23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
+• 000F OFF LINE Tanol Türkoğlu (tanolturkoglu@gmail.com) Kaynaklara göre kalabalıkların gücü kendisinişu üç türprob- lemin çözümünde en etkin olarak hissetirebilir. 1) Kesin, net cevabı olan bilişsel pmblemler 2) Bireylerin aktivitelerinin or- ganize edilmesini gerektiren koordinasyonelpmblemler 3) Kişisel beklenti olmaksızın emek vermeyi gerektiren dayanış- ma problemleri. Kalabalıkların Gücü Kalabalıkların bir gücü olduğunu daha ziyade kalabalıklar oluştu- ğunda anlanz. Yoksa bu tümcede bir mantık hatası mı var? Bireyler bir araya gelmeden bir "kalabalık" oluşturabilir mi ki? Örneğin ideologlar, bireylerdeki o kalabalığı oluşturma ginlgOcüne hitap ederek birbirlerinden ayrık duruyor gibi görünseler de aslında bü- tünün birparçası olduklannı idrak etmelehni sağlamaya çalışıp; onları ortakbirOlkûnûn, vizyonun etrafında toplamak isterler. Ki ideologlann seslerinin bireylere ulaşması bile başlıbaşına bir zorluktur. En azından düne kadar öyleydi demek daha doğru olacak. Dijital altyapının getirdiği imkânlar bir yanda sesini duyurmak isteyenlerin se- sini dünyanın öbür ucuna dek ulaştınrken diğer yanda da bireylerin H- C\İ § masını sağlayabiliyor. Kalabalıkların gücü dijital dünyada öncelikle teknolojik bir konu çevresinde varlığını hissettirdi {Windows'a alternatif olan Unuxişletim sistemi, dünyanın dört bir yanındaki bireylerin kişisel ve karşılık bekle- meksizin verdikleri emeğin sonucunda bugünkü halinialdı). Daha son- ra farklı alanlarda da uygulandı. Konu hakkında kiîaplar da yazıldı. Ifadenin isim babası ("crowd- sourcing") JefHmo'un aynı isimli kitabı bir süre önce ülkemizde de piyasaya çıktı (Optimist). Daha önce de Dan Tapscott ve Anthonny Williams'ın Vikinomi isimli kitabı yayımlanmıştı (MediaCat). Vikinomi kavramı da aynı olguyu tanımlamaktır. James Surovtriecki'nin The Vfısdom of Crovvds adlı kitabı ise Khlelerin Bilgeliği adıyla yayımlandı (Varlık}. Bu kaynaklara göre kalabalıkların gücü kendisini şu üç tOrproble- min çözümünde en etkin olarak hissetirebilir: 1) Kesin, net cevabı olan bilişsel pmblemler 2) Bireylerin aktivitelerinin organize edilmesini ge- rektiren koordinasyonel pmblemler 3) Kişisel beklenti olmaksızın emek vermeyi gerektiren dayanışma problemleri. Öte yandan kalabalıkların gücünü hissettirebilmesi için şu özellik- lere sahip olması gerekir: a) Farklı bilgilerin ortaya çıkmasını sağlaya- bilmek için görüş farklılıklarının olabilmesi (çokseslilik) b) Sürü mantı- ğını bertaraf edebilmek için bireylerin birbirine bağımlı olmaması c) Merkezileşmemiş bir yapısının olması (ki birilerinin hatası kalabalığın tamamını etkilemesin) d) Farklı görüşlerin ortak bir potada süzülerek arzu edilen bilgi ya da bilgeliği ulaşmayı sağlayacak bir metod. Bunu tersten okumak gerekirse eğer bir kalabalık çok homojen, çok merkezi, çok bölûnmüş, çok kopyalayıcı ya da çok duygusal ise onun gücünden pek bir şey çıkması beklenmez. Bu tabloda altı çizil- mesi gereken önemli nokta kalabalığı oluştunn bireylerin (yaşamlan- nın), üzerine odaklanılan problemin çözOlmesine bağımlı olmamalan. Unux işletim sistemini geliştirenler, bu çalışmalan gündelik iş yaşam- larını sekteye uğratmadan, bir hobiyle uğraşıyormuş gibi yaptılar. Keza Lego'nun yeni ürünlerinin şekillenmesine neden olan kullanıcılan da. Bau kOHSrûnûn göz ardı etmeyi sevdiği, doğu kültDrOnün ise "Neden?"d'ıye sormadan edemediğibirhususburada da devrede. Tûm bu kalabalığın gücûnü yönlendiren birmekanizmanın olmasıl Linux ör- neğinde merkezde bir çekirdek kadro vardı ve kalabalıklara enerjileri- ni kanalize etmeleri gereken hususları onlar belirliyordu. Lego, VVikipedia vb. örneklerinde de merkezde 'OtBkilerindenbinzdaha eşif konumda olan birileri hep var. Birbaşka deyişle kalabalıklar, fazla üzerinde durulmayan o husus olmazsa başı kesik tavuk durumuna düşmekten kurtulamayacak gibi. lyi haber ise şu: l BILIM TARIHİ Aydınlanma, bilimin eseridir! Thomasius, bilimin bir aydınlanma işi olduğunu söylemişti. Bilim genel anlamda el- bette bir aydınlanma işi ve konusudur. Fakattarihsel olarak aydınlanma, bilimin bir dİr. Osman Bahadir bahadirQsman@hotmail.coin Christian Thomasius (1655-1728), Aydınlanma düşüncesinin Almanya'da yayılmasında çok biiyük kat- kılan olmuş bir düşünürdür. Thomasius, bilimin bir ay- dınlanma işi olduğunu ileri sürerken bilimin, bilimsel düşüncenin vc fclsefenin ülke çapında gelişmcsini- nancak halkın aydınlanmasıyla mümkün olabileceğini düşünmüş ve yaşamı boyunca da bu uğurda yılmadan mücadele vermiştir. Thomasius, Aydınlanma düşüncesinin halk için- de yayılabilmesinin ancak kendi döncminde geçerli olan Latince yerine, Almanca ile sağlanabileceğini dü- şünüyor ve Almanya'da bilimin ve fclsefenin Latince yazılıyor vc okutuluyor olmasını şiddetlc eleştiriyordu. (Thomasius, 1687'de Leipzig Üniversitesi'nde dcrsle- rini Alınanca vermeye kalkışttğı için üniversiteden çı- kartılmıştı.). John Locke (1632-1704) d'Alambert (1717-1783) Diderot (1713-1784) Bir ülkedeki bilim, o ülkedeki aydınlanma düze- yinin yüksekliğinden dolayı da gelişiyorsa, bu, bilimin aynı zamanda bir aydınlanma işi dc olduğunu göste- rir. Gerçekcen de bu nitelikte gelişmelere sahne olmuş ve olmakca olan ülkelcr vardır. Örneğin 18. yüzyıl İngilteresi ve Fransası. Bu iki ülkedc, 18. yüzyıldaki bü- yük Aydınlanma hareketinin yaygınlığı ve kuvveti, bi- limsel gelişmeleri beslcmiş ve yükseltmiştir. Aydınlanma fikirleri, 17. yüzyılda bilimsel KCİİŞ- melere büyük engeller çıkartan özellikle teolojik bas- kılan hafiflcterek, bilimin daha uygun kos,ullarda ilerlemesinin yollarını açmışlardır. Tiirk devriminin eseri olan Aydınlanma da benzer bir etkı yaratmış ve ülkemiale bilimin daha önccki cırilısel döncmlcnic gö- rülmemiş ölçiide yükselmesine yeni imkânlar yarat- mijjtır. Biitün bunlarla birlikte, tarihsel olarak bilim bir aydınlanma işi dcğil, fakat aydınlanma bir bilim rçidir. Başka bir deyişle, gerek özgün bir tarihsel hareket ola- rak 18. yüzyıl lngiliz ve Fransıı Aydınlanma hareke- ti, gerekse gencl bir düşünsel gelişme tara ve aşama- sı olarak aydınlanma, bilimin, bilimdeki gelijmelerın ve bilimsel devrimlerin eseridir. İngitiz Aydınlanması, John Locke (1632-1704) ile başladı. Lock, düşünceleriylc Kıta Avrupası'nı da ct- kiledi ve onun fikirleri tüm Avrupa'da büyük bir yay- gınltk kazandı. 18. yüzyıl Fransız Aydınlanmasının en büyük ba- şansı ve zirve noktası ise, d'Alambert (1717-1783) ve Diderot (1713-1784)'nun öncülüğündeki Ansiklopedfnin 1751-1780 yıllan arasında 35 cilt ola- rak yayımlanmasıdır. Aydınlanma asnnı, Lock'un cserlerini venneye baş- ladığı tarih ile Ansıi/opeJi'nin son cildinin yayın ta- rihi arasındaki yaklaşık bir asırlık dönem olarak alır- sak, görülecektir ki bu asır, Avrupa'daki büyük bilimsel devrimin taçlanmasını izleyen asırdır. Avrupa'daki büyük bilimsel devrimin, 1543'te Kopernik'in Göksel Kürelcrin Dönüşü Üzerine adh escrinin yayımlan- masıyla başjadığı ve Newton'un 1687'de Doğa Felsefesinin Matematikscl İlkeleri adlı eserinin ya- yımlanmasıyla tuçlandı- ğı kabul edilmektedir. Büyük Aydınlanma harekcti, Kopernik'in, Kepler'in Galileo'nun, Descartes'm, Huygens'in, Harwey'in, Newton'un ve daha başka büyük bilimcilerin çabalanyla gcrçekleş- miş olan işte bu büyük bilimsel devrimin ardından or- taya çıkmıştır. Bu dönemde sağlanan büyük bilimsel gelijmeler, insanların, aydınlanma düşüncesinin temelinde yer alan, insaıi aklına güvenme düşüncesinin temelini olu;- turmuştur. İşte böylece ve ancak bu nedenle ve im- kânla, Aydınlanma düşünürleri, doğayı ve yasalarmı tanımayı başaran insan aklının, her türlü dogmatik dü- süncelerin csarctinden kurtulmaya da yetenckli ol- duğunu ve insanlığın üzgür aklını kullanarak kendi öz- gürlüğünü ve eşitliğini de sosyal bakımdan inşa ede- bileceğini ileri sürebilmişlerdir. Bilimsel gelişmeler ve devrimler olmadnn, Aydınlanma düşüncesi ve hareketi olamazdı. Burada, "Rönesans düşüncesi ve atılımı olmasaydı bilimsel dev- rimler de gerçekleşemezdi" denilebilir. Bu, elbcrte doğ- rudur. Fakat unutmamalıyız ki eski Yunan'daki ilkçağ biliıni doğmamış olsaydı, köklerini ilkçağ bilinünden alan Rönesans düşüncesinin gclişmesi de imkânsız olur- du. Akla güvenme ve Aydınlanma, tarih boyunca bi- limin yaratıları ve başarıları üzerinde yükselmiştir. Taklit ettiğin kadarıyla varsın! riyorlar. İşte insanlar tam da bu açıdan öteki canlıla- n gölgede bırakıyorlar. Bu etkileyici özelliğin yanı sıra, insanlar geçen za- manın ve değişen koşullann hesaba katılmasına ola- nak tanıyan bir başka eşsiz yeteneğe de sahipler: dil. İnsanoğlu olabilecekleri konuşarak dile getirebilece- ği gibi, farklı bir yerde ya da zamanda olduğunu düş- lerken de dilden yararlanır. Laland'ın meslektaşı ve tur- nuvanın düzenleyicilerinden Luke Rcndell'e göre dil, insanların toplumsal öğrenmeden en fazla yarar sağ- lamalarına olanak tanıyan ve insanlarla öteki hay- vanlann davranışları arasındaki büyük boşluğun oluş- masına yol açan özellik olabilir. Laland ve arkadajlan tarafından düzenlenen tur- nuvanm toplumsal öğrenme konusuna farklı bir boyut getirdiği kuşkusuz. Ancak deneyin cksiksiz olmadığı- na, benzctimlerin belirli bireyleri zaman içinde izle- yemediğine v£ bunların gcrçek yaşamda öğrenmcnin önemli bir parçasını oluşturan resmi eğitimi içerme- diğine dikkat çeken araştırmacılar bu tür karmaşık- lıkları ele almadan önce, aynı deneyi bir kez de ger- çek dünyada uygulamayı tasarlıyorlar. Rita Urgan, Kaynak: New Scientist 1 Mayıs 2010
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle