26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sermaye yoksunu köylüye tarım sigortası! Zakir ÇELİK Araştırmacı sırlardır bu topraklarda üreterek yaşayan Türk köylüsünün, tarımsal üretimi gerçekleştirmesi ve bu üretimi sürdürebilmesi için 21/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5363 sayılı Tarım Sigortaları Kanununa gereksinimi var mıdır? Bu Kanun köylünün üretimini sürdürmesini nasıl güvencelemektedir ve üretim alanında işlevi ne olacaktır? Bu Kanun olmazsa köylümüz üretimini sürdüremeyecek midir? Köylümüzün gerçek yaşam ve üretim alanında hangi derdine devadır? Yoksa, bu Kanunu yapanların açıklayamadıkları, Türk halkından gizledikleri başka maksatları mı vardır? Nitekim, son günlerdeki Kıbrıs meselesinde, hükümetin, Türk halkından ve onun devletinin diğer Köylü ekeceği bir tek tohum kurumlarından gizli bir takım tanesi için dahi yabancı niyetlerle hareket etmekte olduğu sermayeye hisse vermeye aşikar olmuştur. Sanırım bu sorular zorunlu kılındı. ve yanıtlarının ulus ve ülke çıkarları açısından irdelenmesi gerekmektedir. Bahsettiğimiz Tarım Sigortaları Kanununun amacı; "… üreticilerin bu Kanunda belirtilen riskler nedeniyle uğrayacağı zararların tazmin edilmesini temin etmek üzere, tarım sigortaları uygulamasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi ..." olarak ortaya konulmaktadır. Kanundaki ifadelerde köylü isim ve tanımından özellikle kaçınıldığı görülmektedir. Bu Kanunda üretici, "bitkisel ve hayvansal üretim ile uğraşan gerçek ve tüzel kişiler" olarak tanımlanmaktadır ki ve gübre subvanse edildiği için fiyatı düşük idi ki buradan köylünün değil; tarımsal üretime yatırım bunlar da köylünün ekiminde bugüne nazaran önemli yapan girişimci ve sermayenin karşılaşacağı bir masraf sayılmazdı. Halbuki, bugün köylünün bir risklerinin güvence altına alınmak istendiği sonucuna dekar toprağı ekebilmesi için toprak kirası dışında varmak zor olmasa gerek. değişken unsurlara en az 100YTL. harcama yapması Tarım Sigorta Kanununun güvence altına almış gerekmektedir. Bu miktar ürüne göre daha da olduğu risklere konu olacak varlıklar: "Kapsama artabilir. Öyle ki, Türk köylüsü ekeceği bir tek tohum alınacak bitkiler, bitkisel ürünler ve seralar, tarımsal tanesi için dahi yabancı sermayeye alın terinden ve yapılar, tarım alet ve makineleri ile çiftlik hayvanları topraklarının kudretinden hisse vermeye mecbur …" olarak belirlenirken, aslında bugün tarımsal edilmiştir. üretim yapan köylüye değil; tarımsal üretime yatırım Kıyaslama yapabilmek için 05/07/1977 tarihinde yapacak girişimcinin yatırımına ve ürününe koruma yürürlüğe girmiş olan, fakat ve özellikle 1992 yılı sağlandığı açıktır. Vatanımız olan topraklar ise bu itibarıyla de çeşitli kanunlarla bazı hükümleri sigorta güvencesinin dışında bırakılmıştır. Gerçi, yeniden düzenlenmiş ve bazı hükümleri de yabancılara satılan toprakları korumak yürürlükten kaldırılmış olmasına karşın halen gerekmeyeceği düşünülebilir! yürürlükte olan Tabii Afetlerden Zarar Gören Koruma sağlanan yukarıda sayılan bu varlıklar Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında 2090 sayılı için "… kuraklık, dolu, don, sel, taban suyu baskını, Kanuna burada değinelim: "…yangın, yersarsıntısı, fırtına, hortum, deprem, heyelan, yangın, kaza ve yer kayması, fırtına, taşkın, sel, don, dolu, kuraklık, zararlılar ile hayvan hastalıklarının neden olacağı haşere ve hastalık gibi nedenlerle tarımsal ürünleri, zararlar ve/veya tarım sektörü bakımından önemli canlı cansız (toprak dahil) üretim araçları ve görülecek diğer riskler …" teminat altına tesisleri zarar gören veya yok olan ve bu yüzden alınmaktadır. Sayılan bu risklerin hepsi toprağa az çalışma ve üretme imkanları önemli ölçülerde çok zarar verebilecek, hatta yok edebilecek güce bozulan çiftçilere, köylünün kurmuş olduğu tarımsal sahip olduğu halde toprağa koruma sağlanmamıştır. amaçlı üretim kooperatiflerine, Devletçe gerekli Çünkü, girişimci, sigortanın güvence altına aldığı A sermayesini kurtardığı müddetçe kendisine başka topraklar bulabilecektir. Demek ki, önemli olan toprak değil; sermaye imiş. İster istemez Antalya’nın ikide bir sel altında kalan sera üreticisi köylüleri geliyor aklımıza. Bu köylüler seralarını sigorta ettirirlerse bu afetin getireceği yıkım ve yok oluştan kurtulur diye düşünmek de mümkün elbet. Ama sigorta teminatından yararlanmanın önkoşulunun afete uğramak değil; prim ödemek olduğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla, Antalyalı köylülerin de seraları için her yıl sigorta primi ödemeleri gerekecektir. Bu prim ödemelerine bağlı olarak daha fazla bir sermayeye gereksinileceği; dolayısıyla sermaye yoksunu köylünün, bu durumdan, her yıl gerçekleşmesi beklenmeyen sel felaketinden daha olumsuz etkileneceği kolayca öngörülebilir. Günümüzden çok değil daha yirmi yıl evvel köylü toprağını ekmek için önemli bir para harcamazdı; en önemli harcama kalemi olan mazot yardımların yapılmasını sağlamak ve yapılacak yardımlara …" ilişkin usulü ve esasları belirleyen bu Afet Kanunu, fazla yoruma gerek olmadan köylünün sahibi olduğu toprak ve kooperatifleri yani ülke tarımının ana direklerini Türk halkının üretim alanlarında oluşturduğu işbirliği ve dayanışmanın bir ifadesi olan bağımsız ve sosyal Türkiye Cumhuriyeti Devleti vasıtasıyla güvencelediği söylenebilir. Bugün hangi sigorta ve resürans şirketi bu denli büyük ve sınırsız güvence sağlayabilir. Afet Kanununu yürüklükte olduğu sürede meydana gelen afetlerde yapılan yardımların toplamı, acaba ülke topraklarının Tarım Sigortaları Kanunun kapsamında sigortalanması halinde, köylünün ödemek zorunda bırakıldığı bir yıllık pirim yükümünden fazla mıdır? Sanmıyorum. Tarım Sigortaları Kanunu'nun 17. maddesine göre: bu Kanun kapsamında, uygulama yılında yer alan riskler için tarım sigortası yaptırmayan üreticiler, 2090 sayılı Kanundan yararlanamayacaktır. Diğer yandan, 2090 sayılı Kanununun 2. maddesinde tarımsal sigortadan yararlanma imkanı bulunanlara bu kanun gereğince ayrıca yardım yapılmayacağı hükme bağlanmıştır. Bu durumda, afet Kanunu bir oldu bitti içinde yürürlükten kaldırılmış değil midir? Afet yardımları ancak ayrıcalıklı şahıslara devlet hazinesinden sızdırma olanağı sunacak kadar yürürlükte bırakılmıştır. Türk halkının dirliği için birlik ve beraberlikle oluşturduğu bu dayanışma ve işbirliği yasalarını etkisizleştirip yerine yabancı sermaye üretimine olanak tanıyan yasaların dayatılmasındaki gizli maksat ne olabilir ki? Yoksa, ülke ve ulus yeni bir Sevr’e mi zorlanmaktadır? Sanırım, Tarım Sigortaları Kanunun en önemli işlevi Türk köylüsünün üretim olanaklarını sınırlamak ve sermayenin ki özellikle yabancı girişimci ve sermayenin üretim yapma olanaklarının önünü iyice açmak olacaktır. Olayın bir başka yönünün de gözden kaçırılmaması gerekiyor: gerek kişisel mülkiyet biçiminde gerekse köy tüzel kişiliğinin mülkiyetinde olsun köylünün kullanım ve yararlanımına konu olan tarım topraklarında maden işletmesi kurmanın, köy ve madenciliğe ilişkin kanunlarda yapılan son değişiklikler neticesinde kolaylaşmasına bağlı olarak, özellikle yabancı madencilerin yer altı maden işletme ruhsatlarına yönelik istemleri artmıştır. Son yıllarda özellikle altın madeni şirketlerinin, köylüyü ve tarımı dikkate almayan menfaat hırslarının, gelecekte Anadolu’nun kaç bin yıllık uygarlık beşiği verimli topraklarını, bugünün Afrika’sına çevirebileceği gazete haberleriyle aşikardır. Bu bağlamda, Tarım Sigortaları Kanunu'ndan asıl maksadın: Türk köylüsünün tarımsal üretimindeki riskleri güvence kapsamına almak değil; emperyalist sermayenin verimli arazilerimizde tarım plantasyonları oluşturmasının ve topraklarımızın madenlerini sorumsuzca işlemesinin önünde bir heyula gibi duran Türk köylüsünün, vatan topraklarındaki ulusal mülkiyetine son vermek için önemli bir adım olduğu anlaşılmaktadır. 30
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle