Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Makine imalat sanayi, üretim kalitesini artırıyor Yrd. Doç. Dr. Tayfun Korucu (Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Öğretim Üyesi) arımsal mekanizasyon, tarımsal üretimde kullanılan her türlü enerji kaynağı, mekanik araç ve gerecin tasarımı, yapımı, geliştirilmesi, pazarlanması, yayımı, eğitimi, işletilmesi ve kullanılması konularını ele alır. Tarımsal mekanizasyon araçları, üretim aşamalarında kullanılan tüm tarım makinelerinden ve bu makineleri çalıştıran güç kaynaklarından oluşmaktadır. Tarımda makine kullanımı, üretimde verimliliği artırmakta ve ürün kalitesini iyileştirmektedir. Tarımsal makineleşme, tarıma dayalı sanayi başta olmak üzere diğer sektör yatırımları için kaynak oluşturmakta, ayrıca nüfusu tarımdan diğer sektörlere geçişe zorlamaktadır. 2000 ve 2005 yıllarına ait verilere göre, Türkiye’de toplam nüfusun yüzde 35’i tarımsal nüfusu oluştururken Almanya’da bu oran yüzde 12, AB’de ise yüzde 22 dolayındadır. Türkiye’de tarımla geçinenlerin toplam nüfusa oranı, Almanya’nın yaklaşık olarak 3 katı, AB ülkelerinin ise 1.5 katı kadardır. Bunun önemli nedenlerinden birisi, toprak işleme ile başlayıp hasat ve hasat sonrası ürün işleme teknolojilerine kadar uzanan tarımsal mekanizasyon zincirinin henüz tüm bölgelerimizde tam olarak yaygınlaşmamış olmasıdır. Tarımsal nüfus ile mekanizasyon arasında ters yönlü bir ilişki bulunmaktadır. Ülkelerin kalkınma sürecinde, tarımda yoğunlaşan işgücü zamanla sanayi ve hizmet sektörüne doğru geçiş yapmaktadır. Makineleşme düzeyinin artması, kırsal nüfusun azalmasının da habercisi olmaktadır. Örneğin, 100 işçinin bir günde toplayabileceği pamuk, bir pamuk hasat makinesi ile, 10 15 işçinin bir günde yükleyebileceği materyal ise basit bir yükleyici ile yapılabilmektedir. Almanya’da ve üyesi bulunduğu AB’de tarımsal mekanizasyon düzeyinin yüksek oluşu, bu ülkelerde tarımsal nüfus oranının düşük olmasını da açıklamaktadır. T ülkelerde 30 ve dünyada ise 19 dolayındadır. AB üyelerinden Almanya’da bu değer yaklaşık 100, Fransa’da 70 ve Yunanistan’da ise 80 civarındadır. Buna göre Türkiye gelişmekte olan ülkeler ortalamasının ve dünya ortalamasının üzerinde, ancak AB ülkelerinin altında yer almaktadır. Önemli göstergelerden biri de traktörün yıllık kullanım süresidir. Bir tarım işletmesinin kârlı çalışması için gelişmiş ülkelerde traktörlerin yılda 8001000 saat çalışması öngörülmektedir. Oysa, ülkemizde kuru tarım yapılan bölgelerde bu ölçüt kabaca 200250 saat/yıl, sulu tarım yapılan ve daha geniş makine parkı isteyen bölgelerimizde ise 350450 saat/yıl dolayındadır. Ortalama arazi büyüklüğü ülkemizde 50 dekar olarak bilinmektedir. Bu, sadece yıllık çalışma süresinin az olmasına neden olmakla kalmamakta, buna ek olarak, üretim maliyetlerinin yüksek olmasına da yol açmaktadır. Öyle ki, her dekar arazi için yapılan işletme maliyetleri işlenen Mekanizasyon göstergeleri Tarım alet ve makinelerinin kullanım yoğunluğu, mekanizasyon düzeyi ile açıklanmaktadır. Tarımda güç kaynağı olarak en fazla traktör kullanılmaktadır. Mekanizasyon düzeyinin belirlenmesinde, birim alan (hektar) başına düşen traktör gücü (kW/ha), 1000 hektara düşen traktör sayısı (traktör/1000 ha), traktör başına düşen makine sayısı (adet/traktör) gibi göstergeler kullanılmaktadır. Bu göstergeler içinde en yaygın kullanılanı, işlenen alan başına düşen traktör gücü değeridir. Bu ölçüte göre, ülke ortalaması 1.5 kW/ha dolayındadır. Ancak, ülkemizde mekanizasyon düzeyi bölgeler arasında farklılıklar göstermektedir. Makineleşme açısından en gelişmiş bölgeler sırası ile 3.1 ve 2.8 kW/ha’lık değerlerle Marmara ve Ege Bölgeleridir. Makineleşmenin en düşük olduğu bölgeler ise sırasıyla 0.93 ve 0.55 kW/ha ile Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleridir. Türkiye’de 1000 hektara başına düşen traktör sayısı ortalama 34 iken gelişmekte olan ülkelerde 8, gelişmiş Küçük imalatçıların kalite belgesi (TSE ya da CE) olmadan, yakın gelecekte pazar bulmaları ve ayakta kalmaları zorlaşacak alan arttıkça azalmaktadır. Buna göre, ne kadar fazla arazi işlenirse birim alan için maliyet o denli azalmakta, aynı zamanda, alan artışına bağlı olarak toplam verim ve toplam gelir de artmaktadır. Bu nedenle çiftçiler, traktörlerinden optimum bir şekilde yararlanmak, maliyetleri azaltmak ve daha fazla gelir elde etmek için daha büyük tarlalara gerek duymaktadır. Parçalı yapıda ve küçük parsellerde sürdürülen bitkisel üretimde büyük çiftçilerle ya da AB üreticileriyle rekabet şansı beklenmemelidir. Kaldı ki, ülkemiz üreticileri, gelişmiş birçok ülkede sağlanan tarımsal desteklerden de yeterince yararlanamamaktadır. Traktör başına düşen tarım makinesi sayısı, ülkemizde ortalama 4 adettir. Sulu tarım işletmelerinde ve ikinci ürün yetiştirilen bölgelerimizde üreticilerimizin daha fazla sayıda ekipmanları bulunmaktadır. Genel olarak tarım makinesi varlığının yeterli düzeyde olmadığı görülmektedir. Ancak bu, ülkemizde tarım makineleri üretimi için yeterli altyapı/kapasite bulunmadığı ya da nitelik açısından yetersiz olduğu anlamına gelmemektedir. Türkiye’de yaklaşık olarak 1000 imalatçı bulunmakta, 130 farklı tarım makinesinin 500 dolayında modelinin üretimi gerçekleştirilmektedir (7, 8). Bazı tarım makinelerinin ise çeşitlendirilmesi gerekmektedir. Ülkemizde tarım makineleri imalat sanayi giderek üretim kalitesini artırmaktadır. Traktörlerden çim biçme makinelerine, toprak işleme aletlerinden ekim makinelerine, sulama ekipmanlarından hasatharman makinelerine kadar birçok makine üretilmekle kalmayıp, Avrupa ülkeleri dahil olmak üzere dünyada yaklaşık 100 ülkeye ihraç edilmektedir. Türk Tarım Alet ve Makineleri İmalatçıları Birliği’ne (TARMAKBİR) üye imalatçılar, ülke üretiminin yüzde 85’ini, dışsatımın ise tamamını gerçekleştirmekte ve sektörün başarısında büyük rol oynamaktadır. Yaklaşık olarak 300 milyon dolar değerinde bir ihracat potansiyeline ulaşıldığı tahmin edilmektedir. Dışsatım gelirlerinin giderek artması, şüphesiz sektörde sağlanan modernleştirme ve teknolojik gelişmeler sayesinde olmuştur. Dışsatımı yapılan makineler, Avrupa ülkelerinde üretilenlerle eş kalitelidir; ancak, çok daha ucuz olduklarından birçok ülkeye satış fırsatları doğmaktadır. Sektör, sadece makine değil, çok değişik yedek parça satışını da başarıyla sürdürmektedir. Türkiye’de tarım makineleri üreten firmaların, çalıştırmış oldukları personel sayısı dikkate alındığında, 10 kişi veya daha az sayıda personel çalıştıran firma sayısı yaklaşık yüzde 77 gibi oldukça büyük bir orandadır. Diğer gruplardaki dağılım, 1125 kişi grubunda yüzde 14, 26100 kişi grubunda yüzde 7.0 ve 100 kişinin üzerindeki grupta ise yüzde 2 şeklindedir. Tarım makineleri üreten kuruluşların personel yapısı dikkate alındığında, bu kuruluşların küçük işletmeler olduğu söylenebilir. Ayrıca sektörde, az sayıda orta ölçekli işletmeler de bulunmaktadır. Küçük ve orta ölçekli olan bu işletmeler, genellikle aile işletmeleri şeklindedir. Avrupa Birliği (AB)’ne geçiş sürecinde Türkiye, AB standartlarına uyum yükümlülüğünü üstlenmiş bulunmaktadır. Bu nedenle, bir çok üründe olduğu gibi tarım makineleri da AB ülkelerinde serbest dolaşım için sağlık, güvenlik, çevre ve tüketiciyi koruma gibi konularda AB standartlarına uygunluğu belirleyen CE işaretini taşımak zorunda olacaktır. Üretici firma, tarım makinelerinin serbest dolaşımını sağlayacak olan bu işareti almak için akredite olmuş deney ve belgelendirme kuruluşlarına başvurmak zorundadır. Sonuç olarak şunlar söylenebilir: Türkiye’de birçok tarım makinesi üretilebilmesine rağmen, çoğu küçük işletmelerden oluşan tarımsal yapıda çiftçilerin makine çeşitliliği sağlayacak mali yapısı bulunmamaktadır. Küçük üreticilerin elinde bulunan makine parkının tarım tekniğine çok uygun olmaması nedeniyle modern tarım uygulamaları da pek mümkün olamamaktadır. İşletme büyüklükleri artmadıkça, maliyetlerin azalması ve bitkisel üretimde verimliliğin artması söz konusu değildir. Tarım makinesi imalatçılarının çok önemli bir gelir kaynağı olan ihracat kapısını geliştirmek üzere CE işaretini almak için gösterdikleri çabaların artarak devam etmesi gerekmektedir. Küçük imalatçıların kalite belgesi (TSE ya da CE) olmadan, yakın gelecekte pazar bulmalarının ve ayakta kalmalarının daha da zorlaşacağı beklenmelidir. 8