26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Çiçekçilikte çevre ve işçi dostu sertifikasyon... Barış KARAPINAR S evgilisinden rengarenk bir deste gül alan genç kızın ya da çocuklarından mis kokulu bir buket kır çiçeği alan annenin yüzündeki ifadedir mutluluk. Hele bir de bu, beklenmedik bir anda gelmişse, yani bir "sevgililer günü" ya da bir "anneler günü" zorlamasının getirdiği yapaylığın ötesinde, saf bir sevgi ifadesiyse... Çiçek denince ilk aklımıza gelen aşk, doğa, sevgi, mutluluk gibi imgeler. Ancak, bu alışageldiğimiz çağrışımlarla kimyasal ilaç zehirlenmesi, çocuk işgücünün sömürüsü ya da su kaynaklarının içlerinde yaşayan canlı varlıklarla birlikte yok olması gibi konuları yan yana anmak insanı ürperten bir tezat yaratıyor. Kolombiya ya da Ekvador’da ABD pazarları için üretim yapan çiçek çiftliklerinde haşere, mantar ve zararlı otlarla savaşım ilaçlarının aşırı kullanımından ya da kesilen çiçeklerin uzun süre rafta kalmasını sağlayan kimyasallardan zehirlenen üreticiler, Zimbabve’de günlüğü yarım doların altına ücretle çalıştırılan işçi çocuklar ya da Kenya’da her sene giderek büyüyen çiçekçilik sektörünün etkisiyle kurumaya yüz tutmuş Naivasha Gölü bu tezatın en çarpıcı örnekleri. Bunun bizdeki yansımaları da aynı derecede etkileyici: Soğuk 14 Şubat’larda trafik ışıklarında çiçek satmaya çalışan ve belki de hayatı boyunca hiç bir zaman sevgililer günü kutlamayacak olan 1112 yaşındaki yoksul kızlar ya da karanlık gece yarıları yaşıtları çoktan rahat yataklarında uyurken lüks barlardan çıkan çiftlere gül satmaya çalışan çoçuklar... Onlardan satın alınan çiçeklerde bu çocuklara acımanın verdiği buruk bir hüzün vardır, çiçek almanın doğasına aykırı olan. Bu duygularla Avrupa ve diğer gelişmiş ülkelerdeki tüketiciler, artık satın aldıkları çiçeklerin insani ve çevredostu koşullarda üretildiğinden emin olmak istiyor. Örnek sivil toplum örgütlerinin çabalarıyla olgunlaşan tüketici bilinci, çiçek pazarlarını belirleyen büyük aktörleri, yeni üretim ve ticaret standartları belirlemeye yöneltiyor. Belirlenen çevre, sağlık ve çalışma koşullarını denetlebilir bir şekilde sağlamayan üretici ve tüccarlarla ticari ilişkiyi sınırlamaya ya da onları daha sorumlu yöntemler geliştirmeye zorlayan bu uygulamalar giderek önem kazanıyor. Önümüdeki dönemde daha önce kahve, çay gibi başka tarımsal ürünlerde de örneklerini gördüğümüz "adil ticaret" ("fair trade") uygulamaları daha geniş kapsamıyla çiçekçilik sektörünü etkileyecek. Aslında günümüzde de uygulamada olan ancak sadece bazı ülkeler ve satıcıların kendi girişimleriyle ortaya koydukları sosyal ve çevresel standartlar var. Örneğin kesme çiçek ticaretinin büyük çoğunluğunun yapıldığı Hollanda’da "Milieu Programma Sierteelt (MPS)" isimli ve 1995’de kurulan program, çiçekleri belirli (A, B, C) sertifikasyonlar çerçevesinde etiketliyor. MPS etiketi alan ürünler çevre, insan ve sosyal kaynaklar yönetimi standartlarını yakalayan ürünler olarak günlük mezatlarda alıcı buluyor. Üreticiler bu etiketi alabilmek için MPS sertifikasını vermede yetkili kuruluşların denetimi altına girerek kulladıkları kimyasal ilaç ve gübre miktarlarını, harcadıkları enerji ve ürettikleri çevresel atık niceliğinin kaydını tutmak zorundalar. Benzer şekilde, programın sosyal boyutu ise üretici şirketlerin işçilerine sağladıkları çalışma hakları, çalışma sağlığı ve güvenliği konusundaki standartları belirliyor. Üreticiden doğrudan alım yapan süpermarketler de örneğin İngiltere’de Tesco, İsviçre’de Migros, ABD’de WalMart sözleşme yoluyla benzer çevre ve çalışma standartları getiriyorlar. Bu süpermarketlerin asıl umursadığı, gelişmekte olan ülkelerdeki üreticilerin çevre ve çalışma haklarından çok kendi tüketicilerinin duyarlıklarına yanıt vermek zorunda olmanın getirdiği imaj ve müşteri ilişkilerini sağlama alma kaygısı. Ancak ne kadar yararlı olsa da bu gibi biri birinden bağımsız uygulamalar hem üretici için kafa karıştırıcı olabiliyor (çünkü üreticiler bazen birden fazla standartla karşı karşıya kalabiliyor) hem de geniş tüketici kitlelerini bilgilendirme konusunda yetersiz kalıyor. Bu da sektörü kesme çiçek ticaretinin içinde olan tüm ülkeleri hem üretim hem satış aşamasında içine alacak ortak bir payda belirleme yolunda ilerlemeye yöneltiyor. Yeni geliştirilen uluslararası FFP ("Fair Flowers and Plants") programı ortak çevredostu ve insancıl üretim standartlarını, tek bir sertifika ya da etiket altında toplamayı hedefliyor. İlk önce Avrupa sonra da tüm dünyada yaygınlaşması beklenen bu program yoluyla, FFP etiketini gören bir tüketici aldığı çiçeğin üretildiği yer neresi olursa olsun belirli etik standartları aşarak kendisine ulaştığını bilebilecek. Bu konudaki gelişmeler son yıllarda ülkemizde büyük atılımlar yapan kesme çiçek sektörünün geleceğini de yakından ilgilendiriyor. Avrupa’daki tüketicinin ve toptan alımcıların bu konudaki artan duyarlılığı, zaten yakalaması oldukça zor kalite, fiyat ve zamanlama koşullarının üstüne maliyetler eklese de ülkemizin rakabet gücünü artırmada etkili olabilecek bir olanak olarak da değerlendirilebilir. Ülkemizde çiçekçilik sektöründe çocuk işçi kullanımının aile üretimi çerçevesiyle sınırlı kalması, temel çalışma şartlarının çoğunlukla uygun oluşu ve çiçekçilik ile ilgili büyük çevre kirliliklerinin yaşanmaması yeterli standartlama ve sertifakasyon altyapısı sağlanabilirse rakabet içinde olduğumuz diğer gelişmekte olan ülkeler üzerinde görece üstünlük yaratabilir. Ancak Kolombiya gibi diğer ülkeler de kendi standartlarını geliştirerek bu konuda atılımlar yapıyorlar. Bu da konunun ülkemizde zaman kaybetmeden sektörün gelişimiyle pararalel bir öncelik haline getirilmesi gerekliliğini ortaya koyuyor. Sektörün bu standartların dışardan dayatılmasını beklemeden katılımcı bir şekilde biraraya gelip üretici birlikleri yoluyla gönüllü standartlandırma yoluna gitmesi gerekiyor. Yüksek çevre, sosyal ve insani kaynak kullanımı standartlarını yakalamak, hem sektöre emek veren insanlarımızın temel haklarının korunması ve çalışma şartlarının iyileştirilmesi hem artarak önem kazanan çevresel sürdürülebilirliğin sağlanarak sektörün geleceğinin garanti altına alınması hem de gelişmiş ülke marketlerinde daha rahat pazar bulma olanağı anlamına gelecektir. Bu yolla İstanbul sokaklarında çiçek satan çocukların sayısını azaltılamayabilir ancak kırsal alanda binlerce çiftçiye ve işçiye insanca çalışma, çevreyle dost üretim yapma ve daha fazla gelir kazanma olanağı yaratılabilir. Sonuç olarak çiçeğin ekonomik bir meta olmaktan duygusal bir ifadenin simgesi olma dönüşümündeki derin çevresel ve sosyal tezatlıkları azaltma sorumluluğu da yerine getirilmiş olur. 7
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle