14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
25 KASIM 2010 PERŞEMBE EKONOMİ CUMHURİYET SAYFA ekonomi@cumhuriyet.com.tr 15 Babacan vicdanla cüzdan arasına sıkıştı Babacan’a göre kamu borcunu günü gününe ödeyenlere bir kolaylık ancak vicdan muhasebesine konulduğunda olabilir. Ancak paranın muhasebesi buna izin vermiyor. Ekonomi Servisi Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, kamu alacaklarının yapılandırılması ile ilgili olarak, “Günü gününe ödeyenlere bir taltif, bir güzellik, bir kolaylık olmalı mı? Belki vicdan muhasebesine koyduğumuzda olabilir gibi görünüyor ama bir vicdan muhasebesi var, bir de paranın muhasebesi var. Paranın muhasebesinde hata yaparsak o zaman işler sıkıntıya girebilir. Çok daha riskler, problemler olabilir” dedi. Babacan, İNTES’in ‘Ekonomik Kalkınma ve İnşaat Sektörü’ toplantısında yaptığı konuşmada, vergi borcunu günü gününe ödeyenler için bir indirimin söz konusu olup olmayacağına ilişkin olarak “2011 bütçemizde şu anda bununla ilgili bir öngörü yok. 2012 bütçesi yapılırken bunlar dikkate alınabilir, üzerinde çalışılabilir. Aynı sosyal güvenlik priminde olduğu gibi günü gününe vergisini ödeyenler için kurumlar vergisinde ve gelir vergisinde de büyük kolaylık sağlanabilir 2012 için, ama 2011 için bizden bunu talep etmeyin” değerlendirmesini yaptı. Babacan’ın konuşmasının satır başları şöyle: Şuradan ilave biraz para alalım, bütçe açığını kapatalım şeklinde bir niyet söz konusu değil. 2011 bütçesini de 2012 ve 2013 orta vadeli mali planını da buradan herhangi bir gelir öngörerek yapmadık. Önce bir para gelsin görelim. Ne kadar gelecek ondan sonra ne yapacağımıza bakarız. Bunu borç ödemede mi kullanırız, yoksa bir kısmını yatırıma mı yönlendiririz. İyi niyetli olduğu halde devlete olan yükümlülüklerini zamanında yerine getiremeyen, borcunu ödeyemeyenler oldu. Bu onlar için açılan bir kapıdır. Diyeceksiniz ki aralarında kötü niyetli olanlar varsa onu biz ölçemeyiz ki. İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Dünyada Oynak Dengeler Hep böyle söylenir; dış politika gelişmeleri ustaların satranç oyunlarına benzetilir. Elindeki taşları yerinde kullanamayanlar kaybetmeye mahkumdurlar. Kâğıt oyunlarındaki blöflerin, ustaların satranç oyunlarında geçerliliği yoktur.. Dün EurActiv ajansının organizasyonu ile Heritage Foundation adlı bir Amerikan düşünce kuruluşunun bölge uzmanı Ariel Cohen ile füze kalkanından başlayarak Türkiye’yi yakından ilgilendiren güncel dünya gelişmeleri üzerinde bir düşünce turu yaptık. İsrail lobicilerinden olmayan, dünya gelişmelerine genel olarak bağımsız, demokrasi penceresinden baktığını söyleyen uzmanın düşüncelerini açıklamaktan çok, bilgilendirmelerinden, uzmanlığından yararlanabileceğimiz kimi verileri sizlerle paylaşmak istedim.. Dünya dengelerinin genelinde daha oynak bir değişim süreci içinde olduğunun altını çiziyordu. Dünyayı sarsan ABD kaynaklı büyük krizin, sonuçları ve yeni boyutları ile devam etmekte olduğunu söylüyordu. ABD’de işsizlik gelecek yıl da istenenden fazla olacak, büyüme istenenin altında kalacaktı. Öyle olunca da Obama’nın iktidarının hem önümüzdeki dönemi çok zorlu geçecekti hem de gelecek seçim şansı yok varsayılabilirdi. Doğrusu geleceğin siyasi liderliği üzerinde de söyleyebilecek sözü yoktu. ABD Irak’tan çekilirken, İsrail’in de çok istediği bir proje olarak “büyük Kürdistan’ın gündeme getirilebilmesini” hayal olarak görüyordu. İsrail’in, Filistin devletinin kurulmasını önleyememiş, Hamas’la istediği gibi baş edemezken, güçlü bir müttefik edinme adına kendini katlayan nüfuslu bir Büyük Kürdistan’ın kurulmasını ne istemesi ne de destek vermesinin akılla, mantıkla ilişkisi olamazdı. Kürtlerin geleceğine ilişkin öngörüleri Kuzey Irak için Irak içinde konfederal yapılanma, Türkiye’de daha ileri demokratik haklar ile sınırlı. Bu çerçevede elbet ABD ve İsrail penceresinden İran’ı en büyük tehdit olarak algılıyor. Genel olarak siyasilerin, en çok dış politik gelişmelerde kendi kamuoylarından pek çok gerçeği saklama, saptırma eğilimlerinin olduğunu vurgularken, son tartışma gündemi, Türkiye’ye yerleştirilecek NATO füze kalkanına ilişkin de aynı tablo ile karşı karşıya olduğumuzu söylüyor.. NATO’nun Türkiye için öngördüğü füzelerin SM 3 daha yakın menzilli, Polonya Çekoslovakya için öngörülenlerinin SM 1 daha uzak menzilli olduklarının vurgulamasını yaptıktan sonra, ayrıntılı verdiği bilgilerle bu kalkanlarla İsrail’in savunmasının amaçlanmasının, maddi, fiili koşullarının bulunmadığını, yani bu tezin doğru olmadığını söylüyor. Amacı Türkiye’den başlayarak hat üzerinde herhangi bir AB ülkesini hedef almış füzeyi durdurmak olarak özetliyor. Hemen arkasından da karar için ülkeler arası görüşme, değerlendirmeler için zaman olmadığına, saniyeler içinde karar verilebilmesi için de karar yetkisinin merkezde, NATO gücünde olması gereğine işaret ediyor. Bir anlamda bizde yapılan tartışmalar, hükümet merkezli açıklamalar, yaratılan izlenimlerin pek çoğunu yalanlamış oluyor. Söylemediklerinden benim çıkarımım Ortadoğu’da askeri gücü ile eskisi gibi İsrail’i koruyamayacak ABD gerçeği karşısında, bölgede en çok İsrail için en büyük tehdit, Ortadoğu dengelerini değiştirebilecek güç İran’ın, bu yolla yakın plan denetim altına alınması, girişimlerine yönelik tehdit edilmesi öngörülüyor. O da ABD, NATO penceresinden geleceğin tehdit odaklarını, süper güçler yerine, kuralsız, ne yapacakları belli olmayan ülkeler, radikal akımlar olarak tanımlıyor. Bir gecede gündemimize giren Kuzey Kore örneğini veriyor. Gerek dünya, gerekse ülkeler ölçeğinde, ekonomik krizlerin, siyasal, dış politika krizlerinin oluşumundaki rollerinin altını çizdikten sonra Batı dünyası penceresinden günümüzün en sıcak gündeminde hep var olan radikal İslami teröre karşı önlemlere kaydırıyor. Ilımlı İslam projesi ile radikal İslamı geriletme çabalarını başarısız, geçersiz görüyor. Sınırlarının çizilemediğine, karşılıklı etkileşime, geçişlere işaret ediyor. Genel olarak Batı dünyasının insan hakları, demokrasi kaygıları ile siyasal İslami örgütlenmelerin gelişmesine katkı vermiş olduğunu düşünüyor. AKP’nin ABD, Batı dünyasına dönük olarak, Kemalizmin, rejimin demokrasi kuralları içinde hareket ettiği imajını vererek kendi siyasal örgütlenmesini, gücünü geliştirmede destek aldığını savlıyor. Siyasal İslamın demokratik olmayan bütün siyasi akımlar gibi gücünü eğitimden, genç kuşakların yetiştirilmesinden aldığını düşünüyor. Toplumsal örgütlenme, gelişmeyi kanser hücrelerine benzetiyor. Türkiye’nin siyasal İslam ya da diktatoryal başka siyasal baskılar altında olmazsa, kendi dinamikleri gelişmesinin çok hızlı, çağdaş bir topluma doğru olabileceğini savunuyor. Şimdilerde beyaz Türkler alanı olarak ilan edilmiş ekonomik, sosyal, kültürel yaşam gelişiminin Türkiye’nin her yerine yayılacağını açıklıyor. Baskı altında tam tersi gelişmenin sanılandan çok daha kolay olabileceğini, yaşananların bu doğrultuda hızlı bir gidişi gösterdiğini de belirtiyor. Fitch’ten gelen not arttırımı Avrupa’daki borç endişesiyle ısınan piyasalardaki tansiyonu düşürdü Borsayı Fitch kurtardı Kredi kuruluşunun kararı Türkiye’yi yatırım yapılabilir seviyeye bir adım daha yaklaştırdı. Karardan sonra piyasalar yeniden artıya geçti. Borsa yüzde 1.35 yükselirken dolar ve faiz geriledi. Ekonomi Servisi Fitch’ten beklenen not kararı sonunda geldi. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Türkiye’nin kredi görünümünü ‘durağan’dan ‘pozitif’e çevirdi. Kuruluş, Türkiye’nin kredi notunu da BB+ olarak belirledi. Görünümün revize edilmesinde iyileşen kamu finansmanının etkili olduğu açıklandı. Revizyonla birlikte, her üç kredi kuruluşunda da Türkiye’nin görünümü “pozitif” olarak belirlenmiş oldu. Analistler Türkiye’nin ilk ‘yatırım yapılabilir’ notunu önümüzdeki 12 aylık dönemde alabileceği yorumunu yaptı. Kuruluşun Yükselen Avrupa Bölümü Başkanı Ed Parker, görünümdeki pozitif duruma rağmen, Türkiye ekonomisinin önemli dengesizlikler meydana gelmeden güçlü bir büyüme gerçekleştirebileceğine dair bazı belirsizliklerin olduğuna dikkat çekti. “Türkiye 2011’de 53 milyar dolar cari açık verir” tahminini yapan Parker, “Merkez Bankası beş yıldır yılsonu enflasyon hedefini kaçırıyor. Enflasyon hedeflerinin üzerinde kalma riski var” dedi. Üç ekran içinde en çok satılan ürünün cep telefonu olduğunu anlatan Esgin, başka bir soruya karşılık da bir mağaza yatırımının 2 ile 4 milyon Avro arasında olduğunu söyledi. 40 bin Darty müşterisi her gün yeni ürüne koşuyor YÜZDE 35 PAY Türkiye’deki toplam pazarda teknoloji marketlerinin payının son 5 yılda yüzde 7’den yüzde 19’a çıktığına anlatan Esgin, bu gidişle önümüzdeki 5 yıl içinde bu payın yüzde 35’e çıkacağının tahmin edildiğini vurguladı. Esgin: Türkiye’de 11 bin 500 adet karma bayi var. Teknoloji marketlerinin sayısı ise 509. Şu anda yabancı ve yerli teknoloji marketlerinin hiçbirisi büyüme politikalarında geri adım atmıyor. Her birimiz mağaza açmaya devam ediyoruz. Piyasalar nefes aldı Fitch’in kararından sonra gösterge tahvilin getirisi ve dolar/TL gerilerken, İMKB100 endeksi de eksiden artıya döndü. Günlerdir Avrupa’daki borç krizi ve Kore’deki savaş gerginliğinin etkisiyle sarsılan İMKB yüzde 1.35 artışla 67 bin 231 puana yükseldi. Serbest piyasada dolar yeniden 1.47’li seviyelere indi. Gösterge tahvilin faizi ise tarihi düşük seviyesi olan 7.54’e geriledi. Ekonomi Servisi Darty Türkiye Mağazaları Üst Yöneticisi (CEO) ve Kesa Türkiye’nin ortağı Nedim Esgin, toplam pazarda teknoloji marketlerinin payının son 5 yılda yüzde 7’den yüzde 19’a çıktığını belirterek “Klasik kanal kaybediyor, teknolojik marketlerin payı hızlı bir şekilde artıyor. Türkiye’de geçtiğimiz dönemde 2 bin tane karma bayi kapandı” dedi. Esgin düzenlediği basın toplantısında dünyadaki elektronik ürünler pazarının büyüklüğünün 700 milyar Avro olduğunu belirterek, bunun yüzde 70’ini cep telefonları, flat televizyonlar ve bilgisayardan oluşan ‘üç ekran’ denilen ürünlerden oluştuğunu söyledi. Darty olarak Türkiye’deki 20. Günde 40 bin kişinin geldiği teknoloji marketi Darty yeni ürünlerle pay kapma yarışına girdi. Esgin: Satış yaptığımız müşterilerimizin yüzde 50’si sadık müşteri. mağazalarını Merter Migros’ta açtıklarını, 21. mağazayı aralıkta Avcılar’da açacaklarını ifade eden Esgin, “Biz pazarda yerimizi gittikçe güçlendirdiğimize inanıyoruz. Mağazalarımıza günde yaklaşık 40 bin müşteri geliyor. Pazar payımız yüzde 2.5’lere yaklaşıyor. Yeni çıkan teknolojik ürünlerde bizim satışımız pazara göre çok daha fazla. Hizmette hep daha öncü olduğumuzu iddia ediyoruz. Sadık müşteri portföyümüz var. Satış yaptığımız müşterilerimizin yüzde 50’si sadık müşteri. Yeni teknolojik ürünlerde de müşterinin tercih ettiği bir perakendeciyiz” diye konuştu. ‘Hızlı büyüyoruz’ Türkiye’de pazarın büyüklüğünün 9 milyar Avro’ya ulaştığını, geçen seneden bu seneye elektronik perakende sektörünün, son çeyrekteki büyüme hızının yüzde 23 olduğunu anlatan Esgin, “Şu anda Avrupa’nın 7. büyüğüyüz. Bu hızla gidersek, 2 yıl içinde Hollanda’yı geçip Avrupa’nın 6. büyük pazarı olacağız” dedi. Teknolojinin finalistleri belli oldu Ekonomi Servisi Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), TÜBİTAK, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) tarafından bu yıl dokuzuncusu düzenlenen Teknoloji Ödülleri’nde finale kalan firmalar ve projeleri belli oldu. Toplam 221 ön başvuru ve 103 nihai başvuru alan yarışmada, mikro, küçük, orta ve büyük ölçekli firmalara, ürün ve süreç bazında sekiz kategorinin yanı sıra bir büyük ödül verilecek. Ödüller 17 Aralık 2010’da sahiplerini bulacak. Başvuruların illere göre dağılımında ilk beş il İstanbul, Ankara, Kocaeli, İzmir ve Bursa şeklinde sıralandı. Başvuruların değerlendirilmesi sonucunda 22’si ürün, 5’i süreç olmak üzere toplam 27 başvuru finalist olarak belirlendi. Büyük ölçekli firmaların finalistleri arasında Arçelik, Avea, Dizayn Teknik Plastik Boru, Ford Otosan, GAP Güneydoğu Tekstil, TOFAŞ, Türk Pirelli Lastikleri, KORDSA, Vestel, Viko Elektrik, Koçak Farma İlaç, Şişecam yer aldı. TÜBİTAK Başkanı Nüket Yetiş, Teknoloji Ödülleri ve Kongresi’nin, Türkiye’nin teknoloji üreten bir ülke konumuna gelmesi yolunda yaratıcı, yenilikçi, teknik mükemmeliyette ve rekabet özelliklerine sahip ürün ve süreçlerin ödüllendirilmesi ve bu bilincin pekiştirilmesi amacıyla oluşturulduğunu belirtti. K oç Holding Başkanı Koç, hem Grup’ta, hem de ülke ekonomisinde başarılı bir kriz yönetimi kaydedildiğini belirtti. “Normalleşme sürecinin” yaşandığına dikkat çeken Koç, iyimserlikle birlikte temkinli davranmanın da gerekli olduğunu söyledi. ‘Enerjide reform için özel sektöre danışın’ Ekonomi Servisi Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, enerji sektöründe gereken reformların yapılmasını sağlayacak, somut ve uygulanabilir bir stratejinin oluşturulmasının, ancak 100 milyar dolar civarında yatırım yapması beklenen özel sektörün bu konudaki görüşlerinin dikkate alınması ile mümkün olduğunu söyledi. Boyner, ‘World Energy Outlook 2010’ raporunun tanıtımında yaptığı konuşmada Türkiye’nin enerji vizyonunu en iyi şekilde çizebilmesi için, küresel düzlemdeki gelişmeleri çok yakından takip etmesi gerektiğini aktardı. Boyner, TÜSİAD olarak enerji sektöründe kamunun yatırımcı ve işletmeci olmaktan ziyade strateji belirleyici ve düzenleyici faaliyetlerine yoğunlaştığı tam rekabetçi ve işleyen bir piyasa oluşturulmasını ve yatırımın önündeki teknik ve idari engellerin bir an önce kaldırılmasını desteklediklerini aktardı. Boyner’e göre bu çerçevede, elektrik sektöründe de rekabeti öngören, gerekli düzenlemeleri yapılmış, işleyen bir piyasa yapısının oluşturulması şart. Bu, özellikle üreticiler açısından öngörülebilir ve şeffaf bir piyasanın oluşturulması ve gerekli yatırım kararlarının daha sağlıklı bir şekilde alınabilmesi için bir zemin oluşturacak. IMF’siz de iyi gidiyor Ekonomi Servisi Küresel ekonomik krizin 2008 sonundan itibaren gündemin en önemli maddesi olduğunu hatırlatan Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa V. Koç, bugün artık “normalleşme sürecinin” yaşandığını, ancak iyimserlikle birlikte temkinli davranmanın da gerekli olduğunu söyledi. Önceki gün Bursa’nın Osmangazi İlçesinde hizmete giren 30’uncu Koçtaş mağazasının açılışından sonra gazetelerin ekonomi müdürleriyle özel bir sohbet toplantısında buluşan Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa V. Koç ülke ekonomisi ve Koç Grubu ile ilgili önemli mesajlar verdi.  Memnuniyetle söylemeliyim ki, krizin endişeli ortamı yerini önce temkinli bir iyimserliğe, şimdilerde ise güvenli ve kuvvetli bir gelecek beklentisine bıraktı. Avrupa’ya bakıldığında Türkiye çok avantajlı gözüküyor. İki hafta önce Brezilya’nın Sao Paulo kentinde JP Morgan’ın düzenlediği bir toplantıya katıldım. Orada da gördüm ki herkes Türkiye’yi gıpta ile izliyor.  Ancak temkinli olmak lazım. Ancak daha çok yabancı yatırımcının Türkiye’ye gelmesi lazım. Gelen para sıcak para biliyorsunuz. Yatırım ortamını biraz daha iyileştirmek, bürokrasiyi biraz daha kaldırmak gerekiyor.  Başbakan Yardımcısı Ali Babacan başkanlığındaki ekonomi yönetimi krizi çok iyi idare etti. IMF’siz de güzel gidiyor. 2001’de alınan finansal önlemlerin de büyük etkisi oldu. Bence seçim ekonomisi de eskisi gibi bir şey olmayacak.  Biz de Grup olarak krizi iyi yönettik. Her yıl 1 milyar dolarlık yatırım yapıyoruz. Tüpraş’ın bugüne kadar yaptığı yatırım 2 milyar doları buldu. Türkiye’nin en büyük sorunu işsizlik. Toplam 72 bin bordrolu personelimiz var. Tofaş’ta yeni bir araba için ortağımızı ikna etmeye çalışıyoruz. Yapı Kredi’de ortağımız satmak isterse ciddi düşünürüz. Arçelik için dışarıda bir firma çıkarsa alabiliriz.  TÜSİAD’ta ocakta kongre var. Ümit Hanım’la konuşup değerlendiririm ama şu sıra YİK başkanlığını bırakacağım haberleri doğru değil. soner@cumhuriyet.com.tr K ISA ... K ISA ... DO&CO bugün talep toplayacak THY dahil aralarında dünyanın en büyük hava yolu şirketlerinin de yer aldığı 60 havayoluna yiyecekiçecek hizmeti veren Viyana merkezli DO&CO şirketi İMKB için gün sayarken, halka arz için talep toplama süreci bugün başlıyor. DO&CO’nun halka arz edilecek paylarının yüzde 20’si yurtiçi bireysel yatırımcılara, yüzde 10’u yurtiçi kurumsal yatırımcılara, yüzde 70’i ise yurtdışı kurumsal yatırımcılara ayrıldı. Vergi cennetine kaçışa karşı ilk imza Türkiye, vergi cennetlerine kayıt dışı para akışını sona erdirmeyi amaçlayan ilk Bilgi Değişim Anlaşmasını Jersey Adaları’yla imzaladı. Bilgi Değişim Anlaşması, vergi kaçakçılığı ile vergiden kaçınmanın önlenmesi ve zarar verici vergi rekabeti ile mücadele edilmesi konusunda önemli bir adım olarak görülüyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle