19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
lerine daha sık biçimde Sanayi Devrimi sonrasında rastlanan kısa öykü, modernitenin getirdiği yaşam tar- zı için biçilmiş kaftandı ancak özelliklc 2O.yüzyılda kendisini yepyeni bir tür olarak kabul ettirmiştir. Biz ise bu sürc- ci oldukça geriden izliyoruz. - Aydın Şimşek: Modern hayatın hızı, gündelik yaşama unutma kültüriinü yerleştirirken kısa öykü bu döngüyü körüklemiyor mu? Bu uzlaşmaz gibi görünen, çelişkili durum hakkınJa ne söylersiniz? - Zeynep Sönmez: Kısa öykü moder- nizmin bir üriinü. Dolayısıyla, modern hayatın dayattığı hıza, tükctim kültürü- ne ve elbette, dediğiniz gibi, unutma refleksine koşut giden kimi reteransları var. Ancak biçimsel olarak kısalığı, onu içcriksel anlamda derinlcştirip yoğun- laştırıyor. Bu da, anlamın katmanlaşma- sına, çeşitlenmesine sebcp oluyor. Okur açısından kısa öykü, hızlı bir okuma sunuyor ama bu okuma, başa- rıyla kotarılmış bir kısa öyküde kolay bir okuma değildir. Her okunuşta öy- künün başka bir şey söyleyebilme kabi- liyeti scbebiyle, metnin okurdaki yolcu- luğu uzıın soluklu ve süreğendir. Üste- lik kimi kısa öyküler, zihne bir çivi gibi çakılabilir. Hızlıdır ama baş dönmesini alır kısa öykü. - Ahmet Telli: Bizim "1950 Kuşağı Öykücüleri" diye adlandmlan öykücü- lcrde varoluşçuluğun da etkisiyle ege- mcn olan üslûp, sizin öykülcrinizc de sinmiş gibi. Bu Kafkacıl labircnt, insana dair umutlann solgunlaşmasının da izi oluyor. Bu üslûba yatkınlığınızın refe- ranshırı için bize neler söylersiniz? - Zeynep Sönmez: 1950 Kuşağı yazar- ları, bireye yönelmişlcr ve insanın ger- çeklikle bağlarına oradan bakmışlardı. Sanatsal gerçekliğin farklı olduğuna, daha derinlerde yattığına dair inançları- nı, dilde kısa vc yalın söyleyişin arayış- larıyla birleştirmeye gayret ctmişlerdi. Bu iki çabanın birbirini dcstekleyişi; bi- çimin içeriği taşıyışı ve öncelliği, kısa öykünün muhalif vc devrimci tutumuy- la da örtüşüyor. Her ne kadar Oğuz Atay'ın dillendirdiği, Kafkaesk bir tes- pit olarak entropinin ipuçlarına giderek daha sık rastlıyor olsak da iyi bir ölümü hak etmek gerek. Kafka'da neşeli bir kahkahanın oldugu yorumuna ne diyc- ceğiz? Bir bunalım edebiyatının varlığı için, dilde karamsarlık yeterli mi? Dili karamsar olsa da, insana dair ümitsiz bir bakış, öykü yazan, öyküye inanan biri için daha baştan imkânsız olmalı çünkü yeryüzünde insandan ve onun hallerinden özünde soyutlanmiş bir öy- kü yoktur. Diğcr yandan, iyimserliğin veya kötümscrliğin sanatta değer ölçü- sü olup olmadığı konusunda Tahsin Yücel'in söylediklerine katılıyorum: "Kötümserlik de, iyimserlik gibi, nc bir erdemdir ne bir kusur." - Aydın Şimşek: Kısa öykünün ger- çeklikh iliskihri hakkındn ncler söyle- nebiliri' Elbette dcneyscllikle bağlan, okurla ilişkisi. sincma ile akrabalığı; bir bütün olarak tantastik cdebiyatla ilişki- si. .. - Zeynep Sönmez: Düs ile gerçegin bir yol aymmına geldikleri tek nokta, sanırım yazının kendisi. Burada bile ay- nlmıyorlar bence. " Kurmacamn, düşse- lin sınanması" olduğıı bilgisi, bizi ya- zınsal gerçeği sorgulamaya götürüyor. Bu açıdan bakıldığında "görme biçim- leri" de önem kazanıyor; gerçek, ger- çeküstü ve gerçek dışının sınırlan araş- tınlıyor. Kısa öykü burada üzerine dü- şeni yerine getirebilmek için, deneysel edebiyattan sinemaya, fantastik edebi- yattan şiire dek, farldı disiplinlerin ola- naklarından faydalanıyor. Gerçekle gir- diği ilişkide, dili nasıl olursa olsun, he- sapsız bir niteliği var; sona varmaya, bu sonda belli bir çıkarıma ulaşmaya ya da sunulanı kabullenmcyc pek niyeti yok. Sözünü söyleyip sarsmak, sonra da çe- kip gitmck istiyor. Okurun olaya ya da duruma yabancılaşması, böylccc ger- çekleşiyor. Kısa öykünün etkisini, vuru- culuğunu burada arayabiliriz. Okuru- nun da onun bu tavrından hoşlanması, kısalıg'ını ve yoğunluğunu scvmesi; bir 1 balyoz etkisine hazır olması gcrek. Gündelik gerçeğin yeniden ele alınma- sında ve eleştirilmesinde fantastik edc- biyatın üstlendiği rolle doğrudan doğ- ruya kurduğu ilişkiler ise, kısa öyküyü daha çok gerçeküstücülügün sınırların- da dolaştırıyor. RİSKLERLE BAŞA ÇIKMA | - Aydın Şimşek: Kısa öykülerde za- man, mekân, atmoster, diyaloglar, ka- rakterler, hareket vb. daha kaygan bir zeminde duruyor. tlk kitabmız "Kalbin Evi" bu sorunlarla baş eden güçlü bir kurgu biçemi de yansıtıyor. Öykücü açısından böyle riskleri nasıl algıhyor- sunuz? Siz öykülerinizde bu risklerle nasıl başa çıktınız? - Zeynep Sönmez: Kısalığın, saydığı- nız unsurların hepsine eşit ve dengeli bir biçimde yer verilebilmesine engel j olacağı açıktır. Bu durumu, kısa öykü i için doğal karşılarız. Söylemek istedik- lcrimiz için climizde az zaman ve dar mekân vardır. Kısa öyküler de, bu za- man ve mekânın iyi kullanılıp kullaml- madıklanna göre değerlendiriliyorlar. ! Derinlik ve yoğunluğun kotarılmış olup olmaması, öykücü açısından dcğil fakat metin açısından bir risk oluşturabilir. Bu sebcple, kısa öykünün ontolojik ola- 1 rak gerektig'inden uzun ve insana iyi : odaklanamamış olması, toplumsalın iz- düşümü olmaktan uzaklaşması, gelece- ğe dair öngörülerde bulunmaması, ev- rensel göndermeler taşımaması durıı- munda kaygan bir zcminden bahsedile- bilir ancak. Kalbin Ev/ndeki öyküler bu anlamda dikkat çekiciyse eğer, bu- ı nun, kısa öykü yazdıgım halde, klasik < dramatik yapıya dayanan ve uzun öykü- lerin karakteristiği olan olay örgüsünü kullanma, diyaloglara yer verme, anlatı- • mı doğrusal bir çizgide kurma gibi ya- pısal kimi unsurları dışlamamaya gayret ettiğim için olduğunu söyleyebilirim. - Ahmet Telli: "Kalbin Evi "nde "Gövde kalbin cvidir" ve "Ve aşkgöv- dede misafir " diye adlandırıyorsunuz bölümleri. lnsan teki'nin anlam aradığı : kendisi ise, bayat vc toplum ile kendi arasına koyduğu mesafe için ne düşü- nürsünüz? - Zeynep Sönmez: Mcsafelenme de- yince, yabancılaşma kavramı da kendini çağrıştırıyor. Kişinin insana, topluma, hayata ve elbette kendine yabancılaş- masının dereceleri olduğunu düşünü- yorum; ucu açık bir süreç. Gelip geçici- likten çok, ycrsiz yurtsuz olmaktan, bir köksüzlükten dcgil ama bağsızlıktan kaynaklanan, iradcmiz içindeki her tür- lü mesafenin özgürleştiriciliği... aidi- yetle hesaplaşmak... Örneğin "dünyaya dilin içindcn bakmak"ta yatar bu; "sü- rekli izleyici" olmayı seçmek. Hem içerde, hcm dışarda olmak... Yaşamla bağlarınız zayıf ya da güçlüyse, izlemek zaten dayanılmazdır. | Aşk, bütün mcsafelere düşman değil ! m i ? " Bir Turk bahçesincieki mıısiki gibi yumuşak ve şiirsel... ISABEL ALLEND •\ I, ri Y CR 0 U rr ' r; Kalbin Evi/ Zeynep Sönmez/Kanguru Yaytnlart/ 76 s. Casimir, altın renkli bir sonbahar günü Paris'te dotaşırken, Şark ürünleri satan loş bir gaieride bir minyatüre rasttar: Fildişi renkli, bir gözü sarı bir 962ü mavf, büyüleyici bir kadın tasviridir bu... Rüyasında yeniden gördüğü ve tutkuyla bağlandığt bu kadını aramak için her şeyi bırakıp denizier ve çölter aşar, kendini rüyasının sehri İstanbul'da butur. Peki, acaba kendisini büyüieyen o kadını buiabilecek midir? ABD'DE BESTSELLER OLAN GÖZYAŞISARAVI, YAKINDA SİNEMAYA UYARUVNIYOR. cmzr C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1052 SAYFA 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle