19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 6 HAZİRAN 2010 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 21 ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Nâzım Hikmet’le Antalya’da... Nereden nerelere geldik! Çoook geç geldik, çooook acılı ve zorlu geldik, ama geldik! Önceki gün Antalya’da Mehmet Aksoy’un Nâzım Hikmet Anıtı’nın açılışında olsun, Fazıl Say’ın Nâzım Oratoryosu’nu dinlerken olsun, hep nerelerden nerelere geldiğimizi düşünüyordum… 3 Haziran, Nâzım Hikmet’in ölümünün değil, ölümsüzlüğünün 47. yılında, Antalya’da her iki olayda da binlerce insanın katılımıyla yaşanan tam bir bayram havasıydı, coşkuydu… Daha güzel, daha barışçı, daha adil bir dünya mümkün inancıydı… “Dörtnala gelip Uzak Asya’dan / Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan / Bu memleket bizim!” der gibiydi Mehmet Aksoy’un Akdeniz’i kucaklayan eseri. Millet hâlâ önünde fotoğraf çektirmek için kuyruktaysa hiç şaşmam… O anıtta, Nâzım’ı çevreleyen aydınlığın ve özgürlüğün içinden dizeler akıyor… “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür / Ve bir orman gibi kardeşçesine / Bu hasret bizim!” akıyor… “ İşçi Sınıfına Selam” akıyor… “Kurtuluş Savaşı Destanı” akıyor… Unutmayalım, belleklerimizden asla silinmesin diye “Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ” akıyor… Heykelin çevresinde yüzlerce insan birbirini kucaklıyor, sarılıyor. “Yok edin insanın insana kulluğunu / Bu davet bizim!” dermişçesine… Akşam aynı bayram havasını konserde de yaşıyoruz. Beş bin insan, “yaşamayı ciddiye alan, yüzünü bile görmediği insanlar için ölümü göze alabilen, hem de en güzel en gerçek şeyin yaşamak olduğunu bilen” insanlar… Fazıl Say’ın müziği, Genco Erkal’ın, Güvenç Dağüstün’ün, Sertap Erener’in sesi, şef İbrahim Yazıcı yönetiminde Antalya Devlet Senfoni Orkestrası ve Ankara Devlet Çoksesli Korosu’nun peşine takılmışız. “Nasıl ve nerede olursak olalım / hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşamaya” kararlıyız… Düşmana inat, bir gün daha yaşamak… Hani daha önce söyledim ya “insan kalarak, yaşamak”… Bayram coşkusu yaratıcı güçle bütünleşti mi, tadına doyulmuyor. O tat, direnç oluyor, dayanışma oluyor. En çok en çok umut oluyor. Teşekkürler tüm sanatçılara, tüm yaratıcılara… Teşekkürler Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın… Bütün o coşkulu kalabalıklarda, belki de kenti sanatla, aydınlık düşünceyle buluşturan benim tanıdığım ilk başkan Sabahattin Tonguç’u görmek beni nasıl da mutlu etti, belirtmeden geçemeyeceğim… Bir küçük eleştirim var: Konserde sahne gerisindeki dev panoda olsun, kentteki afişlerde olsun, Nâzım Oratoryosu’nun solistlerinden, üstelik en önemli solistlerinden olan Güvenç Dağüstün’ün fotoğrafı neden yoktu, doğrusu aklım almadı. Çok büyük bir haksızlık… Şu anlatmaya çalıştığım bayram havası sadece Antalya’da değil, Türkiye’nin birçok yerinde Moskova’da, Paris’te, tüm Nâzım Hikmet’li günlerde yaşandı. Oysa Nâzım okudu, Nâzım yazdı, Nâzım söyledi diye, öldürülen, işkenceden geçirilen kuşaklar vardı bu ülkede… Kitapları yasaklandı, kitapları yakıldı. Her baskında, önce onun dizeleri zincire vuruldu… Önce kitaplar sonra defterler… Evlerde nereye saklanacağı bilinemedi… Boğaz’ın dibi, Marmara, Ege ve Akdeniz ve Karadeniz’in dibi Nâzım’ın dizeleriyle doludur. Polis ele geçirmesin diye sulara saklanan dizeler… Daha çok yenilerde defterine Nâzım’dan bir dize yazdı diye okuldan atılan çocuklar vardı… Unutmayın! Hatırlayın bunları! İşte görüyorsunuz, Nâzım Hikmet, komünist şair Nâzım Hikmet özgürlüğüne devam ediyor hâlâ! Bir büyük sevinç Müthiş bir haber geldi: 2010 ICMEC’in (Uluslararası Oda Müziği Topluluğu Yarışması) ödülleri New York’ta sonuçlandı: Birincilliği Borusan Quartet kazandı! New England Oda Müziği Vakfı’nın düzenlediği 2010 ICMEC’e Avustralya, Kore, Macaristan, Türkiye, Rusya ve ABD’nin de aralarında bulunduğu ülkelerden 87’yi aşkın topluluk başvurdu. Bunlar arasından 9 topluluk finale kalabildi. Bizimki (evet onlara “bizimki” diyorum!) ve ABD’den sekiz topluluk daha. Ve şampiyonlar bizimkiler! Sıkı durun bu müthiş başarıyı Fazıl Say’ın opus 29 sayılı Yaylı Çalgılar Dörtlüsü’nü seslendirerek kazandılar! YAŞASIN! Yerim bitti: Esen, Olgu, Çağ ve Efdal, hepinizi kucaklayıp kutluyorum! Elbet Borusan’ı da! [email protected] [email protected] faks: 0212 257 16 50 Oktay Anõlanmert’in yeni sergisi 19 Haziran’a kadar Tem Sanat Galerisi’nde Bellek ve figür algõsõ KAYA ÖZSEZGİN İçinde canlõ ve cansõz varlõk- larõn yer aldõğõ kapsayõcõ boşluk, somutluğu belgeler ve mekân olgusunu varlõk olgusuyla bir- leştiren ana göstergelerden bi- rini oluşturur. Devinen ya da du- ran her nesne, bu boşluk içinde bulunmanõn kendisine kazan- dõrdõğõ üçboyutluluğa sürekli olarak göndermede bulunur. Resim sanatõnda üçüncü boyu- tun yansõtõldõğõ dönemlerden bu yana, yeni keşfin heyecanõnõ ör- neğin Ucello gibi heyecanla dile ge- tirmiş olan sanatçõlar için õşõk-göl- ge aracõlõğõyla bir nesnenin ha- cimsel görüntüsünü resimde kul- lanmak, gerçekliğin kendisiyle doğrudan diyalog kurma olanağõ- nõ sağlamõş oluyordu. Ama gene de doğadaki nesne varlõğõyla sanat yapõtõndaki görüntüsel varlõk bire bir örtüşüyor değildi; yapõtõn ken- di gerçekliğine özgü bir ayrõcalõğõ vardõ. Bir anlamda resim sanatõ, dö- nemler boyunca bu ayrõcalõğõ resim yüzeylerine farklõ biçimlerde taşõ- manõn serüvenidir. 1960’lõ yõllardan bu yana Oktay Anılanmert için bu hacimsellik, boşluk içinde kendi ağõrlõğõnõn bi- lincinden yola çõkan figürsel para- digmalarõn dökümü olarak süre- gelmiş ve böylece “mekân” kav- ramõ, her döneminde sorgulanan bir kavram düzeyinde ele alõnmõştõr. Buna “figür mistifikasyonu” da denilebilir. Çünkü Anõlanmert’in amacõ, boşluk ve figür arasõnda dö- nüşümlü bir ilişki aramak değil, bizzat bu ilişkinin kökenine inerek ağõrlõğõna rağmen bu ağõrlõktan yalõtõlmõş figür gerçeğinin resimsel karşõlõğõnõ bulmaktõr. Resimdeki fi- gürler o nedenle uçuşur görünürken bir yandan da bu uçuşmanõn man- tõksal izahõna ilişkin göstergeleri ya- kalama çabasõ peşindedirler. Sa- natçõnõn ifadesiyle “olmayan me- kân”õn içinde “ideal”e koşuyor gi- bidirler. Oysa gerçek anlamda boşluğa te- kabül eden bir mekân bulunduğu halde, ideal arayõşõnõn neye tekabül ettiği belli değildir. İzleyici, bu açõ- dan sorularla dolu bir bakõş içinde gezdirir gözlerini Anõlanmert’in resimlerine bakarken. Zaten sanatçõ da izleyicinin bakõşlarõnda bu tür meraklõ sorular uyandõrmaktan ya- nadõr. Sanõlanõn aksine gerçekliğin sanal olduğu kuşkusu bu yolla iz- leyicinin görsel belleğine kazõn- dõkça yapõt ve izleyici arasõndaki özdeşlik bağõ daha da güçlenir: Ma- dem ki yerçekimine koşullu bir boşluk içinde yaşamaktayõz, re- simlerdeki uçuşan figürlerin bu çekimle çelişen yanõna bir “anlam” yüklemek gerekecektir. Anõlanmert’in resimlerinde, bir beden ve bellek ilişkisi söz konu- sudur. Görsel belleğe yansõyan beden, bu resimlerdeki boşlukta de- vinen bedenlerdir ve öyle al- gõlanmasõ gerekmektedir. İroniyle karõşõk bir yanõlsa- ma, kimi yerde bedenleri ya da beden parçalarõnõ so- yutlamanõn ileri bir aşama- sõ olarak birbirinden ba- ğõmsõz üyelere dönüştür- dükçe yeni bir “ölçü”ye, yani “modus”a da aracõlõk eder. Bir yaşama yolu, “mo- dus vivendi”dir bu. Algõ, belleği yanõlttõkça bu yol genişler, belleğe kazõnmõş sanõlan algõnõn aslõnda sanal ol- duğu gerçeği kendini kanõtla- dõkça varsayõmlar çoğullaşõr. Anõlanmert’in iki yõl aradan sonra açtõğõ bu sergi, onun re- simde bugüne kadar işleyegeldiği görsel söylemi, büyük tuvallere ta- şõyarak oluşturduğu dizisel etkin- liğin sürdüğünü göstermektedir. Yeni sergisi, onun pek de alõşõk ol- madõğõmõz küçük boyutta birkaç çalõşmasõnõ da içeriyor. Büyük bo- yutlu resimleri edinmekte zorla- nanlar için bir “çözüm” olarak dü- şünülse de, onun gerçek sanatçõ kimliğinin büyük boyutlu tuval- lerde kendini açõğa vurduğu kuşku götürmez. ([email protected]) ‘Bay Hiç’ Kadın’ı severse Oktay Anõlanmert’in sergisi, onun resimde bugüne kadar işleyegeldiği görsel söylemi, büyük tuvallere taşõyarak oluşturduğu dizisel etkinliğin sürdüğünü gösteriyor.  Kültür Servisi - Şair ve yazar Saba- hattin Kudret Aksal’õn 1981 tarihli oyunu “Bay Hiç”, Kerem Ayan’õn rejisiyle 17. Uluslarasõ İs- tanbul Tiyatro Festivali’nin konu- ğu oluyor. Ayan’õn Fransa’da Tür- kiye Mevsimi kapsamõnda Paris’te de sahneye koyduğu oyun, bu kez Türkçe olarak İstanbul’da izleyiciyle bu- luşuyor. İki yõl boyunca Kadõn’õn oda- sõndan süzülen õşõğa bakarak hayata tu- tunan Erkek’in ilişkisini anlatan oyun bu akşam saat 20.30’da Üsküdar Tekel Sahnesi’nde. Bugün Tiyatro Grup’un “Fır- tına” oyunu da saat 18.30’da- Talimhane Tiyatrosu’nda iz- lenebilir. Shakespeare’nin bu son oyununu Serdar Biliş üç kadõn oyun- cunun yorumuyla ele alõyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle