25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
AndreGideden Tohum Ölmezse' •f Yere düşen buğday tanesi Tohum ölmezse, Andr6 Gide'in otobiyografik anlatı- mı. Gide. ailesinin, özellikle de annesinin, kendisine verdiği katı ahlakçı eğitimden, duyguları ve aklının yön verdiği özgürlüğe nasıl ulaştıgına; aşklarına, yol- culuk ve dostluklarına yer veriyor kitabında. Dünya- yı ve kendisini nasıl tanıdığını aktarıyor kısacası. 01 Alf BULUNMAZ "Vzun uzun tarttşıp didişmeden düşün- ce ve yaztda belli bir incelmeye ulafamaz- stmz." "Gerçeklik endifesi ne kadar büyük olursa olsun, anılar ber zaman için ancak yan yanya samimidir: Her şey söylendi~ ğinden daima çok daba karmaştktır. Hat- ta belki de romanda gerçeğe dabafazla yakla$ılmaktadtr." "Siz hangi Tanrt adına, hangiidealadı- na benim kendi doğama-uygun olarak ya- şamamı yasakltyorsunuz? Peki, sadece onun peşinden gitsem, beni nereye sürük- lerdi bu doga?" Andre Gide D! ünya edebiyatının ağır i ağabeylerini okumak de- jmek, onların yaşamundan parçalan fark ederek ve- ya etmeyerek öğrenmek de demek bir yerde. Ama o ağabeylerden ba- zılan, işi kolaylaştırıp kendini say- darn biçimde anlatırsa ne mutlu okura. Çünkü kitap kurdu okur merak eder; konunun dedikodu tarafina kaymamak koşuluyla, eserleriyle doydu- ğu yazarın hangi yollardan geçtiğini bil- mek de ister. Edebiyata yön vermiş, fikirleriyle dün- yayı ve zihinleri aydınlatnıış, daha da önemlisi kitleleri etkilemiş bu isimler, kim olduğunu, nerede durduğunu, nere- ye gittiğini ve nereye gitnıek istediğini okurlanna açar bazen. Andre Gide'in Tohum Ölmezse adlı kitabı, bir otobiyografi ve okurun, hay- ranlannın ve takipçilerinin, kendisiyle il- gili merak ettiği pek çok şeyi anlatmaya koyuldugu önemli bir kitap. Gide'in dünyasını, okurun dünyasıyla buluştur- ma amacı taşryan bir çıkma. MÜZİKSEL ANLATIM Kalburüstü yazarların hayatı, çoğun- lukla başuıdan sonuna düz bir çizgiyi ta- kip etmez. Yazarın adtnın ardından açı- lan parantezdeki doğum ve ölünı yıllan arasındaki tire, pek çok İırtınanın, anı- nın; yaşanrnışlığın ya da eksik kalanın anlatımıdır adeta. Gide, o tirenin yirıni altı yıllık bölümünü bir pencercden veya bir ayna karşısuıda kendine bakar gibi anlatmaya koyuluyor Tohum Ölmez- se'de. Gide'in soyağacı çıkarma gibi bir giri- şimi var. Anne, baba ve ebeveynlerinin ailelerini ince ince nakşediyor. Bunu ya- parken, anne ve babasına ilişkin çocuk- luğundan kalma itiraflarda da bulunu- I yor. Annesini, çocuklarının kendisine ke- I sin anlamda itaat etmesini bckleyen bir ahlakçı, babasını ise daha yumuşak başh ve Gide'e tek kelimeyle ve kolayca her istediğini yaptırabilecek biri şeklinde ta- nımlıyor. Gide'in roman gibi tasarlayıp kurgula- dığı kitapta, aynntıh bir tabloyla yüz yü- ze sanki okur. Bununla birlikte anlattığı kişiler, neredeyse birer karakter ve za- I man zaman, Gide'in hayatında yer alma- mış da yaratılmış tipler gibi bir izlenim bırakıyor. Ailesinin, özellikle de annesinin düzen ve itaat isteklerine karşın Gide, okul ya- şamında tam bir karmaşa içinde. Hal ve gidişi hiç iç açıcı değil: "Okulda ceza uy- gulanmadığından, Mösyö Vedel bana 'hal ve gidişten sıfir' vermekle yetindi. Bu ceza ahlaki olmakla birlikte, az sert de sayılmazdı. Ama bu beni hiç ırgalamı- yordu. Her hafta 'hal ve gidiş'ten ya da 'temizlik ve düzen'den sıfırımı alıyor- dum; hatta bazen ikisinden birden. Hiç şaşrmyordu. Sınıfın sonuncularından biri olduğumu eklemeye lüzum yok. Tekrar- lıyorum: Ben hâlâ uykudaydım; henüz doğmamış birinden farksızdım." Gide'in ilk perdede anlattıkları, nere- deyse tamamen bir keşif yolculuğu: Aile- sini, dünyayı, insan ilişkilerini, mekânla- n, dilini, gelişen zihnini, bedenini keşfe- diyor. Büyük bir iştahla dünyayı içine çe- ken; bazen yenilen bazen zaferler kaza- nan bir çocuk Gide. Okulla başı dertte olan ve sağlığı bir düzelip bir bozulan bu adam, ilgi ve teşvik beklerken öte taraf- Andre Gide'in kitabı, bir otobiyografi ve oku- run. kendisiyle llglll merak etflğl pek cok şeyl anlatmaya koyuldufiu önemli bir kitap. i tan kendini geliştirmeyi ihmal etmeyen : bir görüntü çiziyor. Yaptığı yolculuklar • da cabası. j Babasmın kaybı ve annesiyle beraber I maddi zorluklarla boğuşmaya başlaması ! da, o günlerde Gide'in kişiliğinin oluşu- munda büyük rol oynuyor. Babasının ölümüyle duyumsadığı keder, onun baş- | ka acılarım hatırlamasını ve ağzmdan bir [ anda şu sözlerin boşalmasına neden olu- i yor: "Ben başkalan gibi değilim!" l Bir küçük parantez: Roman biçiminde i kurgulanan bu otobiyografîk kitapta Gi- ; de, hayatının önemli bir parçası olan mü- ziği anlaümma yediriîiiş. Yani yavaş ya- ; vaş saürlara dokuduğu geçmişini müzik- j sel bir biçemle; zaman zaman allegrolar- ; la, bazen fuglerle bazen de romanslarla süslüyor. Böylelikle Gide, hem edebi hem de müziksel bir tat bırakıyor oku- ' run zihninde. KEŞİF YOLCULUĞU i Dedik ya, Gide kendini ve dünyayı i keşfediyor; bu, aynı zamanda : okurun(un) da Gide'i keşfetmesi demek: | Hayatının kilometre taşlarını, geçtiği ka- | ranlık yollan da ayrımlaması anlamma ; geliyor bir ölçüde. Işte bir başka örnek: "Hafifmeşrep kadınların evlerine yap- tığım keşif seferlerime rağmen, on beş yaşımda fuhuş çevreleri konusunda ina- ; nılmaz derecede cahil kalmıştım; bu ko- j nuda hayal ettiklerimin gerçek hayatta • hiçbir temeli yoktu; hayallerimi ahlaksız- lıkla, müstehcenlikle, hoş şeylerle ve tik- sintiyle -daha önce sözünü ettiğim içgü- ! düsel ayıplanma yüzünden, özellikle de tiksintiyle- süsleyip şişiriyordum." ; Aldığı ve ayağına pek çok kez takılan, ! hatta "erkekler birbirine sarılamaz" gibi : bir noktaya da varabilen püriten eğitim; daha doğrusu, annesinin ona aşıladığı aşırı alılakçı tutum, Gide'in hayatuıda belirgin bir yere salıip. Bunu özetleyen bir itiraf daha: "Aldığım püriten eğitim yapımda var olan ve benim hiçbir kötülük gömıedi- ğim çekingenliğimi alabildiğine arttır- maktaydı. Karşı cinse olan meraksızlığım had safhadaydı; kadınlığın bütün sırrını tek bir hareketle keşfedeceksem bile, bu hareketi hiç yapmadım; tiksintilerime ayıplama adını vermek ve irkilişimi er- dem saymak gibi bir avuntuya kaptmnış- tım kendimi; içine kapanık, huzursuz bir ! halde yaşıyordum ve kendime bir diren- me ideali yaratmıştım; teslim olursam, kötü alı§kanhklarıma teslim oluyordum, dışarınm tahrikleri ilgimi çekmiyordu." ; Ama tünı açmazlanna, yaşadığı gel git- j lere; annesinin baskıcı tutumuna, kayıp- ! lanna, hayatındaki zorluklara, kişiliğini bulma aşamasında önüne dikilen engel- lere rağmen samimiyetle ve kendinden emin olarak, benliğinde "daima neşenin baskm geldiğini" ifade etmekten çekin- mez Gide. Neşesinin yanında, çıkuğı felsefe yol- culuğunu ve bu seyahatte, ona ilk reh- berliği Eski Yunan düşüncesinin yaptığı- nı da anlatır. Gide'in felsefeyle haşır ne- şir olmaya başlaması ve felsefenin haya- tında önemli oranda yer kaplamasını sağ- layan isimler de vardır elbet: Koruyucu- luğuna sığındığını söylediği Spinoza, Descartes, Leibniz ve Nietzsche'nin öte- sinde, özel anlamda ilgilendiği ve felsefe- de kendisine büyük mesafe aldırdığını belirttiği Schopenhauer... "TUHAF OLAN BENİ KIŞKIRTIR" Oyunun ikinci perdesi, Gide'in genç- lik yıllarına ayrılmış. Burada da keşifler söz konusu. Ancak Gide, biraz daha ol- gun ve olaylara kuşbakışı yaklaşabilen ki- şiliğe sahip artık: "Daha çok bilgi sahibi olduğumda (...) incir çekirdeğini dol- durmayan sıkıntıların beni gark ettiği muazzam acılara gülüp geçebildim, he- nüz şekillenmemiş ve sınırlarını ayırt edemediğim için beni dehşete sürükle- yen geçici heveslerimin adını koyabil- dim. O dönemde her şeyi keşfetmem, acıyı da merhemi de aynı zamanda bul- mam lazımdı; hangisi bana daha cana- varca geliyordu, büemiyorum. Püriten eğitimim beni böyle şekillendirmişti, ba- zı şeyleri öylesine önemsememe yol açı- yordu ki beni heyecanlandıran meselele- rin bütün bir insanlığı ve tek tek her bi- reyi etkilememesini aklım almıyordu." Gide'in yirmili yaşlarda ayırdına vardı- ğı ya da gitmeyi seçtiği yol, ona "Isa ahla- kı" olarak öğretilenin; başka bir deyişle, "arzularını yasaklanıak zorunda olduğu- nu hissettiği her şeyi" kınp geçmekti. Çıktığı Cezayir yolculuğu bunun başlan- gıcıydı. Uyumsuzluğu bir uyuma dönüş- türme anlamı taşıyordu bu yolculuk. Cezayir gezisinin bir başka anlamı, Gi- de'in "farkh" cinsel kimliğinin oluşmaya başlamasıdır. Cezayir seyahati, Gide'in hızla kendini tanımasmı sağlar: "însan vardır, kendisine benzeyene tutulur, in- san vardır, farkh olana vurulur. Ben so- nunculardanım: Alışılmış olan bana ne kadar itici gelirse, tuhaf olan da beni o kadar kışkırur." Gide, Toham Ölmezse âc neyi neden anlattığını; amacının ne olduğunu açık şekilde ifade ediyor. Ona göre kitaptaki her şey, eğilip bükülmeden okurun önü- ne konuyor, çünkü Gide, ana hedefinin gerçeğe yakuıhk değil, gerçeğin ta kendi- si olduğunu söylüyor. Böylece hayatının yörüngesini de belirliyor: "Bana kurallar- dan kurtulmak yetmiyordu; taşkınlığımı meşrulaştırmak, çılgınlığımı hakh göster- mek de istiyordum." "En samimi eylemlerimiz aynı zaman- da en az hesaplı olanlardır; iş olup bittik- ten sonra aranan açıklamalar manasız ka- lır" diyor Gide. Buğday tanesinin yere düşmeyip yalnız kalmasındansa, toprağa ka\Tişup ölerek mahsul vermesinden ya- na bir yazar o. Hesapsızca kendini anlatı- şı, eserlerindeki izleri okura açması, içten itiratları da hep bu yüzden. Baskıyı kırıp özgürlüğüne yelken açışını da toprağa yürüyen tohum olma anlamındaki isyana bağlamalı. Tohum Ölmezse, Gide'in kendini alabildiğince anlattığı, anlatırken nasıl kabuğunu kırdığını gösterdiği dal- gah bir deniz gibi... • bulunmaz_ali@hotmail.com http^/bulunmazali81.blogspot.com Tohum Ölmezse/ Andre Gide/Çevi- ren: Aysel Bora/ Can Yaywlan/350 s. SAYFA 8 C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 7 S
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear