22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Türkiye, son yıllarda yaptığı hamleyle ihracat miktarında ABD’yi de geçmeyi başardı Un ihracatında dünya birincisiyiz NKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhuriyet’in ilk yıllarının, şeker ve pamuk gibi "üç beyaz"ından biri olan, o yıllarda hem döviz tasarrufu sağlamak hem de dışa karşı bu maddeler için bağımlılığı azaltmak için yurtiçinde üretimine öncelik verilen "un", günümüzde artık ülke gereksiniminin üç katı kadar fazla kapasitede üretilme durumuna geldi. Avrupa Birliği sürecinde yüksek rekabet şansı bulunan ender sanayi kollarından biri olan un sanayi, gelişmiş teknolojik yapısıyla dikkati çekiyor. Sanayi veri tabanından ve Un Sanayicileri Derneği’nden edinilen bilgilere göre, 15 Ağustos 2005 itibariyle, Türkiye’de un üretim kapasitesi 300 gün çalışma esasına göre 31 milyon 349 bin 284 tona ulaşmış bulunuyor. Tüketim ise 12 milyon 95 bin 40 rakamına ulaşmış durumda. En fazla üretimin yapıldığı yer olan İç Anadolu Bölgesi’nde, en çok değirmeni barındıran Konya ve kişi başına en fazla kapasitesi olan Nevşehir dikkati çekiyor. Ağustos 2005 itibariyle, Türkiye’de 1283 tesiste buğdaydan un üretiliyor. Bu tesislerde kapasite kullanım oranı yüzde 38.58. Bu rakam gelişmiş ülkelerdeki rakamların çok aşağısında bulunuyor. En fazla un fabrikası, 325 fabrikaya sahip olan İç Anadolu Bölgesi’nde yer alıyor ve bu bölgede Türkiye un üretim kapasitesinin yüzde 28’i bulunuyor. En az fabrikaya sahip Doğu Anadolu Bölgesi ise, doğal olarak yüzde 4 pay ile en az kapasiteye sahip olan bölge durumunda. 1970’lerin ortalarından itibaren devletin verdiği buğday tahsisleri nedeniyle elde edilen aşırı kazançlar, un fabrikası sayısı ve kapasitelerinde patlama yaşanmasına sebep oldu. Makine sanayinin gelişmesi de fabrika kuruluşunu kolaylaştıran bir başka etken olarak ortaya çıktı. Dolayısıyla un sanayi bugün ihtiyacın üç katı kadar fazla kapasiteye sahip durumda. 1980’lerin başında değişen genel ekonomik hava içinde tahsis uygulaması bırakılıp serbest rekabet ortamına geçildi. Son dönemlerde, un fabrikaları sayıları artık eskisi kadar artmıyor; ancak birim kapasitelerin arttığı belirtiliyor. İhracata dönük ekonomi politikalarının sonucu olarak un sanayinde de 1980’den sonra ihracatta bir ivme kazanıldığını görmek mümkün. Ancak yine de 2001 yılına kadar inişli çıkışlı bir grafik çizen un ihracatımız, 2001 yılından sonra önemli bir çıkış yakaladı. İhracatçı birlikleri verilerine göre, 19922001 arasında, 1 milyar 52 milyon döviz girişi sağlandı. 2003’te bu rakam 127,8 milyon dolar, 2004’ te ise 233,5 milyon dolar olarak gerçekleşti. Bu rakamla birlikte 2004 yılı, un ihracatında bir rekor yılı olarak kayıtlara geçti. 2004 yılında dolar bazında en çok ihracat yapılan ilk beş ülke Irak, Gürcistan, Libya, İsrail ve Bulgaristan oldu. Bu ülkelerin Türkiye’nin yakınında olmasının sağladığı coğrafi avantajın, buralara yapılan ihracatı kolaylaştırdığı vurgulanıyor. Irak’a yapılan ihracattaki büyük artış da dikkat çekiyor. İhracatta, 2002 yılında ABD’yi yakalayan ve 2003 yılında geçen Türkiye şu anda dünyada, AB ülkeleriyle de tek tek karşılaştırıldığında, miktar bazında birinci konumda. Ayrıca, 2005 yılında ilk altı aylık dönemde ihracat rakamının, 187,6 milyon dolara ulaştığı belirtiliyor. İhracattaki bu olumlu gelişmelerin, büyük ölçüde TMO’nun uyguladığı dünya fiyatlarından buğday satma politikasından kaynaklandığı kaydediliyor. Bunun yanında buğdayda süne mücadelesinde başarılı olunmasının da Türkiye’nin kendi buğdayı ile un ihracatını arttırmasının bir diğer sebe A bi olduğu vurgulanıyor. Un sanayini bu yıl etkileyen bir gelişme de, TMO’nun yeniden büyük çapta buğday alımlarına başlamış olması. Hasat döneminde 5 milyon tondan fazlaya ulaşan TMO alımları, 2004 yılında alınan miktarın iki katını aştı. Bu husus, un sanayi çevrelerinde itirazlara neden oluyor. TMO’nun müdahale kuruluşu olarak görevine devam etmesi düşüncesinin bile fazla abartılmaması gerektiğini vurgulayan sanayiciler, ofisin, gerçek ticarette yerini alarak ülke hazinesine yük olmadan üretici ve tüketici dengelerini koruyacak etkinliğe kavuşturulması gerektiğini belirtiyorlar. Buna karşın, Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) ise, Mayıs 2005 tarihinde yayınladığı "Buğday Raporu"nda, 2001 yılında buğdayda destekleme alımlarının bırakılması, ülkede ekonomik istikrarsızlık, serbest piyasada oluşan fiyatların o yıllarda üretici aleyhine işlemesi, TMO’nun kendi bünyesinde bir fiyat açıklaması ve alımlarını düşürmesi, bu arada girdi fiyatlarındaki artışın çiftçinin satın alma gücünde büyük düşüşlere sebep olduğunu belirtiyor. TZOB, 1998 yılına göre üretici satın alma gücünün yüzde 51 oranında azaldığını vurguluyor. BÖLGESEL KAPASİTELER Bölgeler İç Anadolu Karadeniz Marmara Güneydoğu Anadolu Ege Akdeniz Doğu Anadolu Kaynak: Sanayi veri tabanı Kapasite 8.389.024 6.056.874 5.711.007 3.996.699 2.977.541 2.817.736 1.400.403 Yüzde %28 %19 %18 %13 % 9 % 9 % 4 4
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle