Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Hayvancılığa sadece parasal destek yapmak yeterli değil Prof. Dr. Ayhan FİLAZİ (Ankara Bölgesi Veteriner Hekimler Odası Başkanı) ilindiği gibi Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Avrupa Birliği’ne uyumu da gözeterek tarım ve hayvancılık sektörü ile ilgili kesimlerin karar almalarını kolaylaştırmak, sektörün kalkınma hedef ve stratejileri doğrultusunda geliştirilmesini sağlamak ve çıkarılacak Tarım Çerçeve Yasası ile bu yasaya dayalı olarak hazırlanacak ikincil mevzuatın temelini oluşturmak için tarım stratejisi belgesini hazırlayarak kamuoyuna sunmuştur. Buna göre sürdürülebilirlik ilkesi çerçevesinde kaliteye dayalı üretim artışı ile gıda güvenliği ve gıda güvencesinin sağlanması, üreticilerin gelir düzeyinin yükseltilmesi ve istikrarının sağlanması, üretim maliyetlerini azaltıcı ve teknolojik gelişimi hızlandırıcı önlemlerin uygulamaya konulması yoluyla üreticilerin rekabet düzeylerinin yükselmesi gibi daha pek çok iyi niyetli hedeflerle ortaya konan bu belgede özellikle son çeyrek yüzyılda yapılan uygulamalarla bitme noktasına gelen tarım ve hayvancılık sektörünün bir nebze de olsa rahatlatılması amaçlanmıştır. Buna göre tarımsal destekleme bütçesinden hayvancılığa yüzde 12 oranında pay ayrıldığı belirtilmekte ki, bu oran şimdiye kadar ülkemizde hayvancılığa yapılan desteğin en yükseğidir. Desteğin uygulama şekli ne olursa olsun biz burada bunu tartışmayacağız. Eminim hayvancılık işletme ekonomisi uzmanları bunları enine boyuna tartışacaklardır. Türkiye hayvancılık sektörünün karşı karşıya olduğu sorunlar yıllardır katlamalı bir şekilde günümüze kadar gelmiştir. Cumhuriyet boyunca sağlanan gelişmelere karşı özellikle örgütlenme alanında yaşanan boşluklar, sınırların kontrol altına alınamaması, etkin bir hayvan hastalık kontrol sisteminin kurulamaması (var olan sistem 1980 sonrası lağvedilmiştir), IMF ve Dünya Bankası’nın dayatmalarıyla yanlış et ithalatı yapılması ve bu tür ürünlerin stratejik ürünler olarak görülmemesi nedeniyle hayvancılık sektörü (tarım sektörü de buna dahildir) deyim yerindeyse katledilmiştir. Bu anlamda son açıklanan destekler IMF’nin itirazıyla karşılaşmış ve sadece bu itiraz bile desteklerin ne kadar olumlu olduğunu anlamamıza yeterli olmaktadır. Olayı başka bir açıdan değerlendirmekte yarar var. Hayvancılığa sadece parasal destek yapmak yeterli mi? Bu soruya hiç kimsenin olumlu yanıt vereceğini sanmıyorum. Çünkü hayvan hastalıklarıyla mücadele etmeden hayvansal üretimin artırılamayacağı aşikardır. Özellikle 17. ve 18. yüzyıllarda Avrupa kıtasını baştan sona saran Sığır vebası salgınlarıyla 200 milyondan fazla sığırın ölümü, günümüzde de yine Avrupa kıtasında ortaya çıkan deli dana hastalığı ve Asya ülkelerinde görülen kuş gribi (tavuk vebası) salgınla B rıyla ekonomik kayıpların hangi düzeyde olduğu ve bu anlamda veteriner teşkilatının hayvan hastalıklarıyla mücadele edecek düzeyde etkin bir şekle getirilmesi çok önemlidir. Çünkü siz ne kadar üretirseniz üretin eğer ülkenizde bir şap hastalığının önüne geçemiyorsanız bunları ihraç edemez ve ekonomiye yönelik bir katkı sağlayamazsınız. Üstüne üstlük ürettiğinizi de gömmek zorunda kalırsınız ve yapmış olduğunuz tüm emekleriniz ve masraflarınız boşa gitmiş olur. Ülkemizde personel ve ekipman eksikliği nedeniyle temel görevi veteriner hekimlik olan veteriner hekimin görevini yapamadığı bilinmektedir. Bir çok ilçede veteriner hekim bulunmamaktadır. Hayvancılığın yoğun olduğu bölgelerde var olan bir veteriner hekim de kulak küpesi takılması ve sığırların veri tabanına girilmesi ile meşgul olduğunda temel görevi olan çiftliklerin denetlenmesi, hayvan hastalık kontrol ve korunma önlemleri ve gözetim görevlerini yerine getirememektedir. Hastalık salgını olduğu bildirilen yere hükümet veteriner hekimi ancak günler sonra gidebilmektedir. Ayrıca enfeksiyonun kaynağını ve hastalığın yayılışını izlemek için hiç bir soruşturma da yapılamamaktadır. Sığırların izlenmesi ve hareketlerin kontrolü için kulak küpesi takılması ve veri tabanına kaydedilmesine rağmen kesilen hayvanların stoktan düşülmediği bilinmektedir. Ayrıca koyun ve keçiler için böyle bir sistem bulunmadığı gibi bunların sayıları ve barınakları hakkında yeterli bir bilgi de yoktur. Özellikle şap ve benzeri hastalıkların yayılması hakkında bu türden hayvanlar hakkında yeterli bir bilgi olmadan hastalıkların önlenmesi hayalden öteye geçemez. Bu nedenle sistem yeniden organize edilmeli ve etkinliği arttırılmalıdır. Ülkemizde 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Yasası’na göre bazı özel hastalıklara, o da virüs ancak laboratuvar testleriyle belirlendiğinde ve salgın çıkan yerde hastalık nedeniyle itlaf edilen hayvanların sahiplerine tazminat verilmektedir. Bu oran da her yıl hükümet tarafından açıklanmaktadır. Ancak şu andaki hükümetin hastalık kontrol bütçesi yetersizdir ve bunun yanında temizlik ve dezenfeksiyon önlemleri ile hareket kısıtlamalarını da kapsamalıdır. Böylece bu durum pasif gözetim sisteminin de etkinliğini artıracak ve yetiştiricilerin kaybı olmayacağından beklenen hastalık bildiriminin de sayısını artıracaktır. Çünkü pek çok yetiştirici tazminat alamayacağını düşünerek bildirimi zorunlu hastalıkları bildirmemekte, kendi olanaklarıyla çözmeye çalışmakta, son aşamada ise hayvanları kestirmek suretiyle insanların tüketimine sunabilmektedir. Bu da öncelikle hayvanların salgın hastalıklarının yayılmasına ve kontrolünün zorlaşmasına yol açmaktadır. Son olarak komşu ülkelerden kaçak hayvan girişi olmakta ve bu durum da hayvan fiyatlarının düşmesine neden olmaktadır. Bu nedenle sınırlar kontrol altına alınmalı ve ciddi bir şekilde üzerine gidilmelidir. Umuyoruz ki, hükümet alınması gereken önlemleri bir an önce alır. Türkiye hayvancılığının bu günkü yapısı ile AB üyeliğinin hayvansal yapılarına etkisinin ne olacağı, müzakere sürecinde neler yapılacağının sorularının sorulması ve buna ilişkin çözümlerin acilen uygulamaya konulması hepimizin Toros Gübre ‘‘Süper Gold’’u piyasaya çıkardı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Toros Gübre, yeni ürünü ‘‘Süper Gold’’u piyasaya çıkardı. Toros Gübre’den verilen bilgiye göre, ‘‘Süper Gold’’, özellikle meyve ağaçları, sera/tarla sebzeleri ve bazı tarla bitkileri gibi tuzluluğa ve klora karşı hassas olan tüm bitkilerin taban gübrelemesinde kullanılıyor. Sü per Gold’un içeriğinde, azot, fosfor, potasyum, kükürt ve çinko olmak üzere 5 adet besin elementi bulundurduğu, potasyum sülfattan gelen kükürt sülfat (SO4) formunda olduğu için özellikle turunçgiller, muz ve meyve ağaçlarından daha yüksek verim ve kalitede ürün elde etme olanağı sunduğu da bildirildi. 21