18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 28 OCAK 2010 PERŞEMBE 6 HABERLER BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI Gazeteciler ve İşçiler Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR Recep Tayyip Erdoğan Tam Gün Yasa- sı ve düzenlemesini överken “Klinik şefleri bizden daha çok maaş alacak” diyor. Sa- dece parayı düşünebiliyor ülkenin başbaka- nı. Mademki dolgun bir maaş alacaklar ne- den şikâyetçi oluyorlar demek istiyor. Eğitim, öğretim, araştırma umrunda değil, bunlar gündeminde yok. Eğitim hastaneleri ile birlikte üniversitelere ve tıp fakültelerine de tam gün çalışma esası getiriliyor. Bu mem- leketi yönetenler tıp fakültelerinin başlıca gö- revlerinin eğitim ve araştırma olduğunu bili- yorlar mı, düşünebiliyorlar mı acaba, kıyme- ti harbiyesi var mı bunun? Tıp fakültesi has- tanelerini hasta yükü altında bırakmanın çok yanlış, çok ters bir şey olduğunu anlayabili- yorlar mı? Maaş fazlası ücretleri nasıl alacak öğretim üyesi doktorlar? Performans hesa- bıyla değil mi... Performansın eğitim, öğretim, araştırma, bilimsel yayınla bir ilgisi var mı Al- lah aşkına. Yoksa bir işletme halini alacak olan hastaneye para kazandırmaya mı bağlı per- formans? Nöroloji uzmanı ilkeli bir öğrencim bana, “Hocam günde 20 hasta bakmaktan şikâyetçi idik, buna çare arıyorduk, şim- di herkes 50-60 hasta bakıyor ve pek şi- kâyet eden de yok. Çünkü 2-3 dakikada bir hasta bakarsanız performansınız artıyor, daha çok para alıyorsunuz” dedi. Acıklı de- ğil mi? Bununla mı övüneceğiz? Merak edip soruşturdunuz mu, tıp fakültelerinde daha iyi daha kaliteli hizmet için, daha iyi eğitim ve araştırma için yeterli altyapı var mı? Böyle bir öngörü var mı? Böyle bir hedef söz konusu mu? Başbakan muayenehaneden şikâyet ediyor. Peki, kalkıyor mu muayenehaneler? Özel hastaneler ne ya- pıyorlar? SGK ile anlaşma yapanlar ve yap- mayanlar. Anlaşmalı olanlar gittikçe daha çok katkı payı alıyorlar. Olmayanlar diledikleri gibi davranıyorlar. Bence amaç verimi, eğitimi, araştırmayı iyileştirmek değil, devlet hastane- lerindeki doktorları zapturapta almaktır. Ame- rika dahil bazı ülkelerde tam gün çalışmanın han- gi koşullarda gerçekleştirildiğini birkaç kez an- lattım. Gıpta ile izlemişimdir onları. En güzel, en kaliteli çalışma koşulları. Bizde yapılacak ola- nın öyle bir yapılanma ile bir ilgisi yoktur. İlkel- lik içindedir her şey. Hükümet ve Meclis, aslında ilke olarak tam günü destekleyen, benimseyen tabip odalarının, Tabipler Birliği’nin, toplumcu hekimlerin neden buna karşı çıktığını, bunun ge- rekçelerini dinlememiş, okumamış, umursa- mamıştır. 30 yıl önce yaşadık biz bu deneyimi. Doğruyu aradıklarını hiç sanmıyorum, kendi he- deflerine uygun kendi programlarını uygulu- yorlar. Haydi bakalım, hayırlara vesile olsun... [email protected] Tam Gün Ne Sonuç Verecek?.. İnternet kullanõmõyla artan davranõşsal bağõmlõlõklar arasõnda en sõk rastlananlar kumar ve seks Bağõmlõlõğõ internet körüklüyor MELTEM YILMAZ Türkiye’de en sõk rastlanan dav- ranõşsal bağõmlõlõklarõn, kumar ve seks bağõmlõlõğõ olduğu belirtildi. Bağõmlõlõk Tanõ ve Tedavi Mer- kezi’nin (BATEM) kurucusu Doç. Kültegin Ögel, bu yöndeki dav- ranõşsal bağõmlõlõklarõn artmasõn- da internet kullanõmõnõn belirleyi- ci olduğuna dikkat çekti. İnternet kişiyi yalnızlaştırıyor’ Çevre, aile ile kişinin biyolojik ve psikolojik durumuna bağlõ ola- rak oluşarak gelişen bağõmlõlõk hali, yalnõzca uyuşturucu ve uya- rõcõ maddeler alanõnda değil, dav- ranõşsal alanda da rastlanmaya başladõ. Özellikle internetin kul- lanõmõnõn artmasõyla yaygõnlaşan davranõşsal bağõmlõlõklar, kişiyi yalnõzlaştõrmakla kalmõyor, ailesi ve çevresiyle olan ilişkisine de zarar veriyor. Uzmanlar, “bir dav- ranışı kontrol edememek” olarak kendini gösteren davranõşsal ba- ğõmlõlõklar arasõnda seks ve kumar bağõmlõlõğõnõn, son yõllarda en sõk rastlanan iki tür olduğuna dikkat çekti. BATEM’in kurucusu Doç. Ögel, kişiyi bir nesneye bağõmlõ kõ- lan olgunun, o nesnenin hissettir- diği duygu olduğuna belirterek, “Seks ile kumar da, gerek kişi- de bir tür ödül duygusu yarat- ması, gerekse internet aracılı- ğıyla bu alanlara ulaşımın ko- laylaşması nedeniyle en sık rast- lanan iki bağımlılık türü” diye konuştu. Bağõmlõlõk merkezlerine tedavi amacõyla başvuran kişilerin yüzde 50’sini kumar ve seks ba- ğõmlõlarõnõn oluşturduğunu söy- leyen Ögel, tedavi programõnõn, ki- şilerin sosyal yaşamõ, aile yapõsõ ile bağõmlõlõk türüne göre düzenlen- diğini ifade etti. Ögel, ailelerin, çocuklarõnõn ba- ğõmlõlõğõnõ çok geç fark ettiğini söyleyerek “Çocuğunun eroin bağımlısı olduğunu bile iki yıl sonra öğrenen aileler var. Diğer yandan bağımlılık tıpkı kanser hastalığı gibidir. Teşhis ne kadar erken konulursa tedavi şansı o kadar yükselir. Bu konuda aile- lere büyük bir sorumluluk dü- şüyor” diye konuştu. Doç. Ögel ayrõca, tedavi ücreti- nin hastanõn iyileşme durumuna göre değiştiğini kaydetti. OP. DR. ZERRİN TUNCER Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merke- zi (TUBİM), “Bağımlılık Yapıcı Maddeler ve Bağımlılıkla Müca- dele 2009 Türkiye Ulusal Raporu”nun sonuçları- na göre Ecstacy ile esrar, Türkiye’de en fazla ya- kalanan ve kullanılan uyuşturucu maddelerin başında geliyor. Rapora göre 2009’da tedavi olan hastaların yüzde 52.6’sı afyon türevi, yüzde 29.6’sı esrar, yüzde 2.4’ü stimulant ve yüzde 3.4’ü koka- in kullandığı için tedavi altına alındı. Tedavi altı- na alınan bağımlıların yüzde 52.5’i, ilk kez teda- vi olmak istediklerini belirtirken yüzde 45.8’i da- ha önce de tedavi olduklarını beyan etti. Raporda, tedavi gören en küçük kişi 11 iken en büyük yaşın 67 olduğu bilgisi yer alırken tedavi görenlerin ço- ğunluğunun işsiz olduğu belirtiliyor. Ölüme neden olan afyon türevi maddeler arasında ise başta ero- in geliyor. Ölüm olaylarının en fazla meydana geldiği iller sırasıyla İstanbul, Gaziantep, Van, Elazığ ve Antalya olarak gösteriliyor. En çok Ecstasy ve esrar kullanılıyor 22-23 Ocak tarihleri arasında Barbaros Point Otel’de Uluslararası Nöroimplantasyon (beyin pilleri) Kongresi düzenlendi. Kalbe takõlan pil gibi, beyne de pil takõlabiliyor Tıp tarihinde ‘devrim’ SİBEL BAHÇETEPE Parkinson, omurilik yaralan- malarõ gibi hastalõklarõn neden olduğu hareket bozukluklarõ, epi- lepsi nöbetlerinin sõklõğõ, kronik ağrõ ve ağõr depresyon vakalarõn- da hastalõğa eşlik eden belirtilerin azalmasõ, beyne takõlan pil ile giderilebiliyor. Tõp tarihinde “dev- rim” olarak nitelendirilen beyin pillerinin giderek yaygõnlaştõğõ belirtiliyor. Pillerin, beynin için- den geçirilen elektrotlarõn kafa ta- sõnõn içinden omuz bölgesine ka- dar uzanmasõ ve ufak bir cerrahi işlemle hastalara takõldõğõnõ be- lirten nörologlar, her hastaya da pil takõlamayacağõ uyarõsõnda bu- lunuyorlar. Sinir Sistemi Cerrahisi Derneği, Cerrahpaşa Tõp Fakültesi, Gazi- antep Üniversitesi, Yeditepe Üni- versitesi ve Sağlõk Bakanlõğõ’nõn desteği ile 22-23 Ocak tarihleri arasõnda Barbaros Point Otel’de Uluslararasõ Nöroimplantasyon (beyin pilleri) Kongresi düzen- lendi. Çok sayõda yerli ve yaban- cõ hekimin katõldõğõ kongrede so- rularõmõzõ yanõtlayan Nöroloji Uz- manõ Prof. Dr. Safiye Bilgin, tõp- kõ kalp pili gibi, beyne de pil ta- kõlabildiğini anõmsatarak “Kronik ağrıları olanlar, ağır depresyon vakalarında hastalığa eşlik eden belirtilerin azalmasına, epilepsi (sara) hastalarında nöbetlerin hafiflemesine ve sıklığının azal- masına, parkinson hastalarında hastanın titremesinin azalması- na yardımcı olmaktadır. ALS hastalarında da kullanılmaya başlandığı belirtilmektedir” de- di. Beyin pillerinin ülkemizde 1990’lõ yõllardan bu yana bu ko- nuda eğitim almõş beyin cerrahla- rõ tarafõndan uygulandõğõnõ anõm- satan Bilgin, “Beyin pilleri çok fazla bilinmiyor. Hastalar pille tamamen tedavi ediliyor diye- meyiz, hastalığına bağlı semp- tomlarda azalmalar yaparak, hastanın rahatlamasına yar- dımcı olur” diye konuştu. 1967 yılından bu yana kullanılıyor Bilgin, pil takõlmadan önce has- tanõn manyetik rezonans görün- tülemesinin (MR) yapõldõğõnõ, pil takõldõktan sonra bunun yapõla- madõğõnõ ifade etti. Uluslararasõ Nöroteknoloji Merkezi Başkanõ Prof. Dr. Metin Tulgar ise beyin pillerinin 1967 yõlõndan bu yana dünyada kullanõldõğõnõ anõmsata- rak “Beyin pillerinden her yıl ya- rarlanabilecek milyonlarca has- tanın olduğuna inanıyorum. Pil- lerde amaç, fonksiyonunu yiti- ren sinir sistemini uyarmaktır. Piller İzmir, İstanbul ve Anka- ra’da hastalara küçük cerrahi operasyonlarla takılabiliyor” dedi. Tulgar, ömürlük piller üret- tiklerini de anõmsatarak, “Beyin pili ile epilepsi hastalarının nö- betlerinin sıklığını yüzde 70-80 oranında azalmaktadır” değer- lendirmesini yaptõ. Ekonomi Servisi - Gla- xoSmithKline (GSK), tüm dünyada kadınlar için ciddi bir sağlık tehdidi oluşturan rahim ağzı kanserine (ser- viks kanserine) karşı mü- cadelede etkili korunma sağlayan GSK aşısına erişi- mi kolaylaştırmak amacıy- la, 3 doz olarak uygulanan aşının doz fiyatında indiri- me gitti. Rahim ağzı kanse- ri tüm dünyada meme kan- serinden sonra kadınlarda en sık görülen ikinci kan- ser tipi. Ancak meme kan- serine göre daha öldürücü. Dünyada her iki dakikada bir kadın bu nedenle yaşa- mını yitiriyor. Türkiye’de ise her gün 4 kadına rahim ağzı kanseri teşhisi konulu- yor ve günde iki kadın bu hastalıktan ölüyor. Rahim ağzı kanseri aşısının fiyatı indirildi İstanbul Haber Servisi - Göz Nurunu Koruma Vakfõ, Özel Surp Agop Hastanesi ile tõbbi işbirliği- ne başladõ. Göz Nurunu Koruma Vakfõ Bayrampaşa Göz Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Zerrin Tun- cer, Özel Surp Agop Hastane- si’nde açtõklarõ göz biriminde, ge- lişmiş teknik ve cihazlarla hizmet vermeye başladõğõnõ belirterek “Amacımız halkın göz sağlığını korumak, erken teşhisin önemi- ne dikkat çekmek ve halkı bi- linçlendirmektir” dedi. ‘Hedefimiz fazla hastaya ulaşmak’ Göz Nurunu Koruma Vakfõ’nõn uzman göz doktorlarõ, 4 Ocak tari- hinden bu yana, 173 yõldõr hizmet veren Özel Surp Agop Hastanesi göz biriminde, glokom (göz tansi- yonu), retina, şaşõlõk ve çocuk göz hastalõklarõ, kontakt lens, okülo- plasti, refraktif cerrahi gibi alan- larda, ameliyatlarda hizmet ver- meye başladõ. Hastane Başhekimi Op. Dr. Zerrin Tuncer, göz sağlõğõ hizmetini daha yaygõn bir hale ge- tirebilmek için söz konusu işbirli- ğine gittiklerini belirterek “1984 yılından beri, etik kurallardan ödün vermeden, halkımıza sun- duğumuz göz sağlığı hizmetimi- zi daha da yaygın hale getirebil- mek için Surp Agop Hastanesi Vakfı ile ortak bir çalışmaya imza attık. Bu sayede hem daha fazla hastaya ulaşmayı hedefle- dik, hem de Bayrampaşa Göz Hastanemize ve İdealtepe Göz Merkezimize ulaşamayan insan- larımıza bir alternatif daha sun- mayı amaçladık” dedi. İşbirliği sayesinde daha fazla insana hiz- met vereceklerini vurgulayan Tuncer, “Bu işbirliği sayesinde halkımızı göz sağlığı konusunda daha fazla bilgilendirmek ve göz sağlığının önemi konusunda far- kındalık yaratmayı hedefliyo- ruz” diye konuştu. Katarakt ameliyatları ilk sırada yer alıyor Göz Nurunu Koruma Vakfõ Bayrampaşa Göz Hastanesi Tõbbõ Koordinatörü Op. Dr. Ercan Sağ- lam ise tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de katarakt amaliyatla- rõnõn ilk sõrada geldiğini belirterek “Hastanemizde son bir yılda en çok katarakt ameliyatları yapıl- dı. Katarakt çoğunlukla yaşlı- larda gelişmekle beraber çeşitli nedenlerle çocuklarda ve genç- lerde de görülebilir. Ameliyatla- rın ikinci sırasında lasik, üçün- cü sırada ise retina ameliyatları geliyor. Gözlükten kurtulma ya- ni bir türlü estetik göz ameliyatı olan refraktif cerrahi operas- yonlarından lasik daha çok 20- 40 yaş grubu hastalarda uygula- nıyor. Şaşılık ve glokom (göz tansiyonu) ameliyatları ortala- ma yüzde 3 oranında, toti dedi- ğimiz gözyaşı kanalı tıkanıklığı ameliyatları ise yüzde 2 oranın- da yapıldı” dedi. İstanbul Haber Servisi - Veremli (tüber- küloz) hasta sayõsõnõn, kötü beslenme koşulla- rõ ve tedavilerdeki aksaklõklar nedeniyle her geçen gün arttõğõ belirtildi. Tüberküloz Danõşma ve Dayanõşma Derne- ği (TÜDADER) Başkanõ Dr. Cenk Delikü- çük, “Bir ailede birden fazla kişide verem görülmesi, 0-4 yaş grubunda verem görül- me sıklığının düşmemesi, hastalığın kont- rolünün ve takibinin başarısız olmasının göstergesi” olduğunu belirtirken, hastalar da “Hastanelerde yer bulamıyoruz, ilaç bula- mıyoruz, tedavilerimiz takip edilmiyor, iyi- leşemiyoruz, birden fazla ilaca dirençli hale geliyoruz. Sağlık Bakanlığı bir an önce acil önlem almalı” dediler. Dünya Sağlõk Örgütü (WHO) verilerine göre, verem hastalõğõ bula- şõcõ hastalõklar arasõnda ilk sõrada yer alõyor. Ülkemizdeki genç erişkinler arasõnda yaygõn olan hastalõk nedeniyle ortalama 3 bin 500 ki- şinin yaşamõnõ kaybettiği belirtildi. TÜDA- DER Başkanõ Dr. Deliküçük, “Tek göz oda- larda bir arada yaşama, beslenme eksikliği, işsizlik, stres gibi faktörlerin tüberküloz mikrobunu aktif hale getirdiğini” belirtti. ‘Amacımız halkın göz sağlığını korumak Hastalar acil önlem istiyor TÜBERKÜLOZ HASTALIĞINDA ARTIŞ Basın dünyasındaki derin “siyasi” kamplaşma, artık bir araya gelmesi mümkün olmayan kutuplar yarattı. Öyle gibi. Çünkü pek çok yazar birbirinin veya “rakip”in ipini çekecek noktada. İslamcı veya değil, iktidar basını, Hürriyet’te ve başka medyada pek çok yazarı hapishanelerde görmek istiyor. Eskiden “aramızda görüş ayrılıkları olsa bile, sonuçta aynı meslekteniz, basın dünyasının üyeleriyiz, iktidarlar gider biz yine kalırız...” havası vardı... Gazeteciler Cemiyeti, topal aksak, o havayı sürdürme çabasında. Bugün öyle bir durum yok. Zaten, “Babıâli” olgusu yok olduktan (Cağaloğlu’nun dağılması!) itibaren böyle bir dayanışma veya “çıkar birliği”nden söz etmek olanaksızlaştı. Medya, önemli bir kısmıyla, sanayi gruplarının eklentisi oldu ve bu bağlamda da patronun çıkarlarının bir uzantısı görevini, ister istemez üstlendi. Benim, kısa süre çalıştığım bir eski yayın yönetmenim, patronunun işlerini kovalardı aynı zamanda! Asker olsun sivil olsun, iktidarların yanındaydı. Bu “stratejik alışkanlığı” sürüyor. Ama, patronun işlerini kovalamak salt ona özgü değil şüphesiz! Ancak medya yine de rekabet içindeydi, yine de mümkün olduğunca özgürdü. Bir patronun sahip olduğu üç beş gazete/TV bile aynı sesi çıkarmazdı. Biri iktidara sert, diğeri ortada, öbürü biraz yakındı... Şu veya bu kampın kesin/imanlı taraftarı olan bir grup zor bulurdunuz... Bu aşamada bile, gazetecilik etiği, namusu epey ayaktaydı! Herkesin, birbiriyle veya iktidarla ilişkisinde olsun (şüphesiz ki uşaklık görevine talip her zaman birileri çıkar!) gidebileceği bir mesafe vardı.. Ama bütün bunları da artık, tarih olan, vakayi adiye olarak sınıflandırabilirsiniz... Şimdi, yeni bir tür medya var: Dini cemaat ve/veya iktidar yanlısı! Bu medya, nesnel haber vermek amaçlı değil, toplumu ideolojik/siyasal yapılandırma görevini üstlenmiş durumda! Bunlar eskiden bağımsız bir-iki taneydi.. Eğer medyanın eğilimi için bir “Çan eğrisi” yapılacak veya “sağlıklı” bir toplumda yine medya için bir “olasılık dağılımı” matematiği işletilecek olursa, bunlardan bir iki tane var olması normaldi... Ancak şimdi anormal bir medya yapısı ortaya çıktı! Bu anormal yapı oluşma süreci işliyor üstelik... Durduğu bir nokta yok! Şimdi ise “grup”, “toplu” medya davranışı görüyoruz! Büyük bir blok, doğrudan iktidar yanlısı! Büyük bir blok da, doğrudan cemaat yanlısı! Üstelik bu iki blok, iktidarda, oligarşik bir yapıda birleşmiş durumda! Yani hepsi iktidar yanlısı! Cemaatin, ben diyeyim 5, siz deyin 3 veya 7 TV’si var.. İktidarın da yine doğrudan 5 kadar TV’si var. Haber kanallarında dolaşırken birinden diğerlerine geçerken, hepsinin birden ve aynı telden yayın yaptığını görüyorsunuz! Zincirleme yayın, aralarına bazen başka kanal “sokmuyorlar” adeta! Haber sunanlarına, yorum veya program yapanlarına bakıyorum: Boğazları düğüm düğüm! Gözleri şişmiş ve faltaşı gibi açık, alınlarında ve boğazlarında damarlar kabarmış, ses düğmeleri sonuna kadar açılmış sanki... Gazetelerdeki köşelerinde de benzerleri farklı değil! Şimdi bunlardan biri, eskiden bizim yabancı ülke muhabirimizdi, gözlerimin önüne geliyor! İktidar/cemaat yanlısı “moderatör”lükte o kadar “yükseklere” tırmanmıştı ki, transfer olduğu diğer bir iktidar yanlısı TV’ye bile fazla geldi, kızağa çekildi... Şimdi onu yine düğüm düğüm boğazıyla/yüzüyle, başka bir iktidar TV’sinde görüyorum! Ülkemizde “Blok medyacılık” yeni bir olay... Belki, dünya için de böyle! Bir “duvar” oluşturuluyor! 10 gazete/TV bir blok! Şimdi Vatan, Milliyet ve Star TV’yi alacak kişi de, cemaat/iktidar blokunu, daha da tahkim etmeye hazırlanıyor! Medyada bir “Çanakkale geçilmez” cephesi oluşuyor! Büyük paralar bu cepheye yığılıyor! İki noktaya dikkat çekelim: Birincisi, 10 yıldır çok iyi paralar yığılmış ki kendilerince “en hayırlı” işte harcanıyor! İkincisi, demek para akışı sürecek.. Bir üçüncüsü, demek medya ile, toplumu değiştirebileceklerine iman etmişler... [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle