelleştirme po- licikalarının gerçekten de söylendiği gibi her derde deva olup olmadığı konularına değinmekte yarar var. Bu çer- çevede, dünyadaki bazı uygulamalara ve neo-liberal po- litikalara yönelik gerçeklere değindikten sonra, Türkiye gerçeğine bakacağız. Gelmiş geçmiş siyasi iktidarlann hemen hepsi, ser- bestles,rirme ve özelleştirme politikalannı ülkemizde egemen kılmaya, bunlara toplumsal alt yapı sağlamaya çalışırken, genclde Batı'daki ve özellikle de Avnıpa Birliği'ndeki "ör- nekleri" sıralamaya özen gösterirler. Yani demeye getirirler ki, "Batılılar bu işin en doğrusunu bilir. Bizim de öyle yap- mamız şart. Yoksa AB'ye de giremeyiz..." Öncelikle, TMMOB'nin düzenlediği enerji kunıltay- larında, eski TEK genel müdürlerinden ve halen de Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi'nin YK üyele- rinden olan Sayın Gültekin Türkoğlu'nun sunumlarından birinden yararlanalım. Bu çahşmaya göre; bırakın bizim gi- bi AB üyesi olmayan (ve olması beklenmeyen) ülkemizi, yıl- lardır AB üycsi olan ülkelerin önemli kısmında bile, elek- trik üretinünde mülkiyet, ağırlıklı olarak kamunun elindedir. Bu sunumdan ahntı yapacak olursak, başlıca AB üyesi ül- kelerdeki mülkiyet durumu şöyle: Almanya: Özel/Belediye Avusturya: Kamu Belçika: Özel Fransa: Kamu Finlandiya: Kamu Hollanda: Özel/Belediye İngiltere: Özel lrlanda: Kamu ltalya: Kamu Portekiz: Kamu Yunanistan: Kamu Ispanya: Özel Görüldüğü gibi günlük çabası bu konuları takip etmek olmayan "sokaktaki insanı" rahatça yönlendirebileccklerine olan güven duygusu ile kafa karıştırmaktan çekinmeyen "yet- kililerin" iddialarının aksine, AB'deki mülkiyet yapısı, özel sektörün tckelinde değildir. Aksine, birçok ülkede mülki- yet, ağırlıklı olarak kamudadır. Gene TMMOB enerji kurultaylarında sıklıkla ağırla- dığımız bir başka değerli bilinı insanı olan David Hall'a ku- lak vennekte de yarar var. İngiltere'deki Greenwich Üniversitesi'ne bağlı PSIRU (Kamu Hizmetleri Uluslar ara- sı Araştırma Birimi) adlı bölümün Direktörü olan Hall'a göre; "Toptan elektrik piyasalannda haliyet gösteren üreti- ci firmalann öncelikli amacı, ûyatlann düşmesini sağlamak değildir. Bu firmalann öncelikli amacı, yatmmlann azami miktarda geri dönmesini sağlamaktır. Bu ncdenle de temel strateji, rekabeti en aza indirmektir. AB ülkelerinin hemen hepsinde, üretim kapasitesinin yüzde 60'dan fazlası, 3 ve- ya dahaazsirketin kontrolündedir. Piyasayı ellerinde tutan şirketler, hem piyasa hakimiyetlerini sürdürmek, hem de mas- raflannı azaltmak amacı ile birleşmektedirler. Ulusal hü- kümetler ise, bu bideşmelere müsamaha göstermenin de öte- sinde, destek vermeJtteJır/er(Bizimkilerin kulakları çınla- sın!). Çünkü ulusal şampiyonlara sahip olmak istemekte' dir. Sadece ülke içinde değil, Avrupa'da da rekabetgücü- ne sahip olabilecek kadar büyük ulusal şirketlere sahip ol- mak istemcktedir. EON veRWE, Almanya piyasasmm ya- ndan hzlasmı kontrol etmekte. Belçika'da Electıabelpiyasaya hâkim durumda. Fransa'da devlet şirketi EDF, İtalya'da ENEL, hâkim şirketlerdir. Avrupa piyasasmı kontrol etmek için hızla ilerîeyen dev ise, Rusya'nın UESşirketidir." Görüldüğü gibi, kimi özel kimi devlet kuruluşu olan az sayıda şirket, çoğunlukla kendi ülkelerinde ve kimi ör- neklerde de birden fazla ülkede, piyasa hâkimiyetini ele ge- çirmis, durumda. Sermayenin tabana yayılması, rekabet ve bunun sonucunda fiyatların ucuzlayaçağı gibi savlar ise söz- de kalıyor. Burada dikkati çeken husus, birçok ülkenin, ken- di kamu kurumlarının tekel konumunda kalmasını, hatta bu konumunu güçlendirmesini sağlamaya çalışmastdır. Piyasada kontrolün bir ya da az sayıdaki şirketin kont- rolüne teslim edildiği ülkelerde ise çarpıcı olan şudun Bizde de yapmaya çalışıldığı gibi, "tekeli kınyonız" türküleri ile halk aldatılırken, kamu tekeli kırılıp, özel şirketlerin teke- li egemen kılınıyor. "Hani tekeldi kötü olan" sorusu ise ne- dense sorulmamakta. İKİÜLKEtKÎÖRNEK Özelleştirme yanlılarının bir diğer önemli sloganı, "küreselleşen dünyada her şey alınıp satılır. Ticaretin önündeki tüm engeller kaldırılmalı. Enerji de (enerji kay- nakları da) sıradan bir metadır ve serbestçe alınıp satılmalı. Enerji stratejik bir alan değil" biçiminde ifade edilebilir. Buna da iki çarpıcı örnekle yanıt vermekte yarar vardır. Bunlardan ilki, 'Enerji sektörü stratejik; yabancıya kaptırmayız!' başlığı ile yerel ve uluslararası medyaya yan- sıyan konudur (örneğin 18 Nisan 2006, Sabah). Bu açık- lama, örneğin Rusya Başbakanı Putin'den gelse, pek ya- dırganmazdı. Oysa bu açıklama, ekonomide serbestleşme po- • ' ^w litikalarının beşiği kabul edilen bir ülkenin Sanayi Bakanı'ndan geliyordu: "İngiltere'nin en büyük enerji şir- keti Centrica'nın Rus Gazprom"a satıîması gündemegelince Ingiliz Sanayi Bakanı Johnson, 'Bu sektör çok önemli, ge- rekirse yasa değisikliğine gideriz' dedi"... İkinci örnek ise ABD'den: ABD'nin 8. sıradaki petrol şirketi UNOCAL'in "piyasada" satışı sürecinde, en yüksek teklif Çin petrol şirketi CNOOC'den gelmisken (Ekim 2005), ABD Temsilciler Meclisi ezici çoğunlukla bu satı- şı engellemek için karar çıkardı. Oysa Çin şirketi CNNOC, bu satışta en yakın "rakibi" Chevron'dan tam 2 milyar do- lar fazla (18.5 milyar dolar) bir teklif yapmıştı. Temsilciler Meclisi'nin öne sürdüğü gerekçe ise çok ilginçti: "Enerji sek- törü stratejiktir, Çinlilere bırakmayalım." Bize akıl verirken "Enerji alanı stratejik değildir. Sektörü serbestleştirin, devlet kurumlannı özelleştirin", kendilerine gelince, "ener- ji sektörü stratejiktir, yabancıya gitmesin"... Tam da buna uygun bir atasözümüz var: "Ele verir tal- kuu, kendi yutar salkımı"... Bu kadar ömekle yetinebili- riz. Ancak son olarak bir "bilen"e de kulak vennekte yarar görüyorum. Bir "bilen", kitabında şunları söylüyor: BİRBİLENNEDİYOR? "1994'de, Endonezya'nın Cakarta kcntinde yapılan Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) liderleri toplantısında Başkan Clinton, Amerikan şirketlerini, Endonezya'ya gel- meleri konusunda teşvik etti. Birçok şirket de geldi ve ço- ğunlukla çok iyi şartlarda geldiler (Endonezya'daki insan- lann dczavantajma olan, "riişvet" içeren yozlaşma öneri- leriyle). Dünya Bankası da aynı şekilde, bunvla ve Pakistan gibi başka ülkelerde, özel şirketlerin iktidar anlaşmalarmı destekliyordu. Bu anlaşmalar, devletlerin, yüksek miktar- da elektriği yüksek Ryattan satın almayı vaat ettiği hükümler içeriyordu... (alma ya da satın alma şartı diye bilinen mad- deler). Kârı özel sektör alıyordu, riski devîetler üstleniyor- du. Bu yeterince kötüydü. Ama daha da kötüsü, yozlaşmış hükümetler iktidardan ayrıhnca (Endonezya'da Muhammed Suharto 1998'de, Pakistan'da Navaz Şerif 1999'da), ABD devleti, yeni gelen hükümetlere, anlaşmalann şartîarım ye- rine getirmemeleri ya da en azından tekrar belirlemeleri ye- rine, anlaşmaya bağlı kalmaları için baskı yapıyordu. Aslmda Batılı devletlerin kas güçlerini kullandığı "adil ol- mayan" anlaşmalara dair uzun bir tarih var." Bir "bilen", Dünya Bankası ve Clinton Yönetimi'nin baş ekonomistlcrinden ve 2001 yılı Nobel Ekonomi Ödülü sahibi Joseph E Stiglitz'di. Bu görüşlerini yazdığı kitabının adı ise, "Küreselleçme: Büyük Hayal Kınklığı" (sayfa: 92-93). Bizim iktidar payandası liboş ve tele-voleci "ekono- mistlerimiz", serbestleştirmenin nimetlerini ve özelleştir- menin tek çare olduğunu anlatadursunlar, düayadaki ge- lişmeler hiç de öyle pazarlamaya çalıştıkları gîbi değil... Onlara hayırlı "satışlar" diliyoruz... Malum, ülkemizi bu denli sıkmtıya sokan benzer uy- gulamalar (Yap-İşlet ve Yap-lşlet-Devret gibi satın alma garantili anlaşmalar) bugün kullandığımız pahalı elektri- ğin tek değilse de en önemli nedenleri ar^nd^... Hâlâ bilmiyorlarsa, sayısız belge gösterebiliriz.-' •OnMnıuuı UtlMimmm*t
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle