22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 23 EYLÜL 2010 PERŞEMBE 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Bunlar Daha Olur AKP Engellemez Gazetelerde haberi okuduğum zaman, “evet” oylarıyla birlikte Türkiye’ye daha çok demokrasi geleceğini ileri sürenler geldi aklıma. Bırakın daha çok demokrasiyi, artık sokaklarda, sanat galerilerinde saldırıya uğrama aşamasına vardık. Kimileri kendi yaşam tarzlarına uymadığı için insanlara saldırmaktan çekinmez oldular. Mahalle baskısı, bir çekinme duygusu iken fiili baskıya dönüşmüş bulunmaktadır. Artık “Vurun gâvura!”, “Vurun kahpeye!” dönemine doğru doludizgin gidiyoruz. İstanbul’un göbeği Beyoğlu’nda bulunan sanat galerilerindeki saldırıların gerekçesi orada içki içilmesi. Bundan böyle nerede içki içilip içilmeyeceğine karar verme yetkisine sahip görüyorlar kimileri kendilerini. Bunların artacağından hiç kuşkunuz olmasın! Bu saldırılar daha da tırmanacak, öldürme boyutlarına da varacak. Emniyet güçleri bu işleri seyredecekler, herhangi bir müdahalede bulunmayacaklar. Nitekim Beyoğlu’nda meydana gelen olayda da, polisin herhangi bir müdahalede bulunmadığı görüldü. Hanefi Avcı’nın “Haliç’te Yaşayan Simonlar”ını okuduktan sonra, kimsenin oradaki görevlilerin neden müdahalede bulunmadığını sormayacağını, çünkü sorunun yanıtının bilindiğini sanırım. Saldıran ile saldırıyı önlemek konumunda olan aynı cemaatin üyeleriyseler, saldırıyı önleme konumunda olan, saldırana nasıl müdahale etsin? Artık belirli inançta olanların onaylamadıkları yaşam biçimi sürekli baskı ve saldırı altında olacaktır. Daha fazla demokrasi için “Yetmez ama evet” diyenlere ithaf olunur bu sonuç. Bu saldırıları yapanlar ve onaylayanlar arasında da, başka tür bir “Yetmez ama evet”çiler var. Onlar bu saldırıları “evet” diye onaylarken, yetmez buluyorlar, daha şiddetle “cezalandırılmalarını!” istiyorlar. 12 Eylül günü sandık başında bu iki “yetmez ama evet” grubu el ele ittifak halinde, bugünlerin ve ne nitelikte olacağı bugünlerden belli olan yarınların temelini atıyorlardı. Din kurallarının, cemaatin yorumladığı biçimde uygulanmasına boyun eğmeyenler, artık önce baskı altına alınacak sonra tasfiye edileceklerdir. Bunun karşısında devletin ya da devletin iktidarını elinde tutanların tavrının ne olacağını merak edenler, Beyoğlu saldırısı sırasında polisin tavrının ne olduğuna baksınlar, meraklarını giderecek yanıtı orada bulabilirler. Zaten saldırganları cesaretlendiren, niyetlerini kuvveden fiile çıkarmaya iten de, bu tepkisizliği bilmeleridir. Her ülkede kendi yaşam biçimini, kendi dünya görüşünü başkalarına zorla kabul ettirmek isteyenler bulunabilir. Ancak, devletin böyle bir isteğin baskıya dönüşmesine izin vermeyecek olması, demokratik özgürlüklerin güvencesini oluşturur. Laiklik ilkesinin de temeli budur. Laiklik devletin yalnızca bütün inanışlara eşit uzaklıkta durması demek değildir. Laiklik aynı zamanda inançlardan herhangi birinin bir diğeri veya diğerleri üzerinde baskı oluşturması halinde, hemen duruma müdahale ederek, baskıyı ortadan kaldırması ve bu girişimde bulunanları cezalandırmasını gerektirir. Beyoğlu saldırısının faillerinin başına ne gelecek olduğuna bakın, AKP iktidarının böyle bir tavır alıp alamayacağını rahatlıkla anlayın. Türkiye’de bu saldırılar sürecek ve AKP bunlara müdahale etmeyecektir. AKP içinde bu gibi saldırıları önlemek için müdahale edilmesini isteyenler olursa, onlar da tasfiye olacaklardır. “Yetmez ama evet”çiler, bu yolla daha fazla özgürlük kazanacağımızı düşünenler, bu sonuç sizlerin eseridir. Kutlarım!.. Bir gün, gelip sizin de yakanıza yapışacaklar. Göreceksiniz! Çok merak ediyorum, acaba o zaman ne diyeceksiniz? asirmen@cumhuriyet.com.tr MURAT KIŞLALI BERLİN/ANKARA - CHP Ge- nel Başkanõ Kemal Kılıçdaroğlu, “Din ve etnik temelli siyaset bizim oy almamızı engelliyor. Bu alanda mücadele çok zor” dedi. Kõlõçdaroğlu, Avrupa’ya CHP’yi anlatmak için çõktõğõ Berlin ziyare- tinde, CHP’nin 2011 seçimlerine yönelik ya- põlanmasõ hakkõnda da ipuçlarõ verdi. Kõlõçda- roğlu’nun bazõ değer- lendirme ve düşünceleri şöyle: CHP’nin yeni yüzü: CHP, hak- lardan, özgürlükten ve demokrasiden yana bir partidir. Yenileşmenin ve di- namizmin motoru olduğumuzu dü- şünüyoruz. Sorunlarõ çözmek mu- halefet partilerinin değil iktidar par- tilerinin görevidir. Onun için bu göreve talibiz. Oy potansiyelindeki sıkıntı: CHP yoksullukla mücadele etmek üzere yola çõktõ. Ancak yoksulluğun, din sömürüsü ile birleştiği kesimde ka- rar mekanizmasõ katõlaşõyor. Bu yurttaşlarõn oylarõnõ almak zor olu- yor. Bu nedenle Türkiye’de dinin si- yasete alet edilmediği bir siyasi or- tam yaratmayõ hedeflemeliyiz. Seçim sürecinde yönetim kad- rosu: Parti yönetiminde kendi ko- nularõnda yetkin insanlardan oluşan iyi bir kadro oluşturulmasõ lazõm. Ama tek başõna bu çalõşma ile oylarõn artacağõna kani değiliz. Din sömürüsüne kalkan aranı- yor: Sendikacõlõk sol partilerin oy ta- banlarõnõ oluşturur. Ama sendikacõ- lõkta çok güç kaybõ oldu. Din ve et- nik temelli siyaset bizim oy almamõzõ engelliyor. Bu alanda mücadele çok zor. “Dininize ve etnik kökeninize saygı gösteriyoruz ama siz yok- sulsunuz, biz size yardım etmek is- tiyoruz.” Bizim bu algõyõ yaratma- mõzõn, bu mesajõ vermemizin yolu, üniversiteler, sendikalar, sivil toplum örgütleri ve medya aracõlõğõyla ol- malõ. Gölge kabine: Seçim sürecinde gölge kabine belirlemek faydalõ ol- muyor. Kõrgõnlõk yaratabilir. Ayrõca rekabet olmadõğõ için seçilen kişiler çalõşmayabiliyorlar. Çalışma grupları: Gölge kabi- nenin alternatifi çalõşma gruplarõ olabilir. 3-4 kişi, milli eğitim, ener- ji, bağõmsõz denetim, adalet gibi konularda yetkili kõlõnabilir. Ancak bu yöntemin de sakõncasõ, milletve- killerinin vakitlerinin çoğunu se- çim sürecinde seçim bölgelerinde ge- çirmek istemeleri oluyor. CHP’nin yoksullukla mücadele etmek üzere yola çõktõğõnõ ancak din ve etnik temelli siyasetin partinin oy almasõnõ engellediğini belirten Kemal Kõlõçdaroğlu, “Bu nedenle Türkiye’de dinin siyasete alet edilmediği bir siyasi ortam yaratmayõ hedeflemeliyiz’’ dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Cumhur- başkanõ Abdullah Gül, BDP’nin ‘demokratik özerlik’ konusundaki talebine “Bunlar, bir gizli ajandayla gelen şeyler açıkçası. Onun için on- lara ben sempatiyle bakamam. Üniter yapı bo- zulmaz” diyerek tepki gösterdi. TRT Haber’e konuşan Gül, Kürt sorununa iliş- kin bir soruya, “Dışarının önemli bir rolü var, bu ayrı. Orada otorite noksanlığı var ama her şeyi dışarıya atmak, bir noksanlık olur” yanõtõ- nõ verdi. Gül, Türkiye’nin üniter yapõsõndan taviz vermesinin, Cumhuriyetin temel ilkelerinden vazgeçmesinin düşünülemeyeceğini söyledi. Bir gazetecinin, “Özerklik meselesine katı bakıyor- sunuz. Daha doğrusu bir tepki gösterdiğinizi gözlemledik. Uçaktaki söyleşimizde de var” sözü üzerine Gül, “Bunlar, bir gizli ajandayla gelen şeyler açıkçası. Onun için onlara ben sempatiyle bakamam” ifadesini kullandõ. Türkiye’de yerel yönetimler reformu yapõlmasõ gerektiğini, bu çalõşmanõn Meclis’in gündeminde bulunduğunu anlatan Gül, Türkiye’de biraz daha ademimerkeziyetçi olmak ve yerel yönetimlerin yetkilerini arttõrmak gerektiğini kaydetti. Her şe- yi Ankara’dan yönetmenin modern yönetim anla- yõşõna ters düştüğünü belirten Gül, “Bu çerçeve içerisinde bakmak ayrı ama böyle gizli ajan- dalarla falan yaklaşmak, asla” dedi. Kõlõçdaroğlu, partisinin oy almasõ önündeki en büyük engelin din ve etnik temelli siyaset olduğunu söyledi CHP seçim için yapõlanõyor DEMOKRATİK ÖZERKLİK TEPKİSİ Gül: Bunlar gizli ajandayla geliyor
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear