Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Banvit Kurumsal Gelişim ve İletişim Direktörü İlgi Görener: ‘Ürünümüzün her zaman kefiliyiz’ Zeynep ŞAHİN A NKARA Bandırma Vitaminli Yem Sanayi A.Ş. ya da daha kısa ve bilinen adıyla Banvit, 39 yıldır kanatlı et sektöründe hizmet veriyor. Yüzünü Avrupa’ya çevirerek gerçekleştirdiği açılımlar ve kalite anlayışı ile tüketicilere "İyilik, sağlık…" sloganı ile ulaşan Banvit, mart ayında Romanya’da 300 bin civciv üretme kapasitesine sahip bir kuluçkahaneyi devreye sokacak. Bu yıl içinde Romanya’da, bir de yem fabrikası kurulacak. Kanatlı et ve ürünlerine yönelik her geçen gün gelişen hizmet ağı ile sunduğu ürünlerin yanı sıra son çalışmasıyla kırmızı et sektöründe de adından söz ettirecek olan Banvit’in, dününü, bugününü ve gelecekteki çalışmalarını Kurumsal Gelişim ve İletişim Direktörü İlgi Görener ile konuştuk. Banvit'in kuruluş öyküsünden ve gelişim sürecinde attığı önemli adımlardan söz eder misiniz? Yönetim Kurulu Başkanımız Vural Görener, 1968’de Türkiye'nin önde gelen işadamlarından Sıtkı Koçman, Selahattin Göktuğ ve kardeşi Feridun Görener ile birlikte Bandırma Vitaminli Yem Sanayi A.Ş.’yi, kısa adıyla Banvit’i kurar. O zamanlar 400 bin lira sermaye, el yapımı bir kırma makinası ve bir karıştırıcı ile faaliyete başlamış olan yem fabrikası, bugünkü Banvit'in çekirdeğini oluşturur. Banvit kurulduğu yıllarda yaptırdığı özel araçlarla broiler yemini ülkemizde ilk kez dökme olarak üretim çiftliklerine nakletmeye başladı. 1984’ten itibaren de aşamalı olarak etlik piliç üretimine geçerek, aynı yıl yine Türkiye’de ilk defa tüketicilerine taze pilici temizlenmiş ve poşetlenmiş şekilde sunan firma oldu. 1996 yılına gelindiğinde Banvit, girdiği yeniden yapılanma süreci içerisinde vizyonunu Avrupa’nın önde gelen gıda şirketlerinden biri olmaya yönelterek, yatırımlarını bu hedefi doğrultusunda hızlandırdı.1999 yılında Banvit Romania’nın kurulmasının ardından, 2000’de İzmir Armutlu’da bulunan Tadpi Tesisleri satın alınarak yapılan yatırımlarla tesis hindi ve çeşitli kanatlıların üretimine uygun hale getirildi. Sonraki yıl ise şarküteri ve hazır ürünlerin üretildiği İleri İşlem Tesisi devreye alındı. Ka lite güvence yatırımlarına da ağırlık veren Banvit, uzun yıllardır uyguladığı HACCP (Kritik Kontrol Noktaları Analizi) sisteminden sonra sürdürülen çalışmalar neticesinde, 2000 yılında ISO 9001 sertifikasyonunu aldı. 2001 ve 2003 yıllarda bu belge kapsamı genişletilerek yapılan revizyonlarla; canlı üretim birimi ve yem fabrikası, kuluçka, damızlık ve broiler kümeslerini kapsayan canlı piliç üretim sistemi ile canlı hindi ve hindi eti üretimi faaliyetleri de ISO 9001 kapsamına alınarak Kalite Güvence Sertifikası yenilendi. 2003 yılında Banvit Canlı Üretim Teşhis Laboratuvarı, Tarım Bakanlığı Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü’nün denetim ve onayıyla "Veteriner Teşhis ve Analiz Laboratuvarları" çalışma izni aldı. Böylece Türkiye’de ilk defa bir özel sektör kuruluşuna resmi yetki verilmiş oldu. Aynı yıl piliç üretimi için ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi Sertifikası’nı alan Banvit, Türk kanatlı sektöründe bir başka ilki daha gerçekleştirdi. Bu sertifikasyon kapsamına bir sonraki yıl yine ülkemizde ilk kez hindi üretimi de eklendi. 2004’te Türk kanatlı sektöründe AB’ye ihracat yapılmasına ilişkin çalışmalar ve denetlemeler sonucunda başvuruda bulunan beş firma içerisinde yalnızca Banvit hem hindi hem de piliç entegrasyonu ile AB Ön İhracat İzin Numarası aldı. Dünyanın 48 ülkesinde faaliyet gösteren, bağımsız marka değerlendirme kuruluşu "Superbrands International" tarafından, 2005 yılı için Türkiye’nin süper markaları arasında kanatlı sektörünün tek temsilcisi olarak seçilen Banvit, geçtiğimiz yıl açıklanan İSO 500 "Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu" listesinde ilk 100 içerisinde ulusal sermayeli tek sektör firması olarak yer alma başarısını gösterdi. Son dönemde firma olarak imza attığınız önemli projeler arasında neler yer aldı? Ürettiğiniz hizmetleri değerlendirdiğinizde, Banvit'in sektöre kattığı artıları ve durduğu yeri nasıl yorumlarsınız? Ülkemizde ilk kez yaşanan kuş gribi hastalığı konusunda önce bölgemizde yaşayan insanları bilgilendirmek ve bu konudaki bilgi eksikliğini giderebilmek amacıyla sosyal alanda "İyiliğiniz için, sağlığınız için" isimli bir eğitim projesi oluşturarak, veteriner hekim ve uzman eğitmenlerden oluşan 27 kişilik Banvit ekibiyle kanatlı sektöründe kuş gribiyle ilgili ilk ve en büyük sosyal sorumluluk projesini gerçekleştirdik. Bu projemiz 68 ilçe ve 88 köyde yaşayan 74 bin 550 kişiye birebir ulaşarak, Bolca Hindi: “Piyasa iyileşecek” ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Bolca Hindi’den Şerafettin Erbayram, Türkiye’deki hindi üretiminin 2006 yılında kuş gribi nedeniyle 55 bin tondan 35 bin tona gerilediğini belirterek, pazarın yüzde 25’ine hakim olduklarını belirtti. Erbayram, 9 üreticinin bulunduğu pazarda 4 üreticinin kuş gribi nedeniyle üretimine ara verdiğini, ancak bu yıl, ihracatta beklenen canlanmayla da beraber piyasanın yeniden iyileşeceğini umduklarını söyledi. Bolca Hindi’den Erbayram, Cumhuriyet’in hindi üretimi ile ilgili sorularını yanıtladı... Türkiye’deki hindi sektörünü anlatır mısınız? Hindi sektöründe yıllık üretim kuş gribinden önce 55 bin tondu. 2006 yılında 35 bin tona düştü. Yeniden hareketlenmesini bekliyoruz. Sizin bu pazardaki payınız nedir? Biz pazarın yüzde 25’ine sahibiz. 2006 yılında 8 bin 500 ton üretimimiz var. Pazarda 9 üretici vardı, bunların sayısı şu anda 5’e düştü. 4’ü kuş gribi nedeniyle üretimlerine ara verdi. Üretim yapınız nasıl? Bölgemizdeki 150 çiftçi ile, yetiştirme usulü üretimimizi yapıyoruz. Bu çiftçilerimiz maliyetlerin çok kısıtlı bir miktarına katılıyorlar. Bir yıl önceden ne kadar kar edeceklerini biliyorlar. Riski biz alıyoruz. Nasıl başladınız hindi üretimine? Biz 25 yıldır piyasada bulunan bir kuruluşuz. Öncelikle piyasaya yemcilik yaparak girmiştik. 1994’de piyasa araştırması yaptık. Rekabetin çok olduğu tavukçuluk yerine, boş bir alan olan hindiciliğe girmeye karar verdik. Ancak 1994 yılında çıkan kriz nedeniyle projemizi bir yıl ileri atmamız gerekti. 1995 yılında bu işe giren Türkiye’deki ilk üretici biziz. Pınar grubu bile bizden iki yıl sonra bu işe girdi. Hindinin tavuk üretimine göre avantajı nedir? Hindi özellikle orta yaş üstü nüfus için, kolestrol oranlarının düşük olması nedeniyle çok tercih sebebi olan bir üründür. Öte yandan hindinin beyaz eti, sadece tavuk değil, et çeşitlerine göre de her zaman daha fazla tercih edilen bir türdür. Hindi ihracatındaki durum nasıl? AB bugüne kadar et ihracatında olduğu gibi hindide de fazla kolaylık sağlamamıştı. Ama bu konuda bir mesafe alıyoruz. Yaza doğru sıkıntılarımızın çözüleceğini düşünüyoruz. gıda güvenliği, temel hijyen ve kuş gribi konularında eğitimler verdik. İleri işlenmiş ürün kategorimiz içinde bulunan; sucuk, salam, sosis, döner ve hamburger ürünlerinin üretimi için güvenilir tedarikçilerden haftada yaklaşık 100 adet dana İlgi Görener alımı ve işlenmesi yoluyla kırmızı et yatırımının ilk ayağını başlatmış olduk. 2006 yılında bu yatırımın devamı olarak bir buzağı çiftliği kurduk. Ayrıca tamamlandığında 48 bin baş hayvan kapasiteli bir dana çiftliğinin çalışmalarını başlattık. Halen yapımı devam eden çiftliğimizde sayısı her geçen gün artan 3 bin başlık bir sürümüz var. Ürünlerimiz için, 2000 yılından beri sürdürdüğümüz "izlenebilirlik" uygulamamızı, piliç, hindi ve ileri işlenmiş ürünlerimizi kapsayacak şekilde genişleterek, "www.banvit.com" adresimizden tüketicilerimizin kullanımına açtık. Banvit ürünlerinin üzerindeki seri numarası, ürünün son kullanma tarihini, paketlenme saat ve dakikasını gösteriyor. Bu numaradan geriye doğru gidilerek önce ürünün paketlenme tarihine, bu veriden de aynı ürünün kesim saatine ulaşılıyor. Kesim saati ile birlikte o saatte hangi kümesten gelen kanatlının kesildiği biliniyor ve böylece o saatte kesilen sürünün tüm sağlık raporları ve yaşamı boyunca yapılan kontrollerine ait bilgilere ulaşılıyor. Yine kesilen sürü bilgisinden, o sürüyü oluşturan civcivler için kuluçkada yapılan uygulamalara, bu civcivlerin çıktığı yumurtaların hangi damızlık kümesinden kuluçkahaneye sevk edilmiş olduğuna ve buradan da ilgili damızlık kümesinin, yani sofranızdaki ürünün anne ve babalarının dahi bilgilerine ulaşılabiliyor. Banvit'in ileriye dönük açılımlarından, yakın dönemde yaşama geçirmek istediği çalışmalardan söz eder misiniz? Gelecek yıllarda, beyaz ette olduğu gibi kırmızı et üretimimizle de önde gelen firmalardan biri olmayı hedefliyoruz. Romanya’da Mart 2007’de devreye girecek bir kuluçkahane kurduk. Kuluçkanın haftada 300 bin civciv üretebilecek kapasitesi mevcut. İlk senemizde yüzde 50 kapasiteye ulaşmayı planlıyoruz. Ayrıca yine 2007 yılı içerisinde Romanya’da bir yem fabrikası yatırımına başlayacağız. Romanya önümüzdeki yıllarda AB’nin tarıma dayalı sanayisinin merkezi olacak; Banvit’in bölgesel bir güç olabilmesi için bu ülkedeki yatırımlarımız çok önemli. Türkiye'deki kanatlı üretim ve işleme sektörünü Avrupa ülkeleriyle kıyasladığınızda nasıl bir tablo ortaya çıkıyor? Atılması gereken öncelikli adımlar neler olmalı? Sektörümüzde Banvit’in de aralarında iki tesisi ile yer aldığı beş üretici firmanın AB’den ön ihracat izni alması, entegre üreticiler olarak Avrupa ülkeleri ile eş konumda üretim yaptığımızın en güzel göstergesi. Diğer yandan sektörümüzde üretim maliyetleri çok çok yüksek. Ana hammaddemiz mısır ülkemizde yeterli yetişemediği gibi, ithalatında da yüzde 130’luk Gümrük Vergisi uygulanıyor. Yine ana girdilerimizden olan ithal soya fasulyesinde uygulanan fonun sıfırdan yüzde 10’a, soya küspesinde ise gümrük vergisinin yüzde 4’ten, yüzde 13.5’e çıkartılmasıyla, piliç üreticisinin sırtına 35 milyon dolarlık ek bir yük daha getirilmiş oldu. Dolayısıyla atılması gereken en öncelikli adım, hükümetin piliç üretim maliyetlerini yükseltmekten vazgeçmesi ve AB ülkelerine ihracat kapılarını açtırabilme konusunda daha etkili girişimlerde bulunması olmalı. 25