29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 HAZİRAN 2010/ SAY11263 PAZAR Amazonlarla zamanda yolculukAres'in kızlannı, demir silahlarla donanımlı ve ata ilk binen topluluk olaraktanımlıyor Atina'nın büyük söylevcisi Lysias. Onlar Termodon yani Terme Nehri kıyısında yaşamışlardı. Bugün Samsun Belediyesi'nin kuracağı Amazon Köyü'nde yeniden hayat bulacaklar. CEMİLCİĞERİM A mazonlar, Samsun'da yeniden canlanıyor. Bu kez kimse sağ memesini kesmeyecek, erkek çocuklarını öldürmeyecek ve savaşmayacak. Amazon Köyü'nün sakinleri konuklarına bir günlük bir zaman yolculugu ya$atacak. Samsun Büyükşehir Belediyesi tarafından Batı Park Rekreasyon Alanı içersindeki Amazon Adası'nda çalışmaları süren Amazon Köyü, 825 bin metrekarelik bir alanı kapsıyor. 15 metre boyundaki mızraklı Amazon sa'vaşçısının simgeledigi Amazon Adası'nda bir de Amazon Kanalı yer alıyor. Köyün çalışmaları ise yaklaşık üç buçuk yıldır sürüyor. Köy tamamlandığında hem eğitim hem de turizm amaçlı kullanılacak. İsveç'te Arkeolog ve Kent Müzesi Müdürü Ebbe VVesterggen'in yazdıgı bir drama Amazon Köyü'nde canlandınlacak. Amaç, gelecek ziyaretçilerin kendilerini gerçek bir Amazon Köyü'nde hissetmeleri. M.Ö. 1200'lere ait kostümler içindeki oyuncular Amazonların yaşamını bire bir tekrarlayacak. Köyü ziyaret edecekler Amazonlar gibi oba tarzı çadırlarda oturacak, ahırlan gezip at üstündeki Amazonlarla sohbet edecekler. Onların eşyalarını kullanıp, onların yemegini yiyecekler. Bir günü tıpkı bir Amazon gibi yaşayacaklar. Tabii ok ve yaylar da köyde yerini alacak ama bu kez sadece seyirlik... Amazonların Terme Çayı civarında Themiskyra adlı kentte yaşadıklarının arkeolog ve tarihçiler tarafından kanıtlandıgını söyleyen Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz, projeyi -• anlatırken "Madem Amazon kadınları burada yaşamış, biz de sahip çıkalım dedik" diyor. Savaşan kadınlar olan Amazonların bütün dünya da ilgi çektigini hatırlatan Yılmaz, "Tarihi burada yaşatarakturizme kazandıracağız. Onun için büyük bir Amazon Kadın Heykeli yaptık. Çevre düzenlemesini ve Amazon Kanalı'nı tamamladık. Daha bitmedi, çok işimiz var. Onlann yaşantılan ile ilgili heykeller ve rölyefler yapacağız. Bir Amazon Köyü kuracağız. Bunlar inanıyorum ki Samsun'a turizm açısından bir değer katacak" diyor. Efsanevi kadın savaşçılar olarak bilinen ve Thermedon Çayı (Samsun'un Terme ilçesi) yakınlarında kurdukları Themiskyra : kentinde yaşadıkları belirtilen Amazonlar, Eflatun ve Sokrates'in eserleri ile Homeros'un İlyadası'nda da geçiyor. Daha iyi ok atabilmek için sağ göğüslerini kestikleri çeşitli kaynaklarda rivayet edilen ve Hitit tabletleri ile birçok efsanede adları geçen Amazonlar için her yıl Terme ilçesinde bir festival düzenleniyor. Amazonlar MÖ 1200 yıllarında yaşamış efsanevi kadın savaşçılar olarak biliniyor. Oklarının yaylannı iyi çekebilmeleri için kadınların çocukken sağ göğüslerini kestiklerini ve bundan dolayı kendilerine "memesiz" demek olan "Amazon" adının verildiği söylenir. Yunan mitolojisinde Amazonlardan savaş Tanrısı "Ares" ile iyiliksever "Harmonia"nın (Afrodit) çocukları olarak bahsedilir. Amazonlann ilginç yaşam felsefeleri çeşitli kaynaklarda çarpıcı olarak tekrarlanmıştır. Günlük yaşamlannda erkekleri yanlarında işçi ve uşak olarak bulundurdukları, nesillerini devam ettirebilmek için savaşlarda esir aldıklaıı erkeklerle beraber olduklan, sonrada onları öldürdükleri rivayet edilmektedir. Bir erkekle beraber olabilmeleri için en az üç erkeği öldürmüş olmaları ve bu ilişkilerden doğan erkek çocukları sakatladıkları, öldürdükleri ya da babalanna verdikleıi, kız çocuklarını ise at sütü ve kudret helvası ile besledikleri ve güçlü yetiştirdikleri anlatılır. Dünyanın 7 harikasından biri olan Artemis Tapınağı ile ilişkili oldukları, tapınağı Amazonların yaptıkları ya da orada rahibelik yaptıklan, tapınağı adak olarak kestikleri göğüsleri ile süsledikleri de haklanndaki efsanelerdendir. Amazonların Yunan güzel sanatlarında yer alan figürlerinde sağ omuzlanndan aşağı doğru indirip, kalça üzerinden bir şeritle bağladıkları hafif bir gömlek giydikleri, başlarına Yunan miğferi taktıklan, kol, bacak ve ayaklarını çıplak bıraktıklan görülmektedir. Asyalılar gibi giyindiklerinde ise vücutlarını boyunlarına kadar sıkı sıkıya örtüp, bacaklanna bir çeşit mayo giydikleri, başlanna ise Frigya başlığı taktıklan ifade edilmektedir. • "Chnrlt SBS çocukları hasta ediyor FİGEN ATALAY I " Iköğretim 6, 7 ve 8. sınıflarda uygulanan Seviye Belirleme Sınavları, çocuklarda doğal olarak var olan merak, keşfetme ve öğrenme isteğini köreltiyor. 9- 10 yaşlanndan itibaren sınavlara hazırlanmaya başlayan çocuklar, bu yüzden oyun oynayamıyor, arkadaşlarıyla zaman geçiremiyor, spor yapamıyorlar. Ergenlik gibi önemli bir dönemde, yoğun akademik çalışmalara, puan yükseltme yarışına, yüksek başan beklentisine maruz kalan çocukların önemli bir bölümünde, konsantrasyon-dikkat problemleri, düşük benlik algısı, tikler, takıntılı davranışlar, sınav kaygısı ve buna bağlı psikosomatik problemler görülebiliyor. özel Sezin Okulları'nda görevli Psikolog ilknur Karabel, 6. sınıfa geçişin, öğrenciler Irmak Okulları 5. sınıf öğrencileri "Patimi Tut" adlı proje kapsamında Kadıköy Belediyesi Sokak Hayvanlarını Koruma ve Barındırma Merkezi için yardım kampanyası çalışmaiarına başladı. Ögrenciler, barınaktaki hayvanlar için yiyecekten için yeni bir akademik çalışma sistemi ve çocukluktan çıkıp ergen olmaya yol almak demek olduğunu vurguluyor. Karabel'e göre, bu süreçte karşılaştıklan psikolojik, sosyal ve bilişsel her yeni duruma adapte olmaları, yaşayacakları deneyim zenginliği, arkadaş ortamlarındaki paylaşımları ve yetişkinlerin bu konulardaki yol göstericilikleri ile mümkün olabiliyor. Ancak bu yeni sınav sistemi ile birlikte öğrenciler için SBS, okul başansında, arkadaşlık ilişkilerinde ve aile ilişkilerinde adeta tek ölçüt oluyor. Okul başarısı SBS başarısına endeksli olduğu için okul derslerinde başarılı olan bir öğrenci SBS'de başarılı olamadıkça, kendini yeterli hissedemiyor. Karabel, "Aynı şekilde öğrencilerin aile içinde sevildiklerini, takdir edildiklerini M P ^ | H | PAZAR YAZILARI ADNAN BİNYAZAR İnsanlaşmak... •~\ üven duygusunun \J3 yerleşmedigi toplumlarda yönetenle yönetilen arasında sağlıklı bir dayanışmadan söz edilemez. Bir bedendeki dengeli uyuşum, dayanışma etkileşimini kurmuş toplumlar için de geçerlidir. Sevgi, güven, hoşgörü, inanç gibi, "insan" olmayı bütünleyen duyarlıkların hiçbiri öbüründen kopuk değildir. Sevginin varoluşunda güven, güven duygusunun artalanında sevgi yatar. Hoşgörünün dibi kazındıgmda, erdemli insanın uygar halleriyle karşılaşılacaktır. Montaigne'in, "Tek birinsanda bütün insanlığın halleri vardır," sözünden böyle bir sonuç çıkarılmalı. Duyarlıkların dorugu sayılan sevmek-sevilmek eytişiminin (diyalektiginin), yansımasını toplumlar arası güven kaynaşmasında buldugu da bir gerçek. Toplum sevgiyle, hoşgörüyle, güven içinde yaşıyorsa, bunu dayanışma duygusuna borçludur. Ulusların uluslara, toplum kesimlerinin birbirlerine, bireyin bireye, yönetilenin yönetene, insanın kendi özüne güven duymadıgı ortamlarda ilişkiler çıkara dayanır. Ekonomide, siyasal yaşamda, kültürel üretimden yararlanmada eşitlik sağlanmış toplumlârâa D>t _'""" ; insanı sarsacak gerilimler..,.. ^ ı l n ı nerdeyse yok gibidir. Gelir dagılımında adil davranılıyorsa, huzurlu bir hayatın temelleri atılmış demektir. Bu dengeden yoksun insan ilişkilerinde hayat bir kurtlar sofrasıdır! Söylencelere göre, tanrılar "ol" deyince olmuştur insan. Oysa "otu olduracak"yetenegini gösterdiği oranda insandır, insan. Gelişim tarihine bir göz atalım; onun, insan olma yoluna kaç milyon yılda koyuldugunu bilen var mı?.. Doğayla ilişkileri açısından, hayvan, üreten ve ürettiği tüketilendir. İnsanın belirgin özelliği ise kullanacagı aracı yapma yetenegidir. Yaptıgını, kendi soyundan olana da, hayvana da kullandırıyor. Böylece hayvanın enerjisiyle de güçlendirerek, ele aldığı herşeyi yaratıcılığının üretkeni kılıyor. Kendini sanatsal bağlamda yaratanla eş tutmasının nedeni budur. Hollandalı ressam Vincent van Gogh'un, "Sanatçı, tanrının eksik bıraktığını tamamlar," yolundaki sözüne de ancak bu dogrultuda yorum getirilebilir. Sanat, eksik bırakılanı tamamlamakla da kalmamış, her çagda yaratım alanını genişletmiştir. Hep başkaldırıcı • yapısıyla, gönül egleyiciliğiyle değil! Sanatçının, her gelişim döneminde onu güdümleri altına alıp kullanmaya kalkanlara başkaldırmasının nedeni de, yönetimlerin, ilkel çağlardan günümüze, sanatçıya düşman kesilmelerinin nedeni de budur. Büyük balığın küçük balığı yutacağına ahmakça inanan egemen güçler, yönetim erkini ellerinde bu mantıkla tutan kafasızlar; tarih boyunca, bir ırmağı karşıdan karşıya geçerken, küçücük balık kümelerinin, koca bir öküzü üç beş dakika içinde kemik yığınına döndürdüklerini görmezlikten ..gelmişlerdit, ^,, _, _. ı .. ,. .". t öySâ yÖrîetimleriVı yapması vİJJıh l ! U ıX, / ı .•.::.»•,> 'ı !. ,. -1 ıı" • . ' •' . ••• ,v £erekep ilkeylem,,ha)kta güven duygusu yaratmak, onları sevgisine inandırmaktır. Güvensizlik, en başta sevgiyi öldürüyor. Sevgi yitimine uğrayan kişinin duyarlığı gelişmez. Ondan sanatsal üretim de beklenmemelidir. Sait Faik, "Her şey bir insanı sevmekle başlar," dediği bu degil mi?.. Sevgi yoksunları, duyarlıklarıyla değil, kaba güçleriyle varlıklarını ortaya koyarlar ki, buna despotluk denir. Despotluk, insanın hayvanlaşmaya başlamasının ilk belirtisidir. • [email protected] battaniyeye, tasmadan sağlık ürünlerine kadar oluşan ihtiyaç listesi doğrultusunda malzemeleri toplayarak, barınağa ulaştıracaklar. Proje kapsamında okul yemekhanesindeki artan yemeklerin de bannaktaki hayvanlara ulaştırılması sağlanacak. • hissedebilmeleri ve ailelerinin başarı beklentisini karşılayabilmeleri ancak SBS'de yüksek bir başarı göstermeleri ile mümkün olabilmektedir. Arkadaşlık ilişkilerinde de artık arkadaş oyunlar oynayıp, sırlar paylaşılan, yeni dünyalar, yeni fikirler keşfedilen kişiden çok deneme sınavlarında geçilmesi gereken rakiplerden biri durumuna gelmektedir" diyor. Psikolog ilknur Karabel'e göre, veliler açısından durum daha karmaşık. Çocuklarını ilkögretimin ilk yıllarında sınav sisteminin dışında tutmayı düşünenlerin büyük bir kısmı, 6. sınıfa geldiğinde "bir yerde hata mı yapıyorum?" endişesi ile çılgınca bir hazırlık programı içine giriyor. SBS'ye hazırlık, ailelerin en önemli gündemi haline geliyor. Etik değerler ve sosyal beceriler konusunda ailelerinin rehberliğine en çok ihtiyaç duydukları yaşlarda, çocukların aileleri ile yegâne paylaşımı, netler, sınav puanları ve bu puanlarla hangi okullara girebilecekleri gibi konular oluyor. Karabel'in bu soruna alternatif önerisi ise şöyle: "Tüm okulları 'gerçek' birer Anadolu lisesi düzeyine getirmek kısa vadede pek de gerçekçi olmayan bir hedef gibi görünmektedir. 8. sınıftatek sınav yapmanın, sorunlu eski sisteme dönmekten fazla bir katkısı olmayacağı da bir gerçektir. Okullarda uygulanacak merkezi bir sınav sistemi (ara sınav ve ortak ders sınavları) sonucu çocukların bilgi düzeylerinin eşit koşullarda ölçülmesi ve 3 sene sonundaki not ortalamasına göre yönlendirme ve yerleştirmenin yapılması geliştirilebilecek bir alternatif olabilir. Kuşkusuz daha az sorunlu bir sınav sistemi veya yerleştirme modeli kadar, insani değerleri, etik anlayışı, barışçı sorun çözme becerileri gibi sosyal becerileri kazandırma hedefli bir eğitim sistemine gün geçtikçe daha çok ihtiyaç duyulduğu da göz ardı edilmemelidir." •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle