Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Çağdaş tarım hedefinde mekanizasyonun rolü büyük Prof. Dr. Ünal EVCİM (New Holland Trakmak Danışmanı) “M ekanizasyon’’ tarımsal üretimde ileri teknoloji uygulamalarının vazgeçilemez aracıdır. Kimi zaman ‘‘makineleşme’’ olarak da adlandırılan mekanizasyon sayesinde toprak, su, tohum, gübre, ilaç vd.. üretim girdilerinin etkin kullanımı mümkün olmaktadır. Böylece üretim maliyeti düşmekte, ürün verim ve kalitesi artmakta, ayrıca kaynakların korunumu ve faaliyetin sürdürülebilirliğine katkı sağlanmakta; kısaca tarımsal üretimde ‘‘verimlilik’’ gelişmektedir. Tarımda en ileri düzeye erişmiş Avustralya, ABD ve bazı Avrupa ülkelerinin tarımsal mekanizasyonda da en ileri durumda olmaları bu ilişkinin tartışma götürmez kanıtıdır. Türkiye tarımında mekanizasyon yaklaşık yarım asırlık bir geçmişe sahiptir. Elli yıl boyunca traktör ve makine varlığımız önemli ölçüde büyümüş; bu sayede ülkemiz tarımına önemli katkılar sağlanmıştır. 2002 yılı itibariyle traktör parkımız bir milyon adede ulaşmış; bin hektar alana düşen traktör sayısı 36’ya, bin adet işletmeye düşen traktör sayısı ise 316’ya çıkmıştır. Traktör yoğunluğundaki bu değerler dünya ortalamasının üzerinde, ancak gelişmiş ülkeler seviyesinin henüz çok gerisindedir. Ayrıca traktör parkımızın yaş ortalaması yüksek (16 yaş), güç ortalaması ise düşük (57 BG) tür. Traktör başına makine sayısı ise sadece 4’tür. Bunun yanı sıra tarımsal işletmeler küçük, araziler çok parçalıdır. Bu nedenle, mekanizasyon araçlarında belirli bir sayısal çokluğun sağlanmış olmasına karşılık, kullanımlarındaki etkinlik henüz çok düşüktür. Buna bağlı olarak, mekanizasyon ülkemiz tarımında verimliliğin geliştirilmesindeki rolünü henüz tam olarak üstlenebilmiş değildir. Türkiye tarımında verimlilik artışının önündeki en büyük engel tarımsal nüfus (ve işgücü) fazlalılığı ile bunun sonucunda oluşan yapısal bozukluktur. Tarımsal nüfus fazlalığı işletme sayısının çok, arazilerin küçük ve çok parçalı olmasına yol açmaktadır. Bu durumda işletme başına üretim ve gelir düşmekte, yeni teknolojileri ve bunlara uygun araçları edinmek ve etkin biçimde kullanmak mümkün olamamaktadır. İşletmelerin miras vd. nedenlerle parçalanmasını engelleyecek yasal önlemler alınmadığı sürece, bu sarmalın olumsuz yönde gelişerek ekonomiye yük olmaktan başka katkı sağlayamayan, cüce işletmeler yaratması kaçınılmaz olmaktadır. Bu akışın doğal sürecine terk edilmesi durumunda, ekonomik ölçeğin altına düşen işletmelerin elenmesi ve böylece işletme yapısının iyileşmesi beklenmelidir ki, bu çok uzun zaman alacak, ayrıca bir çok sosyal soruna yol açacaktır. ‘‘Çağdaş tarım’’ hedefine ulaşmada öncelikle tarımsal nüfus yoğunluğunun makul seviyelere düşmesi ve anılan yapının iyileşmesi gereklidir, ki bulgular bu sürecin başlamış bulunduğunu işaret etmektedir. Ancak giderek gelişen küresel rekabet ve AB’ne katılım arzumuz bu sürecin uygun strateji ve politikalarla, olabildiğince hızlandırılmasını zorunlu kılmaktadır. Geçiş döneminde ileri üretim teknolojilerinin gerektirdiği araçlara sahip olabilecek ve bunları etkin biçimde kullanabilecek gelire ve üretim ölçeğine sahip olmayan işletmeler için, şirketleşme veya bir başka yolla ortak üretim ve pazarlama gerçekçi ara çözümlerdir. Bireysel mülkiyetin ileri üretim teknolojilerinin gerektirdiği araçların edinim ve kullanımı için yetersiz kaldığı durumlarda sosyal ve ekonomik yapımıza uygun ‘‘ortak makine kullanım modelleri’’ geliştirilerek uygulanması her dönemde geçerli kalıcı çözüm olacaktır. Bu sayede minimum sermaye ile ileri teknolojiye geçme, küçük alanların birleşimiyle oluşan alanlarda tam kapasite ile çalışma, uzmanlaşma nedeniyle mekanizasyon aracını doğru ve etkin kullanma, kısalan amortisman süresi sayesinde yeniliklere hızlı geçiş sağlanabilecektir. Tarımsal yapının iyileşmesi koşulu bir yana bırakılacak olursa, ülkemiz tarımının çağdaş seviyeye ulaştırılmasında mekanizasyona önemli görevler düşmektedir. Bu görevlerden bazıları ekonomik ve ekolojik baskıların sonucu ön plana çıkmakta ve bundan böyle yapılacak araştırma ve uygulamaların tartışılmaz önceliklerini oluşturmaktadır. Giderek gelişen küresel rekabet her türlü ekonomik faaliyette olduğu gibi, tarımsal üretimde de yüksek verim ve kaliteye karşılık maliyetlerin düşük olmasını zorunlu kılmaktadır. Öte yandan son derece haklı nedenlerle giderek daraltılan çevreye uyum limitleri tarımsal üretim işlemlerine doğal kaynakların ve çevrenin korunması amacına uygun olma zorunluluğu getirmektedir. Bu iki temel koşula bağlı olarak, mekanizasyonun tarıma katkısı üretimin çevreyi koruyacak, ya da en az zararı verecek şekilde, en az enerji tüketimi ve en düşük maliyetle gerçekleştirilmesi şeklinde olacaktır. Buna göre üretim yöntemleri ve bunlara uygun traktör, tarım makineleri ve diğer araçların seçiminde şu sorulara olumlu cevapların alınması gerekecektir: ‘‘Enerji ve yakıt tüketiminde tasarruf sağlanabiliyor mu? Zaman ve insan işgücü tüketiminde azalma sağlanabiliyor mu? Üretim işlemi daha az sayıda makine ve tekrarla gerçekleştirilebilir mi? Üretim işlemi toprak vd. kaynaklara en az müdahale ile gerçekleştirilebilir mi?’’ Öte yandan klasik tarım anlayışında tohum, gübre, Hassas tarım için gerekli teknolojilere uygun traktör ve tarım iş makinelerinin ülke tarımına uyarlanması önem kazanıyor. su, ilaç ve yem gibi üretim girdilerinin tarla ve hayvana olabildiğince eşit miktarlarda dağıtımı esastır. Oysa, toprak ve hayvan gibi üretim kaynaklarının verimliliği eşit olmayıp geniş sınırlar arasında değişiklik gösterebilir; dolaysıyla girdi ihtiyaçları, ya da girdiden yararlanma etkinlikleri farklıdır. O halde girdi etkinliğini, dolayısıyla üretimdeki verimliliği artırmak; ayrıca gübre, ilaç gibi girdilerin çevreye olumsuz etkilerini azaltmak üzere girdiler kaynaklara eşit değil, gereken oranlarda dağıtılmalıdır. Kısaca ‘‘hassas tarım’’ olarak adlandırdığımız bu yaklaşım GPS ve GIS teknolojilerinde sağlanan gelişmelerin paralelinde uygulanabilir olmuştur. Bu teknolojilere uygun mekanizasyon araçlarının (traktör ve tarım iş makineleri) geliştirilmesiyle, ABD başta olmak üzere ileri tarım ülkelerinde hızla yaygınlaşan bu tekniğin ülkemiz tarımına uyarlanması da üzerinde önemle durulması gereken bir diğer gelişme öğesi olacaktır. Sonuç olarak, ülkemiz tarımında mekanizasyon açısından kayda değer gelişmeler sağlanmış olmasına karşın, ulaşılan düzey tarımsal üretimimizin küresel rekabet ortamında gelişerek sürdürülebilmesi için gerekli üretim teknolojilerinin uygulanması olanağı sağlamada yetersiz kalmaktadır. Mekanizasyon sorunlarının çoğu tarımsal nüfusun fazlalığı ve yapının elverişsizliği gibi, ortak konulardan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, öncelikle tarımın genel ve yapısal sorunlarının çözümü gerekmektedir. Ancak, tarımımızın gelişmesi için uygun stratejilerin belirlenmesi ve politikaların seçiminde, ayrıcalıklı özellikleri nedeniyle mekanizasyon diğer üretim girdilerinden ayrı olarak ele alınmalı; ‘‘düşük maliyet’’ ve ‘‘çevre dostu’’ temel koşulları uyarınca belirlenecek hedefler doğrultusunda geliştirilmelidir. Sahip olduğumuz ekolojik zenginliklerden ancak bu sayede maksimum ölçüde yaralanabileceğimiz, ayrıca tarımsal üretimimizi küresel rekabet ortamında ancak bu şekilde geliştirerek sürdürebileceğimiz unutulmamalıdır. 6