22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Tarımsal mekanizasyonun düzeyi yetersiz Prof. Dr. Alaettin SABANCI (Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi) S on 50 yılda; tarım alanları 2.5 kat, tarım ürünü dış satımı 28 kat, buğdayın ekim alanı 1.4 kat, toplam üretimi 3.5 kat, şeker pancarının ekim alanı 14 kat, toplam üretimi 36 kat, pamuğun ekim alanı 1 kat, toplam üretimi 7 kat, ayçiçeğinin ekim alanı 5 kat, toplam üretimi 13 kat artmıştır. Ancak tarım sektörünün; hızla artan ülke ve dünya nüfusuna, daha az işgücü ile (sanayiye kayan iş gücünden dolayı), sabit alanlarda (tarım alanlarının genişlemesi ve son sınırlarına ulaşmasından dolayı), her gün daha bol ve kaliteli; beslenme, barınma ve giyim için hammadde sağlama, sorumluluğu vardır. Bu sorumluluk; tarımsal üretimde sulama, gübreleme, tarımsal savaş, damızlık materyal geliştirme ve kullanma, toprak ve su kaynaklarının korunması, düzenlenmesi ve tarımsal mekanizasyon gibi uygulamalarla karşılanmaktadır. Tarımsal mekanizasyon; sulama, gübreleme, ilaçlama, damızlık materyal kullanımı, toprak ve su kaynaklarının korunması v.b. ileri teknolojilerin etkin kullanı mını olanaklı kılarak tarımda verimliliği sağlayan bir teknoloji olduğu için gelişmelerin tümünde anahtar rol oynar. Küresel rekabet ortamında bu rolün önemi daha da büyüktür. Türkiye tarımında mekanizasyon Cumhuriyet ile birlikte önem kazanmıştır. Bu süre içinde tarım makinaları varlığında ve bunlara güç veren traktör varlığında önemli gelişmeler sağlanmıştır. Çizelge 1’de görüldüğü gibi DİE’nin 2002 yılı değerlerine göre traktör varlığı bir milyona yakındır (Ekonomik traktör varlığına göre bu değer yaklaşık 500.000’dir). Bu varlığa göre mekanizasyon düzeyi 1.53 kW/ha (1.22kW/ha), 36 traktör/1000 ha veya 315 traktör/ 1000 işletme değerlerine ulaşmıştır. Bu değerler, dünya ortalaması üzerindedir. Ancak ulaşılan düzey henüz gelişmiş ülkelerin çok gerisindedir. Ülkelerin mekanizasyon varlıklarının kıyaslanmasında kullanılan traktör yoğunluğu (1000 hektarlık (ha) tarım alanına düşen traktör sayısı); İngiltere’de 87; Almanya’da 80; Fransa ve İspanya’da 69; Türkiye’de 36; Mısır’da 31; Pakistan ve Meksika’da 15 ve 13 traktör /100 ha’dır. Ayrıca, ülkemizde traktör parkının yaş ortalaması çok yüksek (16 yaş), güç ortalaması düşük (42 kW) ve traktör başına düşen tarım makinası sayısı 4 gibi çok düşüktür. Bunlarla birlikte; tarımsal nüfus ve işletme sayısının fazlalığı, fert ve işletme başına düşen gelir ve alan değerlerinin düşüklüğü gibi nedenlerle tarımsal yapının elverişsizliği, mekanizasyon verimini düşürmektedir. Örneğin tarımsal işgücü yoğunluğu; Türkiye’de 287 kişi/1000 ha iken, AB’de bu değer 95 kişi/1000 ha, ABD ‘de 20 kişi / 1000 ha’dır. Aynı şekilde ülkeler arası istihdamın dağılımı dikkate alındığında (Çizelge 2) Türkiye’de tarımın sektörel payı yüzde 35.4, AB’de de yüzde 5.9, ABD’de 3 ve Japonya’da yüzde 6.9’dur. Ayrıca tarımsal işletmelerin parsel sayıları fazla, parsel alanla rı çağdaş üretim teknolojilerinin verimli kullanımı çok küçüktür. Bu nedenlerle mekanizasyon aracı edinimi zor ve kullanım verimliliği de düşüktür. Türkiye’de tarımsal alanların işletme sayısı olarak yüzde 64.82 2si, alan olarak yüzde 21.34’ü ortalama 20 dekarlık alanlara sahiptir. Bu alanlarda ekonomik ve çağdaş üretim yapmak çok zor veya mümkün değildir. Bu nedenlerle Türkiye traktör parkında da bu alanları mekanize edecek traktör varlığı yok denecek kadar azdır. Bu alanlar için ( ort. 20 dekarlık alanlar) uygun traktör gücü 30 kW ve altındaki değerler kabul edilirse bu traktörlere ait oransal değerler parkın ancak 0.81’ini teşkil etmektedir. Bir başka deyişle tarım topraklarının yüzde 65’i için uygun traktör varlığı yoktur veya parkın ancak yüzde 0.81 ini oluşturmaktadır. Çağdaş tarım hedefine ulaşmak için öncelikle bu yapının düzelmesi ve tarımsal nüfus yoğunluğunun uygun düzeylere düşmesi gereklidir. Giderek gelişen küresel rekabet ve AB ‘ne giriş ve uyum çalışmaları, bu sürecin uygun strateji ve politikalarla hızlandırılmasını zorunlu kılmaktadır. İşletme ölçeğinin büyütülmesinin de zaman alıcı olabileceği düşünülerek bir çok ara çözüm uygulanabilir. Bunlar; komşu dayanışması, şirketleşme, ortak üretim planlaması, satın alma birlikteliği, satış organizasyonu gibi konular tek tek çiftçilerin yetersiz kaldığı koşullarda destekleyici olabilen gerçekçi ara çözümler olabilir. İleri teknolojilerin kullanımında bireysel mülkiyetin yetersiz kaldığı durumlar için sosyal ve ekonomik yapımıza uygun ortak makine kullanım modelleri geliştirilerek uygulanması minimum sermaye ile ileri teknolojiye geçme, tam kapasite ile çalışma, etkin makine kullanımı, ileri teknolojilerden daha çabuk yararlanmayı sağlayacak çözümler olabilir. Mekanizasyon sorunlarının çözümü büyük oranda tarımın genel yapısal sorunlarının çözümüne bağlıdır. Bu sorunların çözümü için öneriler ‘‘tarım topraklarının ekonomik ölçeğe yükseltilmesi (toprak toplulaştırılması), tarımda çalışan nüfusun planlı ve programlı bir şekilde sanayi ve hizmetler sektörüne kaydırılması, tarımsal mekanizasyon parkının ülkenin toprak ve işletme alt yapısına göre şekillendirilmesi, çağdaş tarım teknikleri kullanılarak ürünlerin gelişmiş ülkeler ile rekabet edilebilir duruma getirilmesi’’ şeklinde özetlenebilir. Akdeniz’in sürdürülebilir kalkınması tartışıldı A NKARA (Cumhuriyet Bürosu) Akdeniz Sanayi ve Ticaret Odaları Birliği(ASCAME) ‘‘Sürdürülebilir kalkınma; engeller ve yaklaşımlar’’ ana temasının işlendiği bir forum düzenledi. Forumda konuşan Çevre Mühendisleri Odası 2. Başkanı Yunus Arıkan, Türkiye’nin BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne uzun bir müzakere süreci sonrasında üye olmasının çevre açısından ağır sonuçlar doğurduğunu söyledi. Arıkan,Türkiye’de hem yerli, hem de yabancı yatırımcılar için enerji verimliliği, yenilenebilir enerji, sürüdürülebilir ulaştırma ve sürdürülebilir atık yönetimi konularında, yeni bir dönem başladığına belirtti. Akdeniz Sanayi ve Ticaret Odaları Birliği(ASCAME), 89 Mart tarihleri arasında Barcelona’da ‘‘2. Avrupa Akdeniz Sürdürülebilir Kalkınma Forumu’’nu düzenledi. Bölge ülkelerindeki çevre ve sürdürülebilirlik konularında yaşanan en güncel gelişmelerin tartışıldığı foruma, bu alanda çalışan birçok sektör ve kurum temsilcisi katıldı. Forumda TMMOB Çevre Mühendisleri Odası 2. başkanı Yunus Arıkan ‘‘Türkiye’de Sürdürülemez Enerji Yatırımları: İklim Değişikliği Politikalarının Yokluğunun Bedeli’’ başlığını taşıyan bir konuşma yaptı. Arıkan Türkiye’nin ‘‘Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’’’ne 10 yıllık bir müzakere sonucunda taraf olmasının ağır sonuçlar doğurduğunu belirterek, son yıllarda yapılan doğalgaz, mobil santral, ithal kömürlü termik santral gibi yatırımların, ciddi bir planlama ve enerjiçevreekonomi analizi yapılmadan hayata geçirildiğini vurgula dı. Arıkan yaptığı konuşmada 24 Mayıs 2004 tarihinden sonra Türkiye’de hem yerli, hem de yabancı yatırımcılar için enerji verimliliği, yenilenebilir enerji, sürdürülebilir ulaştırma ve sürdürülebilir atık yönetimi projelerinin uygulanması için yeni bir dönem başladığına dikkat çekti. Arıkan konuşmasında uluslararası atık ticaretinde yaşanan olumsuzluklara da yer verdi. İspanyol atıklarını taşıyan MV Ulla gemisinin İskenderun Körfezi’nde batışını örnek gösteren Arıkan, gerekli önlemlerin alınması çok önemli olduğunu belirtti. Arıkan, TMMOB Çevre Mühendisleri Odası’nın tüm insanlık ve dünya için, barış içinde sürdürülebilir bir yaşamın hayata geçirilebilmesi amacıyla, ulusal ve uluslararası alanda yürütülen çalışmalara katkı koymaya devam edeceğini söyledi. 7
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle