22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Termal kaynaklara yakın alanlar seracılığa daha uygun Prof. Dr. Nafi BAYTORUN (Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Rektörü) S eralar bitkisel üretim için gerekli olan gelişim etmenlerini (sıcaklık, nem, ışık CO2) tüm yıl boyunca arzu edilen değerlerde tutan, içinde hareket edilebilir tarımsal yapılardır. Türkiye’de seracılık iklimin uygun olduğu sahil şeridinde yer almaktadır. Samandağ’dan Yalova’ya kadar yayılan seralarımızın toplam alanı 30 bin hektarın üzerindedir. Sera varlığımızın yüzde 47’si ise Antalya’da bulunmaktadır. Yapısal olarak seralarımız incelendiğinde örtü malzemesi olarak cam ve plastik kullanıldığı görülür. Ancak ilk maliyetin ucuz olması ve örtü malzemesindeki gelişmeler nedeniyle seralarımızın büyük bir çoğunluğu plastikle kaplıdır. Seraların yer aldığı sahil şeridinde turizmle tarım arasında çok büyük bir rekabet yaşanmaktadır. Bu rekabet sadece ülkemizde değil, Akdeniz’deki her sahilde görülmektedir. Bu rekabeti, şu anda getirisi daha büyük olan turizm kazanmış, seracılık iç bölgelere doğru çekilmeye başlamıştır. Seraların sahil şeridinde yer almasının ana nedeni iklimin bitkisel üretime imkân tanımasından kaynaklanmaktadır. Seralarda bitkisel üretim için gerekli gelişim etmenlerinden ışık, sıcaklık seraların yer seçiminde büyük bir öneme sahiptir. Bitkisel üretim için gerekli olan günlük toplam ışınım değeri 2.1 kWh/ gün değerinden yüksek olmalıdır. Aynı şekilde sera etkisi göz önüne alındığında seracılığımızın yaygın olarak geliştiği sahil şeridinde bu değerlerin ekim kasım ve martmayıs aylarında ortaya çıktığını görmekteyiz. Diğer bir ifadeyle seracılığın yaygın olduğu Akdeniz, Ege ve Marmara bölgelerimizde aralıkmart dönemi arasında ısıtma, mayıseylül döneminde ise havalandırma ve soğutma gereksinimi ortaya çıkmaktadır. Ancak, aile işletmeciliği şeklinde küçük alanlarda yapılan seracılıkta düzenli ısıtma yapılamamakta veya sadece çok basit sobalı sistemlerden yararlanılmaktadır. Seralarda üretilen sebzelerin yüzde 47’sini domates oluşturmaktadır. Seralarda ısıtma yapılmadığı zaman şubat haziran ayı arasında üretim yapılabilmekte birim alandan metrekareye 810 kilo ürün alınabilmektedir. Çok basit ısıtma sistemleri (soba) kullanılarak ekimhaziran döneminde yapılan tek ürün uygulamasında ise bu miktar iç sıcaklığa bağlı olarak domateste 1320 kiloya ulaşmaktadır. Ancak her iki durumda da seralar haziran ayından sonra yüksek sıcaklık nedeniyle boş bırakılmaktadır. Bu durum birim alandan elde edilen yıllık verimi etkilemektedir. Seracılığın yaygın olduğu Avrupa ülkelerinde tüm yıl üretim yapıldığından birim alandan elde edilen yıllık domates verimi metrekareye 50 kilo olmaktadır. Aslında elde edilen verim üretim periyodu uzunluğu dikkate alınarak karşılaştırıldığında arada büyük farkların olmadığı görülür. Gerçekte ülkemizde ve dış ülkelerde seralarda kullanılan tüm üretim girdileri (tohum, gübre, ilaç) hemen hemen aynıdır. Burada etkili olan tek faktör üretim periyodunun uzunluğu ve seraların yapısal özellikleridir. Akdeniz sahil şeridindeki iklim değerleri incelendiğinde serada tüm yıl üretimin yapılabilmesi için ısıtma, havalandırma ve soğutma gereksinimi ortaya çıkmaktadır. Bu da üretim maliyetini artırmakta ve iklimin uygun olduğu mevsimlerde azaltmaktadır. Avrupa’daki seralarda ısıtma için gerekli olan ısı enerjisinin azaltılması için ısı koruma önlemleri alınarak üretim girdilerinin maliyeti aşağı çekilebilmektedir. Örneğin ısı perdelerinin kullanımı ile yakıtta yüzde 40’lara varan ısı tasarrufu sağlanabilmektedir. Avrupa’daki sera konstrüksiyonları bu tür önlemlerin alınmasına olanak sağlamaktadır. Ancak ülkemizdeki aile işletmeleri şeklinde inşa edilen seralarda bu tür teknik önlemlerin alınmasına olanak sağlamamaktadır. Avrupa’daki iklim özellikleri dikkate alındığında nisan ayından sonra seralarda iklimlendirme için en ucuz yapısal önlem olan havalandırma ile sera içinde bitkilerin arzu ettiği iklim koşullarının sağlanması mümkün olabilmektedir. Oysa seraların yaygın olduğu Akdeniz sahil şeridinde kışın ısıtma yapma gereksinimi yanında mayıs ayından sonra da soğutma gereksinimi ortaya çıkmaktadır. Özellikle yaz aylarında üretim dış alanlarda yapılabildiği için çok masraflı olan soğutma ülkemizde üretici koşullarında hiç uygulanmamaktadır. Soğutma oldukça pahalı olup enerji yanında aşırı miktar da temiz su gerektirmektedir. Ülkemizde de sahil şeridi ile bölgeler karşılaştırıldığında iklim değerleri açısından sahil şeridimizin seracılık için daha uygun olduğu söylenebilir. Oysa soğuk bölgelerde ısıtma için ucuz enerji bulunursa seracılıkta üretim tüm yıl sağlanacağı gibi birim alandan Avrupa ülkelerinde elde edilen verimin sağlanması mümkün olabilecektir. Bu da seracılıkta kÉrlılığı artıracağı gibi sera alanlarının yazın boş bırakılmasını önleyecek birim alandan daha fazla verimin elde edilmesini sağlayacaktır. Seralarda ısı gereksiniminin karşılanmasında ucuz kaynaklardan bir tanesi de jeotermal kaynaklardır. Termal kaynakların yer aldığı iç bölgelerdeki seralarda gereksinilen ısının sıcak sularla karşılanması durumunda yazın soğutma yapmadan, kışın ise sıcak termal sulardan yararlanarak elli iki hafta üretim yapılabilmektedir. Bu koşullar göz önüne alındığında, seracılık için en uygun bölgelerin Akdeniz sahil şeridi değil, buna karşın on iki ay üretim yapılabilen termal kaynaklara yakın alanlar olduğu görülecektir. Ayrıca, termal alanlarda üretimin yılın her döneminde tüm yıl yapıldığı dikkate alınırsa toplam radyasyon bakımından bu alanların Akdeniz sahil şeridinden daha avantajlı olduğu ortaya çıkar. Ancak, termal kaynaklara yakın bölgelerde en büyük sorun uygun sera yapısı ve ısıtma sisteminin seçimidir. Termal kaynakların enthalpi değerinin düşük olduğu yerlerde uygun ısıtma sisteminin seçilememesi ve seralarda ısı tasarrufu için yeterli önlemin alınamaması nedeniyle seralarda bitkisel üretim için arzulanan sıcaklık değerleri sağlanamamakta, bu da arzu edilen verim değerlerinin elde edilememesine neden olmaktadır. Enthalpi değeri yüksek olan sıcak su kaynaklarının bulunduğu yerlerde ise çökelme nedeniyle ısıtma boruları tıkanmakta veya sıcak suyun doğrudan sisteme verilmesi nedeniyle borularda korozyon ortaya çıkmaktadır. Ayrıca ısıtmada kullanılan sıcak sular daha sonra doğaya akıtılarak çevre kirliliğine sebep olmaktadır. Termal kaynaktan ısı enerjisinin ısı değişimcisi ile kazanılması durumunda ve çevre için tehlike yaratan termal suların reenjeksiyonu sağlandığı takdirde seralarda elli iki hafta üretim yapma imkanı ortaya çıkabilecek ve bu alanlarda çok kârlı seracılık işletmeleri gelişebilecektir. 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle