25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÖRÜŞ AHMET TAN Gariplik Kimde? Kürtçe şarkı söylediğiniz için beş buçuk yaşında dayak yemişsiniz... Doğrudur olmuştur. Bu ülkede 89’a kadar Arapça, Arnavutça, Boşnakça türkü söylemek serbestti, Kürtçe yasaktı, doğru. Bu hatalar oldu ve giderildi, daha da gideririz. Ben çocuğuma “Arda” ismini koyabiliyorsam, siz de “Zozan” ismini koyun. Hiç itirazım yok. Ama biz silahtan söz ediyoruz, mayından, terörden. Demokratik bir ülkede silah kullanma yetkisi devlete aittir. “Taraflar silah bıraksın” diye bir mantık olamaz. Devlet silah bırakmaz. Devletten başka silahlı güç olamaz bir ülkede. Şimdi, bir başkası: Bakın “Haksızlığa uğradık biz, 12 Eylül’den sonra Diyarbakır Cezaevi’nde işkence yapıldı bu insanlara...” Evet, yapıldı. Peki, Mamak’ta MHP’lilere yapılmadı mı? Peki, bu ülkede, Metris’te solculara, devrimcilere işkence yapılmadı mı? Yapıldı. Bu ülkede herkese kötülük yapıldı. Darbeler oldu. Hapishanelerde -bugün CHP’de, MHP’de, sizin partinizde (BDP) siyaset yapan- insanlara işkence de oldu, kötü muamele de oldu. Kin mi tutalım şimdi biz? Elimize silah alıp gidip Jandarmaya kurşun mu sıkalım? Demirel bu ülkede darbelerle indirildi, hiç kin tutmadı. Yalova-Elmalık köyünde 12 Eylül 1980 sonrası günlerde yeni evli bir çocuğun, üzerinde nüfus cüzdanı yok diye, on gün karakolda tutulduğunu biliyorum. Evet, sizin bölgelerinizde bir yoksulluk var, doğru. Peki, siz, hiç Mersin’in köylerine çıktınız mı? Balıkesir’in, Kepsut’un köylerine gittiniz mi? Ödemiş’in dağ köylerinde hayvanlar ile insanların aynı çatı altında yaşadıklarını bilir misiniz? Şırnak’ta, Hakkâri’de, Diyarbakır’da büyük bir yoksulluk var, doğru. Peki, dolarların havalarda uçuştuğu düğünler ne olacak? Gelinlerin taşıyamadığı altınlar ne olacak? 30 bin dönüm arazisi olan köy sahipleri. Kendilerini ezilmişlerin temsilcileri gibi gösterirse, bunlar ne olacak? Bu haksızlıkların tümüne karşı çıkalım. Japonya’da 22 tane dolar milyarderi var, Türkiye’de 28 tane! Türkiye, gelir dağılımı bakımından adaletsiz bir ülke. Sizle her şeyi, tüm haksızlıkları konuşmaya hazırım ama bir şartla: “Silahlı Kuvvetler devlete aittir, devletten başka silah kullanan bütün gruplar terör örgütüdür. Bunlar muhatabımız değildir” diyeceksiniz. Bölgesel Kürt yönetimi bayrağından söz ettiniz. Ben de size bir teklifte bulunacağım. Yakında milli maçlar başlıyor. Hadi gelin, Türk Bayrağı alıp birlikte milli maçlara gidelim. Dört grup başkanvekili birlikte gidelim, ondan sonra da Şırnak’a gidelim, hep birlikte Şırnak’a gidelim. Bunlar bir yazıdan değil; önceki gece TBMM’deki bir konuşmadan sözler. (Muharrem İnce - Yalova) Başbakan, son nutkunda “CHP/MHP/BDP aynı şeydir!” demişti... Bazı AKP’liler liderlerine aldırmadan, İnce’yi hem alkışladılar, hem de yanına gidip kutladılar. MERİÇ VELİDEDEOĞLU Hıfzı Veldet ve Nadir Nadi’nin sağlığında, Cumhuriyet’in kimi köşe yazarları ve yöneticileri yılda bir iki kez bizde toplanırlardı. Hemen hemen hepsine İlhan Selçuk katılmıştı. Söyleşi sırasında, yer yer ortam oldukça ısınır; hafiften hafiften sesler yükselir; kaşlar çatılırdı. İlhan Selçuk ise, ne sesini yükseltir ne de kendine özgü ha bitti ha bitecek gülümsemesini bırakır, öylece konuşmaya katılırdı. Bir kez kendisine: “Siz niye alevlenmiyorsunuz?” gibi bir soru sormuştum. Hiç alevlenmez olur muyum, dercesine baktıktan sonra: “Her insanın içinde bir yanardağ vardır” dedi. Gerçekten öyleydi; o yanardağın zaman zaman nasıl patladığını yıllar boyu “Pencere”de izledik. En kuvvetli patlamalardan biri de, aramızdan özdeksel (maddi) olarak ayrılmasından az sonra, Cumhuriyet’te yayımlanan “İlhan Selçuk Hesap Soruyor” dizisiydi. Bilindiği gibi bu dizi, İlhan Selçuk yargılansaydı “mahkemede yapmayı planladığı ilk savunması” olacaktı. Ne var ki bu metin bir savunma değil, sorumlulardan yani iddianamenin altında imzası bulunanlardan bir “hesap sorma”ydı. İlhan Selçuk, iddianamenin: “Cumhuriyet devletinin hukuk tarihine ibret belgesi olarak geçecek içerikte” olduğunu söylüyor, ayrıca “adalet ve devlet adına bir isyan duygusu yaratabilecek bir boyuta ulaştığını” da belirtiyordu. “Rejim”in dayandığı “üç” temel direkten biri olan “yargı”yla ilgili bu “acı” değerlendirmesini kanıtlamak için de ele aldığı daha ilk “örnek”te sergilenenlere, “isyan” etmemek olanaksız. Buna göre, iddianamedeki bir belgede: “Cumhuriyet gazetesinin Yunus Nadi tarafından 1945 yılında İstanbul Cağaloğlu’da yayın hayatına atıldığı” yer alıyor, ardından gazetenin “Alman Nazi İstihbarat Servisi”nce “finanse” edildiği bildiriliyordu. İlhan Selçuk bir ara, “Bir savcı yüksek eğitimini tamamlamış, hukuk fakültesini bitirmiş bir kişidir” diyor. Yani okuması yazması olan biri; demek ki bir Cumhuriyet gazetesini eline alma zahmetine(!) katlansa, gazetenin başlığı altında “1924” yılında kurulduğunu okuyabilir... Ayrıca iddianamesinde bir gazeteyi değerlendirecek olan bir “savcı”nın bu zahmete katlanması da gerekmez mi? Cumhuriyet’in “1945” yılında, “Alman Nazi İstihbarat Servisi”nce “finanse” edilerek kurulduğunu yazma “aymazlığına” (gaflet) düşen bir “savcı”nın durumu, hem üzüntü verici, hem de “ürkütücü”dür. Bilindiği gibi, “1945” yılında artık ne milyonlarca insanı fırınlayan Hitler’den, ne “Nazi Yönetimi”inden, dolaysiyle de “Nazi İstihbaratı”ndan söz edilebilirdi. Almanya savaşta yenilmiş, bitmiş tükenmişti; bir yıkıntı haline gelmiş, bir “can pazarı”na dönüşmüştü. Ayrıca “1945” yılında Cumhuriyet gazetesi yayın yaşamının “21.” yılını başarıyla sürdürüyordu. İnsanın bu duruma, kargalar da güler, demeye bile dili varmıyor. Öte yandan, İlhan Selçuk’un da belirttiği gibi “1924” yılında da ne “Naziler” ortaya dökülmüşlerdi -dolaysiyle- ne de “Nazi İstihbaratı” vardı. “Yenilip yutulamayacak” kertedeki bu gibi yanlışlıklar karşısında, iddianameyi hazırlayan “Ergenekon savcıları”nın üzüldükleri düşünülebilir belki. Sanırım pek etkilenmiyorlar. Böyle yanlışlıklar, aylardır izlediğim Silivri’deki yargılamalarda, suçlananlar tarafından -haklı olarak- “isyan” edercesine ortaya konuyor hep. Avukatlar, iddianamede yer alan bu tür gerçekdışı bilgilerin, “tezgâh”ların, “kurmaca”ların, ciddiyetsizliklerin insanların yaşamlarına olan etkisini, verdikleri “acı”yı yadsınamaz bir biçimde durmadan belirtirler. Savcılara gelince... Silivri’deki mahkeme düzeninde “savcı”lar, yargıç kürsüsünden birkaç metre uzaklıkta, kürsüye dikey olarak otururlar. Bizler onları yandan (profil) görürüz; cüppelerinin dik yakaları gibi, oturuşları da dimdiktir; hemen hemen hiç kıpırdamazlar; 30-40 metre uzaktan bize öyle geliyordur belki; ama bu duruşlarıyla Mısır’daki “sfenks”ler gibidirler... Zaman zaman yargıç heyeti Başkanı’nın bu yanlışlıklarla, kurmacalarla v.ö.’lerle ilgili sorularına, genelde gayet rahat, dingin (huzurlu) bir sesle yanıt verirler... Bilindiği gibi Mısır “sfenks”leri “taş”tan yapılmışlardır... ‘Sfenks’ler Taştandır! m.velidedeoglu@hotmail.com SAYFA CUMHURİYET 9 TEMMUZ 2010 CUMA 14 Adli Tıp yetersizmiş. İktidara yetiyor ama... Baklava Zekai Buluç: “Serbülent, ‘AKP iktidarı kaymaklı baklava’ demiş. Komşusu makarna yerken, kaymaklı baklava yiyenler bizden değildir!” Onur Ahmet Önen: “Bir ülkeden özür ve tazminat beklemek, halkını bir süre oyalar belki ama ikisini de alamamak ülke onurunu yaralar!” Büyüklük Timur Demirel: “İçte PKK’ye karşı vatandaşını koruyamayanlar dışta da İsrail’e karşı tam bir başarısızlık içinde. Büyük devlet olmak için fikren de büyük olmak gerek.” YağmurDeniz Cin Emre’nin amcası sağ olsun! ÇANKAYA’DAKİ AKP’linin çocuğu, Amerika’nın en itibarlı üniversitelerinden Harvard’ı kazanmış, sınavda 800 üzerinden 800 tam puan almıştı ya... Çankaya’daki AKP’linin çocuğunun çok daha küçük yaşta ticarete atılıp başarıdan başarıya koştuğunu, Suudi Arabistan Kralı’nın sofrasına oturan en genç Türk tüccarı olduğunu falan yazmıştık hani... Memduh Menekşe küçük yaşta elde edilen başarıların sırrını açıklıyor: “Cıvanımın padişahının 2005 yılında, biraderi Kemal’den olma Ahsen’den doğma yeğeni Abdullah Unakıtan’ın şirketine yaptığı destek unutulmaz destekler arasındaki yerini almışken 2007 Haziran’ında da biraderi Abdullah’dan olma Hayrünnisa’dan doğma yeğeni Mehmet Emre Gül’ün şirketine yaptığı destek tam bir şah-eser niteliğindedir. Ülke seçim atmosferinde iken kimsenin dikkatini çekmeden 9 Haziran 2007 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ‘İthalat Rejimi Kararına Ek Karar’la yeğen Mehmet Emre Gül’e yapılan jest (cinlik) unutulacak gibi değildir. Cin mısırın gümrük vergisi 50 günlüğüne, 1 Ağustos.2007’ye kadar yüzde 130’dan yüzde 35’e indirilmişti. Hiç kimse de sormadı; bu 50 gün içinde Kanada’dan Türkiye’ye mısır getiren gemilerin hamulesi kime aitti?” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” SÖZ meclisten dışarı, Meclis bir anayasa değişikliği yapsa ve “Türkiye’nin laik, demokratik, sosyal hukuk devleti yapısı yürürlükten kaldırılmış, yerine İslami kurallar geçirilerek Kuran tek rehber edilmiştir” dese... “Meclis ‘milli irade’yi temsil eder; millet istedikten sonra istediğini der” diyebilir misiniz? Demokrasi arsızı bazı siyasetçiler “milli irade”yi temsil eden partili milletvekillerini “Siz isterseniz hilafeti bile geri getirirsiniz” demişti. Bu da o hesap... Bu hesap nereden çıktı derseniz... Anayasa Mahkemesi AKP’nin anayasa değişikliği paketindeki bazı maddeleri kısmen iptal etti! AKP’lilere göre yüksek mahkeme “milli irade”yi hiçe saydı. Kimi AKP yalakaları ise Anayasa Mahkemesi’nin henüz yürürlüğü girmemiş bir yasa değişikliği üzerinde karar vererek anayasayı çiğnediği iddiasında. Anayasa değişliği yasası hakkında bir karar verilecekse, halkoylamasından sonra verilmeliymiş. Anayasa Mahkemesi’nin kısmen iptal ettiği maddeler ise Türkiye’de rejimi değiştirmeyi amaçlayanlar için devede kulak bile değil, devede kulak tüyü! Yüksek mahkeme, AKP iktidarının Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile Anayasa Mahkemesi’ni ele geçirmesinde yeni üye seçim yöntemlerini uygun bulmadı, fakat ele geçirmesini ise uygun buldu! Bu arada Anayasa Mahkemesi şekil yönünden inceleme yaparmış da, esasa giremezmiş de veya esasa girerse şekil yönünden işin içinden çıkılamazmış da, bir sürü boş tartışma sürüp giderken Türkiye Cumhuriyeti elden gitti, gidiyor. En tehlikeli gelişme de iktidar yalakalarının anayasa değişikliği üzerine karar verilmesi için halkoylamasının beklenmesi gerektiği yolunda kamuoyu oluşturma çabaları. Söz meclisten dışarı, velev ki Meclis, yazının girişinde sözünü ettiğimiz yolda bir değişiklik yaptı ve halkoylamasında yüzde 85’le kabul edildi... Bu durumda ne olacak? Anayasa Mahkemesi, halka rağmen şeriatın getirilmesini iptal mi edecek; velev ki iptal etmeye kalkıştı bir gece içinde Anayasa Mahkemesi’ni yeni üyeleriyle iktidara bağlamak çok mu zor olacak? Yüksek mahkemenin kısmen iptalleriyle AKP tramvayı hızını kesse de demokrasi durağına doğru ilerliyor. Tramvay KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc@yahoo.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Fizikte enerji, yük, açõsal momen- tum ya da baş- ka fiziksel ni- teliklere iliş- kin doğal ke- sikli birim ya da paket. 2/ Taş ya da ma- den çõkarõlan yer... Aşõk ve bilye oyunlarõnda kullanõlan, içi oyu- lup kurşun akõtõla- rak ağõrlaştõrõlmõş boyalõ kemik. 3/ Rus imparatorlarõna ve- rilen san... Bir pa- muk cinsi. 4/ Tõpta, böbrekleri iyi çalõş- mayan bir hastanõn kanõnõ temizlemekte kullanõlan aygõt. 5/ Büyük ve süslü balõkçõ kayõ- ğõ. 6/ Muma batõrõlmõş fitil... Rey. 7/ Karakter... Yerine koyma, yerine kullanma. 8/ Züppe... Dolma yapmak için hazõrlanan karõşõm. 9/ Bir ya- nardağ patlamasõ sonucu ortaya çõkan küçük kra- ter... Büyük bir ün kazanmõş sinema ya da mü- zik sanatçõsõ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İri bir nohut cinsi. 2/ Kuyruksokumu kemiği... Eski Babil’in başkentlerinden biri. 3/ Borda is- kelesine yanaşmõş tekneden çõkacak personelin tutunmasõ için konulmuş kõsa halat. 4/ Bir renk... Üstü kapalõ olarak anlatma... Siper, hendek. 5/ Yapraklarõn düz ve parlak bölümü... Kalõn bü- külmüş sicim. 6/ Alacak ya da borç. 7/ Bilgiçlik taslayan kimse... İlişkin, değin. 8/ Afrika’da bir ülke... Asma kütüğü. 9/ Başsağlõğõ dileme. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 S Ü M S Ü K M A Ü R E V O L A N M E R Y E M A N A S Y O Z L İ F Ü V E Z N E O K O M N A Z A R L A L E Z A R M A N İ A R D A A N A F O R A Ğ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle