14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Haldun Hürel'den istanbul'un Ansîklopedik Öyküsü' İstanbul'un tarihi eserlerine en çok değer veren Atatürk'tü' Bir Sevmek Bin Defa ölmek Demekmiş ve Sevenler Ağlarmış gibi dillere pelesenk oian şarkılara imza atan Üç Hürel grubunun üyesi Haldun Hürel. bu kez yeni kitabıyla gündemde. Istanbul araştırmacısı yazar, İstanbul'un Ansiklopedik öyküsü \s\m\\ kitabında, okurlarını, yedi tepeli şehrin mahalle. semt, cadde, sokak, yokuş ve çıkmaz isimlerinin gizemli yolculuğuna çıkarıyor. Müzisyen, öğretim üyesi ve İstanbul araştırmacısı yazarla eserinden yola çıkarak geniş bir yelpazede konuştuk. O Serkan KARA ürldye sizi şarkılanmzla tamdı. Kitap yazma fıkri nereden çıktı; üstelik bu on üçüncü kitabımz? Müzik yaptığınıız yıllardan da önce yazın dünyasıyla ilgiliydim. Ortaokuldayken kurşunkalemle yazdığım bazı öykülerimi hâlâ saklıyorum. Sanat, kültür, benim küçük yaşlardan bu yana takıntımdı. lstanbul'a ilgini, onu keşfetme arzum da zaten bu yıllarda başladı ama okullarda bir gün bu konuda dersler vermek, kitaplar yazmak gibi bir düşüncem doğrusu yoktu. Sadece not tutmak, keştetmek ve öğrenmek arzusuyla sokaklara atıyordum kendimi. Ta ki, üniversite çağlanna dek. O tarihlerden sonra daha bilinçli araştırmalara yöneldim, klasörler dolusu belge, bilgi topladım, biriktirdim, okudum, okudum. Bu işler lıer şeyden önce aşk ve sevgi işi. T ~T DİL YOK' HİÇBİR KİTABIMDA AKADEMİK Peki, okuyabilecek tniviz bu öyküleri? Şimdilik hayır. Ama bir ikisinin isimlerini vereyim; "Güneşteki Leke Gibi", "Anten Üzerinde Bir Karga." Aynca, çok sevdiğim yazar Edgar A.Poe'nun öyküsünden uyarladığım "Hüzünler Evi" isimli bir senaryo çalışmam var. Akademik kimliği olan birisi olarak neden akademik bir ansiklopedi değil de, ansiklopedik bir öykü yazdmız? Benim hiçbir kitabımda akademik bir dil yoktur. Yirmi cilt ansiklopedi de yazsam, benim üslubum bu. Ayrıca pek de hoşlanmam akademik tarzdan. Her ne kadar üniversitelerde akademisyensem de, ashnda ben sokak adamıyım, masa başı değil. Benim için iç dünyanın dışa vurumu önemlidir. lstanbul'la ilgili gördüğüm olumsuzlukları, tünı kızgınlığımla satırlarıma aktarmaktan çekinmem. Olumlu yaklaşımları, mutluluğumu da aynı şekilde... • Kitap için nastl bir çalışma yöntemi izlediniz? Yöntemim, sokaklar, sokaklar. Önce tüm tstanbul'u santim santim dolaştım, fotoğraflar çektim, 1314 yıl!.. Beri yandan da delicesine okuyup araştmyordum. Kütüphaneler evim gibiydi. Çok kitap sahibi oldum, iyi sayılabilecek bir SAYFA 14 kütüphanem var ve sürekli büyüyor. Yazkış, hemen her gün sokaklarda saha araştırmaları yaptım. Bir gün içinde 78 kitabı birden kısım kısım okuyor, araştırıyor, notlar alıyordum. Ansiklopedim baskı için son aşamaya geldiğinde bile saytalara madde ekliyordum. Bu hâlâ devam ediyor, zira hacmi büyüyecek ve belki ayrı bir cilt daha olacak. Sokak ve cadde isimlerini belirlerken hangi kriterlere dikkat ettiniz? Tek ölçütüm, o yolun adının tarihi bir anlam taşıyor olmasıydı. Yoksa güneş sokak, lale sokak, sümbül sokak, şen sokak gibi, herhangi bir tarihi özellik arz etmeyen yollann bu kitapta yer almasını düşünmedim tabii. Emre Kongar bir yazıstnda, "Beyoğlu Belediyesi, konsolos anlamına gelen Şehbender Sokağı nın adtnı, Şeyh Bender olarak değiştirmiş. Yani Konsolos sokağı, varhğı bilinmeyen bir şeyhin adı ile anılan sokak olmuş. Eminönü Belediyesi, hamallann sırt yüklerini taşırken dinlenmek için kullandıkları taşm bulunduğu Moia Taşı Sokağı'nın adını Molîa Taşı olarak değiştirmiş. Dinlenmek, mola vermek için kullanılan taşm sokağı böylece mollaların yani din adamlarınm taşının bulunduğu sokak olmuş; ne demekse Molla taşı? " diyor. Sizin de kitapta bahsettiğiniz gibi Istanbul'daki sokak ve cadde isimleri sürekli değişir durur, bunun en önemli sebebi ne? Bu isimleri verenler kimlerse, bir bilene sorsunlar hiç olmazsa. Hâlâ var böyle sokaklar. Barbaros Bulvarı'nda örneğin. "Jan Mektebi Sokak" diyor. Acaba bu bir gayrimüslim şahıs ismi mi? Nereden bilsin oradan geçip yazıyı okuyanlar? Oysa bu "Jandarma Mektebii". Bir yere sığdırıversinler canım oradaki "Jandarma "yı. Bir de yine, "Akif Efendi Sokağı" diyor. Tamam da, hangi Akif bu? Bestekâr mı, şeyhülislam mı, nazır mı, müşir mi, denizaltı komutanı mı? Niçin bir unvan, bir belirleyici isim yazılmaz? Tabelada yer müsait oysa. Bir yöntem bul sığdırıver, o da senin işin, ben mi yazacağım o tabelayı! Hem böylelikle sokaktan geçenler de bir şekilde oranın anlamını daha iyi öğrenir, o kişi Haldtın Hürel, Istanbul'la llglll olumsuzlukları tüm kızgınlığıyla satırlara dökmekten çeklnmlyor. yi daha ayrıntılı tanır. Bunlar çok önemli, öyle, "ben yaptım oldu" gibi bir yaklaşımla bu işler halledilmez. tstanbul tarihinin en ince ayrıntısına bile azami dikkat gösterilmeli. 'SOKAK VE CADDE İSİMLERİ İSTANBUL'UN TAPU SENEDİ' Sokak ve cadde isimlerinin değişmesinin insanlara nasıl bir etkisi oluyor? Bence bu, insanın geçmişiyle ilgili bağlarının kopması kadar önemli. Zaten tarihten önemÜ ölçüde kopartılmış îstanbul'un, hiç olmazsa eski günlerden anılar taşıyan, unutulmaz kişiliklerin hâlâ aramızda yaşıyor gibi olmalarını sağlayan bu sokak tabelalarıyla artık oynamayı bırakalım. Bunlar lstanbulumuzun "tapu senetleri"dirler!.. Sizce lstanbul'a en çok zarar veren, bu şehrin tarihi görünümünü ve eserlerini yok eden yönetici kim? lstanbul'a hizmet eden tüm yöneticilerin bu "dünya kültür başkenti"ne sevgiyle yaklaştığına inanıyorum. Burada sorun, "hangi zihniyetle" yaklaşıldığı!.. Biri gelir, tarihi sever ve gözetir, öteki gelir asfaltı, betonu vc arabayı yeğler!.. Kimi de gökdeleni, rantı!.. Sonuçta hepsi hizmet etme anlayışıyla yola çıkıyor ama yöntemler hatalı!.. Peki, lstanbul'a en çok değer veren, şehrin tarihi eserlerini ve görünümünü yok etmemek için büyük bir çaba sarr eden yönetici kim? Hiç kuşkusuz ki, Atatürk!.. Mimar Sinan'ın bir heykelinin de yapılmasını ilk olarak arzu eden odur. Işgal yülarının harap olmuş tstanbul'undaki pek çok caminin, eski eserin onanlıp ayağa kaldırılmasını isteyen yine Atatürk'tü. Sadece İstanbul'da değil, Kurtuluş Savaşı yıllarında Anadolu'da perişan duruma düşmüş Selçuklu eserlerinin bizzat isimlerini vererek ayağa kaldırılmasını ve yaşatılmasını emreden de Atatürk'tü. İstanbul'un eski belediye başkanlanndan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 'm sizce bu şehre yararı mı oldu, zararı mı? Mutlaka yararı çok olmuştur. Ama az önce de söylediğim gibi İstanbul'un şu güne dek, özellikle "Tarihi Yarımada"nın bir açık hava müzesine dönüştürülmesi için ele alınan düşüncelerin bir türlü yaşama geçirilememesi sorununun ortadan kaldırılmış olması gerekiyordu. Yine de örneğin, Galata Perşembepazarı esnafının buraları boşaltması ve Galata'nın tarihi yüzünün sergilenmesinin sağlanması isteğinde diretmesini çok desteklediğimi belirtmek isterim. Ama bakınız, bu bölge tüm salaşlığı ile hâlâ olduğu gibi duruyor. Üstelik sahil kısmındaki parkın perişanlığı ve buradaki eski eserlerin, hatta Mimar Sinan'ın heykelinin feci akıbetleri ortada. Böylesine göz önündeki bir tarih alanının bu denli perişan halde bırakılmış olmasından duyduğum üzüntüyü tarif etmem olanaksız. Kadir Topbaş'ı nasılbuluyorsunuz? Özellikle Tarihi Yarımada'mn "tarihi yüzüne" yönelik birtakım çahşmalarını olumlu buluyorum ama yeterli düzeyde değil. Fatih Belediyesi de bu konuda elinden gelen gayreti gösteriyor. Bu arada "Sulukule Projesi"nde çok hassas düşünülmeli. Kara surlarının durunıu da çok kötü. Buralarla ilgili kim ne düşünüyor, doğrusu bilmiyorum. Ayrıca, Yarımada'ya bir ilçe olarak "Fatih" isminin konması bcncc iyi niyetli bir yaklaşım olmasına karşın yılların " Eminönü "süne biraz haksızlık edilmiş. Bu eşsiz benzersiz tarihi topoğrafyaya "Tarihi Yarımada llçesi" denmesi çok dalıa iyi olurdu. Yabancılar da bu bölgeyi daha çok bu isimle biliyorlar zaten. ELLER HAVAYA VARKEN KİM DINLER Ki BU SAATTE ÜÇHÜRELt Iki ayrı eser üğbrine çaîışıyormuşsunuz. Bunlar da lstanbul'la mı ilgili? Dci değil, üç!.. Biri roman, İstanbul'un on yedinci yüzyılında geçiyor. Daha ayrıntıya girmeyeyim. Diğerleri ise, ansiklopedinin ikinci kısmı için sokak, cadde, mahalle, semt çalışmalan devam ediyor. Üçüncüsü ise, henüz adını koymadığun, Istanbul'la ilgili öyküler bütünü. Peki, yeni bir albüm yapmayacak mısmız? Demek şimdi de sıra yine müziğe geldi, öyle mi? Müzik içimizde yaşıyor zaten. Arada toplanıp bir şeyler üretiyoruz. Albüm değil de bir "single" çıkartabiliriz belki. Bu şarkının adı kondu ve bitti. Her şeyi ile hazır. Ama yine de bekliyoruz. Hiç yayımlamayabiliriz de. Şu andaki müzik piyasası bize pek uygun değil zira. Kim dinler ki bu saatte Uç Hürel'i!.. Eller havaya varken!.. Şarkınm ismini ve sözîerini merak ettim doğrusu... Son "single" şarkımızın adı; "Sanki". Güftesini şimdilik yayımlamama kararımız için bizi bağışlayın. • İstanbul'un Ansiklopedik Öyküsü/ Haldun Hürel/ Kapı Yayınları/880 s. K İ T A P SAYI 1084 1 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle