Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 28 OCAK 2010 PERŞEMBE
6 HABERLER
BİLİM ve SİYASET
ORHAN BURSALI
Gazeteciler ve İşçiler
Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR
Recep Tayyip Erdoğan Tam Gün Yasa-
sı ve düzenlemesini överken “Klinik şefleri
bizden daha çok maaş alacak” diyor. Sa-
dece parayı düşünebiliyor ülkenin başbaka-
nı. Mademki dolgun bir maaş alacaklar ne-
den şikâyetçi oluyorlar demek istiyor.
Eğitim, öğretim, araştırma umrunda değil,
bunlar gündeminde yok. Eğitim hastaneleri
ile birlikte üniversitelere ve tıp fakültelerine de
tam gün çalışma esası getiriliyor. Bu mem-
leketi yönetenler tıp fakültelerinin başlıca gö-
revlerinin eğitim ve araştırma olduğunu bili-
yorlar mı, düşünebiliyorlar mı acaba, kıyme-
ti harbiyesi var mı bunun? Tıp fakültesi has-
tanelerini hasta yükü altında bırakmanın çok
yanlış, çok ters bir şey olduğunu anlayabili-
yorlar mı? Maaş fazlası ücretleri nasıl alacak
öğretim üyesi doktorlar? Performans hesa-
bıyla değil mi... Performansın eğitim, öğretim,
araştırma, bilimsel yayınla bir ilgisi var mı Al-
lah aşkına. Yoksa bir işletme halini alacak olan
hastaneye para kazandırmaya mı bağlı per-
formans? Nöroloji uzmanı ilkeli bir öğrencim
bana, “Hocam günde 20 hasta bakmaktan
şikâyetçi idik, buna çare arıyorduk, şim-
di herkes 50-60 hasta bakıyor ve pek şi-
kâyet eden de yok. Çünkü 2-3 dakikada bir
hasta bakarsanız performansınız artıyor,
daha çok para alıyorsunuz” dedi. Acıklı de-
ğil mi? Bununla mı övüneceğiz? Merak edip
soruşturdunuz mu, tıp fakültelerinde daha iyi
daha kaliteli hizmet için, daha iyi eğitim ve
araştırma için yeterli altyapı var mı? Böyle bir
öngörü var mı?
Böyle bir hedef söz konusu mu? Başbakan
muayenehaneden şikâyet ediyor. Peki, kalkıyor
mu muayenehaneler? Özel hastaneler ne ya-
pıyorlar? SGK ile anlaşma yapanlar ve yap-
mayanlar. Anlaşmalı olanlar gittikçe daha çok
katkı payı alıyorlar. Olmayanlar diledikleri gibi
davranıyorlar. Bence amaç verimi, eğitimi,
araştırmayı iyileştirmek değil, devlet hastane-
lerindeki doktorları zapturapta almaktır. Ame-
rika dahil bazı ülkelerde tam gün çalışmanın han-
gi koşullarda gerçekleştirildiğini birkaç kez an-
lattım. Gıpta ile izlemişimdir onları. En güzel, en
kaliteli çalışma koşulları. Bizde yapılacak ola-
nın öyle bir yapılanma ile bir ilgisi yoktur. İlkel-
lik içindedir her şey. Hükümet ve Meclis, aslında
ilke olarak tam günü destekleyen, benimseyen
tabip odalarının, Tabipler Birliği’nin, toplumcu
hekimlerin neden buna karşı çıktığını, bunun ge-
rekçelerini dinlememiş, okumamış, umursa-
mamıştır. 30 yıl önce yaşadık biz bu deneyimi.
Doğruyu aradıklarını hiç sanmıyorum, kendi he-
deflerine uygun kendi programlarını uygulu-
yorlar. Haydi bakalım, hayırlara vesile olsun...
coskunoz@superonline.com
Tam Gün Ne Sonuç Verecek?..
İnternet kullanõmõyla artan davranõşsal bağõmlõlõklar arasõnda en sõk rastlananlar kumar ve seks
Bağõmlõlõğõ internet körüklüyor
MELTEM YILMAZ
Türkiye’de en sõk rastlanan dav-
ranõşsal bağõmlõlõklarõn, kumar ve
seks bağõmlõlõğõ olduğu belirtildi.
Bağõmlõlõk Tanõ ve Tedavi Mer-
kezi’nin (BATEM) kurucusu Doç.
Kültegin Ögel, bu yöndeki dav-
ranõşsal bağõmlõlõklarõn artmasõn-
da internet kullanõmõnõn belirleyi-
ci olduğuna dikkat çekti.
İnternet kişiyi
yalnızlaştırıyor’
Çevre, aile ile kişinin biyolojik
ve psikolojik durumuna bağlõ ola-
rak oluşarak gelişen bağõmlõlõk
hali, yalnõzca uyuşturucu ve uya-
rõcõ maddeler alanõnda değil, dav-
ranõşsal alanda da rastlanmaya
başladõ. Özellikle internetin kul-
lanõmõnõn artmasõyla yaygõnlaşan
davranõşsal bağõmlõlõklar, kişiyi
yalnõzlaştõrmakla kalmõyor, ailesi
ve çevresiyle olan ilişkisine de
zarar veriyor. Uzmanlar, “bir dav-
ranışı kontrol edememek” olarak
kendini gösteren davranõşsal ba-
ğõmlõlõklar arasõnda seks ve kumar
bağõmlõlõğõnõn, son yõllarda en sõk
rastlanan iki tür olduğuna dikkat
çekti. BATEM’in kurucusu Doç.
Ögel, kişiyi bir nesneye bağõmlõ kõ-
lan olgunun, o nesnenin hissettir-
diği duygu olduğuna belirterek,
“Seks ile kumar da, gerek kişi-
de bir tür ödül duygusu yarat-
ması, gerekse internet aracılı-
ğıyla bu alanlara ulaşımın ko-
laylaşması nedeniyle en sık rast-
lanan iki bağımlılık türü” diye
konuştu. Bağõmlõlõk merkezlerine
tedavi amacõyla başvuran kişilerin
yüzde 50’sini kumar ve seks ba-
ğõmlõlarõnõn oluşturduğunu söy-
leyen Ögel, tedavi programõnõn, ki-
şilerin sosyal yaşamõ, aile yapõsõ ile
bağõmlõlõk türüne göre düzenlen-
diğini ifade etti.
Ögel, ailelerin, çocuklarõnõn ba-
ğõmlõlõğõnõ çok geç fark ettiğini
söyleyerek “Çocuğunun eroin
bağımlısı olduğunu bile iki yıl
sonra öğrenen aileler var. Diğer
yandan bağımlılık tıpkı kanser
hastalığı gibidir. Teşhis ne kadar
erken konulursa tedavi şansı o
kadar yükselir. Bu konuda aile-
lere büyük bir sorumluluk dü-
şüyor” diye konuştu.
Doç. Ögel ayrõca, tedavi ücreti-
nin hastanõn iyileşme durumuna
göre değiştiğini kaydetti.
OP. DR. ZERRİN TUNCER
Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merke-
zi (TUBİM), “Bağımlılık Yapıcı Maddeler ve Bağımlılıkla Müca-
dele 2009 Türkiye Ulusal Raporu”nun sonuçları-
na göre Ecstacy ile esrar, Türkiye’de en fazla ya-
kalanan ve kullanılan uyuşturucu maddelerin
başında geliyor. Rapora göre 2009’da tedavi olan
hastaların yüzde 52.6’sı afyon türevi, yüzde 29.6’sı
esrar, yüzde 2.4’ü stimulant ve yüzde 3.4’ü koka-
in kullandığı için tedavi altına alındı. Tedavi altı-
na alınan bağımlıların yüzde 52.5’i, ilk kez teda-
vi olmak istediklerini belirtirken yüzde 45.8’i da-
ha önce de tedavi olduklarını beyan etti. Raporda,
tedavi gören en küçük kişi 11 iken en büyük yaşın
67 olduğu bilgisi yer alırken tedavi görenlerin ço-
ğunluğunun işsiz olduğu belirtiliyor. Ölüme neden
olan afyon türevi maddeler arasında ise başta ero-
in geliyor. Ölüm olaylarının en fazla meydana geldiği iller sırasıyla
İstanbul, Gaziantep, Van, Elazığ ve Antalya olarak gösteriliyor.
En çok Ecstasy ve esrar kullanılıyor
22-23 Ocak tarihleri arasında Barbaros Point Otel’de Uluslararası Nöroimplantasyon (beyin pilleri) Kongresi düzenlendi.
Kalbe takõlan pil gibi, beyne de pil takõlabiliyor
Tıp tarihinde ‘devrim’
SİBEL BAHÇETEPE
Parkinson, omurilik yaralan-
malarõ gibi hastalõklarõn neden
olduğu hareket bozukluklarõ, epi-
lepsi nöbetlerinin sõklõğõ, kronik
ağrõ ve ağõr depresyon vakalarõn-
da hastalõğa eşlik eden belirtilerin
azalmasõ, beyne takõlan pil ile
giderilebiliyor. Tõp tarihinde “dev-
rim” olarak nitelendirilen beyin
pillerinin giderek yaygõnlaştõğõ
belirtiliyor. Pillerin, beynin için-
den geçirilen elektrotlarõn kafa ta-
sõnõn içinden omuz bölgesine ka-
dar uzanmasõ ve ufak bir cerrahi
işlemle hastalara takõldõğõnõ be-
lirten nörologlar, her hastaya da
pil takõlamayacağõ uyarõsõnda bu-
lunuyorlar.
Sinir Sistemi Cerrahisi Derneği,
Cerrahpaşa Tõp Fakültesi, Gazi-
antep Üniversitesi, Yeditepe Üni-
versitesi ve Sağlõk Bakanlõğõ’nõn
desteği ile 22-23 Ocak tarihleri
arasõnda Barbaros Point Otel’de
Uluslararasõ Nöroimplantasyon
(beyin pilleri) Kongresi düzen-
lendi. Çok sayõda yerli ve yaban-
cõ hekimin katõldõğõ kongrede so-
rularõmõzõ yanõtlayan Nöroloji Uz-
manõ Prof. Dr. Safiye Bilgin, tõp-
kõ kalp pili gibi, beyne de pil ta-
kõlabildiğini anõmsatarak “Kronik
ağrıları olanlar, ağır depresyon
vakalarında hastalığa eşlik eden
belirtilerin azalmasına, epilepsi
(sara) hastalarında nöbetlerin
hafiflemesine ve sıklığının azal-
masına, parkinson hastalarında
hastanın titremesinin azalması-
na yardımcı olmaktadır. ALS
hastalarında da kullanılmaya
başlandığı belirtilmektedir” de-
di. Beyin pillerinin ülkemizde
1990’lõ yõllardan bu yana bu ko-
nuda eğitim almõş beyin cerrahla-
rõ tarafõndan uygulandõğõnõ anõm-
satan Bilgin, “Beyin pilleri çok
fazla bilinmiyor. Hastalar pille
tamamen tedavi ediliyor diye-
meyiz, hastalığına bağlı semp-
tomlarda azalmalar yaparak,
hastanın rahatlamasına yar-
dımcı olur” diye konuştu.
1967 yılından
bu yana kullanılıyor
Bilgin, pil takõlmadan önce has-
tanõn manyetik rezonans görün-
tülemesinin (MR) yapõldõğõnõ, pil
takõldõktan sonra bunun yapõla-
madõğõnõ ifade etti. Uluslararasõ
Nöroteknoloji Merkezi Başkanõ
Prof. Dr. Metin Tulgar ise beyin
pillerinin 1967 yõlõndan bu yana
dünyada kullanõldõğõnõ anõmsata-
rak “Beyin pillerinden her yıl ya-
rarlanabilecek milyonlarca has-
tanın olduğuna inanıyorum. Pil-
lerde amaç, fonksiyonunu yiti-
ren sinir sistemini uyarmaktır.
Piller İzmir, İstanbul ve Anka-
ra’da hastalara küçük cerrahi
operasyonlarla takılabiliyor”
dedi. Tulgar, ömürlük piller üret-
tiklerini de anõmsatarak, “Beyin
pili ile epilepsi hastalarının nö-
betlerinin sıklığını yüzde 70-80
oranında azalmaktadır” değer-
lendirmesini yaptõ.
Ekonomi Servisi - Gla-
xoSmithKline (GSK), tüm
dünyada kadınlar için ciddi
bir sağlık tehdidi oluşturan
rahim ağzı kanserine (ser-
viks kanserine) karşı mü-
cadelede etkili korunma
sağlayan GSK aşısına erişi-
mi kolaylaştırmak amacıy-
la, 3 doz olarak uygulanan
aşının doz fiyatında indiri-
me gitti. Rahim ağzı kanse-
ri tüm dünyada meme kan-
serinden sonra kadınlarda
en sık görülen ikinci kan-
ser tipi. Ancak meme kan-
serine göre daha öldürücü.
Dünyada her iki dakikada
bir kadın bu nedenle yaşa-
mını yitiriyor. Türkiye’de
ise her gün 4 kadına rahim
ağzı kanseri teşhisi konulu-
yor ve günde iki kadın bu
hastalıktan ölüyor.
Rahim ağzı
kanseri
aşısının fiyatı
indirildi
İstanbul Haber Servisi - Göz
Nurunu Koruma Vakfõ, Özel Surp
Agop Hastanesi ile tõbbi işbirliği-
ne başladõ. Göz Nurunu Koruma
Vakfõ Bayrampaşa Göz Hastanesi
Başhekimi Op. Dr. Zerrin Tun-
cer, Özel Surp Agop Hastane-
si’nde açtõklarõ göz biriminde, ge-
lişmiş teknik ve cihazlarla hizmet
vermeye başladõğõnõ belirterek
“Amacımız halkın göz sağlığını
korumak, erken teşhisin önemi-
ne dikkat çekmek ve halkı bi-
linçlendirmektir” dedi.
‘Hedefimiz fazla
hastaya ulaşmak’
Göz Nurunu Koruma Vakfõ’nõn
uzman göz doktorlarõ, 4 Ocak tari-
hinden bu yana, 173 yõldõr hizmet
veren Özel Surp Agop Hastanesi
göz biriminde, glokom (göz tansi-
yonu), retina, şaşõlõk ve çocuk göz
hastalõklarõ, kontakt lens, okülo-
plasti, refraktif cerrahi gibi alan-
larda, ameliyatlarda hizmet ver-
meye başladõ. Hastane Başhekimi
Op. Dr. Zerrin Tuncer, göz sağlõğõ
hizmetini daha yaygõn bir hale ge-
tirebilmek için söz konusu işbirli-
ğine gittiklerini belirterek “1984
yılından beri, etik kurallardan
ödün vermeden, halkımıza sun-
duğumuz göz sağlığı hizmetimi-
zi daha da yaygın hale getirebil-
mek için Surp Agop Hastanesi
Vakfı ile ortak bir çalışmaya
imza attık. Bu sayede hem daha
fazla hastaya ulaşmayı hedefle-
dik, hem de Bayrampaşa Göz
Hastanemize ve İdealtepe Göz
Merkezimize ulaşamayan insan-
larımıza bir alternatif daha sun-
mayı amaçladık” dedi. İşbirliği
sayesinde daha fazla insana hiz-
met vereceklerini vurgulayan
Tuncer, “Bu işbirliği sayesinde
halkımızı göz sağlığı konusunda
daha fazla bilgilendirmek ve göz
sağlığının önemi konusunda far-
kındalık yaratmayı hedefliyo-
ruz” diye konuştu.
Katarakt ameliyatları
ilk sırada yer alıyor
Göz Nurunu Koruma Vakfõ
Bayrampaşa Göz Hastanesi Tõbbõ
Koordinatörü Op. Dr. Ercan Sağ-
lam ise tüm dünyada olduğu gibi
ülkemizde de katarakt amaliyatla-
rõnõn ilk sõrada geldiğini belirterek
“Hastanemizde son bir yılda en
çok katarakt ameliyatları yapıl-
dı. Katarakt çoğunlukla yaşlı-
larda gelişmekle beraber çeşitli
nedenlerle çocuklarda ve genç-
lerde de görülebilir. Ameliyatla-
rın ikinci sırasında lasik, üçün-
cü sırada ise retina ameliyatları
geliyor. Gözlükten kurtulma ya-
ni bir türlü estetik göz ameliyatı
olan refraktif cerrahi operas-
yonlarından lasik daha çok 20-
40 yaş grubu hastalarda uygula-
nıyor. Şaşılık ve glokom (göz
tansiyonu) ameliyatları ortala-
ma yüzde 3 oranında, toti dedi-
ğimiz gözyaşı kanalı tıkanıklığı
ameliyatları ise yüzde 2 oranın-
da yapıldı” dedi.
İstanbul Haber Servisi - Veremli (tüber-
küloz) hasta sayõsõnõn, kötü beslenme koşulla-
rõ ve tedavilerdeki aksaklõklar nedeniyle her
geçen gün arttõğõ belirtildi.
Tüberküloz Danõşma ve Dayanõşma Derne-
ği (TÜDADER) Başkanõ Dr. Cenk Delikü-
çük, “Bir ailede birden fazla kişide verem
görülmesi, 0-4 yaş grubunda verem görül-
me sıklığının düşmemesi, hastalığın kont-
rolünün ve takibinin başarısız olmasının
göstergesi” olduğunu belirtirken, hastalar da
“Hastanelerde yer bulamıyoruz, ilaç bula-
mıyoruz, tedavilerimiz takip edilmiyor, iyi-
leşemiyoruz, birden fazla ilaca dirençli hale
geliyoruz. Sağlık Bakanlığı bir an önce acil
önlem almalı” dediler. Dünya Sağlõk Örgütü
(WHO) verilerine göre, verem hastalõğõ bula-
şõcõ hastalõklar arasõnda ilk sõrada yer alõyor.
Ülkemizdeki genç erişkinler arasõnda yaygõn
olan hastalõk nedeniyle ortalama 3 bin 500 ki-
şinin yaşamõnõ kaybettiği belirtildi. TÜDA-
DER Başkanõ Dr. Deliküçük, “Tek göz oda-
larda bir arada yaşama, beslenme eksikliği,
işsizlik, stres gibi faktörlerin tüberküloz
mikrobunu aktif hale getirdiğini” belirtti.
‘Amacımız
halkın göz
sağlığını
korumak
Hastalar acil
önlem istiyor
TÜBERKÜLOZ HASTALIĞINDA ARTIŞ
Basın dünyasındaki derin “siyasi” kamplaşma,
artık bir araya gelmesi mümkün olmayan kutuplar
yarattı. Öyle gibi. Çünkü pek çok yazar birbirinin
veya “rakip”in ipini çekecek noktada. İslamcı veya
değil, iktidar basını, Hürriyet’te ve başka medyada
pek çok yazarı hapishanelerde görmek istiyor.
Eskiden “aramızda görüş ayrılıkları olsa bile,
sonuçta aynı meslekteniz, basın dünyasının
üyeleriyiz, iktidarlar gider biz yine kalırız...” havası
vardı... Gazeteciler Cemiyeti, topal aksak, o
havayı sürdürme çabasında.
Bugün öyle bir durum yok. Zaten, “Babıâli”
olgusu yok olduktan (Cağaloğlu’nun dağılması!)
itibaren böyle bir dayanışma veya “çıkar
birliği”nden söz etmek olanaksızlaştı. Medya,
önemli bir kısmıyla, sanayi gruplarının eklentisi oldu
ve bu bağlamda da patronun çıkarlarının bir
uzantısı görevini, ister istemez üstlendi.
Benim, kısa süre çalıştığım bir eski yayın
yönetmenim, patronunun işlerini kovalardı aynı
zamanda! Asker olsun sivil olsun, iktidarların
yanındaydı. Bu “stratejik alışkanlığı” sürüyor. Ama,
patronun işlerini kovalamak salt ona özgü değil
şüphesiz!
Ancak medya yine de rekabet içindeydi, yine de
mümkün olduğunca özgürdü. Bir patronun sahip
olduğu üç beş gazete/TV bile aynı sesi çıkarmazdı.
Biri iktidara sert, diğeri ortada, öbürü biraz
yakındı... Şu veya bu kampın kesin/imanlı taraftarı
olan bir grup zor bulurdunuz... Bu aşamada bile,
gazetecilik etiği, namusu epey ayaktaydı! Herkesin,
birbiriyle veya iktidarla ilişkisinde olsun (şüphesiz ki
uşaklık görevine talip her zaman birileri çıkar!)
gidebileceği bir mesafe vardı..
Ama bütün bunları da artık, tarih olan, vakayi
adiye olarak sınıflandırabilirsiniz...
Şimdi, yeni bir tür medya var: Dini cemaat
ve/veya iktidar yanlısı!
Bu medya, nesnel haber vermek amaçlı değil,
toplumu ideolojik/siyasal yapılandırma görevini
üstlenmiş durumda!
Bunlar eskiden bağımsız bir-iki taneydi.. Eğer
medyanın eğilimi için bir “Çan eğrisi” yapılacak
veya “sağlıklı” bir toplumda yine medya için bir
“olasılık dağılımı” matematiği işletilecek olursa,
bunlardan bir iki tane var olması normaldi...
Ancak şimdi anormal bir medya yapısı ortaya
çıktı! Bu anormal yapı oluşma süreci işliyor
üstelik... Durduğu bir nokta yok!
Şimdi ise “grup”, “toplu” medya davranışı
görüyoruz!
Büyük bir blok, doğrudan iktidar yanlısı!
Büyük bir blok da, doğrudan cemaat yanlısı!
Üstelik bu iki blok, iktidarda, oligarşik bir yapıda
birleşmiş durumda!
Yani hepsi iktidar yanlısı!
Cemaatin, ben diyeyim 5, siz deyin 3 veya 7
TV’si var..
İktidarın da yine doğrudan 5 kadar TV’si var.
Haber kanallarında dolaşırken birinden diğerlerine
geçerken, hepsinin birden ve aynı telden yayın
yaptığını görüyorsunuz!
Zincirleme yayın, aralarına bazen başka kanal
“sokmuyorlar” adeta!
Haber sunanlarına, yorum veya program
yapanlarına bakıyorum: Boğazları düğüm düğüm!
Gözleri şişmiş ve faltaşı gibi açık, alınlarında ve
boğazlarında damarlar kabarmış, ses düğmeleri
sonuna kadar açılmış sanki... Gazetelerdeki
köşelerinde de benzerleri farklı değil! Şimdi
bunlardan biri, eskiden bizim yabancı ülke
muhabirimizdi, gözlerimin önüne geliyor!
İktidar/cemaat yanlısı “moderatör”lükte o kadar
“yükseklere” tırmanmıştı ki, transfer olduğu diğer
bir iktidar yanlısı TV’ye bile fazla geldi, kızağa
çekildi... Şimdi onu yine düğüm düğüm
boğazıyla/yüzüyle, başka bir iktidar TV’sinde
görüyorum!
Ülkemizde “Blok medyacılık” yeni bir olay...
Belki, dünya için de böyle!
Bir “duvar” oluşturuluyor!
10 gazete/TV bir blok!
Şimdi Vatan, Milliyet ve Star TV’yi alacak kişi
de, cemaat/iktidar blokunu, daha da tahkim
etmeye hazırlanıyor!
Medyada bir “Çanakkale geçilmez” cephesi
oluşuyor!
Büyük paralar bu cepheye yığılıyor!
İki noktaya dikkat çekelim: Birincisi, 10 yıldır çok
iyi paralar yığılmış ki kendilerince “en hayırlı” işte
harcanıyor! İkincisi, demek para akışı sürecek..
Bir üçüncüsü, demek medya ile, toplumu
değiştirebileceklerine iman etmişler...
obursali@cumhuriyet.com.tr