19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 9 TEMMUZ 2010 CUMA 18 KÜLTÜR [email protected] Tuhaf bir soru olabilir; ama Seçkin Selvi’nin telefondaki acıdan boğuklaşmış sesinden: “Kaybettik?” sözcüğü ile Füsun Akatlı’yı haber aldığımdan bu yana kafamdan hiç gitmedi. “Felsefeciler farklı mı ölür?” Bir bakıma belki de herkes farklı ölür. Çünkü bir zamanlar Tomris Uyar’ın Sevgi Soysal için yazdığı gibi: “Herkes, kendi ölümünü ölür…” Füsun Akatlı da nasıl kendi hayatını yaşadı ise öylece kendi ölümünü öldü. Ama sanırım bir felsefecinin ya da düşünce insanının ölümünde, ötekilerin ölümü ile karşılaştırıldığında yine de bir fark var. Çünkü felsefeci ya da düşünür, kendi diye bir şeyi, başka deyişle bir Ben’i, onu kendisi için Ben sözcüğünü kullanmakta haklı kılan bir bütünü olan insandır. O, sonradan hayatı bir bütün olarak gözden geçirildiğinde, düşünsel düzlemdeki en büyük savaşımlarını hep kendi olabilmek, kendi’ni hiç yitirmemek ve kendi ile olabildiğince tutarsızlığa düşmemek için vermiştir. Bunun içindir ki, düşünme yetisinin özünde yatan eleştirelliğini, yaşadığı toplumda hep daha fazla insanda bir kendi’nin ya da bir Ben’in olabilmesi hedefi yönünde seferber etmiştir. Yaşadığı sürece Sokrates’in: “Üzerinde düşünülmeyen bir hayat, yaşanmaya değer bir hayat değildir” ilkesinin simgesi olan Füsun Akatlı, toplumumuzda eleştirel düşüncenin ender rastlanır temsilcilerindendi. Yeditepe Üniversitesi’inde, Tiyatro Bölümü’nün başkanlığını yaptığı yıllarda, öğrencileri bağlamında neye ağırlık tanıdığını bana şöyle açıklamıştı: “Onların oyunculuk yetenekleri beni ikinci derecede ilgilendiriyor, çünkü benim asıl önem verdiğim nokta, hayatları boyunca başta kendileri olmak üzere, her şeye bilginin rehberliğindeki bir eleştirel tutumla bakabilmeleri. Bu tutumdan yoksun bir tiyatro öğrencisi, belki teknik açıdan iyi bir oyuncu olabilir, ama asla bir tiyatro insanı olamaz!” Sonradan Tiyatro Bölümü’ndeki görevinden uzaklaştırılmasında sanırım bu yanının da payı büyük olmuştur. Çünkü eleştirel düşünce bağlamında ‘meslekten aydınlar’ının büyük bir bölümünün bile henüz emekleme döneminde olduğu bir toplumda yaşadığımızı hiç unutmamamız gerekiyor! Felsefeci, düşünür ya da kültür insanı – nasıl adlandırılırsa adlandırılsın, kimi toplumlarda bu türe girenler, çoğunlukla ihtiyarlamaları ya da yaşlanmaları yüzünden değil, ama yıprandıkları için ölürler. Sürekli yıpratılırlar. Kendileri olarak durdukları noktalarda hep direndikleri için. Belli bir anlamda bir türlü baştan çıkartılamadıkları veya satın alınamadıkları için. Böyle bir yıpranmanın çaresi, yıpratılmanın savunması yoktur. Füsun Akatlı da böyle bir yıpranma ve yıpratılma sürecinin elbet bilincinde olmasına rağmen, düşünmekten, eleştirmekten vazgeçmenin bu toplumda kendine sağlayabileceklerine açık olan biri değildi. Çünkü, aslında sırılsıklam felsefeciydi, kültür insanıydı. Böylelerinin arkalarında bıraktıkları miras da farklıdır; yaygın, gelecek zamana yedirilmiş bir mirastır. Arkalarından gelecek olanların kendilerine Ben diyebilme haklarını, biraz da bunun bilincine varma koşulundan bağımlı kılan bir miras! B ütün bir kõşõ AKM’nin terk edili- şine, yalnõzlõğõna, yoksunluğuna, ah vah etmekle geçiren 2010 Av- rupa kültür başkentimiz İstanbul’un, yeni do- ğan festivali dolu dizgin devam etmekte… Uluslararasõ Birinci İstanbul Opera Festi- vali’nden söz ediyorum. Operacõlar dişe diş bir mücadele veriyor. Sahneleri mi ellerinden alõndõ, bütün kõş, Ka- dõköy’de Süreyya Sinemasõ’nõn mücevher- den farksõz ama minik salon ve sahnesine sõkõştõlar… Yaz geldi, daha geniş mekân ara- yõşõna girdiler. Sütlüce Kongre Merkezi, Ce- mil Topuzlu Açõkhava Tiyatrosu, Rumeli Hisarõ, Topkapõ Sarayõ ve Yõldõz Sarayõ’nõ devreye soktular! Başta Rengim Gökmen ve Yekta Kara olmak üzere, Aspendos Festivali’ni to- humlayõp yeşerten, geliştiren ve uluslararasõ saygõnlõk kazandõran ekip, inanõyorum ki, İstanbul Opera Festivali’ni de başarõya ulaştõracaklar. Bu, birinci yõl ve emekleme dönemi… Şimdilik programõn başõndayõz… İki pro- düksiyondan ilkini, Rossini’nin “Fatih Sultan Mehmet”ini göremedim. Benim gi- bi kaçõranlar üzülmesin, öyle beğenildi ki, önümüzdeki yaz festivalde yeniden sahne- lenecekmiş… BİR FİLMDEN YOLA ÇIKMAK Fatih Akın’õn senaryosunu yazdõğõ ve yö- nettiği, çok ödüllü “Duvara Karşı” filmi be- ni çok etkilemiş ve sarsmõştõ. Bu filmden yo- la çõkarak nasõl bir opera eseri yaratõlõp sah- nelendiğini çok merak ediyordum. Filmdeki o farklõ katmanlarõn, farklõ okumalarõn iz- leyiciye geçip geçmeyeceğini? Filmde bir an bile yavaşlamayan gerilimin ve devini- min operada nasõl bir izlenceye dönüşece- ğini? Hele hele baş oyuncularõyla (Sibel Ke- killi ve Birol Ünel ile) bütünleşmiş karak- terlerin, içime yerleşmişliğinin üstesinden gelebilecek miydim?.. Bremen Operasõ’nõn sunacağõ operayõ izlemek üzere Rumelihisarõ’na girerken endişelerim çoktu. Baştan söyleyeyim: Operayõ soluk solu- ğa, ilgim bir an olsun dağõlmadan, baştan so- na sonsuz bir tat alarak izledim. Filmden çok etkilenip bu operayõ beste- leyen Ludger Vollmer’in müziğini ilk kez dinliyorum. Biraz araştõrdõm: 1961 Berlin doğumlu, muhteşem bir müzik eğitimi ve meslek yaşamõ var. Alfred Schnittke’yle ça- lõştõğõnõ okuyunca çok heyecanlandõm. Farklõ türlerde birçok eser vermiş. Şef Tarmo Vaask’õn yönetiminde Bre- men Filarmoni orkestrasõnõn yorumladõğõ müzik, benim için çok karmaşõk bir yapõya sahipti. Ancak, bu yapõdan sõyrõlan, gelişe- rek büyüyen, çok duygusal, muhteşem me- lodiler ve aryalar vardõ. Alabildiğine özgür bir beste… Hem çok duygusal, hem de son- suz bir enerji barõndõran bu beste, öykünün gerilimini neredeyse birebir yansõtõyordu. Ludger Vollmer klasik orkestraya bağlama, ney, zurna ve kaval gibi Türk müziği çal- gõlarõ da katmõştõ. Batõ kültürüyle, Anado- lu çağrõşõmõ yapan ezgiler iç içe örülmüş- tü… İki dilin, Almanca ve Türkçenin kul- lanõlmasõ kulağõn kõsa sürede kabullendi- ği ve benimsediği bir gerçeğe dönüşüyor- du. Eserin, bestecisine “Avrupa Hoşgörü Ödülü”nü kazandõrdõğõnõ anõmsatayõm. BAŞARILI SAHNELEME, OYUNCULUK VE SESLER Ben müzik eleştirmeni değilim. Tiyatro bi- rikimimden olsa gerek opera bile izlerken, sahneleme en az beste kadar, oyunculuk ise en az sesler kadar önemli oluveriyor benim için... İşte bu açõdan çok çok şanslõydõm. Çünkü: Beste, reji, mizansen, seslerin niteliği ve oyunculuk hepsi bir bütünü oluşturu- yordu. Eseri sahneye koyan Michael Sturm (1963 Hamburg doğumlu) çok hareketli, çok dinamik, her an sahnenin her alanõnõ kaplayan, oldukça cesur bir iş çõkarmõştõ. Koro ve oyuncularõn, sonsuz devinimin ardõndan ansõzõn donup hareketsiz kalma- sõ çok etkileyiciydi. Gunther Grollitsch’in koreografisi önemli bir katkõ sağlõyordu sah- nelemeye… Hem beste, hem sahneleme, simgelerden (kurban, kan, toprak, taş, vb.) bol bol ya- rarlanõyordu. Sahnedeki kumun avuçlardan dökülüşüyle, ney sesinin birlikteliği yüre- ğimden çõkmayacak… Tüm şancõlar çok başarõlõydõ. Üstelik birbirinden zor aryalarõn üstesinden gelmek durumundaydõlar. Ancak başrolleri payla- şan ikisine “vuruldum” diyebilirim. Sibel rolünde Şirin Kılıç, Almanya’da yetişmiş bir mezzo soprano. Sesi berrak ve hüzünlü, çarpõcõ bir müzikalitesi var. Cahit rolünde gepegenç bir bariton Levent Bakõrcõ (1978 doğumlu) bizde Siemens Genç Şancõlar ya- rõşmasõ finalistlerinden. Her ikisinin de oyunculuklarõ mükemmel. Hem sesleriyle hem oyunculuklarõyla izleyiciyi peşlerinden sürüklüyorlar. Onca devinime karşõn eserdeki hüzün, li- rizm, yalnõzlõk acõsõ, yürek acõsõ, gençlik acõ- sõ, başkaldõrõ ve isyan, tõpkõ filmdeki gibi, operanõn da sonunda gelip içinize yerleşi- yor! Emeği geçen herkesi kutluyorum. [email protected] faks: 0212.257 16 50 Çağdaş operada etkili bir çalõşma: ‘DuvaraKarşõ...’ ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Felsefeciler Farklı mı Ölür? ‘Kültürel Mirası Koruma’ kongresine kayıtlar başladı Kültür Servisi - Sakõp Sabancõ Müze- si’nin işbirliğiyle, Uluslararasõ Tarih ve Sa- nat Eserlerini Koruma Enstitüsü (IIC - In- ternational Institute for Conservation of Historic and Artistic Works) tarafõndan dü- zenlenen “Kültürel Mirasõ Koruma ve Doğu Akdeniz” konulu kongreye kayõtlar başladõ. 20-24 Eylül tarihlerinde Sabancõ Center’da gerçekleştirilecek 23. IIC Kongresi’ne, kül- türel mirasõn korunmasõ konusuyla ilgilenen her kesimden dinleyici katõlabilecek. Katõlõ- mõn ücretli olduğu kongrede, IIC üyelerine indirim yapõlacak. (http://www.iiconservati- on.org/congress/tr/index.php) Ece Ayhan dizeleriyle zombi filmi Kültür Servisi - Amerikalõ yönetmen Chris King ve şiir çetesi Poetry Scores’un, Ece Ayhan şiirleri ve ona eşlik eden müzik- lerle hazõrladõklarõ zombi filmi, “Blind Cat Black / Bakõşsõz Bir Kedi Kara” Ece Ay- han’õ 8. anma etkinlikleri kapsamõnda 12 Temmuz’da saat 21.00’de Kargaart’ta ola- cak. Film, Chris King’in Ayhan’õn şiirleri- ne ulaşmasõ ve üzerinde çalõşmasõnõn ardõn- dan bu çalõşmalarõn filmini neden yapma- dõklarõnõ sorgulamasõyla başlõyor. Dünyanın 8. harikası çıkabilir! BALIKESİR (AA) - Balõkesir’in Erdek ilçesine bağlõ Düzler köyü mevkisinde bulu- nan Kyzikos Antik Kenti’nde kazõlar başladõ. Kazõlarda, geçmişte Avrupalõ seyyahlar tara- fõndan “Dünyanõn 8. Harikasõ” olarak nitelen- dirilen “Hadrianus Tapõnağõ” ile 3 antik lima- nõn ortaya çõkarõlmasõ hedefleniyor. Kazõ Baş- kanõ Erzurum Atatürk Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Nurettin Koçhan, ödenek yetersizliği nedeniyle 1996 yõlõnda ara verilen kazõlarõn, 2006 yõlõndan bu yana kendisinin başkanlõğõnda tekrar başladõğõnõ belirterek bu yõlki kazõlarõ öğrenciler dahil 13 kişilik ekip ve 40 işçiyle gerçekleştireceklerini söyledi. Kazõlar, 15 Ağustos’a kadar sürecek. Çelik Gülersoy anıldı İstanbul Haber Servisi - Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’na 55 yõl hizmet eden İstanbul sevdalõsõ Onursal Başkan Çelik Gü- lersoy, ölümünün 7. yõldönümünde anõldõ. De- mirciköy’deki kabri başõnda düzenlenen töre- ne Çelik Gülersoy Vakfõ, Turing Yönetim Ku- rulu üyeleri ile Turing üyesi ve çalõşanlarõ ka- tõldõ. Gülersoy için önceki gün Büyükada’daki kültür evinde sevdiği şarkõlardan oluşan bir konser düzenlendi. Konsere, dostlarõ, kurum üyeleri, adalõlar, vakõf yöneticileri ile Adalar ve Kartal belediye başkanlarõ Mustafa Farsa- koğlu ve Altõnok Öz katõldõ. [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle