22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sendikasızlık ve kayıt dışılık en önemli sorunlar Mustafa TÜRKEL (Tekgıdaİş Genel Başkanı) Oysa, 28 binden fazla işyerinin bulunduğu gıda sanayiinde yüzde 65 gibi bir oranla un ve unlu mamuller sanayii ağırlıklı olarak yer almaktadır. Bu sayıya 15 binden fazla fırın işyerini de dahil edersek sektörün önemi daha da fazla anlaşılacaktır. Türkiye’de toplumun beslenme alışkanlıkları, daha da önemlisi ortalama gelir ve refah düzeyi tüketim eğiliminin hayvansal proteinden ziyade, bitkisel proteine kaymasına, dolayısıyla un ve unlu mamullerin ağırlıklı bir şekilde tüketilmesine neden olmaktadır.Nitekim, yukarıda ortaya koyduğumuz rakamlar da bu tespiti doğrular niteliktedir. Ancak gıda sanayiinde olduğu gibi, un ve unlu mamuller sektöründe de ortaya çıkan belirleyici özellik daha çok küçük ve orta boy işletmeler şeklinde faaliyet gösterilmekte olmasıdır.Toplam gıda sanayiinde çok büyük işletme olarak tespit edilebilecek en çok 500 işletmenin bulunduğu düşünülürse, alt sektörü olarak un ve unlu mamuller sektöründe bu sayının daha da aşağılara düşmesi tabiidir. Yine son yıllarda dikkat çeken bir başka özellik de büyük işletme olarak tanımlayabileceğimiz bazı sektör işletmelerinde yaşanan yabancı sermaye girişleridir. Un ve unlu mamuller sektöründe ağırlıkla orta ve küçük boy işletmeler tarzında faaliyet gösteriliyor olması hiç kuşkusuz pek çok sorunu da beraberinde getirmektedir. Bunların başında, ölçek ekonomisinden yararlanamamaları nedeniyle verimliliklerinin düşük olması, modern teknoloji ve çağdaş yönetim tekniklerinden yararlanmayı sağlayacak finans temini güçlüğü, üretilen ürünlerin sağlık standartlarına uygun olmamasını saymak gerekir. Bu yapı, sektör işletmelerinin büyümeleri önünde engel teşkil ederek, pazar genişlemesi çalışmalarına sekte vurmakta ve daha çok yerel pazarlara yönelik faaliyet göstermelerine neden olmaktadır. Dikkat çeken bir diğer sorun ise kimi zaman merdiven altı üretime kadar kayan bu tür işletmelerin kayıt dışı çalışarak, sektörde faaliyet gösteren ve kayıt içi çalışmaya özen gösteren büyük işletmeler üzerinde ciddi bir haksız rekabet baskısı yaratmalarıdır. Gerçi, daha ucuz ürün üreterek, gelir düzeyi ve dağılımı bozuk, unlu mamullerle beslenme alışkanlığı yüksek bir toplumsal yapı içerisinde tüketiciye daha ucuz ürün temin ettikleri ifade edilebilirse de, elbette ki, bu sonucu doğuran en önemli etken, gerek sendikasız, gerekse sigortasız ve U n ve unlu mamuller sektörü gıda sanayiinin en önemli alt sektörlerinden biri olmasına rağmen sektörün, istatistiki anlamda çok derinlikli araştırmalara konu edilemediği gözlemlenmektedir. ucuz işçi çalıştırılarak yaratılan emek sömürüsü olmaktadır. Bu durum, sektör çalışanlarını iki yönden olumsuz etkilemektedir. İlki, küçük ve orta boy işletmelerin maliyet sorunlarını bahane ederek sendikalaşmaya karşı çok katı bir direnç göstermeleridir. Öyle ki, en küçük bir sendikalaşma hareketi işçilerin işten çıkarılmasına yol açmakta, özellikle son yıllarda artan işsizlik olgusunun getirdiği yedek işçi ordusunun baskılamasıyla, işçiler en temel demokratik hakkı olan sendikalaşma isteklerini hayata geçirmekten, işini kaybetme korkusuyla geri durmaktadırlar. Daha da kötüsü, bu işletmelerin, sigortasız, kayıt dışı istihdama yönelmeleri, ölçek ekonomisinden yararlanamamanın getirdiği sorunu, emek maliyetini en aşağılara düşürerek aşmaya çalışmalarıdır. Bu noktada, fırın işyerlerinin konumunu ayrıca belirtmek gerekir. Son yıllarda büyük kentlerde faaliyet gösteren ekmek fabrikaları gibi büyük işletmeler hariç tutulursa, fırın işyerleri genellikle 56 işçi çalıştırılan işyerleridir. İş yasalarının iş güvenliği gibi işçiyi koruyucu şemsiyesinin de dışında kalan bu işyerlerinde fırın işçileri son derece sağlıksız iş ortamlarında, düşük ücretlerle ve sigortasız çalıştırılmaktadır. Denilebilir ki, fırın işçileri sektörün adeta üvey evlatları ve mağdurlarıdır. İşgücü devrinin de iş şartlarının kötü olması nedeniyle son derece yüksek olduğu fırın işyerlerinde, bu düzen, sendikalaşma önünde ciddi bir engel olarak ortaya çıkmaktadır. Emeğin haklarının baskılanmasının sektörün genel yapısına getirdiği bir diğer önemli ve göz ardı edilemeyecek etkisi ise elbette ki kayıt içi çalışma özeni içerisinde ve sendikalaşmaya açık şekilde faaliyet gösteren işletmeler üzerinde yarattığı haksız rekabet olgusudur. Bu işletmeler bir yandan vergi, sigorta gibi yasal yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmek gayreti içinde olurken, öte yandan standartlara uygun olmamasına rağmen, ucuz maliyet avantajının getirdiği imkanlarla daha ucuza piyasaya sürülen ürünlerle satış rekabeti içine girmektedirler. Bu tablo, büyük işletmelerdeki sendikalaşma faaliyetleri için de olumsuz değerlendirmelerin ortaya çıkmasına neden olmakta, emeğin haklarının geliştirilmesini engelle Küçük ve orta boy işletmeler, maliyet sorunlarını bahane ederek sendikalaşmaya karşı direnç gösteriyorlar. mektedir. Türkiye gibi kaynak sıkıntısı içinde olan, vergi gelirlerini bir türlü yükseltmeyi başaramayan, mali yapı sorunlarıyla uğraşan bir ülkede, büyük bir vergi ziyaına yol açan kayıtdışılıkla mücadele öncelikli hedefler arasında olmak zorundadır. Yine bu çerçevede Sendikalar Yasası ve iş mevzuatının yeniden gözden geçirilerek, sendikalı işçi çalıştırmayı zorunlu kılan düzenlemeler yapıldığı takdirde, hem sigortasız işçi çalıştırma sorunu çözümlenecek, hem de ağır bir finansman sorunu yaşandığı ifade edilen sosyal güvenlik sisteminin faturasını çalışanlar ve emeklilere yüklemek yerine gerçek sorumlularının üstlenmesi sağlanmış olacaktır. Elbette sektörün kayıt içine alınmasını da sağlayacak bu düzenlemelerle, haksız rekabete uğrayarak mağdur edilen kayıt içi işletmelerin de önü açılmış olacaktır. Hiç kuşku yok ki, bu durumdan en fazla yararı sağlayacak olan kesim de kamu maliyesi olacaktır.Yine bu noktada, AB ilerleme raporlarında en fazla dikkat çekilen hususlardan birinin kayıt dışılığın giderilmesi olduğu göz önünde tutulursa, sözünü ettiğimiz düzenlemeler bu hedefle son derece büyük bir tutarlılık arz etmektedir. Sonuç itibarıyla belirtmek gerekir ki, un ve unlu mamuller sektörü çalışanlarının iki temel sorunu çözüme muhtaç bir şekilde beklemektedir. Sendikasızlık ve kayıt dışılık. Her ikisi birbiriyle bağlantılı ve biri diğerinin çözümüne katkıda bulunacak bu iki sorunun giderilmesinden ülkece büyük yararlar sağlanacağı çok açıktır. Gevreğin adı: Abdal Simidi BURSA (Cumhuriyet) Bursa’nın tarihi semtlerinden Abdal Mahallesi’nde Abdal Mehmet’in 650 yıl önce yapılmış türbesinin yakınındaki bir fırın kaç yıldır üretim yapıyor bilinmiyor. Bu konuda değişik yorumlar var, ama Abdal Simit Fırını’nı 30 yıldır çalıştıran Resul Şahin, "Bursa Simidi"nin adını neredeyse "Abdal Simidi"ne dönüştürecek. Yıllar önce Bursa’da çok sayıda simit fırını vardı. Bunlar, "gevrek" de denilen simidi üretir, onlarca kişi sabahın çok erken saatlerinden itibaren Bursa sokaklarına dağılarak satarlardı. Bugün sayıları azalan simit fırınlarından biri öne çıkıyor. Abdal Mahallesi’nde, Abdal Mehmet’in türbesine bakan ve kaç yıldır simit fırını olarak çalıştırıldığı bilinmeyen mekanda sabahın ilk ışıklarıyla başlayan üretim pazar günü hariç saat 17.00’de mutlaka tamamlanır. Saat 16.3017.00 arası fırın önünde oluşan kuyruk Bursalılar tarafından kanıksanmıştır. Fırını, 30 yıldır işleten Resul Şahin, çalışanları tarafından "çok disiplinli usta" olarak isimlendiriliyor. Yıllardır tadı hiç değişmeyen ve çok eski ustalar tarafından da, "simit gibi simit " olarak isimlendirilen Abdal Simidi’nin sırrıyla ilgili açıklama doğal olarak yapılmıyor ama "kaliteli hammadde, kaliteli işçilik ve iş disiplini" Abdal Simit Fırını Standardı’nı ortaya çıkarmış. Şahin Ailesi, Abdal Fırını’nın son kiracıları. Baba Resul Şahin 30 yıldır kürek sallıyor. Tahinli pidesi de simidi kadar ünlü. Bursalılar, Pazar sabahı kahvaltıları için simit ve tahinli bulabilmeleri için yıllardır aileden fırının açık tutulmasını isterler ama Resul Usta bu işe karşı çıkar. Fotoğraf çektirmeyi de sevmez. Simidin hazırlanmasına, hamurun mayalatılmasına ve fırına atılmasına kadar her işte disiplini öne çıkarır. Oğlu, Güray Şahin, "Abdal Simidinin son yıllarda bu kadar öne çıkmasında babamın disiplinli üretim anlayışı yatıyor. 1969 yılında bu dükkanı kiralamış. Burası kaç yıldır simit üretiyor bilinmiyor. Mahalleye de adını veren Abdal Mehmet, 650 yıl önce yaşamış. Yardımseverli ve fakirlere gıda hazırlaması ile tanınmış. Fırınımız değişik dönemlerde onarım görmüş ama 650 yıllık bir geleneğin sorumluluğunda üretim yapılıyor.7 çalışanımız var. Kalite bizim için önemli. Babamın ustalık becerileri kalitenin büyük bölümünü oluşturuyor. Unumuzu Konya’dan alıyoruz. Yıllardır değiştirmedik. Ustalarımız eski ve deneyimli. Müşterimiz kentin bir ucundan gelip simidimizi alıyor. Fırından tüketiciye satıyoruz"diye konuşuyor. Abdal Simit Fırını’nın ününü bilmeyen Bursalı yoktur. Yolu "Çarşı"ya düşenler, Güney Bursa’nın tarihi mekanlarındaki eski çarşılardan alışveriş yapanlar Kuzey Bursa’ya giderken Abdal Simit Fırını’nın önünden mutlaka geçerler. 7’den 77’ye müşteriler kadın erkek Abdal Kuyruğu’nda eşittirler. Bazen fırının önünde onlarca kişi kuyruğa girer. Resul Usta, kürekleri ustaca kullanır. Kuyruktakilere değmeyen kürekler Türkiye’nin belki de en iyi simitlerinden birini çıkarır. Sıcak ve son yıllarda birbiri ardına açılan "Simit Sarayları"nda bulunamayacak özellikteki simitlerle tahinli pideler Bursa’nın klasikleri arasına girmiştir. Özellikle simitte akşamüstü Bursa’nın tatlarından biridir Abdal Simidi… 15
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle