Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Prof. Dr. Canbaş, yetiştiği yöre ve özelliklerini tanıma açısından gerekli olduğunu söyledi "Üründe köken adı ve coğrafi işaret önemli" DANA (Cumhuriyet Bürosu) Bir bölge veya yörenin ya da bu bölge ve yöreye has ürünün adını, bu ürünün geleneksel uygulamalardan kaynaklanan bir üne sahip olduğunu veya taşıdığı özellikleri gösteren köken adı ve coğrafi işaretin, ürünün kalitesi ve piyasadaki durumuyla çok ilişkili olduğunu vurgulayan Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Ahmet Canbaş, "Bir ürüne bu ad veya işareti kazandıran özellikler yeniden yaratılamaz, sadece tespit edilir ve tanımlanır. Tüketici bu işarete dikkat etmelidir" dedi. Ürüne verilen işaretler ile köken belgesi arasında fark olduğunu, köken belgesinin, ürünün geldiği ülke veya bölgeyi gösterdiğini, ancak ürün ile kökeni ve özellikleri arasındaki her hangi bir ilişkiyi ifade etmeyeceğini vurgulayan Canbaş şunları söyledi: "Ticari marka kavramı da bu işaretlerden farklıdır. Ürünlerin ticari bir marka ile pazarlanması, tek başına, tüketicilerin bu işaretlere olan ayrıcalıklı algılamalarını karşılayamaz. Ticari markanın belli bir kaliteyi gösterme zorunluluğu yoktur. Ticari marka ancak, uzun yıllar sonunda, reklam ve pazarlama faaliyetleri ve yüksek kalite standartları ile kalite imajına sahip olabilir. Aksine, coğrafi işaretler yasal olarak onaylanmış kalite kriterleridir. Bu özellikleri sayesinde tüketiciler nezdinde bir kalite güvencesi oluştururlar. Avrupa Birliği düzeyinde sadece 2 bin kadar ( Bin 400’ü şaraplar ve ispirtolu içkiler, 600’ü diğer ürünlerle ilgili) coğrafi işaretli ürün varken, marka sayısı 181 bin civarındadır. Bu durum coğrafi işaretlerin sahip oldukları seçkin konumlarının bir göstergesidir." Türkiye'nin kökü çok eskilere dayanan, kendine has özellikleri olan ve üretildikleri coğrafi bölge ile özdeşleşmiş çok sayıda tarım ürününe ve gıdaya sahip olduğunu anımsatan Canbaş, toplumsal miras niteliğindeki bu ürünlerin üretimlerinin sürdürülmesi, benzer ve taklitlerine karşı korunmasının tarımsal üretim, kırsal kalkınma, tüketicinin korunması ve genel olarak ülke ekonomisi açısından önem taşıdığını söyledi. Türkiye'ye, yöresine özgü niteliklere sahip tarım ürünleri ve gıdaların yasal düzenlemeleri konusunda da bir değerlendirme yapan Prof. Dr. Canbaş şöyle devam etti: "Uluslararası anlaşmalardan, 'Sınai Mülkiyetin Himayesine Mahsus Milletlerarası Bir İttihat İhdas Edilmesine Dair' 20 Mart 1883 tarihli Paris A Sözleşmesi coğrafi işaretlere temel oluşturmaktadır. 1958 Tarihli ‘Menşe adlarının korunması ve bunların uluslararası tescili’ne ilişkin Lizbon Anlaşması'nda ise sadece menşe adları ve bunların uluslararası tescili ve karşılıklı olarak korunması ele alınmıştır. Dünya Ticaret Örgütünün 'kişisel mülkiyet haklarının ticari ilişki yönü ile ilgili' 1994 tarihli belgesinde (WTO TRIPS) ise 'Coğrafi İşaret' yer almakta ve bunun; özel, ayrı bir fikri mülkiyet hakkı olduğu, bu özel fikri mülkiyet hakkının 149 ülke tarafından tanındığı ve bu hakkın toplumsal olarak kullanıldığı belirtilmiştir. Aynı belgede, Coğrafi İşaretler; 'üye ülkelerin birinin sınırları içerisinde veya bu ülkenin bir bölgesinde veya yöresinde üretilen, belli bir kalitesi, ünü veya diğer özellikleri temel olarak üretildiği coğrafi bölgeden Türkiye, kökü çok eskilere dayanan, kendine has özellikleri olan ve üretildikleri coğrafi bölge ile özdeşleşmiş çok sayıda tarım ürünü ve gıdaya sahip kaynaklanan ürünleri belirleyen işaretler' olarak tanımlanmaktadır." Türkiye’deki yasal düzenlemelerde, Coğrafi İşaretler konusunun, 24.6.1995 tarihli Bakanlar Kurulunda kabul edilen, "Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında 555 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname"de ele alındığını, kararnamenin kapsamının "doğal ürünler, tarım, maden ve el sanatları ürünleri ile sanayi ürünleri"ni kapsadığını da kaydeden Canbaş şöyle konuştu: "Kararnamede coğrafi işaretler, menşe adı ve mahreç işareti olarak ikiye ayrılmıştır. Menşe adı; 'Coğrafi sınırları belirlenmiş bir yöre, alan, bölge veya çok özel durumlarda ülkede üretilen, tüm veya esas nitelik ve özellikleri bu yöre, alan veya bölgeye özgü doğa ve beşeri unsurlardan kaynaklanan, üretimi, işlenmesi ve diğer işlemlerinin tümüyle bu yöre, alan veya bölge sınırları içinde yapılan bir ürüne verilir' diye tanımlanırken, Mahreç işareti ise, 'Aynı özellikleri taşıyan ancak; üretimi, işlenmesi ve diğer işlemlerinden en az birinin belirlenmiş yöre, alan veya bölge sınırları içinde yapılan bir ürüne özgü işaret' olarak tanımlanmıştır." Avrupa Birliği ülkelerinde yasal yönden ayrıca ele alınmış olan bağcılık, şarapçılık ve ispirtolu içkiler konusunun henüz Türkiye’de gündemde olmadığını, oysaki şarapçılık ve ispirtolu içkilerle ilgili yasal düzenlemelerin oldukça eski ve günümüzün ihtiyaçlarına yanıt vermekten uzak kaldığını kaydeden Prof. Dr. Canbaş bu konuda da şöyle konuştu: "Özellikle şarapçılık konusundaki yasal boşluk, ekonomik yönden önemli bir potansiyele sahip olan şarapçılığımızın dış pazarlarda olumlu bir imaj kazanmasını önlediği gibi, tüketicileri de olumsuz etkilemektedir. Çünkü bu yasal boşluk, özellikle şarap üretiminde, her türlü olumsuz uygulamaya uygun bir zemin oluşturmaktadır. Ülkemizde tescil edilen coğrafi işaretli ürün sayısı, 24 Ocak 2004 tarihi itibariyle, 56’dır. Bunlardan 24’ü halı, 19'u tarım ürünü ve gıda, 4'ü çoban köpeği, diğerleri ise kilim, lüle taşı, bakır işlemeciliği, at, tazı, koyun, kaplıca, rakı, oyuncak bebek ile ilgilidir. Coğrafi işaret alan tarım ürünleri ve gıdalar Antep fıstığı, Bozdağ kestane şekeri, Erzincan tulum peyniri, Giresun tombul fındığı, Malatya kayısısı, Şanlıurfa biberi, İzmit pişmaniyesi, Kayseri sucuğu ve pastırması, Çimin üzümü, Çorum leblebisi, Maraş biberi, Mersin cezeryesi, Ödemiş patatesi, Mustafa Kemal Paşa tatlısı ve peynir tatlısı, Kemal Paşa tatlısı, Osmaniye yer fıstığı ve Anamur muzudur." Coğrafi işaret alan tarım ürünü ve gıda sayısının giderek artmasına karşın, Türkiye ile Avrupa ülkelerinin işaret sayısı üzerinden kıyaslanmasının yanıltıcı olabileceğine dikkat çeken Canbaş, bu konuda önemli olanın, sayıdan daha çok coğrafi işaretleme sisteminin etkinliği olduğunu söylerken sözlerini şöyle tamamladı: "Coğrafi işaret alan ürünlerden de anlaşılacağı gibi, ilgili yasal düzenlemenin kapsamı çok geniş tutulmuştur. Coğrafi işarete konu olan ürünlerin özellikleri bakımından birbirlerinden çok farklı olmaları, başvuru dosyalarının incelenmesinde ve tescil işlemlerinde önemli sorunlara neden olabilir. Avrupa Birliği'ndeki uygulamalardan farklı olarak, bireysel başvuru hakkının tanınması da muhtemelen konunun çok geniş tutulmuş olması ile ilgilidir. Bu ve benzeri farklılıklar gelecekte bu işaretlerin Avrupa Birliği'nde tescilleri ve kullanımlarında sorunlar yaratabilir." 20