Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 NİSAN 2010 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
DİZİ 9
CMYB
C M Y B
B
ir anayasada tek bir partinin çõ-
karlarõ doğrultusunda
bu kadar farklõ oy-
lama usulü konulabilir mi?
Anayasa değişikliği mi,
AKP parti tüzüğü mü ha-
zõrlanõyor, belli değil. Ana-
yasa değişikliği paketinde-
ki bu ve benzeri yaklaşõmlar,
-Danõştay onursal başkan-
larõndan Nuri Alan’õn
29.03.2010 tarihli Cumhuri-
yet’teki yazõsõnda gönderme
yaptõğõ- Ziya Paşa’nõn şiirsel
özdeyişini çağrõştõrmaktadõr:
“Sen herkesi kör, âlemi ser-
sem mi sanırsın”.
Oysa Anayasa Mahkemesi’nin ken-
di görev alanõyla ilgili olarak 2003 yõ-
lõ sonunda hazõrladõğõ taslakta 12 Ey-
lül çizgisini aşan kurallara yer veril-
miştir. Bu öneriler, mahkemenin yarõm
yüzyõla yaklaşan deneyimlerinin ürü-
nüdür. Anayasa Mahkemesi önerisin-
de de mahkeme, genel kurul ve iki dai-
re halinde çalõşmak üzere on yedi
üyeden oluşacaktõr. Ancak bu üyeler-
den beşi Yargõtay, dördü Danõştay, bi-
rer üye de Askeri Yargõtay, Askeri
Yüksek İdare Mahkemesi genel ku-
rullarõnca en az üç yõl üyelik görevin-
de bulunmuş ve elli yaşõnõ doldurmuş
olmak koşuluyla kendi başkan ve üye-
leri arasõndan üye tamsayõlarõnõn salt
çoğunluğu ve gizli oyla seçilecektir.
Görülüyor ki bu öneride yüksek yargõ
temsilcileri bakõmõndan Cumhurbaş-
kanõ’nõn rolü devre dõşõ bõrakõlmõştõr.
Ana-
yasa Mahkemesi’nin öneri-
sinde TBMM’nin seçeceği dört üyeden
biri, genel kamu hukuku, anayasa,
idare ve ceza hukuku alanlarõnda pro-
fesör olarak görev yapmõş olanlardan
Yüksek Öğretim Kurumu Genel Ku-
rulu’nun teklif edeceği üç aday ara-
sõndan; ikincisi, en az 15 yõl fiilen avu-
katlõk yapmõş olanlardan Türkiye Ba-
rolar Birliği’nce önerilecek üç aday ara-
sõndan, diğer iki üye ise en az üç yõl
üyelik yapmõş Sayõştay başkan ve
üyeleri arasõndan seçilecektir. Bu dü-
zenleme, hem gerekli nitelikleri belir-
lemesi ve hem de ilgili kuruluşlarõn ka-
tõlõmõnõ sağlamasõ bakõmõndan, mah-
kemenin siyasallaşmasõnõ da önleyecek
niteliktedir.
2007 yõlõnda hazõrlanmõş olan Tür-
kiye Barolar Birliği Anayasa Öneri-
si’nde de Anayasa Mahkemesi’nin
modeli benimsenmiş ve gelişen ihti-
yaçlara göre güncelleştirilmiştir. Bu
önerinin ilgili madde gerekçesinde şu
açõklamalar yer almaktadõr:
“Güncelleştirme çalõşmamõz-
da Anayasa Mahkemesi ile ilgili
maddeler düzenlenirken mah-
kemenin hazõrladõğõ model esas
alõnmõş, ancak modelde bazõ düzeltme
ve eklemeler yapõlmõştõr. Yarõm yüz-
yõla yakõn deneyimi ve bilgi birikimi ile
Anayasa Mahkemesi’nin ileriye yö-
nelik gereksinimlerini en iyi değer-
lendirecek durumda olduğu düşü-
nülmüştür.
‘Zorunlu yapılanma’
Önerimizde Anayasa Mahkeme-
si’nin önerisine paralel olarak iki dai-
re ve bir genel kurul biçiminde yeni bir
yapõlanma öngörülmektedir. Mahke-
menin giderek artan iş yükü ve buna ek
olarak başta anayasa şikâyeti olmak
üzere yetki alanõnõn genişlemesi, böy-
le bir yapõlanmayõ zorunlu kõlmaktadõr.
… Bu tarz bir yapõlanma üye tamsa-
yõsõnõn on yediye çõkarõlmasõnõ gerek-
tirmiştir.
Üyelerin belirlenmesinde yüksek
yargõ organlarõna ağõrlõk verilmesi,
yargõ bağõmsõzlõğõ ilkesi açõsõndan zo-
runludur. Buna göre, 17 üyenin dör-
dünün Yargõtay, dördünün Danõştay, bi-
rinin Askeri Yargõtay ve birinin Askeri
Yüksek İdare Mahkemesi tarafõndan se-
çilmesi uygun görülmüştür. Anayasa
Mahkemesi’nin iki üyenin üst kademe
yöneticileri arasõndan Cumhurbaşka-
nõ’nca seçilmesi önerisi benimsen-
miştir. Buna karşõlõk, AYM önerisin-
de TBMM tarafõndan seçilmesi öngö-
rülen üyeler bakõmõndan küçük bir
değişiklik yapõlarak Sayõştay’õn başkan
ve üyeleri arasõndan seçilecek iki üye-
den biri, mahkemedeki öğretim üyesi
eksikliği göz önünde tutularak YÖK
kontenjanõna aktarõlmõştõr. Böylece
iki üye, genel kamu hukuku, anayasa,
idare ve ceza hukuku alanlarõnda pro-
fesör olarak görev yapmõş olanlardan
Yüksek Öğretim Kurulu’nun her bir
boş üyelik için göstereceği üçer aday
arasõndan; bir üye en az yirmi yõl fii-
len avukatlõk yapmõş olanlardan Tür-
kiye Barolar Birliği’nce önerilecek üç
aday arasõndan, biri en az üç yõl üye-
likte bulunmuş Sayõştay başkan ve
üyeleri arasõndan olmak üzere dört üye,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulu’nca üye tamsayõsõnõn salt ço-
ğunluğu ve gizli oyuyla seçilecektir. Bu
tarz bir katõlõmõn Anayasa Mahkeme-
si’nin siyasallaştõrõlmasõnõ önleyeceği
düşünülmüştür .
Anayasa Mahkemesi’ndeki görevin
belli bir bilgi ve deneyim gerektirdiği
gözetilerek, seçilecek üyelerin 50 ya-
şõ doldurmalarõ koşulu getirilmiş ve
yüksek yargõ organõndan ve üst kade-
me yöneticiliğinden seçilecek olanlarda
ilgili görevlerde üç yõl bulunma koşu-
lu aranmõştõr.
AYM önerisine göre yapõlan bir
başka yenilik, bir üyenin Anayasa
Mahkemesi’nde en az on yõl raportör
hâkimlik yapmõş ve elli yaşõnõ dol-
durmuş bulunanlar arasõndan mahke-
mece seçilmesidir. Bu öneri, raportör-
leri özendirmek ve onlarõn deneyim-
lerini değerlendirmek bakõmõndan ya-
rarlõ görülmüştür.”
AKP bunlardan yararlanarak 12
Eylül çizgisini aşacak yerde, bu çiz-
giyi kendisine adapte etmeyi tercih
etmiştir.
Bu vesileyle Anayasa Mahkeme-
si üyeleri ve başkanõna da sormak ge-
liyor içimden: Türkiye Barolar Bir-
liği’nin benimseyip geliştirdiği ken-
di önerilerinin arkasõnda duracaklar
mõ? Yarõm yüzyõldõr insan haklarõna
dayalõ laik, demokratik ve sosyal hu-
kuk devletinin güvencesi olmuş bir
mahkemenin siyasallaştõrõlmasõna
ve işlevinin tahrip edilmesine göz yu-
macaklar mõ? Federal Almanya’da da
anayasa mahkemesiyle ilgili anaya-
sa değişikliği paketleri hazõrlandõ.
Ama mahkemenin karşõ olduğu hiç-
bir paket etkili olamadõ.
Anayasaya bir partinin çõkarõ uğruna konulan
oylama usulleri, teklifi anayasa değişikliğinden çok
bir parti tüzüğü hazõrlõğõna benzetmiştir. Bu durum
Ziya Paşa’nõn şiirsel özdeyişini anõmsatõyor: “Sen
herkesi kör, âlemi sersem mi sanõrsõn”
AKP’nin sunduğu değişiklik teklifi, anayasa değişikliğinden çok bir parti tüzüğünün hazõrlanmasõna benziyor
Parti çõkarlarõna hizmet etmek
‘Anayasa şikâyetleri’ne bakõş
A
KP’nin anayasa değişikliği öne-
risinde yer alan “anayasa şikâ-
yeti” konusundaki düşüncelerim,
yukarõdaki açõklamalarla yakõndan bağ-
lantõlõdõr. Bu konuda Anayasa Mahke-
mesi’nin 2009 yõlõnda 47. kuruluş yõldö-
nümü dolayõsõyla düzenlediği “Anayasa
şikâyeti” konulu uluslararasõ sempozyu-
mun ilk oturumunu açarken yaptõğõm
konuşmadan bazõ bölümler aktarmak, bu
bağlantõyõ aydõnlatmaya yetecektir.
“Bu toplantõyõ çok ‘anlamlõ’ buluyo-
rum, çünkü ‘anayasa şikâyeti’ kurumu-
nun yargõda yapõlacak gerçek bir refor-
mun anahtarõ olduğuna yürekten inanõ-
yorum.
Oldukça iyi işleyen bir norm deneti-
mimiz var. Ama iş bununla bitmiyor.
Temel hak ve özgürlüğün normatif etki-
sini dikkate almayan bir yorum ya da
uygulama, ancak anayasa şikâyeti ile dü-
zeltilebilir. Çünkü burada sorun normda
değil, normun anayasaya aykõrõ uygula-
nõşõnda kendini gösterir.
Anayasa şikâyetinin temel işlevi, hak
ve özgürlüklerin dolaysõz kullanõmõnõ
sağlamak ve korumaktõr. Bu işlev, temel
hak ve özgürlüklerin anayasamõzõn 11.
maddesinde öngörülen üstünlüğünü,
bağlayõcõlõğõnõ ve aynõ zamanda yatay
etkisini yaşama geçirmekle yerine getiri-
lir. Anayasa şikâyeti, bu temel işleve
bağlõ olarak anayasaya uygun yorum il-
kesinin kapsamõnõ genişletir; bireysel
olayõ aşan uzak etkisiyle yargõda birlik
ve bütünlüğü sağlar, dolayõsõyla yargõnõn
saygõnlõğõnõ arttõrõr. Ayrõca, anayasa şi-
kâyeti; yurttaşõn demokratik anayasal
yaşama katõlma bilincinin gelişmesinde
rol oynar, onu güçlendirir ve böylece
önemli bir demokratik işlev yerine geti-
rir.
Böyle bir işlev ancak yasama ve yü-
rütmeden tam anlamõyla bağõmsõz, gün-
lük siyasetin gölgesinden uzak ve üstlen-
diği bu ağõr yükün başarõyla altõndan
kalkabilecek nitelikte yapõlandõrõlmõş bir
mahkeme tarafõndan yerine getirilebilir.
Yargõ organõnõn oluşumunda siyasal
iktidarõn rolünü arttõrarak bağõmsõzlõk ya
da tarafsõzlõk sağlanamaz. Siyasal iktida-
rõn oylarõyla belirlenecek bir yargõ düze-
ni, çoğulcu demokrasiye hizmet etmek
şöyle dursun, 1961 Anayasasõ ile aşõlmõş
bulunan çoğunlukçu demokrasi modelini
ve ona olan özlemi dile getirir.
Bu nedenle siyasal iktidarlar, anayasa
şikâyetini, Anayasa Mahkemesi’ni siya-
sallaştõrmasõnõn bir aracõ, bir basamağõ
olarak düşünmemelidir. Bu açõdan Ana-
yasa Mahkemesi’nin 2004 yõlõnda yaptõ-
ğõ öneri ve bu öneriyi ilke olarak benim-
seyen ve güncelleştiren Türkiye Barolar
Birliği 2007 Anayasa Önerisi, temel öl-
çü olarak alõnmalõ, bunun dõşõnda mah-
kemeyi siyasallaştõrmaya yönelik yanlõş
modellerden vazgeçilmelidir. Anayasa
şikâyeti konusunda yapõlmak istenen
anayasa değişikliği, ancak o zaman bir
inandõrõcõlõk kazanabilir.”
SİYASAL PARTİLER
Siyasalparti
güvencesinin
anayasal
çerçevesi
S
iyasal partilerle ilgili olarak önerilen
değişikliklerin sağlõklõ bir
değerlendirmesini yapabilmek için,
anayasada egemen olan parti ve yasaklama
rejiminin temel özelliklerinin bilinmesi
gerekir. Anayasamõz siyasal parti
özgürlüğünü bireysel düzlemde güvence
altõna aldõğõ gibi, bundan daha da ağõrlõklõ
olarak siyasal partilere oldukça geniş bir
kurumsal güvence getirmiştir. Kurumsal
güvence; siyasal partilerin doğrudan
doğruya belli haklara, toplumsal ve
kamusal işlevlere ve bunlara bağlõ
ayrõcalõklara sahip kõlõnmalarõdõr.
1982 Anayasasõ’nõ örnek alacak olursak,
siyasi partilerin, “demokratik siyasi
hayatın vazgeçilmez unsurları” olarak
benimsenmesi (AY m. 68/2), siyasi
partilere, devlet tarafõndan, “yeterli
düzeyde ve hakça mali yardım”
yapõlmasõnõ öngören kural (AY m. 68/son
cümle 1), “Siyasi partilerin faaliyetleri,
parti içi düzenlemeleri ve çalışmaları
demokrasi ilkelerine uygun olur” ilkesi
(AY m. 69/1 cümle 1) ve siyasi partilerin
ancak Anayasa Mahkemesi’nce
kapatõlabilmesi (AY m. 69/4, 5 ve 6), mali
denetimlerinin de yalnõzca Anayasa
Mahkemesi tarafõndan yapõlabilmesi (AY
m. 69/3) kurumsal güvencenin temel ilke
ve kurallarõnõ oluşturmaktadõr. Siyasal
partiler, demokratik rejim içinde
kurumsallaştõkça kamusal işlevleri de
artmõştõr. Öyle ki bugün Almanya’da
siyasal partiler, “kamu hukukunun sui
generis (kendine özgü) kuruluşları”
olarak nitelenmektedir.
Ayrıcalığın hedefi
Partilere tanõnan anayasal ya da yasal
işlevler, bu işlevlerin gereğinin yerine
getirebilmesini sağlamak üzere, onlara bazõ
ayrõcalõklarõn tanõnmasõnõ gerekli
kõlmaktadõr. Bu ayrõcalõklarõn temel hedefi,
siyasal partilerin devletten ve iktisadi güç
odaklarõndan bağõmsõzlõğõnõn
sağlanmasõdõr. Siyasal partilere ayrõcalõk
tanõnmasõ, bireysel düzeyde sağlanmõş
bulunan bir siyasal parti özgürlüğü ile
açõklanamaz. Bireysel düzeyde sağlanmõş
bir temel hak güvencesi, devlet
müdahalesinden olabildiğince uzak kalma
eğilimi yanõnda, kamusal ayrõcalõklardan da
uzak kalmayõ zorunlu kõlar. Kamusal işlev
ve bu işleve bağlõ ayrõcalõklar, kurumsal
güvencenin bir ürünüdür.
Ancak bu işlev ve ayrõcalõklar, belli bir
amaca bağlõ olarak tanõnmõştõr. Bu amaç
genellikle özgürlükçü, çoğulcu demokratik
düzene bağlõlõk ve bu anlamda anayasaya
sadakat olarak ortaya çõkar. Bu amaç,
siyasal partilere belli yükümlülükler getirir.
Ayrõcalõklarõn öngördüğü yükümlülükler
ise denetimi zorunlu kõlar. Bunlarõn en
önemlisi mali denetimdir. Nihayet bütün bu
ayrõcalõk ve yükümlülüklerin sağlõklõ
işleyebilmesi için parti içi demokrasi
zorunluluğu gündeme gelir. İşte parti
yasağõ, yukarõda ana unsurlarõ açõklanan bir
sistemin, “kamusal işlev - ayrıcalık -
demokratik amaca bağlılık - denetim -
parti içi demokrasi yükümlülüğü”
zincirinin içinde yer alan ve ancak zorunlu
hallerde başvurulan bir emniyet supabõdõr.
Sistemin olanaklarõndan yararlanõp
demokrasiyi yõkma amacõnõ güden siyasal
partilere karşõ sistemin kendini korumasõ,
“mücadeleci demokrasi” olarak anõlan
anlayõşõnõn bir gereğidir ve parti yasaklama
rejimi de bu anlayõşõn bir parçasõdõr.
Mücadeleci demokrasi anlayõşõnõn
korumayõ hedeflediği tehdit ve tehlike, her
ülkenin kendi koşullarõ esas alõnarak
değerlendirilmeli. Çünkü “tehdit ve
tehlike” her ülkenin kendi somutluğu
içinde bir anlam taşõr. Bunu dikkate
almadan yapõlacak bir değerlendirme
objektif olarak yanlõş sonuçlara götürür.
Öte yandan demokrasinin temel felsefesi
ile ilgili bağlantõlõ olarak vurgulanmasõ
gereken son nokta, “özgürlüğün temel bir
değer olarak korunması ve yasağın bu
temel değere hizmet ettiği ölçüde var
olması ve uygulanması”dõr. Bir ülke, bu
hassas dengeyi koruyabildiği ölçüde
demokrattõr.
Kurumsal güvenceyle çelişiyor
Ö
nerilen değişiklik, anayasanõn siyasal
partiler için öngördüğü kurumsal gü-
vence sisteminin iç mantõğõ ile çeliş-
mekte; mücadeleci demokrasi anlayõşõnõ işlemez
bir duruma getirmektedir.
Önerinin olumlu denebilecek yanõndan başla-
yalõm. Henüz eylemi bulunmayan partinin ka-
patõlmasõna olanak veren kuralda değişiklik ya-
põlmasõ doğrudur. Ancak bunun için ilgili anayasa
kuralõnõn (AY m. 68/4) kaldõrõlmasõ son derece
yanlõş bir yoldur. Adõ geçen kural, TBB 2007
Anayasa Önerisi’nde yer aldõğõ biçimde değişti-
rilmelidir: “Bir siyasal partinin tüzüğü, prog-
ramı ve bunlara eşdeğerdeki düzenlemeleri-
nin birinci fıkra hükümlerine aykırılığı du-
rumunda, o partinin kapatılması, kanunun da-
ha önce makul bir süre ile sınırlı olarak ön-
göreceği bir uyarı yöntemini düzenlemiş ol-
masına bağlıdır.” Aksi takdirde tüzük ve prog-
ramõnda “laikliğin kaldırılmasını, yerine şeri-
at düzeninin yerleştirilmesini” veya “proletarya
diktatörlüğünün tesisini” ya da “ülkenin bö-
lünmesini” uzak amaç olarak öngören partilerin
kurulmasõ önlenemez.
Değişiklik gerekçesinde, odak haline gelme ne-
deniyle siyasi partilerin kapatõlmasõna ilişkin mad-
di unsurlarda herhangi bir değişikliğin yapõlma-
dõğõ belirtilmektedir. Asõl reform sõfatõnõ hak ede-
cek değişiklik bu alanda yapõlmalõydõ. Çünkü par-
ti kapatma rejiminde en büyük sorun, odak tanõ-
mõndaki yetersizliktir. Eylemi olan parti, herhangi
bir aykõrõlõk halinde değil, ancak bu eylemlerin
parti yasaklarõnõn koruduğu değerler için tehdit
ve tehlike teşkil etmesi halinde yasaklanabilme-
lidir. Bu ölçüt, odak tanõmõnõ çok daha belirgin
kõlmaktadõr.
Venedik kriterlerine uyum
Bu iki düzeltme, anayasadaki parti yasaklarõ-
nõ Venedik Kriterleri’yle daha uyumlu bir duru-
ma getirmek için yeterlidir. Ama asõl reformun,
Siyasi Partiler Kanunu’nda yapõlmasõ gerekir. Bu
kanunda anayasadaki yasaklarõn kapsamõnõ aşan
düzenlemeler, halen de yürürlüktedir. Özellikle
azõnlõk yaratma başlõklõ 81. madde, partilerin Di-
yanet İşleri Başkanlõğõ’nõn genel idare içinde yer
almasõna aykõrõ amaç güdemeyeceğine ilişkin 89.
madde, “komünist” adõ altõnda siyasal parti ku-
rulamayacağõna ilişkin 96/3. madde bu niteliktedir.
Siyasi Partiler Kanunu’nun bu tür hükümlerinde
reform yapmadan, bunlarõn içeriğini anayasayla
uyumlu hale getirmeden, anayasa değişikliğinden
söz etmek ve üstelik bunu yasaklama rejimine ve
odak ölçütüne hiç dokunmadan yapmak, samimi
bir yaklaşõm olarak değerlendirilemez.
Temelli kapatõlan bir partinin bir başka ad al-
tõnda kurulamayacağõna ilişkin kuralõn (AY m.
69/8) yürürlükten kaldõrõlmasõ ise parti yasağõ kav-
ramõyla açõk bir çelişkidir. Bir partinin kapatõl-
masõ haklõ ise onun başka bir adla yeniden ku-
rulmasõnõ önlemek, yasağõn mantõksal gereğidir.
Federal Almanya’da da kapatõlmõş partilerin ye-
dek organizasyonu niteliğindeki parti ve örgüt-
ler yasaklanmõştõr (Parteiengesetz Paragraf 33).
Anayasanõn anõlan kuralõnda belirsizlik olduğu dü-
şünülüyorsa, kapatõlan bir partinin devamõna
ilişkin yasağõ, TBB’nin önerdiği biçimde “eyle-
mi, söylemi veya örgütsel yapısıyla özünde, ka-
patılan bir siyasal partinin devamı” biçimin-
de somutlaştõrmak mümkündür.
Ama AKP önerisinin asõl sorunu, anayasanõn
öngördüğü parti yasaklarõna aykõrõ eylemlerin oda-
ğõ olan bir partiyi adeta dokunulmaz bir zõrhõn içi-
ne alan bir değişiklik getirmiş olmasõdõr. Buna gö-
re, parti yasaklarõna dayalõ olarak dava açõlma-
sõ, TBMM’de grubu bulunan siyasal partilerin be-
şer milletvekili ile temsil edileceği özel bir ko-
misyonun üçte iki çoğunlukla vereceği izne
bağlõ kõlõnmakta ve komisyonun bu konuda ve-
receği karar da yargõ denetimi dõşõnda tutul-
maktadõr.
Bu düzenleme, anayasanõn dokunulmaz nite-
likteki kurallarõnõn korunmasõnõ, siyasal parti et-
kinliği yönünden işlemez hale getirecektir. Da-
va yolunun istisnai olarak işletilebilmesi ise an-
cak korunan değerler açõsõndan demokratik rejim
için zaten önemli bir tehdit ya da tehlike oluş-
turmasõ söz konusu olmayan marjinal partilere kar-
şõ gerçekleşecek ve bu yönde alõnacak komisyon
kararõ da davanõn yargõsal yönünü gölgeleyecek
siyasal bir karar niteliğini taşõyacaktõr. Demokratik
rejim için gerek güç ve yapõlarõyla ve gerekse ey-
lemleriyle gerçekten tehdit ve tehlike teşkil ede-
cek partiler ise önerilen yeni sistemin korumasõ
altõna girecektir.
SÜRECEK