22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi: Tekirdağ’da üretici bağlarını söküyor! Şerif BAYKUT (Tekirdağ Ziraat Odası Başkanı) 2 ‘Ormanlar devlet tarafından işletilmeli’ NKARA (Cumhuriyet Bürosu) İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi, ormanların özel sektör tarafından işletilmesi durumunda ormanların yok olma tehlikesiyle karşı karşıya gelebileceğine dikkat çekti. Anayasada yapılacak değişiklikle ormancılık etkinliklerinin özel sektöre verilemesinin önün açıldığını vurgulayan fakülte raporunda, ‘‘Ormanların mülkiyetini elinde bulunduran devlet, işletmesini de kendisi yapmalıdır’’ denildi. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Dekanlığı, ormanların özel sektör tarafından işletilmesi ve orman dışına çıkarılan alanların değerlendirilmesi konularında Anayasa’da yapılmak istenen değişiklikler ilgili bir rapor hazırladı. Dekanlığın oluşturduğu komisyon tarafından hazırlanan rapora; aralarında Prof.Dr. Uçkun Geray, Prof. Dr. Ünal Asan’ın bulunduğu isimler katkıda bulundu. Komisyonun hazırladığı raporda; Anayasa’nın 169. maddesinde yapılacak değişiklikle, ormanların özel sektör eliyle işletilmesine ve orman köylüsüne yaptırılan orman bakım ve üretim işlerinin özel sektör eliyle yapılmasına imkan hazırlanmasından kaçınılması gerektiği belirtildi. Raporda ormanların mülkiyetini elinde tutan devletin, işletmesini de kendisinin yapması gerektiği belirtildi. Yapılan açıklamada ormancılık etkinliklerinin müteahhitler eliyle yapılmasının yıkıcı sonuçlar doğuracağı söylendi. Ormanların özel sektör eliyle işletilmesi durumunda ormanları koruyucu düzenlemelerin yapılamıyacağı belirtilerek, ormancılık etkinliklerinin zaman ve mekan bakımından tek elden planlanarak uygulanmasının ve denetlenmesinin zorunlu olduğu vurgulandı. Raporda, yoğun bir emek faaliyet türü olan ormancılığın orman köylülerin kalkındırılmasına da katkıda bulunduğu anlatılarak, ormanların özel sek A tör eliyle işletilmesine izin verilmesinin bu amaçlardan vazgeçilmesi anlamına geldiği ifade edildi. Raporda ormancılığın uzun vadeli ve düşük karlı bir işletme türü olduğu belirtilerek, özel sektörün kısa sürede daha fazla kar elde etmek için orman varlığına zarar vereceği açıklandı. Orman üretim işlerinde çalışan köylülerin iş olanaklarını ve gelirlerini kaybetmeleri nedeniyle, köylüler ve girişimciler arasında sorun yaşanacağı belirtilerek, toplumsal barışın bozulacağı dile getirildi. Hazırlanan raporda ormancılık etkinliklerinin özel sektör eliyle yürütülmesi durumunda, küreselleşme olgusuyla birlikte ormanların uluslararası şirketler tarafından işletilmesinin gündeme geleceği kaydedildi. Yapılan açılamada şöyle denildi: ‘‘ Küreselleşme olgusu kapsamında sermayenin serbest dolaşımına benzer şekilde, Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu ve Hizmet Ticareti Genel Anlaşması (GATS) gibi uluslararası gelişmeler de devreye girecektir. Bu durumda, ormanların işletilmesinin ülkenin şirketleri yerine uluslar arası şirketler tarafından gerçekleştirilmesi ve ülkenin köylüsü ve teknik elamanları yerine yabancı işçilerin ve teknik elamanların işlendirilmesi gündeme gelecektir. Devlet ormanlarının işletilmesinin devlette olması bu iki olumsuz etkinin en az düzeyde gerçekleşmesi anlamına gelmektedir. Devlet ormanlarının devlet tarafından ‘işletilmesi’ yanısıra ‘işlettirilmesi’nin Anayasa’ya girmesi su havzalarının yönetiminin de yerli ve yabancı şirketlere verilebilmesi şeklinde sonuç verecektir. Türkiye’nin özellikle sınır aşan ve sınır oluşturan akarsularda suyun üretimi ve kullanımı konularında ülke çıkarları ve güvenliği açısından hassasiyetleri bulunduğu bilinmektedir.’’ 004 yılı destekleme prim ödemeleri için çıkarılan tebliğde ayçiçeği ve mısır üreticisi, pamuk ve soya üreticisi karşısında mağdur durumuna düşmüşlerdir. Sertifikalı soya ve kütlü pamuk tohumu kullanan üreticilere yüzde 20 fazla prim ödenmesine rağmen biz ayçiçeği ve mısır üreticileri de sertifikalı tohum kullanmalarına rağmen ilave prim alamamışlardır. Bu açıkça ayçiçeği ve mısır üreticilerine haksızlık değil midir? Müracaat süresi çok kısa tutulmuş, böylece çiftçilerimiz tüccar ve sanayici karşısında mağdur edilmiş, fiyatların düşmesine sebep olunmuştur. Geçtiğimiz eylül ayında çıkarılan tebliğde, son müracaat tarihi belirtilmediği için problemler yaşanmıştır. Sayın Başbakan’ın 18 Ocak 2005 tarihinde açmış olduğu tarım paketinde doğrudan gelir desteğinin tamamının ödeneceğini açıklamasına rağmen, desteğin 10 YTL ’sinin bu yıl, 6 YTL ’sinin de 2006’da ödeneceğinin söylenmesi çiftçimizi hayal kırıklığına uğratmıştır. Ayrıca gübre ve mazota da destek verileceği belirtilmesine rağmen henüz bir gelişme olmamıştır. Fakat dar boğazda olan çiftçimiz bu desteğin en kısa zamanda çıkmasını beklemektedir. Ayrıca, Ziraat Bankası’nın kredi faizlerini düşürüldüğü yönündeki açıklamalar da çiftçimize pek fazla yarar sağlamamaktadır. Şöyle ki, iyi tarım uygulaması adı altında uygulanan projeden Trakya’da hiçbir çiftçimiz yararlanamamaktadır. Ayrıca hayvancılık yatırımı yapmak isteyen çiftçilerimize şubelerimize değil de Ziraat Bankası Bölge Müdürlüğü’ne müracaat etmeleri istenmektedir. 2004 yılında Ziraat Bankası’ndan tarımsal kredi kullanan çiftçilerimiz yüzde 25 faiz ödemelerine rağmen çıkan kanun ile sadece 01 Ocak 2005 tarihinden sonra müracaat edenlere yeni faiz indirimlerinden yararlanacaktır. Ancak çiftçilerimizin yüzde 90’ı kredilerini 2004 yılında kullandıkları için bu konuda büyük haksızlığa uğramışlardır. Süt ve et işleyen devlete ait kuruluşların zamansız özelleşmesi sonucu süt ve et fiyatlarında çok büyük dalgalanma olmakla beraber hayvancılığımız büyük yara almaktadır. Bölgemizdeki kuru soğan üreticileri de çok zor durumdadır. Özellikle ihracatın kesilmesi, soğan lodolarında bulunan binlerce ton soğan eğer ihracat desteği sağlanmazsa çürüyüp gidecektir. Tekirdağ ilimizde özellikle kıyı bölgesi ve orman köyleri az miktarda araziye sahip olup geçimlerini sadece bağcılık ve meyvecilikle karşılamaktadırlar. Bu köylerimizdeki bağlarımızda genelde goble sistemiyle yüzde 85’i beyaz üzüm ekilidir. Tekel’in içki fabrikasının geçen yıl özelleştirilmesi ve beyaz üzümün şaraplık olarak alınmaması sonucu üzümlerini sumalık olarak satmak zorunda kalmışlar ve hatta bağlarını sökmeye başlamışlardır. Bu da yetmezmiş gibi hükümetin şaraba uyguladığı ÖTV’nin yüzde 100 arttırılması şarap satıcılarını ilgilendirdiği söylenmekte ise de gerçekten mağdur olan kesim üzüm üreticilerimizdir. Zaten içki fabrikalarının özelleştirilmesi sonucu bağlarını sökmeye başlayan üreticilerimize bir darbe de ÖTV’den gelmiştir. Bölge çiftçilerimizin sorunları gün geçtikçe artmakla beraber biz sadece başlıklar halinde bu sorunların ivedi çözümlenmesini bekliyoruz. 30
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle