19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
ZeynepSönmezle KalblnEvl'üzerine n Aydin SİMSEK- Ahmet TELLİ Z eynep Sönmez in öyküle- rinin biçimsel olarak kısa olmast dikkat çekici. Ken- disiyle Kanguru Yaytnla- n 'ndan çıkan ilk kitabt Kalbin Evi üzerine söylesimize geçmeden önce, kısa öykünün tarihçesine genel ola- ,, rak bir bakalım. Ktsa öykü, Battda 19.yüzytlda, modernist süreçle hesaplasmanın sonucunda, yeni bir tür olarak ortaya çıktt. Avrupa daki geçmisi, H.yüzytlor- tıdarında Boccacio'nun yazdığı Decame- ron hikâyelerine dek uzanmaktadır. 1 V.yüzytla gelindiğinde ise sanayi toplu- munda yasam biçimi deg'isen insantn, tü- ketim biçiminin de değiştiğine tamk olu- yoruz. Ktsa öykü, iste bu, btzt arttk gün- delik yaşamtna buyur etmis insanın altş- kanlıklartntn egemenlik alanına sızmayt basaran bir tür haline geliyor ve 2O.yüz- ytl bastnda, yeni bir edebi tür olarak meşruiyet kazanıyor. Mauppassant, Balzac, Flaubert, Dau- det, Anatole France, Çehov, Turgenyev, Tolstoy, Gogol, Dostoyevski, Gorki, E.A.Poe, O.Henry, H.G.Wells, Kipling gibiyazarlar Î9.yüzytlda eserler verirken, Katherine Mansfield, A.E.Coppard, Con- rad, Maugham, Woolf, Joyce, Shartvood Anderson, Hemingtvay, Faulkner, Erski- ne Caldtvell, D.H.Latvrence gibiyazarlar da, 20. yüzytlda ktsa öyküyü yapan ya- zarlar olarak isimlerini yazdtrıyor. Bizde ise ilk yaztlt örneklerini Tanzi- mat'tan sonra görüyoruz. İlk küçük hikâ- ye denemelerine, Ahmet Mithat'ta rast- lanır ancak kısa yazmaktan çekinmeyen tavnyla Memdub Şevket Esendal, bu tü- rün ilk uygulaytalartndan olmustur. 2O.yüzytl basında olusan Milli Edebi- yat hareketi içinde Ömer Seyfettin, Ma- uppassant etkisiyle yazdığt kısa öyküler- U; bu türün yerlesmesinde etkili olan isimdir. Cumhuriyet Dönemi edebiyatı- mtzda ise üç isim öne çtkar: Sabahattin Ali, Orfoan Kemal ve Sait Faik. Öykücülüğümüzün altın çağınt yaşadı- g'ı 1950'li yıllarda ise, öyküler ktsa ama yoğun biçimde yazıltr. Ktsa ö'yküde, bu bağlamda durum öyküsünde, eserler ver- nıis yazarlartmız arastnda Sait Faik, Ok- tay Akbal, Samet Ağaoğlu, Necati Cuma- It. Nezihe Meriç, Bilge Karasu, Füruzan, Leyla Erbil, Vüs'at O.Bener, Sevim Bu- rak, Tahsin Yücel, Demir Özlü, Orhan Duru, Tomris Uyar, Ferit Edgü, Nedim Gürsel, Ayla Kutlu, Tezer özlü, Necati Yosuner, HulkiAktunç, Mehmet Zaman Saçltoğlu, Yusu/Eradam, Tartk Güner- sfl, Ali Cengizkan, Hürriyet Yasar, Ce- mil Kavukçu, Murat Yalçtn gibi, günü- SAYFA 4 Hiçbir şey gerekmedikçe çoğaltılmamalı ülkemiz edebiyatında kısa öykünün tarihl çok eskilere dayanmıyor. 20. yüzyılın başlarında verilen örnekler yaygınlık kazanmamış. Cünümüzde ise bu alanda ciddl uğraşlar ve ürünler var. zeynep Sönmez bu alanda ürün verenlerden biri. Sönmezle öykülerini ve kısa öyküyü konuştuk. müze dek uzanan bir çizgiyi görmek mümkün. (Alıntt: Aydın Şimşek) [™| -Aydın Şimşek: Sayın Zeynep 1 —' Sönmez; Ük kitabınız olan "Kalbin Evi" yayımlanır yayımlanmaz beüi bir çevrede ilgiyle karşdandı ve bu ilgi gi- derek büyüyor. Bunun biryönü, hiç kuşku yok ki, öykü Jilini çok katmanh, çok boyutlu ve çağnştmsâl kullanma- nız. Diğeryönü ise, bizde çok da alışık olunmayan "kısa öykü " türiine gönül vermiş olmanız. Kısa yaztnak, nastl bir düşünmenin, duyumsamanın ve kurgu- nun sonucu? - Zeynep Sönmez: Kısa öykünün, in- dirgemeci bir bakış açısını gerektirdiği söylenir; deneyimleme sürecini tek bir sonuca varıncaya değin süzmek, olayla- rın neden ve sonuçlan arasında daha baskın öğelerden yana durmak gibi eği- limleri. Doğrudur ama eksiktir bu gö- rüş. Örneğin, kısa öyküde, yaşamdaki aksaklıkların sergilenmesi gibi, öykü tü- rünün üstlendiği çok önemli bir diğer işlevi, daha belirgin olarak görmek mümkün. Muhalif bakış açısını koru- manız gerek. Çoğaltabiliriz: Söyleye- ceklerinizin yer etmesini sağlamak için keskin bir söylemden yana olmak; ke- sinliği ve odaklanmayı sevmek; "hiçbir şey, gerekmedikçe çoğalulmamalıdır"a inanmak... Kısacası, kısa yazmak için elimizde iyi bir yol haritası var artık. Nasıl yazmak istediğinize bağh. CÖVDE KALBİN EVİDİR' - Aydın Şimşek: ilk kitabınız Kalbin Evi, yazmaya tutunduğunuz kısa ö'y- külerden oluşuyor. İlk bölümde* "Gövde kalbin evidir" diyerek son derece diyalektik ve mater- yalist bir tutum takınıyorsunuz. tkinci bölütne adını veren "Ve aşk gövdede misafır" söylemiyle de bu tutum devam ediyor. Bu bağlamda kitabınız ve içinde bir- birine bağlanarak gelişen öyküler- de neredeyse kusursuz bir bütün- lük sağlanıyor. Her halinden çok çalışüarak, çok özenilerek kotarıl- mıs bir çalışma olduğu duyumsanı- Zeynep Sönmez. IvlmserllOln veya kötümserligin sanatta defler ölçüsü olup olmadıOı konusunda Tahsln Yücelln -Kötlinv sorHk d6, lylnn* serlik glbl. ne Mrerdemdlr neblrku- sur" sözle- rine katı- hyor. yor. Ister istemez de, sorumu öykü yaz- ma serüveninizle ve kitabmızdaki öykü- lerle ilişkilendireceğim. Bizeyazma sü- recinizdcn vc öyküleri kurma süreciniz- den bahseder misiniz? - Zeynep Sönmez: Cesaret veren söz- leriniz için teşckkür ederim. Kalbin Evi'nin ilk bölümü on bir kısa öyküden oluşan tek bir öykü: Gövde. Benim için önemli olan çok sayıda izleğin, bütün- lük, bir aradalık, çok parçahlık, dil gibi, bir çatı altmda birleşmesi. Bu izleklerin sorgulanışı, diğer öykülerde de, kısa öy- künün sagladığı kolaylıkla, eksilterek ve boşluk bırakarak gerçekleşti çünkü bi- linçli olarak yapılan eksiltme de varlığın somut olandan yana bir parçası. Kısa öykü de yaşam gibi çelişkilerle örülü; bütün, küçük yapı taşlarından, anlatıl- mak istenen ise söylenmeyenden oluşu- yor. Ve dil, tüm bu karşıtmış gibi görü- nen çelişkilere ev sahipligi yapıyor. Dile varıncaya kadar, suskumuz, sesimiz ve sözümüzden geçen bir yol var. O halde her kitap, yazarı için yolculuğun, yola çıkmış olmanın, yolda olmanın şahitli- ğini yapıyor. Kalbin Evi de böyle çıktı ortaya. Bu bağlamda, dil gibi, kitabın da bir ev olduguna ilişkin yapılan her göndermenin, evin bir sığınak olarak ele alınmasından öte, tamamlanma iste- ğinin somutlaştığı mekân olarak düşü- nülmesi ile yazma edimiyle gelen yal- nızlık ya da bir başınalık duygusuyla bağı üzerine hesaplaşma var Kalbin Evi'nde. "Balkon Evin Sokağa Uzayan Dilidir" derken, "Uzun Cümleler Ha- yatımızı Kısaltıyor" derken ya da "..bu evden geriye sadece seslerimiz ka- lacak." derken dü- şündüklerim bun- lardı. - Ahmet Telli: Kısa öykü mo- dern edebiyatın deneysel vb. çı- kışlanyla özgün- leşirkcn, daha çok Batı edebi- yatmdan ahnmış gibi gözüküyor. Oysa bizim ede- biyatımızda Nasret- tin Hoca, lncili Ça- vuş ve Bektaşi ftkm- ları kısa öykünün geleneksel damarlarıdır. Bu anonim ol- gudan edebiyatın bu kısa öykü türiine bir seziş, bir algılayış geçmiş midir; kendi pratiğinize ilişkin neler söylersi- niz? ÖZLÜ SÖZE VARMA... - Zeynep Sönmez: Rivayete göre Yu- nus Emre, Mevlânâ'nın Mesnevi'sini çok uzun bulmuş ve şöyle demiş: "Ben olsam hepsini şu söze sığdınrdım: Ete kemiğe büründüm, Yunus diye görün- düm." Elbette 13.yüzyıla dek uzanan bir geçmişten, bu coğrafya üzerinde hüküm sürmüş sözlü edebiyatın yazılı edebiyatımıza yansıyan birikiminden bahsctmek kaçınılmazdır; Dede Korkut Hikâyeleri'nden Bin Bir Gece Masalla- rı'na, destanlardan cfsanelere, bu zen- gin anlatım çeşitliliğinin öykücülüğü- müze yansımalan da. Özlü söze varma çabasının, edebiyatın merkezinde dur- duğuna inanıyorum. Dolayısıyla edebi- yatlar arasında bir etkileşimin sınırları- nın da çok geniş olduguna inanmıyo- rum. Günümüzde metinlerarasılık ola- rak adlandırılan yazınsal etkileşimi in- kâr etmek ne kadar zorsa, edebiyatın en başından beri az sözle çok şey anlat- ma sanatı olmadığını söylemek de o ka- dar zordur. Bu bağlamda, her ne kadar modern anlamda kısa öykünün Batı edebiyatından geldiğine ilişkin yaygın bir kanı olsa da bu görünümun başlıca sebebinin, kısa öykü üzerine kuramsal çalışmalann Batıda daha çok yapılması olduğunu söylemek mümkün. Kaldı ki, orada bile kısa öykünün kökeni tartış- malıdır. Amerika'dan Avrupa'ya geldiği sıkça söylenmesine rağmen, kısa öykü yazarlannın hemen hemen aynı zaman diliminde, 19.yüzyüda, apayn coğrafya- larda ürün verdiklerini biliyoruz; Poe, Balzac, Gogol, Turgenyev gibi. - Aydın Şimşek: Kısa öykü dünyada nasıl algılanıyor? Türkiye'de neden az- hkla duruluyor üzerinde? Zeynep Sönmez: Edebiyatımızda kısa öyküye ilişkin, bir önyargı değilse bile, bir çekince var. Kısalığın, öykünün ba- rındırması gereken biçimsel ve içeriksel unsurlan dışarıda bırakacağına yönelik inancın işareti olarak görüyorum bu çe- kinceyi. Kısa yazmaktan anladığunız, metinde işlevseUik taşımayan öğelcrin yer almamasını sağlamak ise kısalık, kendini gerektiren bir yapıyı ve dili de beraberinde getirecektir. Bugün kısa öyküyü kısa öykü yapan tek kriter ^ kısalığı da değildir. Batıda örnck- tiS C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 5 2
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle