14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Q kez geldiğim zaman burada şöyle bir şey vardı: Arkadaşlar hepsi birbiriyle konuşuyor ama bir araya zor geliyordu. Ben geldiğim zaman bir hareket oluştu. Çünkü ben her gün şiire çalışan bir insanım. Arkadaşlara yaşım da elverdiği için diyordum ki: "Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz?" Onlar da "bir şey yapmadık" diyordu. "O zaman yapacaksınız" diyordum. Şiir süreklilik gerektirir. BELKİ BEN HÜZÜNLENMEKTEN HAZ ALAN BİR İNSANIM' "Eylül ki olsun benim de solgun giysim/hüzünlü özgürlüğüm bölünmüş zamanla/ nasılsa bir orman gibi sevdim/kuşları kentin sokaklarmda." Kimi zaman dökülmüş yapraklanyla çağırdığtntz, kimi zaman can sıkıcı bulduğunuz sonbaharm habercisi Eylül, Paçab Bulut'Ja çokça karşımıza çıkıyor. Eylül'ün şiirimizdeki ve sizdeki önemi ne? Mevsimler... Her mevsim benim için çok önemlidir. Ama Eylül ağırlıkta gibi... Eylül'ün ağırlığı şuradan gelir: Eylül bende hep masumluğu, saflığı çağrıştırır. Zulme uğrayan bir doğayı hissederim ben. Doğa sanki zulme uğramıştır da yapraklar da o anlamda dökülmüştür. Buradan yola çıkarak Eylül bana; halkların, o masum halkların savaşların içinde perişan olmasını, zulme uğramasını çağrıştırır. O bakımından Eylül benim için çok önemli bir aydır. Belki ben hüzünlenmekten haz alan bir insanım. Yaprak dökümünün yaşanması... Evet, onun da etkisi vardır mutlaka. Çok basit şeylerden hüzünlenirim. Sözgelimi yerli iîlmlerde de ağlamaklı olurum. Oyle bir yapım var. Fakat kitapta Eylül'ün yanı sıra günümüzün gerçekliğine göndermeler de var. Hrant Dink var, onun öldürülüşü var. "Yaz mı Dediniz" şiirinizde Aram Tigran var. Aram önemli bir Ermeni müzisyen. Aynı zamanda Türkçe de söylüyordu. O da çok hüzünlü bir şekilde, kendi toprağına Diyarbakır'a gömülmek istedi ama buna izin verilmedi. Yaşadığımız dünyada insana ters gelen, insanın yadsıması gereken, insanın doğasına aykırı ne varsa şiirimde yer alır. Istiyorum ki benim şiirimi âşık olan da okusun, mazlum bir insan da okusun, bireysel boğuntu içinde olan bir insan da okusun ve tünelin ucundaki ışığı görsün. Belki toplumcu oluşumdan gelen bir davranış, bir tutumdur, bilemiyorum. îlk şiirlerinizde halk şiirinden etkilenmeler vardı. Bundan biraz uzaklaşma mı oldu? tlk şiirlerimde yerel sözcükler daha fazla vardı. Şimdi iletişim dilini yadsıyan bir şiir dili oluşturma çabasındayım. İletişim diline dayanan ama iletişim dilini de yadsıyan bir şiir diliyle yazıyorum. Bu şiir dilinin lirikliği elbette tartışılmaz. Öteden beri şiirlerimde lirizm başat öğedir. Geniş zamanlann bilgesi dediğiniz Cemal Süreya, kitabınızda en çok yer verdiğinizşair. Şairin Paris'teki izlenimleriniaktaran "Rokoko"adh şiiriyle ilgili yazınızda "şairin yurdu dünyadır" diyorsunuz. Yerelle evrenselin iç içe girdiği bir dünyayı anlatarak şair sımrları kaldmr dcğil mi? Kuşkusuz. Şair sınır tanımaz. Özgürlükte de sınır tanımaz, dünyada da sınır tanımaz. Dünyadakilerin kardeş olmasını düşler, amaçlar. DünyaC U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI daki savaşlar, özellikle küresel kapitalizmin yaptığı zulümler artık boğazımıza kadar geldi. Bugün muhalif ruhu şiirlerimize taşımak gerekiyor. Bugün lsrail yönetiminin yaptığı Filistin'deki zulüm kabul edilemez. Sosyalistlerin, ilericilerin, devrimcilerin en az Müslümanlar kadar Filistin davasına eğilmeleri gerekiyor. Şiirde güncel olan işlenir mi diye bir soru var. Yetenekli, birikime dayanan, donanımı olan şairler çoktan aştı bunu. Yaşadığımız dünyaya da, şiirlerimize de damgamızı vurmak zorundayız. Hangi mekânda yaşıyoruz, hangi zamanda yazıyoruz, ipuçlannı şiirimiz vermek zorunda. Sonra ileride bunun hesabını bizden sorarlar. Otuz, kırk yıl sonra okur sorar, şair hangi mekânda yaznuş diye? Benim şiirimde niye Mersin var? lskenderiye, Atina, Beyrut var? Oralara göndermeler var, oralarda yaşanan acılar var çünkü. Oralarda Akdeniz insanın buluştuğu bir ruh var. Sözgelimi Hayfa Limanı nasd bir limandır? Merak ederim. Şiirin izleğini belirleyen şeyler bunlar. Filistin'de de portakal yetişiyor, Beyrut'ta da ve Hayfa Limanı'ndan aktanlıyor. Meyvelerle, sebzelerle bile dünya kardeşliğine bağlıyız. Benim evim, Mezitli diye bir semtin giriş noktasında. Oturduğum yerden Beyrut'a da, Trablusgarp'a da, Roma'ya da, Balkanlar'a da, Akdeniz'e de, Filistin'e de, Irak, Iran'a, Pakistan'a da bakmak zorundayım. O sorumluluğu hissediyorum. Oralarda insani şeyler yaşanıyor, görmek zorundayım. Önlan görmedikten sonra sen şair olmuşsun ne işe yarar? Şiirin bir işlevi varsa işte bu noktadadır. Yani insani trajedileri şiirinde yansıtman gerekiyor. Şiir gösterir çünkü. İNSAN VE YAŞAMDAN YANA Veysel Çolak'm çok sık belirttiği gibi "şiir insandan ve yaşamdan yana olmah." Şiir kendi içinde Veysel'in dediği gibi bir devrim yaşamak zorunda. Şiir üretildikçe yeni biçimsellikler, yeni anlam katmanları kazanmalı. Çünkü hayat değişiyor ve o hayata uygun bir şiir yazmak zorundayız. Hayatm gerisinde kalmamâh... Hayatın gerisinde kalanlar da var. Benim kuşağımın şairlerinin çoğu hâlâ 70 duyarhlığıyla şiir yazıyor. Orada kalmışlar. Geçmişin kültürel yaşantısı içinde değiliz oysa. 2000'lerden sonra sermaye artık basımyayım ve iletişim alanına da yatırım yapmaya başladı. Yatırım yapmaya başlayınca yeni televizyonlar kuruldu, gazeteler yayım" landı, çokkutuplu oldu medya ve kör topal ilerleyen yayın sektörü de değişti. Yayın sektörüne de banka sermayesi yatınm yaptı. Yeni bir dizge oluşturdu. 1940'larda Almanya yaşamış bu oluşumu, biz bugünlerde yaşıyoruz. Adorno bu dizgeyc "kültür endüstrisi" denıiş. Bizdeki kültür endüstrisi bugün kör topal ilerliyor. Hâlâ dar bütçeyle de çabşan yayınevleri var ama bunun yanı sıra büyük sermayenin yatırım yaptığı alanlar da var. İşte o büyük sermaye her şeyi tekeline almaya çalışıyor. Büyük sermaye niye giriyor? Çünkü kültürü de değiştirmek, kendine benzetmek istiyor. Bu incelenmesi gereken bir alan. • Modem Şiir Üzerine Yozuaı/ Ahmet Ada/Diagmf Yaymahk/176 s. Paçalı Bulut/ Ahmet Ada/ Artshop Yayınları/ 56 s. Cumhuriyet Ki(apları#Aifa II Cvmhmrbaşkamı II Öykü (192319801 I. Cilt Cüneyt Arcayürek, Çankaya'âa, Atatürk'ten başlayarak bütün cumhurbaşkanlarının Köşk'teki yaşamlarını ve görevleri sırasında yaşadıkları olayları anlatıyor. İki ciltlik dizinin birinci kitabında, 19231980 yılları arasında görev yapan cumhurbaşkanları yer alıyor. ÇANKAYA IKI TURKIYE Usta yazar Cüneyt Arcayürek belgelere dayanarak, İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye'nin ABD, İngiitere, Sovyet Rusya ve Nazi Almanyası ile yürüttüğü nefes kesici diplomasi trafiğini, savaşın sıcaklığında yaşanan olayları anlatıyor. BUGUNLÇRE HASIl GEIDIK? Atatürk'ün ölümünden hemen sonra başlamıştı geriye sayım ve AKP iktidara geldiği zaman Atatürk devrimleri gerçek değerinden zaten çok şey kaybetmişti. Türkiye'nin o günlerden bugünlere gelişini içi kan ağlayarak izleyen usta bir gazetecinin ufuk turudur bu kitap. ATÂIVKKJIH SOMKA 1 0 8 4 SAYFA 17
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle