22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Prof. Dr. Ahmet Ergün Veteriner Tavukçuluk Derneği Ahmet Ergin: ‘Sektör zor durumda’ manında gerekli önlemleri alarak mısır ve soya üretimine ağırlık vermesi gerekiyordu. Soyamızın da yüzde 90'ını ithal ediyoruz. Tarım Bakanlığı ‘ithal etme’dışında çok hızlı da davranmıyor. Bu da mısırın piyasadaki fiyatını ve doğrudan tavuk, yumurta fiyatlarını etkiliyor." Avrupa'ya tavuk satışına ilişkin son noktaya gelindiğini fakat çalışmalara halen başlanılmadığını belirten Ergün, bunun nedeninin tavuk üretimindeki kalite sorunu olmadığını, tek sorunun Türkiye'nin tavuğu pahalıya mal etmesi olduğunu kaydetti. Ergün, ithalattaki sıkıntının fiyatta ortaya çıktığını vurgulayarak, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın alması gereken tedbirlerin dışında, mısır ve soya üretimini arttırıcı önlemler alması gerektiğini dile getirdi. 2005 yılında yaşanan kuş gribi salgını nedeniyle insanların tedirginlik yaşadığını söyleyen Ergün, 2005 yılında satışlarda büyük düşüş yaşandığını ve firmaların zarar yapmamak adına piliçleri stokladıklarını ifade etti. Türkiye'deki kesimhanelerde son teknolojinin uygulandığını belirten Ergün, kuş gribini nedeniyle 160'a yakın yurttaşın yaşamını yitirdiğini fakat bunların dikkatsizlik ve bilgisizlik nedeniyle yaşanıldığını kaydetti. Ergün, "Kuş gribi konusunda Türkiye'de süratli bir panik yaşandı. İnsanlar köy tavuğu yok edilsin gibi yanlış inanışlara kapıldı. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, valilikler ve sektör olarak yetersiz kaldık fakat alınan tedbirlerle şimdi daha bilinçliyiz" dedi. Şu an itibariyle Türkiye'de kuş gribi hastalığının olmadığını söyleyen Ergün, Türkiye'nin göç yolları üzerinde olması nedeniyle, hastalığın yayılma riskinin her an için yüksek olduğunu dile getirdi. Ergün, Trakya'dan, Samsun'da Yeşilırmak ve Kızılırmak havzasından ve Gürcistan sınırından ülkeye giren göçmen yabani kuşların aynı zamanlamayla tüm Anadolu'yu kuşattıklarını belirtti. Trakya'dan ülkeye giren göçmen ve yabani kuşların Bodrum'a, Samsun'dan girenlerin Ankara üzerinden güneye ve Gürcistan’dan sınırından girenlerin ise Van, Erzurum üzerinden Hatay’a doğru yol aldıklarını aktaran Ergün, hastalığın 2005 yılında tüm ülkeye yayılmasının nedeninin göç yolları olduğunu kaydetti. Ergün, kuş gribinin Türkiye'de yayılma riskinin sürekli olduğunu fakat yeterli önlemin yurttaşlar ve kurumlar olarak alındığını vurguladı. Ergün, çeşitli nedenlerle tavuk ve yumurtada fiyat artışı yaşandığını, yaşanan kuş gribi hastalığı nedeniyle tavuk ve yumurta tüketiminde düşüş olduğunu belirtti. Hayvansal proteinleri daha çok tüketilmesi gerektiğini dile getiren Ergün, Türkiye'de kişi başına 14 kilo olan piliç tüketiminin, Avrupa'da 25 kilo, Amerika'da ise 40 kilo olduğunu söyledi. Ergün, tavuk tüketiminde Türkiye’nin yeterli rakamı yakalayamadığını, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın aldığı önlemlerle bu sorunun çözüleceğini belirtti. Kuş gribi salgınından sonra Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın konuyla ilgilenen merkez ve uzman sayısını arttırdığının altını çizen Ergün, Bornova’daki tek merkeze yeni merkezler eklendiğini ve İngiltere’deki diğer merkezlerle iletişimin güçlendirildiğini belirtti. Ergün, Tayvant, Endonezya, Vietnam gibi Uzak Doğu ülkelerinden getirilen papağan, muhabbet kuşu alımının durdurulduğunu, kontrollerin daha ciddi yapıldığını söyledi. Ergün, hastalığın her an yayılma riskine karşın alınan tedbirlerin güvenilir olması gerektiğini belirterek, bu koşullarda tüm üreticilerin ve entegre tesislerin koşullarını tekrar gözden geçirmeleri gerektiğini dile getirdi. 2005 yılında kuş gribi salgınında yaşanan ve medyada yer alan ilkel görüntülerin bir daha yaşanmamasını umut ettiğini söyleyen Ergün, toplumu bilinçli davranmaya çağırdı. Ergün, hastalığın girdiği kümeslerde yüzde 100 ölümlere neden olduğunu vurgulayarak, yaşanılanlardan gerekli dersin alındığını fakat Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın bu tedbirleri devam ettirmesi gerektiğini sözlerine ekledi. Son yıllarda antibiyotiklere karşı direnç kazanan patojen mikroorganizmalar ve üründeki bu kalıntıların varlığı nedeniyle antibiyotik kökenli büyüme uyarıcı yem katkı maddelerine alternatif arayışların yoğunlaştığına dikkat çekerken, bu amaçla kanatlı sektöründe bitkisel ekstraktların son zamanlarda en dikkat çekici konu olma özelliği taşıdığını sözlerine ekledi. Çelik, bitkilerin yapısından gereksiz maddelerin arındırılması ve esas aktif maddelerinin saflaştırılmasıyla elde edilen bitkisel ekstraktların, hayvanın sindirim sistemindeki patojen mikroflorayı yok ederek veya alınan besin maddelerinin daha iyi bir şekilde sindirimine ve emilimine olanak sağlayan mikrobiyal populasyonun sindirim sistemindeki konsantrasyonunu artırarak etkisini gösterdiğini kaydetti. Çelik şöyle devam etti: "Ülkemiz florasının (yaklaşık 3000 çeşit) 1/3’ü aromatik bitkilerden oluşmaktadır. Antibiyotiklerin rezistans oluşturma ve üründe kalıntı bırakma gerekçesine dayalı olarak yasaklanmasıyla birlikte aromatik bitkilerden izole edilen esansiyel yağların veya bunların aktif bileşenlerinin antimikrobiyal ve sindirim sistemini uyarıcı özelliklerinden yararlanma konusu güncellik kazanmıştır. Son zamanlarda yürütülen bir çok araştırmada esansiyel yağların antioksidan olarak kullanılmasında, patojen mikroorganizmaların kontrol altına alınmasında, azot emiliminin uyarılmasında, sindirim enzimlerinin aktivitesinin artırılmasında, gübre ile meydana gelen çevre kirliliğinin azaltılmasında pozitif sonuçlar elde edilmiştir. Doç Dr. Çelik, sözlerini "Sonuç olarak; gerek hayvan gerekse bunları tüketen insanların hızla kirlenen dünyamızda daha sağlıklı beslenebilmeleri için kanatlı hayvanların beslenmesinde yeni arayışlar içine girilmiştir. Hayvanların sağlıklı ve elde edilen gıdaların insan beslenmesinde fonksiyonel özellik taşıması için fonksiyonel kanatlı eti üretimi üzerine çalışmalar yoğunlaştırılmış ve bu konuda araştırmalara hız verilmiştir" diyerek tamamladı. A NKARA (Cumhuriyet Bürosu) Veteriner Tavukçuluk Derneği Başkanı Prof. Ahmet Ergün, mısır fiyatındaki artışın tavukçuluğu olumsuz etkilediğini belirtti. Ergün, "Hayvancılıkta yem giderleri yüzde 70 civarındadır. Mısır ise temel yem maddesidir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bu konuda önlem almalıdır" dedi. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Zootekni ve Hayvan Besleme Bölüm Başkanlığı görevini de yürüten Ergün, hayvancılıkta yem giderlerinin büyük bir gider olduğunu söyledi. Mısırın tavukçulukta en çok kullanılan yem olduğunu kaydeden Ergün, Türkiye’nin yüzde 30 oranında mısır ithalatı gerçekleştirdiğini kaydetti. İthal edilen mısır fiyatının yüksek olduğunu kaydeden Ergün, "2005 yılında yayılan kuş gribi hastalığından sonra kendini toparlamaya çalışan sektör, yüksek mısır fiyatıyla daha da zor durumda kaldı. Yem fiyatındaki artış, piyasa fiyatını da etkilemektedir. Devlet bu konuda önlem almak zorundadır" diye konuştu. Ergün, devletin zamanında ithalatın yapılmasını ve mısır satışı yapanların ellerindeki mısırı yüksek fiyatlarla satmasına engel olunması gerektiğini kaydetti. Kuş gribi nedeniyle piliç satışlarının durma noktasına geldiğini dile getiren Ergün, yem fiyatlarının da tavuk eti ve yumurta fiyatlarını yükselttiğini söyledi. Ergün sözlerine şöyle devam etti: "Mısırdaki yüksek fiyat; sektörü, küçük esnafı ve yurttaşları zor durumda bıraktı. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı za Yem katkı maddeleri verim artışı sağlıyor ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Kanatlı rasyonlarından hayvansal protein kaynaklarının çıkartılmasının ve büyütme faktörü olarak antibiyotiklerinin kullanımının yasaklanmasından sonra, kanatlı hayvanların beslenmesinde alternatif besleme arayışlarının sürdüğünü belirten Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Yemler ve Hayvan Besleme Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Ladine Çelik, gerek hayvan gerekse hayvan ürünlerini tüketen insanların hızla kirlenen dünyamızda daha sağlıklı beslenebilmeleri bu çalışmaların ön koşul olduğunu söyledi. Hayvanların sağlıklı ve elde edilen gıdaların insan beslenmesinde fonksiyonel özellik taşıması için fonksiyonel kanatlı eti üretimi üzerine çalışmaların yoğunlaştırılması ve bu konuda araştırmalara hız verilmesi gerektiğini vurgulayan Çelik, konvansiyonel kanatlı eti ve yumurtası üretiminde karşılaşılan sağlık sorunlarının yemlere katılacak fonksiyonel yem katkı maddeleriyle önlenmesinin daha sağlıklı kanatlı üretimine yol açacağını kaydetti. Çelik şöyle konuştu: "Fonksiyonel yem veya yem katkı maddeleri geleneksel işlevlerinin dışında biyoteknoloji ürünü veya doğal besin madde içeriklerini içine alan bir grup olup biyolojik aktif bileşenleriyle hayvanın sağlığına ve elde edilen ürün üzerine olumlu etkileri olan etkicil maddeleri içermektedir. Fonksiyonel özellik taşıyan bu tip katkı maddelerinin negatif fizyolojik etkilerinin elemine edilmiş, pozitif fizyolojik etkilerinin ise artırılmış olması gerekmektedir. Son yıllarda hayvan sağlığı ve ürün kalitesi üzerine olumlu etkilerinden dolayı dikkatleri üzerine çeken bu katkı maddeleri, araştırma ve uygulama alanı olarak dinamik ve hızla gelişen bir konudur. Bu nedenle rasyonlara ilave edilecek bazı katkılarla kanatlı hayvanların yumurtabesi performansı ve karkas özelliklerinin iyileştirilmesi için çalışmalara hız verilmiştir. Kanatlı hayvanların beslenmesinde fonksiyonel yem katkı maddesi olarak kullanılan Konjuge linoleik asit (KLA), yağ asidi zincirinde farklı karbon pozisyonlarında iki konjuge doymamış çift bağa sahip yağ asitidir. KLA'nın pişirilmiş sığır etinde antikarsinojenik (kansere karşı) ve antimutajenik (genetik değişime karşı) etkilerinin belirlenmesinden sonra vücut yağ birikimini azaltıcı etkisi, antidiabetik etkileri, arteriosklerozis (damar sertliği) riskini azaltıcı, kemik mineralizasyonunu artırıcı ve bağışıklık sistemi kuvvetlendirici etkileri keşfedilmiştir. Son zamanlarda fonksiyonel gıda üretiminde rol oynamasıyla da kanatlı hayvanların beslenmesinde dikkat çekmektedir. Asit, etlik piliçlerde yağsız kas doku birikimini artırırken, vücut yağını da azaltmaktadır. Ayrıca etlik piliçlerin rasyonlarına ilave edilen konjuge linoleik asitin bağışıklık sistemini uyararak, katabolik etkileri (aşırı canlı ağırlık kaybı, vücut komposizyonunun bozulması gibi) önlediği, benzer şekilde bir başka araştırmada rasyona ilave edilen konjuge linoleik asitin antikor üretimini artırdığı ortaya koyulmuştur. Etlik piliçlerin sağlıklı gelişimi ve iyi bir performans ortaya koymaları için rasyonlarında kullanılacak konjuge linoleik asitin olumlu etkilerinin böyle bir kaynağı tüketen insanlarda da görüleceği açıktır." Omega3 yağ asitlerinin en önemlisi olan alfa linolenik asitin oldukça zengin olduğu keten tohumu ile beslenen etlik piliçlerin bu yağ asidini rahatlıkla EPA ve DHA’ya dönüştürme yeteneğine sahip bulunduğunu, rasyona ilave edilen keten tohumunun, etlik piliçlerin yemden yararlanma oranını iyileştirmekte ve tüketiciler için ürününün besinsel değerini artırdığına dikkat çeken Doç. Dr. Çelik, farklı kaynaklardaki çoklu doymamış omega3 yağ asitleri alan etlik piliçlerin karaciğer, portal kan, göğüs ve but etlerinin yağ asidi profilinin rasyonla alınan yağ asitlerinin profiliyle benzerlik gösterdiğinin saptandığını da anımsattı. 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle