25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
15 NİSAN 2010 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 CMYB C M Y B B ir anayasada tek bir partinin çõ- karlarõ doğrultusunda bu kadar farklõ oy- lama usulü konulabilir mi? Anayasa değişikliği mi, AKP parti tüzüğü mü ha- zõrlanõyor, belli değil. Ana- yasa değişikliği paketinde- ki bu ve benzeri yaklaşõmlar, -Danõştay onursal başkan- larõndan Nuri Alan’õn 29.03.2010 tarihli Cumhuri- yet’teki yazõsõnda gönderme yaptõğõ- Ziya Paşa’nõn şiirsel özdeyişini çağrõştõrmaktadõr: “Sen herkesi kör, âlemi ser- sem mi sanırsın”. Oysa Anayasa Mahkemesi’nin ken- di görev alanõyla ilgili olarak 2003 yõ- lõ sonunda hazõrladõğõ taslakta 12 Ey- lül çizgisini aşan kurallara yer veril- miştir. Bu öneriler, mahkemenin yarõm yüzyõla yaklaşan deneyimlerinin ürü- nüdür. Anayasa Mahkemesi önerisin- de de mahkeme, genel kurul ve iki dai- re halinde çalõşmak üzere on yedi üyeden oluşacaktõr. Ancak bu üyeler- den beşi Yargõtay, dördü Danõştay, bi- rer üye de Askeri Yargõtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi genel ku- rullarõnca en az üç yõl üyelik görevin- de bulunmuş ve elli yaşõnõ doldurmuş olmak koşuluyla kendi başkan ve üye- leri arasõndan üye tamsayõlarõnõn salt çoğunluğu ve gizli oyla seçilecektir. Görülüyor ki bu öneride yüksek yargõ temsilcileri bakõmõndan Cumhurbaş- kanõ’nõn rolü devre dõşõ bõrakõlmõştõr. Ana- yasa Mahkemesi’nin öneri- sinde TBMM’nin seçeceği dört üyeden biri, genel kamu hukuku, anayasa, idare ve ceza hukuku alanlarõnda pro- fesör olarak görev yapmõş olanlardan Yüksek Öğretim Kurumu Genel Ku- rulu’nun teklif edeceği üç aday ara- sõndan; ikincisi, en az 15 yõl fiilen avu- katlõk yapmõş olanlardan Türkiye Ba- rolar Birliği’nce önerilecek üç aday ara- sõndan, diğer iki üye ise en az üç yõl üyelik yapmõş Sayõştay başkan ve üyeleri arasõndan seçilecektir. Bu dü- zenleme, hem gerekli nitelikleri belir- lemesi ve hem de ilgili kuruluşlarõn ka- tõlõmõnõ sağlamasõ bakõmõndan, mah- kemenin siyasallaşmasõnõ da önleyecek niteliktedir. 2007 yõlõnda hazõrlanmõş olan Tür- kiye Barolar Birliği Anayasa Öneri- si’nde de Anayasa Mahkemesi’nin modeli benimsenmiş ve gelişen ihti- yaçlara göre güncelleştirilmiştir. Bu önerinin ilgili madde gerekçesinde şu açõklamalar yer almaktadõr: “Güncelleştirme çalõşmamõz- da Anayasa Mahkemesi ile ilgili maddeler düzenlenirken mah- kemenin hazõrladõğõ model esas alõnmõş, ancak modelde bazõ düzeltme ve eklemeler yapõlmõştõr. Yarõm yüz- yõla yakõn deneyimi ve bilgi birikimi ile Anayasa Mahkemesi’nin ileriye yö- nelik gereksinimlerini en iyi değer- lendirecek durumda olduğu düşü- nülmüştür. ‘Zorunlu yapılanma’ Önerimizde Anayasa Mahkeme- si’nin önerisine paralel olarak iki dai- re ve bir genel kurul biçiminde yeni bir yapõlanma öngörülmektedir. Mahke- menin giderek artan iş yükü ve buna ek olarak başta anayasa şikâyeti olmak üzere yetki alanõnõn genişlemesi, böy- le bir yapõlanmayõ zorunlu kõlmaktadõr. … Bu tarz bir yapõlanma üye tamsa- yõsõnõn on yediye çõkarõlmasõnõ gerek- tirmiştir. Üyelerin belirlenmesinde yüksek yargõ organlarõna ağõrlõk verilmesi, yargõ bağõmsõzlõğõ ilkesi açõsõndan zo- runludur. Buna göre, 17 üyenin dör- dünün Yargõtay, dördünün Danõştay, bi- rinin Askeri Yargõtay ve birinin Askeri Yüksek İdare Mahkemesi tarafõndan se- çilmesi uygun görülmüştür. Anayasa Mahkemesi’nin iki üyenin üst kademe yöneticileri arasõndan Cumhurbaşka- nõ’nca seçilmesi önerisi benimsen- miştir. Buna karşõlõk, AYM önerisin- de TBMM tarafõndan seçilmesi öngö- rülen üyeler bakõmõndan küçük bir değişiklik yapõlarak Sayõştay’õn başkan ve üyeleri arasõndan seçilecek iki üye- den biri, mahkemedeki öğretim üyesi eksikliği göz önünde tutularak YÖK kontenjanõna aktarõlmõştõr. Böylece iki üye, genel kamu hukuku, anayasa, idare ve ceza hukuku alanlarõnda pro- fesör olarak görev yapmõş olanlardan Yüksek Öğretim Kurulu’nun her bir boş üyelik için göstereceği üçer aday arasõndan; bir üye en az yirmi yõl fii- len avukatlõk yapmõş olanlardan Tür- kiye Barolar Birliği’nce önerilecek üç aday arasõndan, biri en az üç yõl üye- likte bulunmuş Sayõştay başkan ve üyeleri arasõndan olmak üzere dört üye, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nca üye tamsayõsõnõn salt ço- ğunluğu ve gizli oyuyla seçilecektir. Bu tarz bir katõlõmõn Anayasa Mahkeme- si’nin siyasallaştõrõlmasõnõ önleyeceği düşünülmüştür . Anayasa Mahkemesi’ndeki görevin belli bir bilgi ve deneyim gerektirdiği gözetilerek, seçilecek üyelerin 50 ya- şõ doldurmalarõ koşulu getirilmiş ve yüksek yargõ organõndan ve üst kade- me yöneticiliğinden seçilecek olanlarda ilgili görevlerde üç yõl bulunma koşu- lu aranmõştõr. AYM önerisine göre yapõlan bir başka yenilik, bir üyenin Anayasa Mahkemesi’nde en az on yõl raportör hâkimlik yapmõş ve elli yaşõnõ dol- durmuş bulunanlar arasõndan mahke- mece seçilmesidir. Bu öneri, raportör- leri özendirmek ve onlarõn deneyim- lerini değerlendirmek bakõmõndan ya- rarlõ görülmüştür.” AKP bunlardan yararlanarak 12 Eylül çizgisini aşacak yerde, bu çiz- giyi kendisine adapte etmeyi tercih etmiştir. Bu vesileyle Anayasa Mahkeme- si üyeleri ve başkanõna da sormak ge- liyor içimden: Türkiye Barolar Bir- liği’nin benimseyip geliştirdiği ken- di önerilerinin arkasõnda duracaklar mõ? Yarõm yüzyõldõr insan haklarõna dayalõ laik, demokratik ve sosyal hu- kuk devletinin güvencesi olmuş bir mahkemenin siyasallaştõrõlmasõna ve işlevinin tahrip edilmesine göz yu- macaklar mõ? Federal Almanya’da da anayasa mahkemesiyle ilgili anaya- sa değişikliği paketleri hazõrlandõ. Ama mahkemenin karşõ olduğu hiç- bir paket etkili olamadõ. Anayasaya bir partinin çõkarõ uğruna konulan oylama usulleri, teklifi anayasa değişikliğinden çok bir parti tüzüğü hazõrlõğõna benzetmiştir. Bu durum Ziya Paşa’nõn şiirsel özdeyişini anõmsatõyor: “Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanõrsõn” AKP’nin sunduğu değişiklik teklifi, anayasa değişikliğinden çok bir parti tüzüğünün hazõrlanmasõna benziyor Parti çõkarlarõna hizmet etmek ‘Anayasa şikâyetleri’ne bakõş A KP’nin anayasa değişikliği öne- risinde yer alan “anayasa şikâ- yeti” konusundaki düşüncelerim, yukarõdaki açõklamalarla yakõndan bağ- lantõlõdõr. Bu konuda Anayasa Mahke- mesi’nin 2009 yõlõnda 47. kuruluş yõldö- nümü dolayõsõyla düzenlediği “Anayasa şikâyeti” konulu uluslararasõ sempozyu- mun ilk oturumunu açarken yaptõğõm konuşmadan bazõ bölümler aktarmak, bu bağlantõyõ aydõnlatmaya yetecektir. “Bu toplantõyõ çok ‘anlamlõ’ buluyo- rum, çünkü ‘anayasa şikâyeti’ kurumu- nun yargõda yapõlacak gerçek bir refor- mun anahtarõ olduğuna yürekten inanõ- yorum. Oldukça iyi işleyen bir norm deneti- mimiz var. Ama iş bununla bitmiyor. Temel hak ve özgürlüğün normatif etki- sini dikkate almayan bir yorum ya da uygulama, ancak anayasa şikâyeti ile dü- zeltilebilir. Çünkü burada sorun normda değil, normun anayasaya aykõrõ uygula- nõşõnda kendini gösterir. Anayasa şikâyetinin temel işlevi, hak ve özgürlüklerin dolaysõz kullanõmõnõ sağlamak ve korumaktõr. Bu işlev, temel hak ve özgürlüklerin anayasamõzõn 11. maddesinde öngörülen üstünlüğünü, bağlayõcõlõğõnõ ve aynõ zamanda yatay etkisini yaşama geçirmekle yerine getiri- lir. Anayasa şikâyeti, bu temel işleve bağlõ olarak anayasaya uygun yorum il- kesinin kapsamõnõ genişletir; bireysel olayõ aşan uzak etkisiyle yargõda birlik ve bütünlüğü sağlar, dolayõsõyla yargõnõn saygõnlõğõnõ arttõrõr. Ayrõca, anayasa şi- kâyeti; yurttaşõn demokratik anayasal yaşama katõlma bilincinin gelişmesinde rol oynar, onu güçlendirir ve böylece önemli bir demokratik işlev yerine geti- rir. Böyle bir işlev ancak yasama ve yü- rütmeden tam anlamõyla bağõmsõz, gün- lük siyasetin gölgesinden uzak ve üstlen- diği bu ağõr yükün başarõyla altõndan kalkabilecek nitelikte yapõlandõrõlmõş bir mahkeme tarafõndan yerine getirilebilir. Yargõ organõnõn oluşumunda siyasal iktidarõn rolünü arttõrarak bağõmsõzlõk ya da tarafsõzlõk sağlanamaz. Siyasal iktida- rõn oylarõyla belirlenecek bir yargõ düze- ni, çoğulcu demokrasiye hizmet etmek şöyle dursun, 1961 Anayasasõ ile aşõlmõş bulunan çoğunlukçu demokrasi modelini ve ona olan özlemi dile getirir. Bu nedenle siyasal iktidarlar, anayasa şikâyetini, Anayasa Mahkemesi’ni siya- sallaştõrmasõnõn bir aracõ, bir basamağõ olarak düşünmemelidir. Bu açõdan Ana- yasa Mahkemesi’nin 2004 yõlõnda yaptõ- ğõ öneri ve bu öneriyi ilke olarak benim- seyen ve güncelleştiren Türkiye Barolar Birliği 2007 Anayasa Önerisi, temel öl- çü olarak alõnmalõ, bunun dõşõnda mah- kemeyi siyasallaştõrmaya yönelik yanlõş modellerden vazgeçilmelidir. Anayasa şikâyeti konusunda yapõlmak istenen anayasa değişikliği, ancak o zaman bir inandõrõcõlõk kazanabilir.” SİYASAL PARTİLER Siyasalparti güvencesinin anayasal çerçevesi S iyasal partilerle ilgili olarak önerilen değişikliklerin sağlõklõ bir değerlendirmesini yapabilmek için, anayasada egemen olan parti ve yasaklama rejiminin temel özelliklerinin bilinmesi gerekir. Anayasamõz siyasal parti özgürlüğünü bireysel düzlemde güvence altõna aldõğõ gibi, bundan daha da ağõrlõklõ olarak siyasal partilere oldukça geniş bir kurumsal güvence getirmiştir. Kurumsal güvence; siyasal partilerin doğrudan doğruya belli haklara, toplumsal ve kamusal işlevlere ve bunlara bağlõ ayrõcalõklara sahip kõlõnmalarõdõr. 1982 Anayasasõ’nõ örnek alacak olursak, siyasi partilerin, “demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurları” olarak benimsenmesi (AY m. 68/2), siyasi partilere, devlet tarafõndan, “yeterli düzeyde ve hakça mali yardım” yapõlmasõnõ öngören kural (AY m. 68/son cümle 1), “Siyasi partilerin faaliyetleri, parti içi düzenlemeleri ve çalışmaları demokrasi ilkelerine uygun olur” ilkesi (AY m. 69/1 cümle 1) ve siyasi partilerin ancak Anayasa Mahkemesi’nce kapatõlabilmesi (AY m. 69/4, 5 ve 6), mali denetimlerinin de yalnõzca Anayasa Mahkemesi tarafõndan yapõlabilmesi (AY m. 69/3) kurumsal güvencenin temel ilke ve kurallarõnõ oluşturmaktadõr. Siyasal partiler, demokratik rejim içinde kurumsallaştõkça kamusal işlevleri de artmõştõr. Öyle ki bugün Almanya’da siyasal partiler, “kamu hukukunun sui generis (kendine özgü) kuruluşları” olarak nitelenmektedir. Ayrıcalığın hedefi Partilere tanõnan anayasal ya da yasal işlevler, bu işlevlerin gereğinin yerine getirebilmesini sağlamak üzere, onlara bazõ ayrõcalõklarõn tanõnmasõnõ gerekli kõlmaktadõr. Bu ayrõcalõklarõn temel hedefi, siyasal partilerin devletten ve iktisadi güç odaklarõndan bağõmsõzlõğõnõn sağlanmasõdõr. Siyasal partilere ayrõcalõk tanõnmasõ, bireysel düzeyde sağlanmõş bulunan bir siyasal parti özgürlüğü ile açõklanamaz. Bireysel düzeyde sağlanmõş bir temel hak güvencesi, devlet müdahalesinden olabildiğince uzak kalma eğilimi yanõnda, kamusal ayrõcalõklardan da uzak kalmayõ zorunlu kõlar. Kamusal işlev ve bu işleve bağlõ ayrõcalõklar, kurumsal güvencenin bir ürünüdür. Ancak bu işlev ve ayrõcalõklar, belli bir amaca bağlõ olarak tanõnmõştõr. Bu amaç genellikle özgürlükçü, çoğulcu demokratik düzene bağlõlõk ve bu anlamda anayasaya sadakat olarak ortaya çõkar. Bu amaç, siyasal partilere belli yükümlülükler getirir. Ayrõcalõklarõn öngördüğü yükümlülükler ise denetimi zorunlu kõlar. Bunlarõn en önemlisi mali denetimdir. Nihayet bütün bu ayrõcalõk ve yükümlülüklerin sağlõklõ işleyebilmesi için parti içi demokrasi zorunluluğu gündeme gelir. İşte parti yasağõ, yukarõda ana unsurlarõ açõklanan bir sistemin, “kamusal işlev - ayrıcalık - demokratik amaca bağlılık - denetim - parti içi demokrasi yükümlülüğü” zincirinin içinde yer alan ve ancak zorunlu hallerde başvurulan bir emniyet supabõdõr. Sistemin olanaklarõndan yararlanõp demokrasiyi yõkma amacõnõ güden siyasal partilere karşõ sistemin kendini korumasõ, “mücadeleci demokrasi” olarak anõlan anlayõşõnõn bir gereğidir ve parti yasaklama rejimi de bu anlayõşõn bir parçasõdõr. Mücadeleci demokrasi anlayõşõnõn korumayõ hedeflediği tehdit ve tehlike, her ülkenin kendi koşullarõ esas alõnarak değerlendirilmeli. Çünkü “tehdit ve tehlike” her ülkenin kendi somutluğu içinde bir anlam taşõr. Bunu dikkate almadan yapõlacak bir değerlendirme objektif olarak yanlõş sonuçlara götürür. Öte yandan demokrasinin temel felsefesi ile ilgili bağlantõlõ olarak vurgulanmasõ gereken son nokta, “özgürlüğün temel bir değer olarak korunması ve yasağın bu temel değere hizmet ettiği ölçüde var olması ve uygulanması”dõr. Bir ülke, bu hassas dengeyi koruyabildiği ölçüde demokrattõr. Kurumsal güvenceyle çelişiyor Ö nerilen değişiklik, anayasanõn siyasal partiler için öngördüğü kurumsal gü- vence sisteminin iç mantõğõ ile çeliş- mekte; mücadeleci demokrasi anlayõşõnõ işlemez bir duruma getirmektedir. Önerinin olumlu denebilecek yanõndan başla- yalõm. Henüz eylemi bulunmayan partinin ka- patõlmasõna olanak veren kuralda değişiklik ya- põlmasõ doğrudur. Ancak bunun için ilgili anayasa kuralõnõn (AY m. 68/4) kaldõrõlmasõ son derece yanlõş bir yoldur. Adõ geçen kural, TBB 2007 Anayasa Önerisi’nde yer aldõğõ biçimde değişti- rilmelidir: “Bir siyasal partinin tüzüğü, prog- ramı ve bunlara eşdeğerdeki düzenlemeleri- nin birinci fıkra hükümlerine aykırılığı du- rumunda, o partinin kapatılması, kanunun da- ha önce makul bir süre ile sınırlı olarak ön- göreceği bir uyarı yöntemini düzenlemiş ol- masına bağlıdır.” Aksi takdirde tüzük ve prog- ramõnda “laikliğin kaldırılmasını, yerine şeri- at düzeninin yerleştirilmesini” veya “proletarya diktatörlüğünün tesisini” ya da “ülkenin bö- lünmesini” uzak amaç olarak öngören partilerin kurulmasõ önlenemez. Değişiklik gerekçesinde, odak haline gelme ne- deniyle siyasi partilerin kapatõlmasõna ilişkin mad- di unsurlarda herhangi bir değişikliğin yapõlma- dõğõ belirtilmektedir. Asõl reform sõfatõnõ hak ede- cek değişiklik bu alanda yapõlmalõydõ. Çünkü par- ti kapatma rejiminde en büyük sorun, odak tanõ- mõndaki yetersizliktir. Eylemi olan parti, herhangi bir aykõrõlõk halinde değil, ancak bu eylemlerin parti yasaklarõnõn koruduğu değerler için tehdit ve tehlike teşkil etmesi halinde yasaklanabilme- lidir. Bu ölçüt, odak tanõmõnõ çok daha belirgin kõlmaktadõr. Venedik kriterlerine uyum Bu iki düzeltme, anayasadaki parti yasaklarõ- nõ Venedik Kriterleri’yle daha uyumlu bir duru- ma getirmek için yeterlidir. Ama asõl reformun, Siyasi Partiler Kanunu’nda yapõlmasõ gerekir. Bu kanunda anayasadaki yasaklarõn kapsamõnõ aşan düzenlemeler, halen de yürürlüktedir. Özellikle azõnlõk yaratma başlõklõ 81. madde, partilerin Di- yanet İşleri Başkanlõğõ’nõn genel idare içinde yer almasõna aykõrõ amaç güdemeyeceğine ilişkin 89. madde, “komünist” adõ altõnda siyasal parti ku- rulamayacağõna ilişkin 96/3. madde bu niteliktedir. Siyasi Partiler Kanunu’nun bu tür hükümlerinde reform yapmadan, bunlarõn içeriğini anayasayla uyumlu hale getirmeden, anayasa değişikliğinden söz etmek ve üstelik bunu yasaklama rejimine ve odak ölçütüne hiç dokunmadan yapmak, samimi bir yaklaşõm olarak değerlendirilemez. Temelli kapatõlan bir partinin bir başka ad al- tõnda kurulamayacağõna ilişkin kuralõn (AY m. 69/8) yürürlükten kaldõrõlmasõ ise parti yasağõ kav- ramõyla açõk bir çelişkidir. Bir partinin kapatõl- masõ haklõ ise onun başka bir adla yeniden ku- rulmasõnõ önlemek, yasağõn mantõksal gereğidir. Federal Almanya’da da kapatõlmõş partilerin ye- dek organizasyonu niteliğindeki parti ve örgüt- ler yasaklanmõştõr (Parteiengesetz Paragraf 33). Anayasanõn anõlan kuralõnda belirsizlik olduğu dü- şünülüyorsa, kapatõlan bir partinin devamõna ilişkin yasağõ, TBB’nin önerdiği biçimde “eyle- mi, söylemi veya örgütsel yapısıyla özünde, ka- patılan bir siyasal partinin devamı” biçimin- de somutlaştõrmak mümkündür. Ama AKP önerisinin asõl sorunu, anayasanõn öngördüğü parti yasaklarõna aykõrõ eylemlerin oda- ğõ olan bir partiyi adeta dokunulmaz bir zõrhõn içi- ne alan bir değişiklik getirmiş olmasõdõr. Buna gö- re, parti yasaklarõna dayalõ olarak dava açõlma- sõ, TBMM’de grubu bulunan siyasal partilerin be- şer milletvekili ile temsil edileceği özel bir ko- misyonun üçte iki çoğunlukla vereceği izne bağlõ kõlõnmakta ve komisyonun bu konuda ve- receği karar da yargõ denetimi dõşõnda tutul- maktadõr. Bu düzenleme, anayasanõn dokunulmaz nite- likteki kurallarõnõn korunmasõnõ, siyasal parti et- kinliği yönünden işlemez hale getirecektir. Da- va yolunun istisnai olarak işletilebilmesi ise an- cak korunan değerler açõsõndan demokratik rejim için zaten önemli bir tehdit ya da tehlike oluş- turmasõ söz konusu olmayan marjinal partilere kar- şõ gerçekleşecek ve bu yönde alõnacak komisyon kararõ da davanõn yargõsal yönünü gölgeleyecek siyasal bir karar niteliğini taşõyacaktõr. Demokratik rejim için gerek güç ve yapõlarõyla ve gerekse ey- lemleriyle gerçekten tehdit ve tehlike teşkil ede- cek partiler ise önerilen yeni sistemin korumasõ altõna girecektir. SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle