25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
IIT K"itaplar Adası .SADIKASLANKARA Çocuk-gençlik yazı- nı alanında yerim- lenmiş her ürünü, yazınsal alanın bütünü için konulmuş bir tür turnusol kâğıdı bağla- mında almak olanaklı. çünkü yazann, yazınla ilişkilenişte nerede durduğu, bu çerçeve- de hangi değerler üze- rinde yol aldığı büyük önem tasıyor. Eğer herhangi ürün kuşku- lar uyandırıyorsa alan da bundan etkilene- cektir. Insanoğlu, ''ço- cuk" üzerinde kafa yormaya kendisinin bi- lincine vardığı Aydın- lanma çağıyla ulaşabil- di ancak. Bundan ön- cesi tekil örnekler dı- şında lafı güzaf... Bul- guladığı kitap nesnesi ise bin yıllann deneyi- minden süzülmüş bir tansık! A.Ferhan Oguz- kan, çok değil otuz beş yıl kadar önce çocuk kitaplarıyla iigili olarak şöyle diyordu: "Çocuk- ların (...) çağımızın en- düstriyel, teknolojik gelişmeleri önünde ki- taba karşı ilgilerinin azalacağına ilişkin gö- rüşler ileri sürmek her- halde doğru değildir." (Çocuk Edebiyatı ikinci basım, 1979,14) Bugün durumne? Nesneyle flişkilenîşin, buna daya- lı gerçeklik algısının yerine, sanal ilişkileni- şin, buna dayalı sanal gerçekliğin üzerinde ne ölçüde düşündük dersiniz? "Yeni ço- cuk"un da, "yeni nes- neleştirme" olgusu bağlamında kapitalist üretim biçiminin do- ğurduğu bir "yeni kur- ban'a dönüşme tehli- kesi taşımadığı öne sü- rülebilirmi?Örneğin daha ucuza getirebil- mek için kimi kitapla- nn Uzakdoğu'da basıl- dığı, buna dayalı ola- rak yoksul işçilerin önemli bölümünü ço- cukların oluşturacağı gözardıedilebilirmi? (Bak.: cumhuriyet, 31.8.2010) SAYFA 20 Yeni birçocukyazını okumasınadoğru... Çağlar boyu sömürü gerecine dönüştürdüğü- müz çocuğu bu kez de "sanallık" gölgesinde yeniden sömürü aracı yapmaya yöneîiyor olma- yalım sakın? Recep Nas, Çocuk Edebiyatı kitabının "Ön- söz"ünde şöyle diyor: "Okumayı sevmeyen bir toplumuz, az okuyoruz. Neden? Bunun pek çok nedeni var. (...) Ama bir neden var ki, çok önemli: Çoçuklara doğru zamanda, doğru kita- bı, doğru biçimde sunamamak." (Ezgi, ikinci basım, 2002) Kitap nesnesinden bunca emin duran yazann satırları karşısında siz onun kadar emin olabilir misiniz acaba? ÇOCUK YAZINI İÇİN YENİ BİR CELECEK KURMAK... Gelin Gutenberg'le yaşadığımız gerçekliğin farklı boyutuna göz atalım birlikte. Sözgelimi 70'lerde Almanya'da "geniş kitlelerin okuma açlığını giderme çabaları 'trivialliteratur'a (yığın edebiyatı, müptezel edebiyat) yol aç(ıyor). Schiller, Goethe gibi büyük yazarların eserleri ancak birkaç yüz adet basılır, satılmaz ve anla- şılmazken, (...) eğitimleri eksik milyonlann oluş- turduğu geniş pazar, bir edebiyat endüstrisi do- ğuru(yo)r. (...) trivial edebiyat fikren bağımlı in- sanlar yaratı(yo)r ve onlar sayesinde yaş(ıyo)r, bu insanların bağımlılığını, hürriyetsizliğini de pekiştiri(yo)r." "Gençlik ve çocuk edebiyatı ala- nında, en modem metotları kullanarak yılda 370 milyon (günde 1 milyonun üzerinde) nüsha 'eser'i piyasaya süren trivial edebiyat endüştri- sinin etkisi büyük boyutlarda..." (Vural Ülkü; TürkDili, Mayıs1985) Mehmet Arslan, Almanya'daki bu olguya, öteki ülkelerle birlikte daha yakın bir tarihten bakıyor:"... 20. yüzyılın son çeyreği, kitabın ve buna bağlı olarak okumanın saltanatının sarsıl- dığı yıllar olmuştur. Kitap okumaya karşı ortaya çıkan bu olumsuzluklar nedeniyle Almanya da- hil birçok ülkede, bugün okumaya teşvik, genel yönetimler tarafından ele alınan ve desteklenen bir kültür politikası haline geimiştir." (Sedat Se- ver; I. Ulusal Çocuk Kitaplan Sempozyumu, 2000,140) Çok kısa süre içinde kitap nesnesine yönelik yaşanan bu değişim, sizce de baş döndürücü değil mi? Bize gelince... Ismet Kür, çocuk dergileri için şu bilgiyi aktarıyor: "Bizde çocuk dergileri, 2. Meşrutiyetten 39, Cumhuriyetten 54 yıl önce, 1869'da yayımlanmaya başlamış ve devam et- miştir." "(yüz kırk) yıldan beri yayımlanan ve ömürleri genellikle pek uzun olmayan çocuk dergilerinin sayısı -yaklaşık... - 200 kadardır." (Kür; Türkiye'de Süreli Çocuk Yayınlan AKDTYK, 1991.1,2) Çocuk dergileri bunca önemli mi peki? Cemil Meriç'e göre, "Çocuk dergilerini anmadan ço- cuk edebiyatı tamamlanmış olmaz. Iz bırakan eserlerden çoğu bu dergi- lerde doğ(muştur). Mesela Jules Veme'in kitaplan ile 'Hazine Adası'." (Çocuk Edebiyatı Yıllığı/1987; Ha- zırlayıp yöneten: Mustafa Ruhi Şirin, Gökyüzü, 1987; 12) Günümüzdeki çocuk der- gilerinin durumu ne? öme- ğin yanm yüzyılı çoktan de- virmiş bir geçmişe sahip Doğan Kardeş, "Her yaştan gençler için aylık çizgi ro- man dergisi" duyurusuyla yayımlanıyor artık. Vah Do- ğan Kardeş vah! Kitap nes- nesi böyle durumlara mı düşecekti? Türkçenin büyük sözcüle- rinden Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın, çizgi romanla ilgili uyarısını anımsamamak elde mi: "Çizgi ro- mana da biraz karşıyım. Çünkü çizgi düşünceyi öldürüyor. Onu sevecek kadar çizgi olsun, ama asıl amacı sözcük olsun." (Sever; 2000,14) Düşünce yok edilerek bir gelecek nasıl kuru- labilir? ANLAM SAVRULMALARIYLA ALABORAOLURKEN... Gelin tam bu noktada çocuk yazınının geçmi- şinden geleceğine doğru bir dizi düşünce uçku- nu arasında kol kola yol almaya çalışalım... Ömeğin Ömer Lekesiz, '"Çocuk Edebiyatı'nı, edebiyata 'dışarıdan' yapılmış bir müdahale saydık ve hiç sevmedik. Kendi edebiyatımızda 'içeriden' filizlenen bir şeydi bizim dinledikleri- miz, beslendiklerimiz..." deyip ekliyor: "...Ço- cuk edebiyatı, edebiyat değil, edebiyat oyunu için peşrev çekmektir." (Hece, Ağustos-Eylül, 2005, sayı 104-105) Mustafa Ruhi Şirin de görece böyle bir yakla- şım içinde sanki: "Çocuk klasikleri vardır diye, zengin kaynaklara sahip bulunduğumuz halde çağdaş bir çocuk edebiyatı oluşturma çabaları- nın ihmal edilmiş olması düşündürücüdür." "...Çocuklar için yapılacak edebiyat ve sanat konusu henüz ciddi olarak benimsenmiş değil- dir. (...) Bu ise her şeyden önce 'çocuk felsefe- miz'in belirlenmesine bağlıdır." (Şirin; 1987, VIII, IX) Tehlike bununla sınırlı değil. Diyelim nitelikli "nesne kitap"lar hazırladık. Çocuklar nasıl ula- şacak buna? Sedat Sever'e göre, "yılda 900 saati okulda, 1500 saati televizyon karşısında geçen çocuk- lanmız", ilköğretimi tamamlayana dek "yaklaşık 100 bin şiddet, 8 bin öldürme görüntüsüyle kar- şılaştığı bir ortam"da yaşıyor. Bunun yanında Sever, çocuklann "görselliğe bağımlılığın(ın) git- tikçe arttığı, (...) günde 3-4 saatini, çoğunlukla gelişim özelliklerine uygun olmayan yayınlan iz- leyerek geçirdiği" bir ortamdan söz edip "büyük çoğunluğun, bilgisayarı oyun ve eğlence amaçlı kulîandığı"nı dile getiriyor. (Sever; II. Ulusal Ço- cuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu, 2007,3) Bütün bu olumsuzluklara karşın modası geç- meyecek, çağdan çağa atlayıp gelecekte de yüzyıllara, binyıllara ulanacak, "anlatı" dediğimiz "şey"in kendisi kuşkusuz; söylen, destan, ma- sal, şiir, öykü, her neyse... Gutenberg'den çok önce, çoğaltılmış elyaz- malanyla, hatta kâğıt, tablet bile yokken ağızdan ağza, kulaktan kulağa geçiyordu anlatı... Oğuz- kan, bunun gereksinim olduğunu vurgulayıp "hi- kâye anlatmak rastgele bir iş değildir" saptama- sını getiriyor. (102) Onceki çağlann sanatçılan derviş, meddah, masalcı, ozan, dede, nene, an- latıcı her kimse neyi anlatıyorsa bunu canlandırı- yor, kitap nesnesinin yarattığı havayı tek başına yaratıyordu adeta. Elbette çocuğu da yeniden biçimlendiriyordu. Bunu yapabilmek için bede- nini, sesini kullanıyordu, tek gücü, olanağı buy- du, kendi nesnesiydi yani. Oysa e-kitap, yalnız- ca bir sann olarak var, üstelik gerçekliğin, ayırdı- na hemen vanlamayan çarpıtıcısı olarak... CUTENBERC SONRASINDAN E-KİTAP SONRASINA... Vural Ülkü, andığım yazısında, Almanya öme- ğini verirken, şunu da vurguluyor bu arada: "Aydınlanmacı, akılcı düşünüş ve amaçlar kay- bolmuş, onlann yerine bir illüzyon edebiyatı geçmiştir." Buna benzer bir durumun ABD'de özellikle 1990'larda "edebi çalışmaların sosyal bilgiler öğretimine önemli katkılarının olduğunu(n) kabul e(dilmesiyle)" ortaya çıktığını söylemek olası. Çünkü çocuk yazını," 20. yüzyılın başında Ame- rika Birleşik Devletleri'nde 'iyi vatandaş yetiştir- mek' şeklinde politik bir yaklaşım"la da kullanıl- maya başlanıyor. (Ahmet Şimşek; Sever; 2007, 132) Nitekim bizde de "çocuklarımızı bir düşünce- ye, bir inanca tutsak kılmak isteyen güdümlü yayınlann etkisini gittikçe artırdığı" vurgulanmı- yor mu? (Sever; 2007, 3) Genç kızlara yönelik etkilemelerin de birer "modem köle" yaratmaya dönük olduğu seziliyor. (Ülkü; agy. Neydim; Genç Kız Edebiyatı, Bu, 2005) Öte yandan Gülten Dayıoğlu'dan YÖK'ün, "eğitim fakültelerinin öğretmen yetiştiren bö- lümlerinde, bazı programlardan çocuk edebiyatı (dersini) çıkar(dığını)" öğreniyoruz (Sever; 2007, 17). Buna benzer yönsemeler öteki ülkelerde de karşımıza çıkıyor. Ömeğin çocuk yazını tarihi bi- zimkine denk Polonya, Bulgaristan vb. ülkeler- de özenti ya da öykünmeyle sürdürülen bir ya- yıncılığın izine rastlamak olası. (Bak.: Öztürk Emiroğlu; Jena Vasileva Jelyazkova; Sever 2000; 152,228) Bunlara, dolgu amaçlı çıkarılan klişe çocuk kitaplan da eklenebilir kanımca. Yaratıcı drama ile eğitici drama nasıl apayn yerlere çıkarıyorsa bizi, çocuk yazını da kendi yaratıcı niteliğinden anndırılıp ders üniteleri için yan kol gibi alındığında işimiz daha bir çatalla- şacaktır. Kitabın nesnesini yitirmek, kitaba özgü kültü- rü de ortadan kaldırabilir. "Özgür düşünebilme yetisinin çocukluk çağında geliştiği konusu üze- rinde pek durulma(dığı)"ndan "çocukta özerk benlik duygusunun gelişimi kısıtlanmakta, öz- gür düşünebilme yetisi büyük oranda söndürül- mektedir." (M. Orhan Öztürk; Şever; 2007,21). Kitap nesnesi, özgür düşünebilmenin de yol açıcısı oysa... Artık "çocuk edebiyatı yalnız çocuklann de- ğildir. O, bütün büyüklerin de, yıllarca önce kay- betmiş oldukları bahtiyar dünyalanna yeniden dönüşleridir." (M.Orhan Okay; Şirin; 1987,65) Ne var ki yukarıda dile getirilenlerin ışığında dehşete kapılmamak elde değil. Çünkü biz ço- cuklarımıza hâlâ "hayal bilgisi" yerine, "ha- yat bilgisi" okutmakta direniyoruz. Çocuk yazını salt bu amaca hizmet ediyor sanki. Böylelikle çocuklann gözüne, babalarının yanında çıraklığa durmuş gibi birer at gözlü- ğü takıyoruz hemen, ağızlarına da gem vu- ruyoruz bir çırpıda, sonra da istediğimiz yö- ne çekip sürüyoruz onlan. Oysa "kitap", insanoğlunun özgürlüğü. Bir "görünür tann" ya da "açık vicdan" halinde korumamız gerekiyor onu. Türkiye Cumhuri- yeti yıkıldıktan sonra laikliği tartışamazsınız, bunun zeminini yitirirsiniz çünkü. "Özgür dü- şünebilme yetisi"ni geliştiren kitap nesnesini yitirdikten sonra da kitabı tartışamazsınız ar- tık. Umalım, insanoğlu daha fazla gecikmez de ayırdına vanr bu gerçekliğin... Gelin haftaya çocuk-gençlik yazınının ne'liği, niteliği ile sürdürelim konuyu... • C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1075
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear