29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kültür balığı ile doğal balık arasında fark yok Uzm. Dr. Yasemen YANAR Çukurova Üniversitesi Öğretim Elemanı B alıklar, insan beslenmesi açısından özellikle obezite, kalp ve damar hastalıkları gibi sağlık sorunlarının sıkça rastlandığı günümüzde, kanatlılar, küçük baş ve büyük baş gibi diğer kültür hayvanlarına göre daha sağlıklı bir et kalitesine sahiptirler. İçerdikleri omega3 serisi yüksekdoymamış yağ asitleri, bunların içinde de ikosapentaenoik asit ve dokosaheksaenoik asit’in pek çok önemli fizyolojik olaylarda rol alması, hepsinden de önemlisi, trigliserid ve kolesterol miktarını düşürücü etkiye sahip olması ve bundan dolayı kalp damar hastalıkları riskinin azaltması, önemli üstünlükleridir. Balıkların insan beslenmesindeki öneminin anlaşılması üzerine, bu ürünlere olan talep gün geçtikçe artmaktadır. Ancak giderek artan bu talep, balıkların avlanabilir doğal stoklarının sınırlı olması nedeniyle karşılanamamaktadır. Diğer taraftan her geçen gün artan çevre kirliliği de buna eklenince, kültür balıkçılığı kaçınılmaz bir gereksinim olarak ortaya çıkmaktadır. Bugünkü bilgi birikimi ve teknoloji sayesinde artık çoğu su ürünleri insan eli altında yoğun olarak üretilebilmektedir. Ancak günümüzde kültür formları tüketici nezdinde doğal formlar kadar tercih edilmemektedir. Bu tercihlerde ön yargıların yanı sıra, balığın başta besin bileşenleri olmak üzere diğer kalite parametrelerinin bunda rol oynayıp oynamadığı sorgulanmaya başlanmıştır. Nitekim bu konuya olan ilgi nedeniyle kültür ve doğal formların karşılaştırıldığı pek çok bilimsel çalışmalar gerçekleştirilmiş ve aralarında bazı parametreler açısından farklılıklar bulunmuştur. Su ürünlerinin doğal ve kültür formları arasında genelde görünüm, şekil ve renk kalitesi bakımından farklılıklar vardır. Yetiştiriciliği yaygın olarak yapılan alabalık, çipura ve levrek şekil bakımından doğal formlarına göre daha tıknaz bir yapıya sahiptirler. Diğer yandan renk kalitesinin önemli olduğu alabalık ve karideslerde doğal formlar, kültür formlarına göre çok daha pembekırmızısı renkte olmakta ve aynı zamanda da renkleri daha parlak olmaktadır. Ancak üreticiler kültür formlarındaki bu eksikliği gidermek için, tıpkı yumurta sarısının renklendirilmesinde olduğu gibi, diyetlere sentetik veya doğal pigment ilave ederek bu sorunu gidermektedirler. Besin bileşenleri bakımımdan bugüne kadar yapılan çalışmalarda en göze çarpan fark, kültür balıklarının doğal formlarına göre daha fazla miktarda yağ içermesi olmuştur. Pek çok balık türünün kültür formları doğal formlarına göre karın boşluğu etrafında ve içinde önemli miktarda depo yağı içermektedir. Bunun nedeninin, kültür formlarında azalan enerji tüketiminin bir sonucu olarak ortaya çıktığına bağlanmaktadır. Kültür ve doğal balığın içerdiği yağ miktarının yanı sıra, yağın kalitesi bakımından da farklar bulunmaktadır. Doğal formların omega3' ün omega6'ya oranı, kültür formlarına kıyasla, görece daha fazladır. Bu da insan sağlığı bakımından istenen bir durumdur. Çünkü omega3, Omega6 ya göre daha yararlıdır. Ancak, kültür formları total yağ miktarının fazla olması nedeniyle miktarsal olarak daha fazla omega3 yağ asitleri içermektedir. İnsan sağlığı bakımından bu durumun değerlendirilmesi ise kişinin gereksinimine göre değişir. Örneğin kilo sorunu olmayan ve trigiseriti normal; ancak, halk arasında iyi huylu olarak bilinen omega3 gibi doymamış yağ asitlerine gereksinimi olan kişilerde kültür balığı bu açıdan daha tercih edilebilir. Yağ ve yağ asidi kompozisyonunun aksine, doğal ve kültür formların içerdikleri protein miktarları ve bu proteinleri oluşturan amino asitler bakımından aralarında önemli bir farklılık bulunmamaktadır. Balığın protein miktarı daha çok balığın büyüklüğüne ve cinsi olgun düzeyine bağlı olarak değişmektedir. Total yağ miktarı ve karakteristik aromaya etkileri nedeniyle çok doymamış yağ asitleri, balığın duyusal özellikleri ve özellikle de lezzetinde önemli role sahiptir. Ancak, kültür formları ile doğal formların arasında et kalitesi parametreleri arasında her ne kadar bazı küçük farklılıklar olmasına rağmen, duyusal özellikler ve lezzet bakımından aralarında kayda değer bir farklılık göze çarpmamıştır. Sonuç olarak, kültür balığı ile bunların doğal formları arasında insan sağlığı ve beslenmesi bakımından önemli bir farklılık yoktur. Keza duyusal özellikler ve lezzet bakımdan da, ön yargılar bir tarafa bırakılacak olunursa, benzer durum söz konusudur. Diğer yandan, doğal balıkların kültür balıklarına göre birim fiyatının daha fazla olması, artan çevre kirliliği nedeniyle bu alanlardan elde edilen balıklarda olası kirletici etmenlerin olması, doğal formların tüketilmesinde doğal stoklara yüklenilen fazla avcılık yükü nedeniyle oluşan ekolojik dengesizlik gibi sorunların yaşanması, kültür balıklarının tüketimini insanoğlunun önemli bir gereksinmesi olarak ortaya çıkarmaktadır. Özetle tüm bu açıklanan nedenlerden dolayı, tüketiciler kültür balığını ve kültürü yapılan diğer su ürünlerini gönül rahatlığı içinde tüketebilirler. Balıkçılar, genel müdürlük istiyor Şevki AVCI OÇA Balıkçılığımızın sorunları çok. Buna karşın çözüm için atılacak adımların önünde, aşılması güç, siyasi engeller var. Bu engellerin en büyüğü de kurulması gereken bir Su Ürünleri Genel Müdürlüğü'ne karşı gösterilen direnç. Foça Su Ürünleri Başkanı Yaşar Balta, yıllardır konuyla ilgili herkesin Su Ürünleri Genel Müdürlüğü kurulması konusunda fikir birliğine vardığını, ancak bunun bir türlü yaşama geçirilemediğini belirterek, "Eğer balıkçılığımızın sorunları çözülmek isteniyorsa, öncelikle genel müdürlük düzeyinde bir yapılanmaya gidilmelidir. Ülkemizin dört yanındaki onlarca üniversitenin su ürünleri fakültesi binlerce uzman yetiştiriyor. Eğitimli bu insanlar üretime katkı sağlayacak şekilde oluşturulacak bu genel müdürlükte görevlendirilmelidir. Eğer balıkçılığımız ziraat mühendislerince yönledirilecekse, bu su ürünleri fakülteleri hangi amaçla açılmış ve ne için öğretim vermektedir? Bunu F 8 anlamak olanaksız" dedi. Balıkçı barınaklarının yetersiz ve ilkel koşullarda olduğunu, etkin denetimlerin yapılamadığını, sirküler toplantısına katılan kooperatif birliklerinin temsilcilerinin sorunları gündeme taşıyamadığını ve hallerde balık boyu ile zaman yasağı konusunun dikkate alınmadığını, çevreye verdikleri zarar dikkate alınmadan turizm yapılan koyların ve kumsalların içine balık çiftlikleri kurulduğunu söyleyen Balta, şu noktalara dikkat çekti: "Foça'da 40 kadar büyük gemi var. Çekek yerimiz kapatıldı. Bu kimsenin umurunda değil. Tekne sahipleri ve gemiciler tekneler karaya çekildiğinde evlerinden ailelerinden uzakta gurbet hayatı yaşıyor. Denetimler Sahil Güvenlik Komutanlığına ihale edilmiş durumda. Sahil Güvenlik 30 kalem işinin yanı sıra balıkçıları denetlemeye çalışıyor. Marmara Denizi'nde yasak olmasına karşın yüzlerce trolün çalıştığı Gediz Ağzı'nda, yasa dışı yöntemlerle geleceğimizin katledildiği biliniyor. Sirküler toplantısına katılan birlik temsilcileri, sadece trol ve gırgır teknelerinin çıkarlarını gözetecek görüşler getiriyorlar. Avlanması zaman yasağında olan ya da boy yasağına giren bir balık halde serbestçe satılabiliyor. Bir çok meslektaşımız 'benden sonrası tufan' mantığı ile geleceğimizi yok ediyor. Bir kere bile yumurtlamasına şans tanınmayan çeşitli türler yakalanıp hiç bir engelle karşılaşmadan pazara çıkarılıyor."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle