23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
rO K U R L A R A öemra Topal iki yıl ara- dan sonra yeni rontam Kir/ihanımlar'la okurun karşısında Topal, erotiznti tema alan romanlar yazı- yor. Ustas: olarak kendine Marquis de Sade'ı gören Topal, yeni romant Kirli- hantmlar'da Antalya'ya bağlı Side'de Mutluluktan Uçarsın Oteli'ne çalısmaya gelen kadınların dünyası- na giriyor. Ktrh'hatnm- lar'ın gizli dünyalarındaki sado-mazosist ilişkiler ağı- nı okura sunan Topal'ın kahramanları gene vahşi, gene aaya dayamkh ve ası- rt aadan zevk alan kisilik- ler. Insanların toplumsal yasamdakipratikleri gün geçtikçe azalmakta, üzerle- rine binen yük fazlasıyla artmakta. Semra Topal'ın kahramanları, nam-ı diğer YJrlihanımlar, bu yükten arınnıa gayesinde. Arınır- ken de aa çekmekten ala- mıyorlar kendilerini. Bü- tün bu durumlann neden- leri ve yeni romanı üzerine Erdem Öztop konuştu Semra Topal'la. PaulAuster'm kurgnsunda gerçek, sözcükler arasında- ki bosluklarda bulunur. Son romanı Görünrneyen'de bu boş- luklar alışılmışm dısında bir açıklıkta. Roman farklı anûarla sekilleniyor. Aus- ter'm romanmı }ane Schü- ling değerlendiriyor. AKP'nin Kürt açılımı... Kiiresel güçlerin Ortado- ğu'du sahnelemekte oldu- ğu Kürt oyunumm sadece bir perdesi... Tıpkı arastır- macı-gazeteci Bahadır Se- lim Dilek'in AKP'nin Kürt Açmazt adlı kitabın- da anlattığı ve uluslararası boyutuyla ele aldığı gibi. Bahadır Selim Dilek ile tüm oylumlan ve blöfleriy- le Kürt kartını anlattığı ki- tabı üzerine söylestik. Söy- lesiyi Gamze Akdemir ger- çekleştirdi. Bol kitaplı günler... TURHANGÜNAY e-posta: [email protected] [email protected] B ir solukta okudum, Alain Robbe-Cril- let'nin ufarak Barthes'ı Neden Seviyo- runr? derlemesini. Üst üste birkaç uzun tem- rin doğurabilecek dolu- luktaki içeriği, Cerisy kollokyumunda kayda alınmış karşılıklı diya- loglarının hizası, en sondaki kısa ama yaşa- ma deneyimi dolu "Se- verim, sevmem" dene- mesi ile alabildiğine do- yurucu bir kitap çıkmış ortaya. P ervasız Pertavsız BİSBATUR Robbe-Grilet ve Barthes I Çekirdek-işler, çok ilginç aslında: Ağır entelektüel ortamlardan uzak tutulmuş (genellikle), Blanchot-Bataille ikilisindeki derinliğe ulaşmasa bile, ona bir anlamda yaklaşan "yazınsal dostluk" sorunu merke- zinde duruyor metinlerin. Düz boyutuyla, gizli saklısı olmayan bir yazınsal yakınlık biçimiydi bu, okurun tanı- dığı bir ilişki: Barthes, Robbe-Grillet'nin ilk ro- manları üzerine yazdığı iki sıkı, yükseltici denemeyle yazann konumunun biçimleni- şinde önemli rol oynamıştı. Robbe-Gril- let'nin yıllar sonra gelen karşı-hamleleriyle sürüp giden yazınsal dostluğun karmaşık boyutunu da gösteriyor kitap. Şüphesiz, bir 'dayanışma' yanı var işin içinde yazınsal dostlukta - buna indirge- nemeyecek şeyama. Kötü, sığ anlamıyla, karşılıklı yaratıcılık zihniyetine bağlı daya- nışmalarla bir tutulamaz böyle örnekler. Biri, önce, ötekinin işini gerçekten beğen- miş, önemsemiştir; herhangi bir karşılık beklemeksizin adım atar, yazıp yayımlar düşüncelerini. Bu bağlamda "siklet ortaklığı" bağlayıcı önemdedir: Denklik esası. Eldeki dörtdörtlük örnek işte. Karşılığı gelsin gelmesin, yazınsal dostluk başlamış de- mektir. Çoğu durumda bir kopuş, uzaklaşış yaşandığı gö- rülür; araya, benim "erk itişmeleri" diye vaftiz ettiğim, he- men hep üçüncü kişilerin tetiklediği, kışkırttığı bir duygu- sal düğüm oturur ve ilişki çözülüverir. Burada da yaşana- bilirmiş aynı sorun, ola ki Barthes'ın erken ölümü yazınsal dostluğun çözülmesini engellemişti. Dileyen, biribirilerinin tüylerini parlatmaya, birinin öteki üzerinden kendi tüylerini parlatmasına indirgesin, yazınsal dostluk kıymetli, gelgelelim seyrek yaşanan bir ilişki biçi- mi benim gözümde. Kıyasıya yarışmanın, rekabetin, karşı- lıklı horgörmenin ya da görmezden gelmenin egemen ol- duğu ortamlardır, kültür 'bölge'leri. Herkesin "en", "tek" olmaya yatkınlaştığı, öteki karşısında körleştirici kıskanç- lıklara kapılmadan edemediği sahneler. Gözünü o denli kin bürür ki kimilerinin, hedeflerindekinin ölümünde bile kendilerini tutamazlar. Yaşadık, gördük bunları; okuduk, öğrendik. Kimse kapitalizme ve benzeri dış koşullara bağ- lamaya kalkışmamalı bu itiş kakış sefâletini: Martialis oku- mak yeter, iki bin yıldır (en az) meydanın paylaşılamadığını görmek için. Bizim geçmiş kültürümüzde de durumun farklı olmadığına bir vakitler değindiydim. Husumet, yaygın. Yazınsal dostluk, azrak. Başta da be- lirttiğim gibi, eşitliğin değilse bile denkliğin esas olmasını gerektirdiği için. Şunu da bilmek gerekir: Dostluk başka, yazınsal dostluk başka. Ikisinin bir araya geldiği olmaz mı, olduğunu biliyoruz, azın azı. Robbe-Grillet'nin kitabı Türkçede çıksın isterim. Ne ya- zık ki, genelde bu tarz metinler ya yanlış, ya doğru ama tatsız tutsuz bir dil ve üslûpla çevriliyor. insan, çevrildikleri için hayıflanıyor. Barthes'ı Neden SeviyorumTüa dil âşığı iki büyük üslûpçunun yolları kesişiyor oysa. Bir de, "roman" üzerinde gelişen diyalogları var ki, otuz yıl öncesinden bugünü görmek, bugünün sancılarını daha o günden yakalamak kaç babayiğidin harcı olabilmiştir? VVALLACE STEVENS ve BORİS VİAN Stevens, Amerikan şairlerinin en Avrupalısı, tıpkı benim Türk şairlerinin en Avrupalısı sayıldığım gibi. Son şiirleri, mektupları iki duygu-düşünce kutbu arasında yaşadığı gelgiti gösteriyor: Hem Amerika'da, hem Avru- pa'da selâmlandığını görerek mutlu; 'şiirierim ileri- de de okunacak mı?' sorusuna bağlı olarak şüp- heci ve kaygılı, ölümü karşılamaya hazııianışı hü- zünlendirdi beni. Yatınmı ne denli sahici ve engin olursa olsun, budalalığın pençesine düşerek saf- kan kendisine hayran olma yanılgısına düşmemiş her şair, yazar, düşünür, sanatçı bilânçoyu böyle tartar bana kalırsa. Ömrünü bir Yapıt'a, onun in- şasına ayırmak hiçbir şeyin garantisi değil- dir. Uzun yaşamış, bilgeleşme sürecini kat etmiş biri bunu daha net görür. Ister iste- mez bir dönemin ürünü, bir çağın aynası- dır yapılanlar. 0 dönemi, çağı b/reb/ryan- srtma eğilimine kapılmış olanların yapıtlan, en çok bu nedenle anlamlarından, içerikle- rinden yitirirler - Stevens da bu görüşte. Öte yandan, böyle bir yarası olmasa bile, ortaya koyuluş tarihleri uzaklaşan yapıtla- rın ne kadarı ilgi uyandırmayı sürdürmeye hak kazanır? Bir ömrün son perdesinde, şiirlerine bakarak yazgılarını düşünüyor yaşlı, hasta adam. 1955'te öldü. Yarım yüzyıl sonra, Paris'in bir odasında, 58'ine basmaya hazır- lanan bir Türk şairinin, üstelik otuz yıldır, şiirlerini has bir merakla, güçlerini onaylayarak okuduğunu bilme olanağı olsaydı.. yoktur, olamazdı. Bir inanmışsa, iki inanmamıştır: Zaman süpürgesini tanımış, amansızlığını ölçmüş biriymiş. Gene de, öyle yaşadığı için kendisini beğendiğini görü- yoruz. öyle. Hayat'ın dayattığı genelgeçer, ortalama, orta malı çerçeveden taşan duyarlığı, seçimleri, üslûbuyla. Ge- ri durarak diplere daha sık, daha gözüpek dalabildiğine şükrederek. Bir de, dolu dolu yaşayamamış olmaktan son pişmanlık sağmak vardır. Üst üste geldi, kaçınılmaz, Stevens'ın yazgısıyla Boris Vian'ınkini karşılaştırdım, zihnimin bir köşesindeki terazide sonuçları karşılaştırdım. 39'unda ölmek, hele bunca ener- jik bir bünyeye sahipken, insafsız son. Inanılmaz ölçüde verimli geçmiş kıpkısa bir yaşam süresi. Kitaplarını başta ûueneau'nun ısranyla yayımlayan, sonra dostluklarına kar- şın geri çeviren Gaston Gallimard'ın torunu, Pleiade cildini hazırlarlarken utanma sıkılma duygularına kapılmış mıdır, sanmam: Yoksa, koskoca Gallimard Yayınlan, giderek koskoca, zengin ve geniş bir mezarlığa dönüşür müydü? Dolu dolu yaşamış Vian. Arkasında çok önemli bir yapıt bıraktığını söyleyemem, çok önemli bir figürdür daha çok. 39 yerine 79 yıl yaşasaydı nereye varırdı bilemem, merak ederim, bu durumlarda hiç yararı yoktur oysa. Hınzır, belli ölçüde töre kırıcı, çok yönlü, doğurgan bir adam, köklü hülyaları olmuş, bir bölüğüne yetişebilmiş. Arkadaşları: Michel Piccoli, Juliette Greco, Magasy hâlâ yaşıyor, anısına can katıyorlar. Son evini olduğu gibi ko- ruyor çocukları, aceleci bir kameranın gezdirdiği küçük evi Clichy'deymiş: Kitaplardan, LP koleksiyonundan, re- simlerinden ve objelerinden nefes alamayan duvarlar. Koskoca birtaraçayı, tam karşısında oturan Prevert'le paylaşmışlar: Moulin Rouge'un çatısını kaplıyor o geniş alan. Birkaç kitabı, öleli beri, gençlerin başucunda. Naif baş- kaldırı düşlerini besliyorlar bugün bile. Şarkı sözleri daha yırtıcı, olgun kuşaklar sevmeyi, söylemeyi sürdürüyor on- ları. Fotoğraflarda, iki tekgöz, yan yana: Sartre'la. İki kadın. Vb. • KİTAP Imtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına llhan Selçuk 0 Genel Yayın Yönetmeni: Ibrahim Yıldız 0 Yayın Yönetmeni: Turhan Günay 0 So- rumlu Müdür: Miyase llknurOGörsel Yönetmen: Dilek AkıskalıO Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. Oİdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli- Istanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0(212) 343 72 640 Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt - ISTANBUL 0 Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Reklam Mü- dürü: Eylem ÇevikOTel: 0 (212) 25198 74-75-0 (212) 343 72 740Yerel süreli yayın 0 Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 0 4 1 SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle