19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 PAZAR 6 HAZİRAN 2010/ SAYI 1263 Maggie nihayet konuştu Televizyon tarihinin en önemli yapımlarından The Simpsons'ta geçen günlerde bir ilk yaşandı ve çizgi dizinin karakterlerinden Maggie konuştu. Ağzı emzikli minik bebeği seslendiren de ünlü oyuncu Jodie Foster'dı. T he Simpsons'ı bilmeyen, duymayan yoktur. Ünlü çizgi dizi belki de televizyon tarihinin en önemli komedi dizisi olabilir. Homer, Bart, Marge, Lisa ve Maggie Simpson gibi birbirinden ilginç karakterlerin serüvenlerini eğlenceli bir şekilde anlatan animasyon, Matt Groening tarafından Fox Broadcasting Company için yaratıldı. Orta sınıf bir Amerikalı ailenin düştüğü birbirinden komik durumları anlatan çizgi dizi 1989'dan beri tejevizyonlarda. 21 yılı geride bırakan animasyonda geçen günlerde bir ilk gerçekleşti ve ailenin küçük bebeği Maggie konuştu. Üstelik onu seslendiren de bol ödüllü oyuncu Jodie Foster'dı. Biz de bu vesileyle televizyon tarihinde önemli bir yer tutan The Simpsons'a göz atalım dedik. işe önce karakterleri tanıtarak başlamak gerekir. Homer Simpson ailenin babası. Ancak Homer pek alıştığınız türden bir baba profili değil. Dikkatsiz, sakar, işleri çoğunlukla komik bir şekilde eline yüzüne bulaştıran, doğum günü ve evlilik yıldönümü gibi özel günleri unutan ama yine de karısını çok sevdiğini bir şekilde belli etmeyi başaran bir karakter. Tabii Homer'dan bahsederken onun tipik Amerikan orta sınıf baba karakterine gönderme yapan bira tutkusundan, göbeginden, kelinden, donut aşkından ve çok iştahlı oluşundan da bahsetmemek olmaz. Televizyon karşısında elinde kumandayla koltuga yığılmış bir Homer görüntüsüne sıklıkla rastlanır çizgi dizide. Gelelim evin en yaramazı, yapılan her kötü olayda sorgusuz sualsiz sorumlu gösterilecek kadar nam salmış 10 yaşındaki Bart'a... Kaykayla gezmek, sapanla bir şeyler vurmak, balon patlatarak sakız çiğnemek ve en sevdiği televizyon programı Palyaço Krusty'i izlemek Bart için yazgeçilmezlerden. Aklı hep muzırlık peşinde oldugıi İçin ökulda da sıklıkla ceza alan Bart'ın notları da pek içâçıcı değil tabii. Oysa ailenin diğer üyesi Lisa'nın okulla ya da başarılı olmakla ilgili hiçbir sorunu yok. Ailenin tüm üyelerinin en iyi özelliklerini toplayan Lisa, zeki, ahlaki değerlere sahip, çalışkan ve sağduyulu bir çocuk. Hatta onun yaşında bir çocuktan beklenmeyecek kadar... Yaptığı her şeyde başarılı olan Lisa, dizide adeta Bart'ın antitezi gibi. Ustalıkla saksafon da çalan Lisa'nın aktivistliğini, haksızlıklar karşısındaki dik duruşunu ve özellikle kadınlar için bir şeyler yapmaya çalışmasını da unutmamak gerekir. The Simpsons dizisinin tüm bu değişik ve her biri birbirinden zor karakterlerini bir arada tutmayı başaran kişi Marge, yani ŞİRİN GÜVEN evin annesi. Mavi, uzun ve topuzlu saçlarıyla dikkat çeken Marge'ın en büyük görevlerinden biri Homer'ın pek yüksek olmayan maaşıyla evi döndürmek. Evin tüm işleriyle ve çocuklarla ilgilenen, kocası Homer'a her zaman destek olan, yeri geldiğinde onun başını dertten kurtaran Marge, güçlü bir kadın portresi çiziyor. O yaşadıkları yer olan Sipringfield'daki hemen hemen bütün aksilikleri ve sorunları çözmeyi başaracak kadar güçlü... Her konuda oldukça becerikli olan Marge, marangozluğu bile Homer'dan daha iyi yapıyor. Sırada evin en küçügü Maggie... Konuşamayan, yürüyemeyen, ağzı emzikli Maggie evin neşe kaynağı. Tek söyleyebildiği kelime nadiren kullandığı "baba" olan Maggie, sonunda geçen günlerde yayınlanan bir bölümde konuştu. Marge kadınlann hem zeki, hem de güzel olabileceğini anlatmak için Pamuk Prenses ve Lady Macbeth gibi ünlü dört kadından örnek verdi. Bu kadınları da Springfield'deki karakterlerle anlattı. Karakterlerden biri idealist bir mimardı ve o rolü Maggie canlandırdı. Böylece Maggie, Jodie Foster'ın sesiyle ilk kez konuştu. Başarılı bir durum komedisi olan The Simpsons şüphesiz televizyon tarihinin altın değerindeki yapımlarından. Pek çok komik durumla izleyenlerini eğlendiren ve güldüren animasyon, modern toplumların sorunlarını da ekrana getirmekten geri kalmıyor. Özellikle Homer'ın çalıştığı nükleer santral dolayısıyla sıklıkla çevre sorunlanna dikkat çeken The Simpsons, Bart ve Lisa'nın okul yaşamları aracılığyla eğitim alanında; kasabada yaşayan çocukların en sevdigi televizyon programı olan "Krusty" ve haberler vesilesiyle de medya konusunda eleştiriler yapıyor. Nitekim bazı yorumcular The Simsons'ın oldukça politik olduğunu düşünüyor. Çizgi dizinin senaristlerinden Al Jean de, "Biz sol eğilimliyiz" diyerek bunu doğruladı. 1970'lerdeki Wait Till Your Father Gets Home programından itibaren başarılı olan ilk prime time animasyon programı olan The Simpşons'da her türden grupla, siyasi partiyle, dinle ve politik eğilimle ilgili espriler yapılıyor. Homer'ın zengin ama kötü patronu, politikacılar, din adamları, polis ve devlet kurumları sıklıkla eleştiriliyor. Zaten tam da bu nedenden The Simpsons hem çocuklar, hem de büyükler tarafından sevilerek izleniyor ve bir animasyondan beklenmeyecek şekilde "prime time"da televizyon kanallarında kendine yer bulabiliyor. Time Dergisi tarafından "Yüzyılın En İyi Televizyon Dizisi" olarak seçilen, Empire'dan "Tüm Zamanların En iyi Televizyon Şovu" ödülünü alan, Entertainment VVeekly'nin "Son 25 Yılın En Zirvedeki 100 Şovu"nda ilk sıraya yerleşen ve Hollywood Bulvan'nda biryıldız ile ödüllendirilen The Simpsons, Homer, Marge, Bart, Lisa, Maggie ve Sipingfield kasabası sakinleriyle televizyon tarihi için büyük bir başarı. • i~ otoğrafçı Yusuf Sevinçli'nin "iyi Köpek" I isimli sergisi 15 Haziran'a kadar Galeri InSitu'da ziyaret edilebilecek. Sergi, Yusuf Sevinçli'nin fotoğraf çekmeye başladığı ilk günden bugüne kadar çektiği 35 siyah beyaz fotoğraftan oluşan bir seçkiye yer veriyor. "iyi Köpek" genç sanatçının ilk sergisi olma özelliğini taşıyor. Kişisel arzusu olan daha iyi birtoplum anlayışını fotoğraf karelerine yansıtan sanatçı, öznel deneyiminin izlerini çarpıcı bir duygusallıkla anlattığı eserlerinde, şehirde £ yaşayan insanların çevresiyle olan ilişkisine '••.'. odaklanıyor. Sevinçli, bireysel tecrübelerinin izlerini, işaretlerini ve kesitlerini çarpıcı bir duygusallıkla anlattığı fotoğraflarında insanın çevresiyle olan hantal ve zor ilişkisini ele alıyor. Ayrıca Sevinçli, duygusal yolculuğundan izler taşıyan serginin adındaki göndermenin fotoğraflarıyla bütünüyle uyumlu olduğunu söylüyor. "iyi Köpek" ismini de sergideki bir fotoğraftan esinlenerek koymuş Sevinçli, "Fotoğrafta yer alan köpeğin yalnızlığı ve şehirdeki umutsuz arayışı serginin içeriğini çok iyi özetliyordu. Köpek, tüm olumsuz koşullara rağmen hayatta kalma güdüsünü temsil ediyordu" . diyor. Marmara Üniversitesi İlelişim Fakültesi'nde ve Stockholm Nordens Foto Skola'da fotoğraf eğitimi alan fotoğrafçının eserleri Yunanistan, Rusya, İtalya, Hollanda ve Avustralya gibi pek çok ülkede karma sergilerde yer aldı. Yusuf Sevinçli'nin fotoğrafları son olarak istanbul Modern'de gerçekleştirilen "İçimizdeki Zaman" adlı sergide yer aldı. • Pao-man ölmez, şekil de değiştirmez V ideo oyunları sektörü artık çok büyük bir pazar. Her yıl binlerce oyun piyasada en iyi görüntü kalitesini, en iyi hikâyeyi, en iyi yapay zekâyı sunmak için birbirleriyle yanşıyor. Bilgisayarteknolojisinin emekleme çağında üretilen basit grafikli, tamamen üreticinin zekâsıyla zevkli kılınabilecek oyunlardansa sadece birkaç efsane geriye kaldı. işte Pac-man o efsanelerden biri. Oyun hem iç yapısında barındırdığı anlaşılmaz gizem hem de popüler hale geldiği dönemde yaşanan kültürel değişimle birebir örtüşmesi sayesinde kültürel bir fenomen haline geldi. Geçenlerde otuz yaşını kutlayan küçük sarı yaratığı çocukluğu ve ilk gençlik yılları seksenlere denk gelenler elbette daha iyi hatırlayacaktır. Oyun Pac-man isimli obur kahramanımızın bitmek tükenmek bilmeyen nokta yeme isteği ve kendisini kovalayan dört hayalet kardeşten kaçması üzerine kurulmuş. Fakat bununla sınırlı değil, Pac-man labirentin dört köşesine yerleştirilmiş "povver pill"leri yediğinde roller tersine dönüyor ve bu kez sarı yaratık hayalet kardeşleri kovalamaya başlıyor. Yenilecek nokta kalmayıp etap aşıldığında hayaletlerin hızı ve oyuncunun sinirlerinin giderek daha fazla gerilmesi dışında aslında değişen pek bir şey yok. Yine aynı monoton müzik ve efektler. İyi de bu kadar basit bir yapı nasıl sırf atari tutkunları arasında değil tüm seksenler popüler kültürü içinde göz ardı edilemez bir yer edindi? Sorunun cevabını bulmak için hikâyeyi başa alalım. Oyunun yapımcısı Toru Ivvatani bir gece çok çalıştıktan sonra pizza sipariş eder, ama gelen pizzanın bir dilimi eksiktir. Rivayet odur ki lwatani'ye Pac-Man karakteri için ilham veren bu pizzanın şeklidir. Artık ne kadar doğru bilinmez ama oyun Japon pazarına girdiğinde pek de kıyamet koparmaz ve dönemin revaçta olan "uzayda gördüğün herhangi bir şeyi vurmalısın" temalı oyunlara yenik düşer. DENİZ , ÜLKÜTEKİN Otuzuncu yaş günü şerefine Google logosunu işgal edince ortalık kanştı. Herkes Pac-man oynamaya dalınca ABD'deki şirketler bir günde 120 milyon dolar zarar etti. San acayip yaratık Pao- man çocukluğumuzda da epey bir vakit kaybına sebep olmuştu. Nokta yemek ve hayaletlerden kaçmaktan başka bir şey yapmayan bu dijital kahramanın gelişen teknolojiye karşın şöhretini nasıl yîtirmediğiyse hâlâ gizemini koruyor... Pac-man'in kaderini değiştiren ABD pazarına girişi olacaktır. Japonya'da Puck-Maıradıyla piyasaya çıkan kahramanımız ABD girişinde yersiz kelime esprilerine maruz kalmamak için isim değiştirir. Artık Pac-Man tüm dünyanın huzurundadır. Oyunun böylesine sevilmesinin sebebi de uzay boşluğunda anlamsız salvolar yaparak sağa sola ateş açmaktan hazzetmeyen kızların ilgisidir. Efsane alır başını yürür. Pac-man üç hakkınızı da kaybetmediğiniz sürece 256 seviye oynanabilir. Bu seviyedeyse oyundaki bir hate yüzünden ekranın bir kısmı anlamsız karakterlerle kaplanır. Pac-man severler bu bölümü "killer screen" olarak adlandınrlar. Dolayısıyla oyunun sonu olarak kabul edilir. Oysa teknik olarak bu seviyeyi geçmek mümkün. Hatta döneminin en büyük "arcâde" oyuncusu kabul edilen Billy Mitchell bu seviyeyi 2000 yılına kadar geçecek kişiye 100 bin dolar ödül vereceğini açıklamıştı. Ancak bu başarıya ulaşan olmadı. Şimdilerde bu seviyenin nasıl geçilebileceğiyle ilgili birtakım döküman ve videolar internette dolaşmakta ama yine rivayet o ki 1982 yılında sekiz yaşında bir çocuk bu seviyeyi geçmeyi başardı ve dönemin ABD Başkanı Ronald Reegan tarafından kendisini tebrik eden bir mektup aldı. Billy Mitchell'sa 3 Temmuz 1999'da 256'ncı seviyeye kadar alınabilecek en yüksek puanı aldığını tescillemeyi başardı ve bu alanda şu ana kadar bilinen yegâne isim oldu. Elbette bu ve benzeri birçok hikâye gerçek olup olmadığından çok oyunun popülaritesine yaptığı katkı yüzünden önemliydi. Asıl gerçek şuydu; yetmişli yıllardatilt makinesi başında kızlara hava atan asi gençlerin yerini Pac- man tutkunları almıştı. Sonrasında oyunun Ms. Pac-man, Junior Pac-man, Math-man gibi pekçok farklı versiyonu da türedi ama hiçbiri orijinal sarı, obur karakterin yerini tutmadı. Seksenlerin otuz yıl sonra bile gizemini ve anlaşılmazlığını koruyan estetik anlayışı içinde bir mihenk taşı olarak varlığını koruyan Pac-man kimilerine göre döneme özgü politik değişim içinde tek düze neo-liberal bir bakış açısının ürünüydü. Ancak oyun hakkındaki çılgınlık boyutuna varan saplantı bunlarla sınırlı değil. Hala LG firmasının logosunda ya da Neptün'ün uydularından birinde Pac-man görüldüğüne dair haberlerle karşılaşabiliyoruz. Belki de kahramanımız için söylenebilecek en güzel söz Ingiliz komedyen Marcus Brigstocke'a ait; "Video oyunlan çocukları etkilemez. Eğer Pac- man bizi etkileseydi şu anda karanlık odalarda sihirli piller kemirip, monoton elektronik müzik dinleyerek oradan oraya koşuşturuyor olurduk." •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle