18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Engin Toprak'ın çevirileriyle Çağdaş Rus Öyküsü Antolojisi1 "Çeviri apayrı bir şey, bir üniversite" ikaros Yayınları'nca çağ- daş Rus Öyküsü adlı bir an- toloji yayımlandı. Antoloji Rus edebiyatının Puşkin, Dostoyevski, cogol, Tols- toy, çehov, Nabakov gibi dünya yazınına kazandır- dığı önemli isimlerin ya- nında ülkemizde daha az bilinen Natalya Tolstaya, Davlotov Davlotoviç ve Di- na Rubina gibi yaşayan ya- zarların öykülerinden olu- şuyor. çevirmenliğini farklı edebi türlerde sürdüren Engin Toprak'la kitabı konuştuk. Oj:enk CÜNDOĞDU 1 ^ ^ evgili Engin, öncelik- ^ ^ 7e Rusya ve sonrasın- mm ^ % da edebiyatıyla nasıl k**S ilişki kurdun? - Rusçayla ve Rus edebiyatıyla 17 yaşımda üniversite için gittiğim Moskova'da tanıştım. Hemen he- men bütün Rus klasiklerini kendi ana dillerinde okudum. Hemen her hafta sonu bir tiyatroya veya konsere gi- derdik. Okuduklarım ve gördüklerim karşısında müthiş etkileniyordum. Mos- kova Radyosu Türkçe Servisi'nde işe başlamıştım. Orada bölüm şefi ve Nâ- zım'ın eski dostlanndan Mihail Bari- sev'in yanında Vera Tulyakova ile tanış- tım. Bu tanışma biraz da duygusal olarak beni çok etkilemişti. Çeviri yapma, öykü yazma fikri işte ilk o zamanlarda doğdu. Fakat edebiyatla ciddi anlamda tanış- mam 2000 yıhnda Üç Nokta dergisinin kuruluşuyla birlikte oldu. "ÇEVİRİLERİM ÖNCEKİLERİN TEKRARI DEĞİL" - Çe\nrirken nelere dikkat ettin? Öme- ğin biryazarın öyküsünü nasıl veneye göre seçiyorsun? - Her şeyden önce, bir öyküyü Rusça okurken duyduğum heyecanı, sürükleyi- ciliği Türkçe çeviriye de olduğu gibi taşı- maya çalıştım; istedim ki Türk okuyucu- su, Rus okuyucusuyla aynı şeyleri hisset- sin ve seçilen öyküler, dönemlerini ve ya- zarlarını en iyi yansıtan örnekler olmalıy- dı. - Hazırladığm seçkiye dönersek, Çağ- daş Rus Öyküsü Antolojisi'nde daha ön- ce hiçbir yerde imzasına rastlamadığımız isimlerin yani sıra, Rus edebiyaünm her fırsatta ilk akla gelen yazarlarından Puş- kin, Gogol de yer ahyor. Kitapta nasıl bir bağlam içinde yer verdin bu isimlere? - Bu çalışmayı hazırlarken birinci ama- cım, Rus edebiyatının hayli geniş bir tari- hi yelpazeye yayılan yazarların öykülerini okuyucuya bir arada sunabileceğim bir kitap hazırlamaktı. Türkçe'ye kazandınl- mamış isimlere yer verirken Puşkin, Go- gol, Çehov gibi okuyucunun yakından tanıdığı isimleri de es geçemezdim! Fa- Engln Toprak (solda) ve Cenk Cündoğdu birlikte... kat burada üzerinde durulması gereken önemli bir nokta var: Benim çevirilerim kesinlikle daha öncekilerin bir tekran değil. Karşılaştırırsanız gerek dil gerekse anlam bakımından arada önemli farklar göreceksiniz. - Neden kaynaklanıyor bu farklar? - Mevcut Rusça çevirilerin büyük bir çoğunluğu ikinci dilden yapılan çeviriler- dir. Orijinal metne hayli uzaklar. İlk çe- virmenin işini iyi yapıp yapmadığından nasıl bu kadar emin olabiliyorlar! Fakat sayıca azımsanmayacak Rusça asılların- dan yapılan çeviriler de var. Anıa bunlar- da bile, hatta en iyilerinde de, bariz çevi- ri hatalarını görmek mümkün. Bu, her iki toplumun gerek coğrafi ve gerekse ta- rih açısından çok yakın, fakat birbirleri- ne çok uzak oluşlarından kaynaklanıyor biraz da. Edebiyat çevirisi gibi önemli bir misyonu yüklenmek için sadece dil bilmek tek başına yeterli değil ki! O dili, kültürü, toplumu da benimsemek, hatta sevmek gerekir. Sevmek ve benimsemek de 'hayranlıktan' gelir. Takdir edersiniz ki bu topluma 1 asırdır Rus düşmanlığı pompalanıyor. Yani çeviımen, farkh kül- türleri bünyesinde harmanlayabilmelidir. Bazen çok komik denecek yanlışlarla karşılaşıyorsunuz. Mesela Puşkin'in Ma- ça Kızı'nı buna örnek gösterebiliriz. Öy- künün başında şöyle bir konuşma geçer: "Ev sahibi: 'Durumlar nasıl Surin?' diye sordu. Her zanıanki gibi yitirdim tabii. Şanssız bir günde olduğumu kabul etme- Hyim. Bahsi hiç yükseltmediğim ve hiçbir zaman hırslanmadığım halde, yine de yi- tiriyorum işte... Üstelik hiçbir mantıksız davranışta da bulunmuyorum." Bu benim çevirim. Daha önce yapılmış bir çevirideyse aynı bölüm şöyle geçiyor: "Ev sahibi: 'Ne durumdasın Surin?' diye sordu. Her zamanki gibi yitirdim tabii. Şanssız olduğumu kabul etmeliyim: Mi- randol zekice oynuyor, hiçbir zaman hırslanmıyor, hiçbir manuksız davranışta bulunmuyorum. Ama yine de yitiriyo- rum işte!" Burada sözü geçen "Miran- dol" aslında bir oyun terimidir. lskambil oyunlannda oyuna ilk girerkenki konu- lan parayı yükseltmeden oyuna devam etmek anlamına gelir. Bu pek önemsiz bir ayrıntı gibi görülebilir belki, fakat ko- * nusu baştan sona kumar olan, kumar hırsı üzerine kurgulanmış bir öyküye "Mirandol" gibi gerçekte olmayan bir kumarcıyı, hem de oldukça önemli bir ku- marcıyı kazandırarak, çevir- men, hiç de azımsanmayacak bir hata yapmış oluyor. Sadece antolojide yer ver- diğim öykülerden yola çıkarsak büe bu- nun gibi örnekleri daha da çoğaltmak mürnkündür. - Öyküleri bir araya getirirken dil, üs- lup, konu benzerliğinigözettin mi? - Öyküler arasında bir üslup ve konu benzerliği var. Onları ortak kılan, top- lumsal olaylara değinmeleri, farklı sınıf katmanları arasındaki çelişkiye ışık tut- malan. Çok zengin ve yaratıcı doğa be- timlemeleri, çatışmalı İcişilikler, trajiko- mik tipler bu öyküleri birbirine bağlaya- rak köprü işlevi gördüğü gibi, kitabın bütününe de bir sürükleyicilik ve akıcıkk katıyor. Bu öykülerde toplumsal çözüm- lemeler, kişilüc anaüzleri var. îşledikleri konular, görücüye çıkardıkları karakter- ler her ne kadar Rus toplumuna ait gibi görünseler de evrensel. Anton Çehov'un karakterlerini ele alın, her gün gördüğü- müz, sokakta karşılaştığımız, yani ara- mızda yaşayan tipler. "ÖYKÜDE ÇEVİRMENİN UYMASI GEREKEN BELİRLİ KALIPLAR CEÇERLİ DEĞİL" - Şiir çevirilerinde çok istenildiği halde çevril(e)meyenler, çevril(e)mezler var. Benzerlik öykü için de söz konusu mu? Çevirmeyi çok istediğin halde bir türlü çevrilemez, çevrilirse hep bir şey eksik olur dediklerin ve istediğin halde bu ki- tabın içinde yer alamayanlar oldu mu? - Öykü için aynı şey pek söylenemez. Öyküde çevirmenin uyması gereken be- lirli kalıp, ölçü ve kurallar geçerli değil. Bu da çevirmenin elini büyük oranda ra- hatlatan bir durum. Bir öykü iyi çevrilir- se ana dilde verdiği tat çeviriye de aynı şekilde yansıtılabilir. Buna rağmen düz- yazıda da çevril(e)mezler var tabii. Buna en iyi örnek hiciv öyküleri. Bu tür öykü- lere başka dilde aynı anlamı yüklemek oldukça zor, hatta bazen mümkün değil. llya Üf-Yevgeniy Petrov ikilisi gibi; llf ve Petrov'un öykülerini çevirmek, fıkra çe- virmeye benzer, kişileri ve mekânlan da Türkçeleştirmediğiniz sürece öykünün ayakları havada kalır. - Öykü de yazıyorsun ve çeşitli öyküle- rin de burada ve başka dillerde yayım- landı. Rus öyküsünün, edebivatınm ve yaptığın çeviriler, yazma serüvenine ne- ler kattı? - Azımsanmayacak bir katkısı var. O kültürü, dili tanımak beni çok ama çok geliştirdi; belirli kalıplann dışına çıkma- mı sağladı. Farklı bir dilde düşünebilme yetisi, hayata farklı açılardan bakmayı öğretti bana ve bu, yazılarıma apayrı bir renk kattı diyebilirim. Çeviri ise apayrı bir şey, bir üniversite. Çevirirken yazma- yı öğreniyorsunuz, yeni üsluplar keş- fediyorsunuz, sadece okuyarak elde edemeyeceğiniz büyük deneyimler kazanıyorsunuz. - Türk edebiyatı neredeyse cum- huriyetle gelişme gösterir; her ne ka- dar 1839 Tanzimat fermamnın ar- dmdan farklı edebi türler yazınımıza dahilolsa da... Aynıyıllarda Rus edebiyatı dünya yazmmın en etkili eserlerini veren yazarlan ağırhyordu. Dilimize bu eserlerin ulaşması da bir asrı buîdu. Bu noktada bizim öykümü- zün etkilenmesi anlaşdır bir durum. - Oysa ki Rusya'daki çağdajlaşma ha- reketleri üe Osmanlı'daki batıHaşma eği- limleri birbirine oldukça benzerlik göste- rir. Rusya'da Çar'a karşı ilk ciddi ayak- lanma ve yeni anayasa hazırlanma girişi- mi olan Dekabrist hareketi 1825'te r>at- lak verdi. Tanzimat Fermanı ise 1839'da okundu. Dekabrist ayaklanması her ne kadar başansızlığa uğrasa da tabandan gelen bir hareketti ve kendindeîBonraki kuşaklan her yönüyle etkiledi. Çünkü ta- rihte ilk kez, belirli bir kültüre sahip seç- kinler sınrfı Çar'a, yani Rus otokrasisine karşı silaha sarılmıştı. Tanzimat Ferma- nı'ysa imparatorluk içindeki hoşnutsuz- lukları gidermek ya da en aza indirmek için dönemin hükümeti tarafından bu- lunmuş bir ara formüldü. Yani bugünkü örneklerinde de olduğu gibi göstermelik- ti ve günü kurtarmaya yönelikti. Dolayı- sıyla, Avrupa'yı kasıp kavuran sanat akımlarının bize ancak birer asır sonra ulaşmasında pek de şaşılacak bir durum yoktur. Fakat etkilenme her zaman ola- caktır; kültürler birbiriyle kaynaşmak, birbirini beslemek için vardır. Bazen bir kültürde çakan bir kıvılcım, başka bir kültürde ateşe dönüşebilir. Asıl üginç olan da bu değil midir!.. - Son olarak bundan sonraki projelerin hakkmda kısaca bahseder misin.... - Şu anda seninle birlikte t Sergeyeviç Griboyedov'un ı Be/a'sı üzerinde çabşıyoruz. \ lik şiirsel bir komedi. Çok i eser. Ahldan Bela, 1883 'te 1 Mehmed Murad tarafından Rusça oriji- nalinden çevrilen ilk eserdir.^u açıdan Türkçeye kazandınlmaşı oldi#çâ önem- li. • .••,:•••••.' , .-:..-: • •*,'. • •••• .•••••: Çağdaş Rus öyküsü Antolojisi/ Yayı- ma hazırlayan ve çeviren: Engin Top- rak/ tkaros Yaymları/360 s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 4 1 SAYFA 1 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle