22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
AYLAK BİLGİ Tahir M. Ceylan O tahirmceylan@gmail .com Portakalla Top Arasında Ne Fark Var? {*) Benzerliği değişmez. Biri yenir birisiyle oyun oynanır. Topu kızgın insanlarkeser, amcalar falan, portakalı aç insan- lar. Portakal ufak top büyüktür. Portakalın üstünde bitkinin derisi var, topun üstünde hayvanın derisi. Ikisi de yuvarlaktır. Birisi sarı birisi alalı. Portakal satılırpara kazanılır, top patlatılır, para harcatır. Top oyun için yapılıroyun oynanır, portakal hayat için yapılır. Biri dilimlenir biri dilimlenmez. Birinin sibobu var birinin yok içinde su hapis. Biri meyve biri oyun amaçlı. *•» Biri kabuklu biri çıplak, vurunca derisi acıyor. Renkleri farklı biri hamken yenirken renksiz, biri eskidikçe renksiz. Ispirto var içinde, ateşe suyunu sık parlar. Topta hava var portakalda su, ama hava su, su göneş rengin- de. Portakal topla kıyaslanamaz, ikisi ayrıdır, ayrı mahlukatlardır. Portakalı fide olarak dikersin, topu iğneyle dikersin. Top ayak için imal edilir, portakal mide için. Portakal sıkılır içilir top sıkılırsa patlar. Portakal ağaçta yapılır, top ölmüş deriden yapılır. Benzerlikleri aynı ama ikisi de farklı, yuvarlak diye mi soruyor- sunbana? Birisiyle ticaret yapılırpara kazanılır, ötekinden depara kaza- nılır, kamyonlardan boşaltırken toplar zıplar canlı gibi, porta- kallar ö'yle kalır ölü gibi. Portakalla tüccariar, topla da kulüpler para kazanır. Portakal bitki bakarsan yanında yaprak olur, topun memesinin yanına kalemle çizersen yaprak konur. Top kul yapısıdırportakal Allah'ın ilahıdır, ilah olduğundan kendiliğinden olur, topta gollerdua edersen kazanılır Portakalın reçeliyapılır, suyu içilir, faydalıdır, topun dedikodu- su yapılır, kavgası yapılır, zararlıdır. Top cansız varlıktır, hayvan derisiyle havadan yapılır, portakal sudan, plastik gibi turuncu şeylerden yapılır. Kul da yapsa, içinde hava olduğu için tekmelenmesi günah caizdeğil. Portakal doğanın nimetlerindendir, top da portakal da ikisi de cansızdır, portakalda biraz can vardır. Top bin dokuz yüzlü yıllarından sonra insanoğlu tarafından keşfedildi, portakal dünya varolduktan sonra doğa nimetleri olarak yaratılmış bir bitkidir. Topla kıyaslanamaz, kıyaslanamaz, fark vardır, bildiğinden da- ha fark vardır. Portakallar toprak çalıştıkça olur, toplar işçilerin elleri çalışın- ca olur. Şekerlisuya konunca top ağırlaşır, portakal hafifler, ozmoz var ya, şekerin miktanna çok bağlıdır, şeker çok olursa porta- kal çok hafifler, top o kadar ağırlaşmaz. Birisi insan kafası gibi, ötekini bilmiyorum, an gözü gibi, beş parçalı. Top sivri bişeye değince patlar, portakal kanar. Top futbolcunun her yerine gelir, portakal eline gelir, ağzına gelir. Top vurunca gider, portakal atınca. Portakalı yiyen sever, topu seyirci sever. Top sıcakta oynanmaz, portakal sıcakta yenir. HŞizofren hastalann soruya verdiği cevaplardan TOPLUMSAL ÖGRENME Taklit ettiğin kadarıyla varsın! Diyelim ki, uçağınız düştü ve kendinizi uçsuz bucaksız bir ormanın ortasında buldunuz. Hangi meyveleri gönül rahatlığıyla yiyebileceğinize, ya da içecek suyunuzu nerede bulabileceği- nize nasıl karar verirsiniz? Bir süre kendi başınıza iyi kötü idare etseniz de, sonunda büyük bir olasılıkla hastalanır, ya da açlıktan ölürsünüz. Bu yüzden o yörenin yerlileriyle iyi geçinmek ve ne yapılması gerektiğini onlardan öğrenmek çok daha yararlı olur. B aşkalanndan öğrenmek insanların, yalnızca aykırı durumlarla sınırlı kalmayıp, her zaman başvurduklan bir çözümdür. "Toplumsal öğrenme" adı verilen bu çörüme insanlar ötcki canlı türlcrindcn çok daha fazla bcl bağlarlar. Kültür vc geleneğin özünde toplumsal öğren- menin yattığına inanılıyor. Gelgelclim, toplumsal öğ- renmenin işlevini nasıl yeri- ne getirdiği henüz tam olarak bilinmiyor. Başkalarını öykünmenin, her işin üstesinden tek başı- mıza gelmeye çahşmanm ya- rattığı güçlükleri yaşamak zo- runda kalmaksızm, bizlere ya- rarlı birtakım bilgiler edin- memize olanak tamdığı kuşku götürmez bir gerçek. Ancak bunun da bir püf noktası var. Toplumlann değişen koşulla- ra ayak uydurabilmeleri için yenilenmeye de gerek duyulur. İnsanlar gördükleri her şe- yi körü körüne taklit edemezler, çünkü sunulan bilgiler yan- lış, çağdışı, ya da kullanıma elverişsiz olabilir. Bu soruna bir süre kafa yoran Britanya'daki St. Andrews Universitesi uzmanlarından Kevüı Laland, "İnsanlar toplumsal öğrenmeye hangi koşullarda bel bağ- landığı ve öğrenirken kimlerin örnek alınması gerektiği gibi konularda seçici davranıyorolmalılar. Doğal seçilim belli uyarlanabilir öğrenme yöntemleri geliştirmiş olma- lı," diyor. Peki, bu yöntemler neler? Toplumsal öğrenme insa- noğlunun başarısmda bu denli güçlü bir etmen olduğuna göre, buna ne zaman, nerede ve neden başvurulduğunu da, doğal olarak, bilmek zorundayız. Ancak bu sorularm ay- dınlığa kavuşturulması yönündeki ilk girişimler konuyu yü- zeysel açıdan ele alabildiler. Laland daha kesin ve derin- likli bir sonuca ulaşmak için özgün bir yaklaşıma gcrek ol- duğunun ayırdındaydı. O güne dek olası öğrenme yöntemlerinin yalnızca ufa- cık bir bölümü araştırılmıştı. Kişinin ender görülen özel- liklerdcn çok, toplum içinde daha yaygın olan özellikle- ri taklit etmeye eğilimli olduğu görüşüne dayanan "uymacı (konformist) aktarım modeli" bu yöntemler arasında enine boyuna en çok araştırılan yöntem oldu. Bir başka seçenek, söz gelimi yeni bir bilgisayar ya da borsadan his- se senedi satın alırkcn başvurulması oldukça mantıklıy- mış gibi görünen, "uzman birini taklit etme" yöntemidir. "En başanlı olanı taklit etme" yöntemi de rnantıklı gö- rünebilir, ancak ünlülcrc odaklı dünyamızda bu yöntemin geri tepmesi olasılığı da vardır- George Clooney belli bir kahve markasını yeğleyebilir, ancak bu kişinin içecekler konusunda bir başkasından gcrçckten dc daha bilgili ol- duğu konusu kuşku götürür. SAVAŞ BAŞLASIN Laland öğrenme yöntemlerini çok daha geniş kapsamlı olarak araştırmak, özellikle dc bu yöntcmlerden hangile- rinin daha çok işe yaradığını öğrenmek istiyordu. Ancak bu amacına gelenebel deneylerle ulaşamayacağını fark et- tiğinden, bir turnuva düzenleıneyi düşündü. 1970'lerde iş- birliğinin neden cvrildiğini araştırmak amacıyla yapılan ve tutuklular ikilemine dayanan yarışmalardan esinlenen Laland, bu kez bilgisayar ortamında oluştunılmuş bir dün- yada yaşamda kalmaya dayalı bir oyun düzenledi. Bu oyun- da katılımcılara, her biri oyun boyunca değişecekfarklıso- nuçlan beraberindc gctiren, 100 olası davranış biçimi su- nuldu. Oyunda sonuç, kişinin belli bir davranışi yerine ge- tirmck surcriyc sagladığı yaran, değişen değer de, çevre ko- şullan değiştikçe bilginin çağdışı kalabileceği gerçeğini tem- sil ediyordu. Turnuvaya katılanlar, her biri yaşadığı süre içinde öğren- me yoluyla kendine özgü bir davranış repertuvarı oluştura- cak, 100 farklı temsilciyle işe başlayacaklardı. Oyunun her devresinde temsilcilerin her bi- ri için üç seçenek geçerli ola- caktı: Bireysel öğrenme suretiyle yeni bir davranış biçiminin gc- lişigüzel benimsendiği, yeni- lenme; toplumsal öğrenme so- nucunda yeni bir davranışın benimsendiği, gözlem; ya da, daha önce öğrenilmiş bir dav- ranışın kullanıldığı vc bundan bir çıkar sağlandığı, ya- rarlanma. Katılımcılar temsilcilerinin bu seçeneklerden birin- dc karar kılarken yararlanacakları bir yöntem belirlemek zorundaydılar. Amaç en başanlı ya da en "uygun" tem- silcilerin oluşmasını sağlayan yöntemin yaratılmasıydı. Laland ve arkadaşları bu çahşmanm sonucunda elde ettikleri bulguları geçtiğimiz Nisan ayında Science der- gisinde yayımladılar. Bu bulgulara göre, başanlı yöntemin tcmelinde öncelikle toplumsal öğrenme yatmaktaydı. En başanlı tcmsilcilcr öğrenmeye harcadıkları zamanın he- men hemen türaünü gözlemlemeye ayırmaktaydılar. Ne var ki, toplumsal ya da bireysel öğrenmeye aşırı miktar- da zaman ayırmaktan kaçınılması da bir o kadar önemliydi. En başanlı yöntemlerde tanık olunan bir başka özel- lik dc "asalaksal" olmaları. Bu özellik toplumsal öğrenmenin özünü oluşturuyor- başkaları onları taklit etmeden önce, birileri birtakım işlerin nasıl yapılacağını bulmak zorun- da. Oyle ki, toplumsal öğrenme ancak çevremizde yeni bir şeyler bulan insanlar var olduğu sürece işe yarıyor. Genel gözlemler insanların başkalannı taklit etme cği- limleri açısından büyük farklılıklar sergilediklerini orta- ya koyuyor. İnsanlarda başanlı bir bireysel öğrenme sürecini yürütme yeteneği ve arzusunun, yaratıcılık vc merak gi- bi kişilik özellikleriyle yakından ilintili olduğu görülüyor. Cinsiyetler arasında dafarklılıklarolduğu göze çarpıyor. Araştırmalar kadınlarm bireysel öğrenmeye erkeklerdcn daha fazla zaman harcadıklarını ortaya koyuyor. Laland ve kimi başka araştırmacılar toplumsal öğ- renmenin doğada çok yaygın olduğunu, omurgasızlann bi- le bu yöntcmdcn yardrlandıklarını ortaya koydular. O hal- de, insanlara özgü taklit etme yeteneğini öylesine özel kı- lan neydi? Laland'ın araştırması toplumsal öğrenmenin çak büyük bir beyin gücünü gerektirmediğini gözlcr önüne se- riyor. Bu durum toplumsal öğrenme yetisinden neden bö- ceklerin biYazının devamı le yarar sağlayabildikleri ko- nusuna açıklık getiriyor. Ne var ki, yarışmada sivrilmek için biraz daha incelikli, ya da ustalıklı işler yapmak ge- rekiyor. Bu da çcvrcdcki değişim hızıyla ilgili doğru kes- tirimlerin yapılmasını gerektiriyor. Çünkü bu tür kestirimler bilginin nasıl bir hızla eskiyeceği konusunda da fikir ve- Yazının devamı 12. sayfada
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle