28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Türkiye Başbakan’a Yetmiyor Türkiye Başbakan’a yetmiyor, dar geliyor. Bununla zamanının çoğunu Türkiye’den çok Türkiye dışında geçirdiğini söylemek istemiyorum. Ayrıca buna hiçbir itirazım da yok, çünkü burada olmadığında hayatımız daha bir dinginleşiyor. Şu sıralar Anadolu yollarında; iki gün önce Konya’daydı, eli yeşil bayraklı kalabalıklara konuştu, televizyondan izledim. İsrail’e vurdukça vurdu, o vurdukça kalabalıklar alkışladı. O kalabalıklar zaten ağzından ne çıkarsa alkışlamaya hazırlar, “Hamas, terör örgütü değildir!” diyor, alkışlıyorlar. “Yalancı İsrail!” diyor alkışlıyorlar, “Alçak İsrail” diyor alkışlıyorlar. Sonra “İsrail halkına bir sözümüz yok, sorunumuz devletle, yöneticilerle” diyor, bu sözleri de alkışlıyorlar. Hiç kimse, karşı taraf yurttaşlarımıza karşı bir insanlık suçu işlemiş de olsa bu türden ağır sözlerin devletlerarası ilişkilerde yeri olup olamayacağını sormuyor. Başbakan için de önemli olan ne söylediği değil, söylediklerinin kalabalıklar tarafından nasıl karşılandığı. Kalabalıkların alkışları, haykırışları, sloganları, bayrakları onu mutlu ediyor. Davos’ta Gazze’ye ilişkin olarak Simon Peres’e yaptığı ‘one minute’ çıkışından bu yana yalnızca iç kalabalıklara değil, İslam dünyasının kalabalıklarına da oynuyor. Arap ülkelerinde sokaklara dökülen insanların taşıdıkları posterleri, Türk bayrakları karşısında heyecanlanıyor, coşuyor, coştukça da konuşuyor. Kendini İslam toplumlarının ortak lideri olarak görmeye başlıyor. Başbakan, bugün Filistin değil, ama Gazze olayına dünyada, -İran dahil- en angaje olan lider konumunda, artık Gazze sözcüğünü duyduklarında dünya insanlarının akıllarına ilk gelen Başbakan’ın adı oluyor. Arap toplumları yüzyıllardır hayal kurmaktan yorgun düşmüş insanlardan oluşuyor. Tümü monarşik, otarşik, baskıcı rejimlerin kıskacında yaşıyor. Türkiye’den başka hiçbir Müslüman toplumu demokrasiyi, özgürlüğü, çoğulculuğu yaşamamış. Hiçbiri temel insan hakları nedir, bilmiyor. Laik, demokratik bir sosyal hukuk devleti olan Türkiye’yi hayranlıkla izliyorlar. Türkiye, Mustafa Kemal Atatürk’ten bu yana Müslüman halkları için bir umut oluşturuyor, onlara kurtuluş yolunu gösteriyor. Başbakan da demokratik, çoğulcu, özgürlükçü Türkiye’nin partisine sağladığı olanaklarla bulunduğu göreve gelmiş bir kişi. Ne var ki yüzü Batı’ya dönük Türkiye’yi Doğu’ya döndürme çabası içinde olduğu görülüyor. Bir süre öncesine kadar Ortadoğu’da ülkeler arasındaki arabuluculuk girişimleri belki barış çabaları olarak değerlendirilebilirdi, fakat bugün, özelikle de Hamas’ın koruyuculuğuna soyunduktan sonra bu değerlendirme geçerliliğini yitirmiş bulunuyor. Başbakan, dolayısıyla Türkiye, AKP’nin yürüttüğü dış politikanın bir sonucu olarak Ortadoğu’da artık ‘taraf’tır. Ortadoğu’da ‘taraf’ olmanın ise ne anlama geldiğini bölgenin yakın tarihi ortaya koyuyor. Evet, Başbakan’a Türkiye dar geliyor. İyi de Türkiye’de neye el atsa elinde kalıyor. Borçlarımız boyumuzu aşmış, işsizlik diz boyu, ülkenin dört bir yanında terör kol geziyor. İnsanlarımız yoksul, insanlarımız aç, gençlerimiz gelecekten umutsuz. Ermenistan’la ilişkiler eskisinden de kötü durumda. Kürt sorunu açmaza girmiş. Kıbrıs sorununda çözüm ışığı görünmüyor. Bu arada fırsat bu fırsat Ergenekon (s)avcılarının eli Türkiye’nin en dürüst, en saydam, en erdemli politikacılarından biri olan Seyfi Oktay’ın yakasına yapışıyor. Niyeyse... Kısacası binmişiz bir alamete gidiyoruz kıyamete... [email protected] www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Çevre Günü’nde Yasama ve ‘Yazar’larõ Dün “Dünya Çevre Gü- nü”ydü... Yani, Birleşmiş Mil- letler’in (BM) 5 Haziran 1972’de Stockholm’de topla- nan ilk “Dünya Çevre ve Kal- kınma Konferansı”nõn 38. yõl- dönümü... Peki, konferansõn “her yıl kutlanması”na karar verilen “tarihsel çağrı”sõ neydi? Devlet ve hükümet başkanla- rõndan tüm siyasilere; hatta do- ğaya en zararlõ yatõrõmcõlara ka- dar herkesin, “5 Haziran çevre nutku” atmalarõna neden olan BMzirvesindenelersöylenmiş- ti? Yanõtõnõ “Stockholm Bildir- ge”sinden okuyalõm: “Çevre- nin korunması; ‘insanoğlunun esenliği’,‘temelinsanhaklarõn- dan yararlanma’sı ve ‘hayatõn kendisi’ için zorunludur” de- nilerek şunlar da vurgulanõyor; “..bu nedenle sömürgecilik ve yabancı tahakkümünü des- tekleyen politikalar terk edil- melidir.” Acabasiyasilerimizher5Ha- ziran’dakiçevrenutuklarõylaiş- tebu“uluslararasıulusalcıka- rar”larõ kutladõklarõnõ biliyor- lar mõdõr? Eğer bilselerdi, örneğin zey- tinliklerin bile gözden çõkartõl- dõğõ, hem “sömürgeci”liğin hem de “yabancı tahakkü- mü”nündaniskasõolanşu“ma- denkanunudeğişikliği”ni,tam da Dünya Çevre Günü öncesin- de TBMM’ye sunmazlardõ... Dahasõ,kõyõlarõmõzdakiimarta- lanõbeklentilerini“kolaylaştır- mak” için tutup planlama yet- kilerini Özelleştirme İdaresi’ne bağlamaya da kalkõşmazlardõ... DünyaÇevreGünü,hiçbirül- kede bizdeki kadar “çevre düş- manı” düzenlemelerle “eşza- man”lõ kutlanmõyordur... Hiç- bir ülkenin siyasileri de bizim- kiler kadar “en çevreci” söy- lemlerle “en yağmacı” yasala- rõ hazõrlama becerisini gös- ter(e)miyorlardõr... Gizli kalemşorlar Ne var ki ben artõk yasalarõ onaylayanlarõn değil, bizzat “yazan”larõn bu “beceri”lerini nasõledindiklerinidahaçokme- rak etmeye başladõm. Çoğu “si- yasi bürokrat” konumundaki “tasarı kalemşorlar”õmõz ba- kõn neler yazõyorlar... Örneğin yine maden yasasõn- daki yeni düzenlemede, zeytin- liklerimizi “maden arama sa- hası” yapmanõn “gerekçe”si şöyle: “Zeytinlik alanlardaki doğalkaynaklarınekonomiye kazandırılması”! Bu gerekçeyi imzalayan Baş- bakan ve bakanlar, oy verecek milletvekilleri ve “onay”laya- cak Cumhurbaşkanõ, “yasanın yazarı”na şunu sormayacaklar mõ: “Arkadaş, böyle yazmış- sın ama zeytinlikler zaten en zengin ekonomik kaynak; üs- telikkırsalkalkınmanındate- meli; bunu kum-çakıl ocakla- rıyla yok etmeye nasıl ‘doğal kaynaklarõn ekonomiye kazan- dõrõlmasõ’ diyebilirsin?” Ya da şu gerçekten “akıl al- maz” bir cinliğin ürünü olduğu anlaşõlan “kıyılarda imar yet- kisinin Özelleştirme İdare- si’nebağlanması”na nedeme- li? Sözde gerekçesi şöyle: “Kı- yı yatırımlarında kamudaki prosedürün sadeleşti- rilmesi ve yatırım süre- cinin kısaltılması…” Oysa “sadeleştiril- mek”istenenşey,anaya- sada “kıyıların korun- ması ve toplum yararı- na açık tutulması” hük- mü; ve uyulmasõnõ sağla- mak için getirilmiş yasal kurallar...Buna“prosedür”di- yenbirkafanasõl“yasayazarı” olabilir? Kõyõyõ işgal edecekler için anayasayõ, yasayla “geçersiz” kõlmak; hatta anayasaya aykõrõ yatõrõmlarõn“hemen”gerçekle- şebilmesinisağlamakiçin,plan- lamada “çevre”den değil, “pa- zarlama”dansorumlubirkuru- mu yetkilendirmekse tek keli- meyle “ayıp”tõr... Artõk şu 2010 yõlõnõn Çevre Günü’nde,biryandansömürge- ciliği kõnayan BM bildirisini kutlarken, öbür yandan dünya- nõnensömürgeciyasalarõndabi- legörülmemişdüzenbazlõklarõn yazarlõğõnõ yapmak, eli kalem tutan herkes için yüz kõzartõcõ değil mi? Evet… Ben artõk yasama ya- zarlarõmõzõmerakediyorum.Si- yasilerin bile akõllarõna gelme- yecek kurnazlõklarõn sözde aka- demik gerekçelerle “yasa”laş- masõndaki “esrarengiz kalem- şorlar”õ tanõmak istiyorum. Acaba ne zaman “ben yaz- dım” diye kendilerini tanõta- rak, tasarõlarda ve hatta Resmi Gazete’de “gizli” kalan “ıs- lak imza”larõnõ açõkça savu- nabilecekler? SAYFA CUMHURİYET 6 HAZİRAN 21010 PAZAR 18 Google’a da sansür geldi: Arap Birliği kriteridir! Führer Faruk Yıldız: “Führerlik yolunda bir adım daha: Yurtta savaş, dünyada savaş!” Dilsiz Mustafa Pınar: “Gazze için esip gürleyen Recep, KKTC’ye ambargoyu neden bir gün bile dillendirmez!” Simit Gülfatma Carlık: “Recep, ‘Yok öyle 25 kuruşa simit’ demiş. Yok, tabii; Recep zam yaptı!” Yevmiyeci Zekai Buluç: “Sürekli ağlayan serbülent, Osmanlı’da zengin cenazesinde ağlaması için parayla tutulan yevmiyecilere benziyor!” YağmurDeniz Vatanı savunmak suç olmuşsa eğer... ERGENEKON dalgasında avukatlara karşı düzenlenen son gözaltı ve gözdağı operasyonu sayesinde Silivri ve Hasdal toplama kamplarındaki “sanıklar”ın suçlarının ne olduğunun iyice anlaşıldığı söylüyor Hilmi Kayıhan. “Ortak suçları ülkemizi savunmak, ülkemize saldırmak değil. Suçları, Türkiye’nin birliğini ve bütünlüğünü, hukukun üstünlüğünü ve Atatürk’ü ve Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyeti savunmak; milletin egemenliğini, ülkenin bağımsızlığını, namusumuzu ve bayrağımızı savunmak. Kalemini ve silahını Büyük Ortadoğu Projesi’nin emrine vererek ülkesinin parçalanmasına yardım ve yataklık etmek değil suçları, vatanını ölümüne savunmak. Atatürk’ü savunmak suç, saldırmak değil; teröriste karşı ülkesini savunmak suç, ülkeye saldırmak değil. Sözün özü; toplama kamplarındakilerin suçu vatanı savunmak! Ulusalcılığın suç kapsamına alındığı yerde vatanı savunmak tabii ki suç olacaktır. Vatanı savunmak suç olmuşsa vatana saldıranlar iktidar olmuş demek midir? Askeri darbelerde bile bu denli zorbalık ve hukuk rezaleti görmedik. Söylemedi demeyin, en iyi savunmanın saldırı olduğunu gösteren işaretler fazlasıyla kendini göstermeye başladı!” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” MARMARA Üniversitesi Hukuk Fakültesi Uluslararası Hukuk Anabilim Dalı öğretim elemanı Reşat Volkan Günel Mavi Marmara gemisinin Ortadoğu’da yarattığı kaosu değerlendiriyor: 1) Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre genel olarak üç tip gemi vardır; savaş gemisi, kamu hizmetine tahsis edilmiş devlet gemisi; ticari gemi. Mavi Marmara gemisi hiçbir tipe girmemektedir. İnsani yardım gemisi deniliyor. Bu hakkı ona kim vermiştir? BM Barış Gücü bile yardım sevklerinde devletlerden yetki almak için boşuna mı uğraşmaktadır? 2) Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre geminin tabiiyetsiz olduğundan şüpheleniliyorsa barış zamanında dahi gemiye ziyaret hakkı doğar ve iki veya daha fazla devletin bayrağı altında seyreden ve bunları işine geldiği gibi kullanan bir gemi, bu tabiiyetlerden hiçbirini diğer devletlere karşı ileri süremez ve tabiiyetsiz bir gemi gibi işlem görür. Mavi Marmara Komor bandıralı ama Türk bayrağı çekmiş bir gemidir. Bu hileli durum İsrail’in gemiye çıkması için haklı bir sebep yaratır. 3) Haklı veya haksız, Gazze bölgesi fiilen İsrail devletinin kontrolünde bir savaş bölgesidir. Savaş bölgesine yönelen ve açıkça rotasını buraya kıran bir gemiye uluslararası sular da olsa, savaş hukukuna göre savaşan taraflar müdahalede bulunabilir. 4) Komor İslam Cumhuriyeti bayraklı Mavi Marmara üzerinde Türkiye’nin yetkisi yoktur. Türkiye, olaylarda vatandaşına karşı suç işlendiği iddiası ile Türk Ceza Kanunu’na göre sorumluların şahsı hakkında Türk mahkemelerinde yargılamaya gidebilir. Ancak sorumlu İsrail askerleri Türkiye’ye gelmediği sürece böylesi bir ceza yargılaması somut bir sonuç ifade etmez. Diğer yandan, devletler hukukuna göre devletlerin egemenlik amacı ile yaptığı fiillerden ötürü hiçbir devlet yabancı bir mahkemede yargılanamaz. Uluslararası Adalet Divanı’na gitmek ise her iki tarafın rızası ile kullanılabilecek bir seçenektir, şikâyet mercii değildir. 5) Savaş hukukunda sivilleri öldürmek kesinlikle yasaktır diye bir hüküm yoktur. 6) Hamas, Türkiye’nin da altına imza koyduğu uluslararası belgelere göre bir terör örgütüdür. Dalkavukları Fatih Sultan Recep’i umarız dünya gerçekleri konusunda dürüstçe bilgilendirir de Türkiye Ortadoğu bataklığına sürüklenmez! Kaos KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Bektaşi dervişlerinin kullandõğõ bir tür kemer. 2/ Türlü bitkile- rin yaprak ve kabuklarõyla kokulandõrõl- mõş acõmtõrak bir içki... Gözü pek, cesur. 3/ Yelkenli bir tekne... İçinde bula- şõk yõkanan musluk teknesi. 4/ Aldatma işi, hile... Bir taşõtõ yavaşlatmaya ya da durdurmaya yarayan düzenek. 5/ Ceviz büyüklüğünde bir domates cinsi... Ölen kimsenin vücudu. 6/ Öldürücü hastalõk salgõnõ... Eski Mõsõr’da güneş tanrõsõ. 7/ İnce ve uzun ekmek... Romatizma ağrõsõ. 8/ Namaz çağ- rõsõ... Güzel öttüğü için kafeste beslenen bir kuş. 9/ Bektaşilerin erenler meydanõna koyduklarõ kõrk kollu büyük şamdan. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tuzlanõp kurutulmuş yiyecek... Avcõ kulübe- si. 2/ İşçi... Ağzõmõzdaki dişlerin bir bölümüne ve- rilen ad. 3/ Saçõn küçük tutamlarõnõn değişik renk- lerde boyanmasõ... Kanalizasyon bacasõ. 4/ Bre- zilya’nõn plaka imi... Deniz teknelerini karaya çek- mek için bunlarõn altõna sürülen yuvarlak ağaç. 5/ Rütbesiz asker... Bir gõda maddesi. 6/ He- kimlikte kullanõlan, iri gövdeli ve büyük yapraklõ bir bitki... Kenar süsü. 7/ Özen... “Yiğidin başõ- na bir iş gelirse / Onu --- ellere açõcõ olma” (Ka- racaoğlan). 8/ Bir burç adõ... Zeytine benzer mey- vesi sakõz gibi çiğnenen bir palmiye türü. 9/ Kur- naz, açõkgöz... Büyümemiş karpuz. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 D A R I C A N Y A Y A E S E M E R A H İ M V A N I İ N İ K A S C E M İ L E A T A S K E S E İ N E V A E S İ R M A S A İ K A Y E N T İ R A N 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle