22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Handan Cökçek ve Can Eryümlüyle kitapları üzerine Ezber bozan romanlar Bir toplumu tankla topla yıkamayabilirsiniz. Ama o toplumu uzun vadede dönüştürerek duyarsız, yönetenlerin yap dediğini yapan, tüket dediğini tüketen bir topluma dönüş- türebilirsiniz. Bunun için en etkin silah, o toplumun bireylerinin düşünme yetilerini za- yıflatmaktır. Sadece 'büyüklerinin' bellettiği düşünce kalıplarının dışına çıkamayan, öğ- retilen bilgilerden hiç kuşku duymayan, farklı söylemlerin ve davranışlann ardında art niyetler arayan, ezber yoluyla zihinleri kelepçelenmiş insanlardan oluşan toplumumu- zun sorun çözememe, sorunları bir çile yumağına dönüştürme hastalığı, demokratik düşünce ve davramşları geliştiremeyişimizin en önemli sebebidir. Ezber, hiçbir sınır ta- nımadan düşünebilmeyi ve böylece yaratıcı zekânın gelişmesini engeller. iki yazar, Han- dan Cökçek ve Can Eryümlü insanları etnik veya dini nedenlerle birbirine düşürmeye devam eden, kan kokulu parayla beslenen uluslararası emperyal sermayenin, nefret duygusunu nasıl öğrettiğini, koşullar uygun hale getirilince nasıl kitleselleştirilebileceği- ni, bunların sistemlerle ilişkilerini romanlarında bizlere aktararak ezber bozuyor. O Nevzat Süer SEZCİN | x~> izler yakın tarihimizi ^ ^ ana tema olarak alan mm • j romanlar yazdmız. Ne- *S den? Can Eryümlü: - Me- rak... Ben merak edip bilmedi- ğim, anlatılanlarla yetinemediğim, hatta doğruluğundan kuşkulandı- ğım bir takım konuları öğrenmek | için okudukça, oluşan birikim kendine T bir mecra yaratıp aktı. Nezle gibi... Sonra o notların bir sıraya, sisteme so- kulması gerekti. İşte roman o aşamada gelişti. Önce Kalimerhaba Izmir adlı ro- man çıktı. Ama nezlenin arkası kesilmi- yordu. Sakız'm Gözyaşlan geldi ardın- dan. Okuyanlar, hakkında yazanlar bunların birer dostluk romanı olduğu- nu söylüyor. Mesajı veremedim mi aca- ba, diye düşünüyorum. Çünkü iki ro- man da iki ulus arasında dostluğun oluşmayacağını, oluşmaya bırakılnıaya- cağını anlaüyor. Düşünsenize, iki ulus da kendi bağımsızlıklarım birbirleriyle savaşarak kazandı. Bu işte bir cnayilik yok mu? Bizi savaştıracakları daha dört, beş ciddi sorun var aramızda. Zaman zaman buzluktan biri, ikisi çıkartılıp canlandırılıyor. Haaydaaa! İki tarafta da ahali ayağa kalkıyor, baltalan topraktan çıkarıyor. İki ulusun da iplerinin kendi ellerinde olmadığının anlatılması gerek- tiğine olan inancım beni bu uzun vadeli çahşmaya yöneltti. Handan Gökçek: - Bu romanm konu- su uzun zamandır aklımı kurcahyordu ve yine uzun zamandır özelikle yakın ta- rihimizin kalın örtülerle üzerinin örtül- meye çalışıldığını düşünüyordum. Mü- badele dönemi üzerine yaptığım bir araştırmada özelikle Bilgi Üniversitesi- nin Ege'yi Geçerken adh bir kitabında rasdadığım şu bilgi beni bu romanı yaz- maya ikna etti diyebilirim: "1923 ve 1998 yılları arasında yaymlanmış 105 Türk yazarına ait rasgele seçilmiş 290 adet roman ve 60 ciltte toplanmış hikâ- ye temel alınarak yapılan bir inceleme- nin sonucunda 1923 -1980 arasında özelikle 1960 yılına kadar, edebiyatta mübadeleyi konu alan kitaplar oldukça azdır. Genellikle mübadele bu kitaplar- da yan tema olarak ya da dolaylı bir bi- SAYFA 4 çimde anlatdır. Ayrı- ca mübadele olayı yazarların siyasi ideolojilerine göre de farklı biçimlerde yo- rumlanmıştır." Ayrı- ca Mübadelenin Türk ve Yunan ede- biyatına nasıl yansı- dığını anlamak için de her iki ülkenin bu döneminin anlattığı epey roman oku- dum. llginçtir. Yunan edebiyatında mü- badele 30 Kuşağı edebiyatım yaratmış ve bu kuşağın cdebiyatçılarının yaklaşık yüzde sekseni Anadolu kökenli. müba- dele birinci kuşak mübadil olan yazarlar tarafmdan yazılırken "biz" bakış açısıy- la yazılmış, ikinci kuşak diğerini "öteki" yapmış üçüncü kuşakta ise öteki "düş- man" taraf olmuş. Biliyorum ki edebi- yatın tuttuğu tarihin üzeri örtülemiyor bu romanı yazmamın en büyük nedeni de budur. Ülkemin özellikle yakın tari- hine uzaktan değil de tam da içinden bakmak istedim. "BİZİM SORUNUMUZ UNUTMAK" - Her iki romanda bir bakıma tarihi romanlar sınıfına sokulabilir. Nasıl bir ön çalışma yaptımz? Ne kadar zamanı- nızı aldı? C.E. - Önce okudum tabii. Sonra ha- vasını koklamak, ruhunu hissetmek için gidip gördüm. Gezdim. Araştırdım. On beş yıl süren bir süreç oldu bu. Orada şunu fark ettim: Yunanlılar günlük ya- şamlarının bile her aşamasım tarihle ya- şar, geçmişle beslenirken biz çoğu ko- nuda kör kütük cahildik. Hangi yöntem daha sağhklı bir toplum oluşturur bil- miyorum, ama iki tarafın Zerdüştleri böyle buyurmuştu. Bizdeki bilinçli sus- kunluğun Osmanlı'nın son yüzyılında peşi peşine yaşanan travmalarm, inanıl- maz trajedilerin, anavatan sayılan Bal- kanlar'ın yitirilmesinin, çevredeki farklı etnik kökendeki Müslümanların ihmal edilmiş Anadolu'ya doluşturulmasının, o göçmenlerin yarıya yakınmın birkaç yıl içinde ölüp gitmesinin unutulması, üzerinin örtülmesi, o acılarm sürekli ya- şanmaması, artık komşularımız olan es- ki düşmanlarımızla kan davasının sür- dürüünemesi resmi ideolojimiz oldu. Ama bezginleşmiş, neredeyse sıfın tü- ketmiş halk da unutmayı seçti. Çocukla- rma aktarmadı yaşadıklannı. Ne tarihi araştırma, ne öykü, ne roman çıktı o dö- nemle ilgili. Bir "Şvayk" yazılamadı biz- de örneğin. Dolayısıyla bizim sorunu- muz Kürt, Ermeni, Yunan, Bulgar soru- nu değil, unutmak oldu. Hastalığımızm adı, amnezi! Ama iki tarafta da üçüncü kuşaktan birtakım zıpçıktılar çıkıp, o konuları deşmese, öylece sürüp gide- cekti bizdeki uyurgezerlik, onlardaki hamaset tıkıştırması. H.G. - Istanbul Bilgi Üniversitesi Ya- yınlan tarafından basılmış Ege'yi Ge- çerken. Herkül Millas'ın makaleleri. O döneme aiı gazete yazıları, haberler. Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi, Mihri Belli ve Yanya'nın Gözyaşlan, Fazıl Bülent Kocamemi gibi yapıtları okumam gerekti. O döneme ne kadar hâkim olursam kalemimin o kadar ra- hatlayacağının bilincindeydim. Roma- nın ilk cümlesini yazmadan önce iki yıl yalnızca okudum. Yazma sırasında da okumaya devam ettim. Ah Mana Mu benim için beş yıl süren güzel bir yolcu- luktu. O kadar uzun zamandır o karak- terlerle yaşadım ki şimdi tuhaf bir boş- luk hissediyorum. Terk edilmiş gibiyim, acıyan bir tarafım var. - Can Eryümlü'nün Sakız'ın Gözyag- ları romanında ve Handan Gökçek'in romanı Ah Mana Mu 'da, iki farklı miî- letin adetleri sık sık vurgulanıyor. Buna neden ihtiyaç duydunuz? Bunu roman- larımza nasıl yedirdiniz? C.E. - Ben ulusları ailelere benzetiyo- rum. Her ne kadar Balkanlar'daki tüm ülkeler yapay uluslardan oluşmuş olsa da, resmi ideolojiler onları bir kailıba so- kup, kendilerine ait görgüler verdi. Ço- ğunlukla hamaset geçerli de, ideolojile- rin amacı o zaten. Yamalı halkları bü- tünleştirmek. Gene de aynı ülkede yaşa- yıp birbiriyle anlaşamayan bazı gruplar, komşu bir ülkedeki haİkla çok daha ya- kın hissedebiliyor kendini. O halklar birbirleriyle savaşmaz. Çünkü aynı aile- den görürler kendilerini. Onun için po- litika sokulur araya. "Hayır! Sen bizim aslan ailemizdensin. Onlar tu kaka!" Karımla beni Sakız'da bir dağ köyüne götürmüştü arkadaşlarımız. Orada incir yetişirmiş ama yemeldik olmadığı için imbikten geçirüip suma denilen bir içki yapılırmış ondan. Gittiğimizde sokağa kurulmuş koca bir sofra hazırdı. Bir do- muz kesilmiş, mangalda pişiriliyordu. Bizim de geleceğimizi duydukları için koyun eti almışlar. Tatlar karışmasın di- ye ikinci bir mangal yakmışlar, suma iç- mezsek diye de Türk rakısı bulmuşlar. Bu incelik ve kibarlık ancak aile bireyle- ri arasında olur ki, gittiğimiz yer kaba saba dağlıların köyüydü. Insan her yer- de aynı insan. Sevgisiyle, hüznüyle... . Bir eski Istanbul şarkısı var. Rum ve Türk gençler boğaza karşı içki içiyor. "lkimiz de içki içip sarhoş oluyor, kavu- şamadığımız sevgililerimiz için ağlıyo- ruz. Tek farkımız senin Allah, benim Hristos demem." H.G. - Bir hikâye anlatmak için, insa- na, doğaya, olaya, zamana, acıya yaşama dair aklmıza ne gelirse hepsine ihtiyacı- nız var. Âdetler, gelenekler, görenekler de insana dair onu anlatmak için en iyi unsurlar bence. Romanımda iki farklı milleti anlatıyorum evet ve bu iki milleti anlatabilmeme, karakterleri yaşatabil- meme bu âdetler çok yardımcı oldu. Ayrıca her zaman yeni kültürler, farklı âdeder ilgimi çekmiştir, bunları öyküle- rimde, romanımda işlemeyi de seviyo- rum. Romanımda bu âdederi karakter- lerinin yaşamlannm içine yerleştirdim. Örneğin Alkioni kızını evlendirdi- ği gece Meryem Ana ikonasının C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1075
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear