19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 6 HAZİRAN 2010 PAZAR CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 H arp Okulu’nu kente bağla- yan uzun asfalt yolun ba- şõnda iki tank karşõlõklõ du- ruyordu. İçeriye kimseyi sokmu- yorlardõ. Başlarõnda bir iki tank su- bayõ vardõ. Yaklaşõp sordum: “Ne oluyor acaba yüzbaşım?” Gülümsedi: “Olanları hep birlikte görece- ğiz, şimdi iş, Çankaya’da” diye yanõtladõ. Çankaya’da Gürsel’in başkan- lõğõnda Başbakan İnönü ile hükü- met üyelerinin büyük bölümü top- lantõdaydõlar. Siyasal tarihe “Aydemir isyanı” diye geçen 22 Şubat hareketinin ilk saatle- riydi. Bir haftaya yakõn sü- redir orduda “anormal” dalgalanmalar olduğu yaygõndõ. Albaylar cun- tasõnõn önderi olarak bi- linen Albay Talat Ay- demir, Harp Okulu komutanõydõ. Bir süre önce okula Başbakan İs- met İnönü gitmiş, şeref kõtasõ ta- rafõndan karşõlanmõştõ. Şeref kõta- sõndaki Malatyalõ bir genç Harbi- yeli, İsmet Paşa tam önlerinden ge- çerken bayõlõp yere düşmüştü. O z a - manlar, bayõlmanõn hangi nedenden kaynaklandõğõnõ pek anlayama- mõştõk. Oysa, Aydemir’i çok sev- dikleri anlaşõlan öğrenciler, “her- halde -yakında başlayacak- yeni ihtilal hareketi”nin heyecanõ ile yaşõyorlardõ. İsmet Paşa’nõn bu ziyareti, oku- lu denetlemekten çok, Ta- lat Aydemir’in adõ çevre- sinde yaygõnlaşan geniş söylentilere “ciddi bir teşhis” koymaktõ. Ayde- mir, İsmet Paşa’nõn öğ- rencilerle konuşup ilişki kurmasõnõ özenle önlemiş, ancak subaylarla birlikte yemek yemesi- ni sağlamõştõ. İsmet Paşa, okul komutanõna yaman bir “teşhis” koyarak okul- dan ayrõlõyordu. Hele hele bir ba- kõma öğrencilerden soyutlanmaya çalõşõlmõş olmasõna fena halde içerlemişti. Radyoevi tutulmuştu. Çankaya’daki toplantõ sürüp gi- derken, biz, kentin köşe başlarõn- daki “yeni ihtilalcilerle” konuşu- yor, bilgi sağlamaya çalõşõyorduk. Akşam üzeri Harp Okulu’ndan kente akan kõtalar, hemen her yö- reye egemendiler. Kent, Çankaya Köşkü dõşõnda baştan sona Aydemir’in buyru- ğundaydõ. Son kalenin “fethedil- mesi” kalmõştõ, eğer Çankaya da, diledikleri gibi, “yeni ihtilale bo- yun eğerse” sorun kalmayacaktõ. Aydemir, yaşamõnõn en güç daki- kalarõnõ yaşõyordu. Sõrada son kalenin fethedilmesi var Kent, Çankaya Köşkü dõşõnda baştan sona Aydemir’in buyruğundaydõ. Son kalenin “fethedilmesi” kalmõştõ, eğer Çankaya da, diledikleri gibi, “yeni ihtilale boyun eğerse” sorun kalmayacaktõ. Aydemir, yaşamõnõn en güç dakikalarõnõ yaşõyordu. K õzõlay’da tanklarõn re- simlerini çekerken bir subaya sordum: “Çankaya’dan yeni ha- ber var mı?” Önemsemezcesine omuz- larõnõ silkti: “Yok, yok olmasına ama ne olacak ki? Aydemir ege- men” dedi. Doğrulamaktan başka ça- resi olmayan insanlar ne ya- pabilirse, onu yaptõm. Henüz bilgi alamamõştõk, birkaç saat sonra öğrene- cektik. Aydemir güçleri, Genel- kurmay Başkanõ Orgeneral Cevdet Sunay’õn evini ku- şatõp içeri girmişlerdi. Sunay gizlenmişti. İkinci başkan Memduh Tağmaç ise, ateş altõnda Genelkurmay binasõ- na kendini zor atmõştõ. Köşk’te ise, ne yapõlabile- ceği üzerinde görüşmeler sü- rüyordu. Aydemir’e, çok yakõn “ideal” arkadaşõ Fethi Gür- can sordu: “Ne yapacağız bunları?” Ne yapõlacağõ sorulan ki- şiler, Çankaya’dakilerdi. Aydemir, yaşamõnõn önemli anõnda büyük bir ha- ta yaptõ; “Bırakın gitsinler...” de- di. Fethi Gürcan karşõ çõktõ, hepsini yakalamak, hiç de- ğilse, Çankaya Köşkü’nden çõkmalarõnõ önlemek gereki- yordu. Oysa, Aydemir o sõ- rada kendisine öyle güveni- yordu ki, “Bırakın gitsinler, ne yapabilirler ki?” diyor- du. Bõrakõlmasõnõ istediklerinin başõnda İsmet Paşa vardõ. İsmet Paşa, toplantõ dağõ- lõp herhangi bir engelleme ile karşõlaşmadõklarõnõ anlayõn- ca, içinden “İşte şimdi kay- bettiler” dedi. Başbakanlõk’a gidemiyor- du. Doğruca eski Halkevi, Opera binalarõ arasõnda sõkõ- şan Hava Kuvvetleri Komu- tanlõğõ binasõna gitti. Hemen herkes oradaydõ. Parti ön- derleri de gelmişlerdi. İsmet Paşa’nõn şansõ, üst komuta kurulunun Ayde- mir’e karşõ kesin durum al- masõydõ. Hava Kuvvetleri Komuta- nõ İrfan Tansel’in uçaklarõ havadaydõ. Ankara - Eskişe- hir arasõnda gidip geldiği, jetleri kaldõrmak için sabahõn erken saatlerini beklediği söyleniyordu. Tõpkõ Güney Amerika ül- kelerinde olduğu gibi, aman Yarabbi, “hükümete bağlı kuvvetler ile asiler” de- yimlerini kullanõyorduk. Sürekli ilişki kurabildiği- miz Hava Kuvvetleri Ko- mutanlõğõ’ndaki tanõdõk su- baylardan bilgi alõyorduk. “Hükümete bağlı kuv- vetler” dedi telefondaki ses. “Kara Kuvvetleri’nden birlikler de kente doğru gelmeye başladı.” Ekledi: “Sabahın ilk sa- atlerinde, eğer Talat teslim olmazsa, havadan, kara- dan Harp Okulu’nu vura- cağız.” Hava Kuvvetleri binasõnda Osman Bölükbaşı, coşkulu doğasõna uygun bir davra- nõşla, “Paşam” diyordu, “Paşam, gidelim Millet Meclisi’ne, ön sıralara otu- ralım, orada teslim alsın- lar...” Oysa, İsmet Paşa kan dö- külmeksizin Aydemir’i tes- lim almayõ yeğliyordu. Tes- lim olmaya hiç niyeti yoktu. Sakindi. Askeri açõdan hangi güçleri ne oranda elin- de tuttuğunu öğreniyordu. Bir yandan da Harp Oku- lu’na haber salõnõyordu. Hü- kümet teslim olmayacak, Aydemir’e devleti teslim et- meyecekti. Eğer Aydemir, sabahõn ilk saatlerinde kan dökülmeksi- zin teslim olursa; İnönü, “bu kez hakkında hiçbir yasal girişim yapılmamasını sağ- lamak” için elinden geleni esirgemeyecekti. Talat’la hükümet arasõn- daki dolaylõ görüşmeleri YTP önderi Ekrem Alican yürütüyordu. Aile bağõntõ- larõna bakõlõrsa, her ikisi de Çerkez kökenliydiler. Bir hõ- sõmlõk da vardõ aralarõnda. Söylentilere göre Cum- hurbaşkanõ Cemal Gürsel, rejimin kaderinin söz konu- su olduğu saatlerde Mürtet hava üssüne doğru yola çõk- mõştõ. Mürtet, bir NATO üs- süydü, uluslararasõ değeri nedeniyle -eğer- isyancõlar duruma egemen olursa, Ba- tõlõ devletlerin “himayesin- de” olacaktõ. Ne var ki, -yine söylenti- lere göre- talihsizlik yolda da yetişti. Otomobilinin lastiği patladõ. Fakat sabahla birlikte kent içinde tek bir silah bile pat- lamadõ. Pazarlõk sürüyordu. Aydemir güçlerinin sarõl- dõğõnõ öğreniyorduk. Sabahõn erken saatlerinde jetler de uçmaya başlamõştõ. Büroya, uzaklardan kimi patlamalar yansõyordu. Bu patlama, ilk önceleri Harp Okulu’nun bombalandõğõ biçiminde yan- sõdõ. Ancak kõsa sürede öğ- rendik: Bu, bir bombardõ- man değildi. Jetler, ses du- varõnõ aşarak, çok alçaktan Harp Okulu’nun üzerinde “uyarı” uçuşlarõ yapõyordu. Kentte kimi binalarõn camlarõ ses duvarõnõn aşõlmasõ ne- deniyle kõrõlmõştõ. ‘Demokrasi tehlikede’ K õzõlay alanõnõ çevreleyen evlere bakõyordum. Bir bakõma soluk almõyorlardõ. Perdeler inik, tek bi- rey başõ görünmüyordu. Uzaktan kimi patlama sesleri yansõyordu. Tanklar alandaki yerlerindeydiler. Gazetenin Genel Yayõn Yönetmeni Necati Zincir- kıran’a, gece yarõsõna doğru: “Öteki gazete büroları, olay üzerinde ‘tek bir me- tin yapalõm, hepimiz bu metni verelim’ diyorlar, ne dersin” diye sordum. “Olur mu öyle şey, ama bak bakalım nasıl bir me- tinmiş...” dedi. Sonra, Milliyet ve Cumhu- riyet’te hazõrlanan bir haber metni geldi: “...Dün gece Ankara’da kimi olağanüstü önlemler gözlenmiştir...” diye başlõ- yordu. “Şimdi başlarım ha” dedi Necati kõzgõnlõkla, telefonda. “Olur mu böyle şey! Der- hal, orada ne oluyor ne biti- yorsa yazacaksınız, elinizde ne bilgi varsa habere koyup teleksle geçeceksiniz” diye buyruk verdi. Fotoğraflarõ telefon hatlarõ açõkken telefoto geçtik... Teleks birden sustu. Haber- leri geçemiyorduk. 22 Şubat olayõnõ bütün ayrõntõlarõyla yazmõştõk habere. “İhtilalciler” telekslere el koymuşlardõ, İstanbul-Ankara arasõ telefon görüşmeleri ka- panmõştõ ama.. İstanbul-An- kara dõşõndaki illerle Anka- ra’nõn irtibatõnõ kesmeyi unut- muşlardõ... Hürriyet’in Bursa muhabi- rini aradõm. Haberi ona yaz- dõrdõm, o da İstanbul’a geçti. Kõzõlay alanõndaki tanklar teker teker çekilmeye başladõ. Gün ağarmõştõ, sabahõn 8’i ya da 9’uydu sanõrõm. Yorgunduk, ama olay o denli büyüktü ki hiçbirimiz uyumayõ, dinlenmeyi aklõmõza getirmiyorduk. Arada sõrada Harp Okulu yönünden patlamalar du- yuluyordu. Hürriyet’i Ankara’ya getiren kamyonlar, akõl almaz bir hõzla gelirlerdi. İsyan hareketinin “bir anlaşmaya dönüştüğü” yo- lunda ilk haberleri alõrken, Hürriyet, Ankara’da satõşa çõkõyordu. Necati, sonu nereye varacağõ kestirilemediği saat- lerde, gece yarõsõ Ankara’nõn olaylarõ ayrõntõlarõyla ve- ren haberini, gazeteye şu büyük başlõkla koymuştu: “...Demokrasi tehlikede!..” Verdiğimiz haber bütünüyle girmişti. Telefoto gön- derebildiğimiz ilk resimler gazetenin birinci sayfasõ- nõ süslüyordu. Necati, tek başõna çok önemli bir sorumluluğu üst- lenmiş, isyan olayõnõ böyle anlamlõ büyük bir başlõk- la kamuoyuna duyurmuştu. Öteki gazeteler, “dün akşam başkentte bazı....” di- ye başlayan bir haberle çõkmõşlardõ. 23 Şubat öğleden sonra Cumhuriyet’in Ankara Temsilcisi Ecvet Güre- sin (ağabey) aradõ; “Bana bak” dedi, “O haberi na- sıl geçtin İstanbul’a?” “Ağabey” dedim, “Askerler Ankara- İstanbul te- lefon hatlarını kapattılar ama Ankara-Bursa, Bur- sa-İstanbul hattı açıktı!” Aydemir’den önemli hata ‘ B I R A K I N G İ T S İ N L E R ’ D E D İ SÜRECEK IŞIL ÖZGENTÜRK Kelebek Etkisi Adana, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Demirtaş Ceyhun, Yılmaz Güney gibi bu ülke kültürüne çok önemli katkılarda bulunan yazarların, yönetmenlerin kenti olmaktan çıktı. Böyle bir iptale öncelikle kentin sivil örgütlerinin karşı çıkması beklenirdi, kimseden çıt çıkmadı. İptalin nedenini ise anlamak mümkün değil, ülkede yas mı ilan edildi, biz bilmiyoruz, İstanbul’da 3-4-5 Haziran’da pop konserleri var, yas tutmak bir kültür festivaline mi düştü? Yazık, nerede kaldı şu Adanalılık raconu, üstelik festivalde koskoca bir Filistin sineması bölümü vardı ve bir Filistinli yönetmen binbir güçlükle Adana’ya gelip Türk halkına başsağlığı dileyecekti. İş bu kadarla kalmıyor, pek çok yönetmen Adana için film yetiştirme telaşındaydı, çok yüksek olmasa da ödül olarak verilen paralar başka filmlerin yapılmasına katkıda bulunuyordu, sektör epey üzgün. Ve kırgın. Pekâlâ bir uzlaşmaya varılabilir, üç-dört pop konseri kaldırılarak festival yapılabilirdi. Adana kozanın içinde kalıp kelebek olmamaya karar verdi. Ben ki, eski bir Adana geliniyim, gerçekten çok üzüldüm, zaten bu Altın Koza Festivali çok şanssız bir festival. İlk şenlik olarak 1969 yılında başlıyor, 1973’e kadar geliyor, politik nedenlerle 1973’ten 1992’ye kadar tam 18 yıl yapılmıyor. 1997’de deprem nedeniyle iptal ediliyor,1999’da ise bu kez Marmara depremi nedeniyle iptal ediliyor. Şimdi de Gazze ve İskenderun olayları nedeniyle iptal. Vallahi bu konuda hem İsrail hem PKK bir sıfır önde! Dilerim bakanın verdiği söz tutulur! Kelebek etkisine devam edelim. Çok sık duyduğum, çok sık gördüğüm bir ad olduğu için merak ettim. Furkan ne demek? Kuran’daki meleklerden birinin adı. Bu meleklerden biri, bir lise öğrencisi Mavi Marmara gemisine bindi ve öldü. Lise müdürü konuşuyor: “Çok mutluyuz.” Arkadaşlar bu ülkede neler oluyor? Gencecik bir öğrencisinin ölümünden mutluluk duyan bir müdür! İnsanlığımızı tümüyle mi yitirdik yoksa illegal İslami örgütler içimizde cirit mi atıyor ve gencecik meleklerimizi ölüme mi yolluyor? “Hamas’a yardıma, şehit olmaya gidiyoruz” diyorlar ve yanlarında bir yaşında bir bebek! Ya o bebek ölseydi! Şehit mi olacaktı! Kelebek etkisi devam ediyor, taksiye bindim, taksici “Hemen jetlerimizi İsrail’in üstüne gönderelim” diyor. Canım sıkkın “Gönderemeyiz,” diyorum, “çünkü onları İsrail’den aldık ve hepsinin yazılımı onlarda. Anında yere çakarlar.” Üstelik tam şu sıralarda altı tane almıştık, dört heron (insansız uçak) daha alıyoruz ve Furkan’lar ölüyor. Bu ülkedeki bu ikiyüzlülükten bıktık, gerçekleri söyleyin, gerçekleri konuşun, şehit olmaya gittiğinizi söylediğiniz gibi “Kendi uçağımızı kendimiz yapalım,” mitingleri de düzenleyin. Hadi izin verirler mi bakalım? Baştarafı Arka Sayfada ‘Adaletin güvencesi bağımsız yargıdır’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ankara’nõn Beypazarõ ilçesinde düzenlenen “Tarihi Evler, El Sanatlarõ, Havuç ve Güveç Festivali” açõlõş töreninde konuşan Yargõtay Başkanõ Hasan Gerçeker adaletin en büyük güvencesinin tarafsõz ve bağõmsõz yargõ olduğunu söyledi. Gerçeker, “Bir haksõzlõğa uğradõğõmõzda, bir anlaşmazlõğa düştüğümüzde başvuracağõmõz merci yargõdõr. Bu nedenle yargõnõn tarafsõzlõğõ, bağõmsõzlõğõ çok önemlidir. Yargõnõn tarafsõz olabilmesi için de dõş ve iç etkenlerden tamamen arõnmõş, tam bağõmsõz bir yargõ olmasõ gerekmektedir” dedi. Demirel’den tekerlekli sandalye istedi Yurt Haberleri Servisi - 9. Cumhurbaşkanõ Süleyman Demirel, Isparta’nõn Atabey ilçesine bağlõ İslamköy beldesinde adõna yaptõrõlan Demokrasi ve Kalkõnma Müzesi’nde incelemelerde bulundu. Demirel’in müzeden çõkõşõnda 59 yaşõndaki Ali Akbõyõk, ayaklarõndaki rahatsõzlõk nedeniyle yürüyemediğini belirterek, “Baba hoş geldin. Bana tekerlekli sandalye alõver” dedi. Bunun üzerine Demirel, bu talebin yerine getirileceğini kaydetti. Müze haline getirilen, ailesiyle birlikte yaşadõğõ evi de gezen Demirel, külliyedeki incelemeleri sonrasõ Barla’daki kardeşi Şevket Demirel’e ait eve dinlenmeye çekildi. Müzede Demirel’in yazdõklarõ da dahil olmak üzere 45 bin kitap, 27 bin süreli yayõn ve 7 binin üzerinde hediyelik eşya ile 4 bin kadar tablonun yer aldõğõ bir de kütüphane bulunuyor. Altıparmak istihbaratın başına atandı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlõğõ’na Kastamonu Emniyet Müdürü Ömer Altõparmak atandõ. Konya Emniyet Müdürü Hüseyin Namal’õn İstihbarat Daire Başkanlõğõ’ndan ayrõlarak eski görevine dönmesinin ardõndan uzun süredir boş bulunan İstihbarat Daire Başkanlõğõ’na Altõparmak getirildi. Amasya Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü, Adana Emniyet Müdür Yardõmcõlõğõ’nõn ardõndan Birinci Sõnõf Emniyet Müdürlüğü’ne terfi eden Altõparmak, bir süre önce Kastamonu Emniyet Müdürlüğü’ne atanmõştõ. Polis dayağına soruşturma Yurt Haberleri Servisi - Tekirdağ Karadenizliler Dayanõşma Platformu Başkanõ Muharrem Akyüz, polis tarafõndan darp edildiklerini belirterek Y.C. ve M.K.C. ile birlikte dernek lokalinde basõn toplantõsõ düzenledi. Akyüz, Y.C. ve M.K.C’nin, 30 Mayõs tarihinde, Hükümet Caddesi’nde araçlarõyla ilerlerken kendilerini sollayan başka bir otomobildeki kişilerle küçük bir tartõşma yaşadõklarõnõ, daha sonra evlerine gelen ekip tarafõndan polisevine götürüldüklerini ve burada darp edildiklerini anlattõ. Y.C. ve M.K.C. vücutlarõnda darp izlerini gösteren bazõ fotoğraflarõ gösterdi. İçişleri Bakanlõğõ’nõn, olayõ soruşturmak için müfettiş görevlendirdiği öğrenildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle