Katalog

Süt kotası Türkiye’yi vuracak Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi B ile müzakere sürecinde süt, süt ürünleri, et, hububat, şeker ve tütüne üretim kotaları getirilecek. Kotalar tespit edilirken, AB’nin belirlediği standartlar esas alınacak. Türkiye, bugün AB’ye tam üye olsa, süt kotası yıllık 3 milyon ton olacak. Türkiye’nin yıllık üretim miktarı ise 10.5 milyon ton. Bu durumda 7.5 milyon ton fazlalık süt dökülecek ve bunları üreten sığırlar kesilecek. Yetkililer, üyeliğe geçme süreci olarak kabul edilen on yıl içinde, süt kotasının 56 milyon ton’a çıkarılabileceğini umut ediyorlar. Bu durumda bile, en azından 5 milyon ton sütün döküleceği görülüyor. Buna bağlı olarak milyonlarca sığır, koyun ve keçiyi kesmek zorunda kalacağız. AB’nin belirlediği standartlara göre kota tespitine şeytanın gör dediği noktadan bakmakta yarar var. Süt Kotasının Birinci Amacı: Stok Ürünleri Eritmek AB’nin süt kotası getirmede birinci amacı, elinde birikerek sorun olan süt gölleri, tereyağı dağları ve et buzullarını Türkiye’ye satmak. Ancak bunu "AB üyesi olacak yurttaşlarınız için, benim elimde sağlıklı süt ve ürünleri var. Bunları tüketebilirler" diye yapacaklar. Bu durumda, Türk sütünün Türkiye’de tüketilmesi olanaksız olacak. Süt Kotasının İkinci Amacı: Stok Sığırları Satmak Müzakere süresinde süt kotasının yükseltilmesi için Türkiye’de 20003000 başlık dev sığırcılık işletmelerinin kurulması öneriliyor. Bu doğrultuda olağanüstü desteklemeler devreye sokuluyor. Bu amaçla kurulacak işletmeler için uygun olan damızlık hayvanlar, iç pazardan değil, gerekli düzenlemeler yapıldığı taktirde büyük ölçüde AB’den karşılanacak gibi gözüküyor. O zaman acaba süt kotası ve kotanın yükseltilmesine yönelik olarak önerilen bu model, "AB’nin elindeki sığır stoklarını eritmeye yönelik olarak mı sahneye sokuldu?" dersiniz. Aslında, geçtiğimiz otuz yılda, ağırlıklı olarak AB ülkelerinden A süt ürünleri yanında yüzbinlerce gebe düve dışalımı yapılmıştı. Ancak teknik ve ekonomik altyapı sağlanamadığı için yarısı ölmüş ve kasaba gitmişti. Sonuçta, zengin Avrupalı çiftçiye, fakir Türk’ten kaynak aktarılmıştı. Dev Sığırcılık İşletmeleri Türkiye’ye Uygun mu? Dev işletmelerinin kurulması girişimlerine, Türkiye ve AB’nin gerçekleri açısından bakalım; Türkiye’de sığırcılık işletmelerin neredeyse yüzde 90’ında sığır sayısı 20 başın altında. Ortalaması ise 6 baş. Burada iki tespit yapabiliriz; Birincisi, Türkiye’de süt üretimi, büyük ölçüde küçük ve orta ölçekli işletmelerden sağlanıyor. İkincisi, bu işletmeler tarımda işgücünün neredeyse tümünü barındırıyor. AB’de bile, işletmelerin yüzde 25’inde sığır sayısı 3040 baş ve yüzde 30’unda da 5099 baş arasında değişiyor. Dev işletmelerin oranı, AB’de de dikkate alınacak oranda değil. O zaman sorumuzu yinelesek mi? AB tarafından getirilen süt kotasının ardındaki gerçek; acaba ellerindeki süt ve ürünleri ile bunları yaratan sığır stoklarının eritilmesine yönelik bir tezgah olabilir mi? Süt ve süt ürünlerinde AB’nin belirdiği standartlara erişme için izlenecek yollar arasında, dev işletmelerin kurulması dışında, başka modeller yok mu? Doğru Model Ne? Doğru model, kısa dönemde üreticilerin en az AB’de olduğu gibi desteklenmesidir. Orta ve uzun dönemde ise; Türkiye’deki işletmelerin büyütülmesi ve uzmanlaşması, girdilerin ve çıktıların üretici ve tüketici lehine düzenlenmesinde kooperatif örgütlenmedir. AB’de böyle olmamış mı? AB’nin yaptırmak istediğine değil, yaptığına bakmak daha doğru değil mi? Gerekli Önlemler Alınmazsa Süt üreticiliği destek bekliyor. AB ile müzakere sürecinde gerekli önlemler alınmaz ise; ¦ Süt hayvanlarını kesmek zorunda kalan işletme sahipleri üretimden çekilecek, işsiz kalacak, ¦ İşsiz kalan çiftçiler, kentlere göç etmek zorunda kalacak, kentlerde de yığılmalar ve sorunlar daha da artacak, ¦ Mandıra ve küçük imalathanelerin kapısına kilit vurulacak, ¦ Türkiye yurt dışından süt ve ürünleri almak zorunda kalacak. Bu durum dışalım açığını artıracak. Sonuç olarak, AB kendi belirlediği standartlara uymayan Türk sütünün bir zerresini bile pazarına sokmayacağı gibi, kendine ciddi sorun durumuna gelmiş süt ve ürünleri ile sığır stoklarını Türkiye’ye pazarlayacak. Belleğimizi yoklayalım.Hani bir zamanlar, kimi bilge kişiler; AB için "Onlar ortak, biz pazar olacağız" dememişler miydi? Gaziantep Hayvanat Bahçesi şenlendi Bekir ŞAHİN G 22 AZİANTEPGaziantep Büyükşehir Belediyesi Hayvanat Bahçesi yeni doğan yavrularla şenlendi. Ziyaretçilerin büyük ilgisini çeken yavrular, hayvanat bahçesine yeni bir hava getirdi. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Hayvanat Bahçesi’nin kadrosuna bu yıl birçok yeni üye katıldı. Ceylan, lama, yaban keçisi, yaban koyunu, maymun, leopar, kanguru, midilli olmak üzere birçok türde hayvanın bu yıl 154 yavrusu dünyaya gözlerini açtı. Özellikle küçük çocukların ilgisini çeken yavrular, hayvanat bahçesine ayrı bir renk kattı. Hayvanların doğal ortamlarına uygun olarak yaşam sürdükleri hayvanat bahçesinde, doğal şartlara uygun yazlık ve kışlık barınaklar bulunuyor. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Hayvanat Bahçesi’nde 4 binin üzerinde yaban hayvanı yaşadığını belirten Hayvanat Bahçesi yetkilileri, iki yıldır yaptıkları başarılı çalışmalarla hayvanların çiftleşmesinde önemli bir yol kat ettiklerine dikkat çekti. Yetkililer, "Hayvanlarımızın sayısı doğumlarla arttırılarak nesillerinin devamlılığı sağlanmaktadır. Çift tırnaklı hayvanlarımızdan; ceylan, karaca, geyik, yaban keçisi, lamadan; tek tırnaklı hayvanlarımız dan; midilli ve haflinger atından, kanatlı hayvanlardan, perde ayaklılardan, maymunlardan, kangurulardan ve ayrıca yırtıcı hayvanlardan, leopardan yavru alan hayvanat bahçeleri içerisinde Türkiye’de tek, dünyada ise sayılı hayvanat bahçeleri arasındayız. Hayvanlarımıza sağladığımız doğal yaşam koşulları, yavru sayısındaki artışı da beraberinde getirmektedir" diye konuştular. Ocak ayından bu yana 300 binin üzerinde kişinin ziyaret ettiği Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Hayvanat Bahçesi, hayvan sayısı ve türündeki bolluk ve doğal güzelliği ile ziyaretçiler tarafından yalnızca ülkemizin değil dünyanın da gözbebeği olmaya aday olarak gösteriliyor.