Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Reform için aydınköylü birlikteliği gerekiyor AB süreci üzerinden gelen "tarım nüfusunuzu azaltın, işletmelerinizi büyütün" tavsiyeleri, mevcut yönetimlerin, toprak da dahil olmak üzere her türlü kamusal varlığın sermayenin sınırsız kullanımına açılması yolundaki çabaları ile birleşiyor Gökhan GÜNAYDIN (Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı) ‘Topraksız ve az ŞANLIURFA (Cumhuriyet) TMMOB’nin Şanlıurfa’da 1112 Kasım tarihleri arasında gerçekleştirdiği Toprak Reformu Kongresi’nin sonuç bildirgesinde, "Toprak üzerindeki güç paylaşımı sürecinde topraksız ve az topraklı köylü sorununun devam etmesi, kır emekçilerinin ekonomik ve siyasal anlamda sömürülmesine yol açmaktadır" denildi. Tarım sektörünün yapısal sorunlarını aşamadığı, arazilerin çok küçük, çok parçalı ve dağınık durumda olduğu kaydedilen bildirgede, "Halen bir çok yörede topraksız ya da az topraklı yurttaşımız yaşam mücadelesi vermektedir. Kiracılıkortakçılık ve yarıcılık düzeni belli kurallara bağlanmamıştır. Toprak reformu hedefleri ile tutarlı biçimde tapu ve kadastro sorunları çözülememiştir" görüşlerine yer verildi. Bildirgede, toprak kaynaklarının, erozyonla, tarım dışı amaçlı kullanım ve yanlış uygulamalarla yok olduğu belirtilerek, sorunlar şöyle sıralandı: "Toprak reformu kapsamında değerlendirilmesi gereken hazine arazileri satılmaktadır. Yabancılara arazi satışı Anayasa hükümleri zorlanarak yaşama geçirilmektedir. IMF ve Dünya Bankası odaklı ‘tarım reformu’ projeleri, tarım sektörünün sosyoekonomik yapılarında yıkıcı sonuçlar üretmektedir. Birçok tarım ürününde dışalımcı konuma gelinmiştir. Toprakinsan ilişkilerinin toprak mülkiyeti temelinde çözülmemesi, insanlarımızın sosyal ve katılımcı toplumun bir bireyi olmasını engellemiş, bu yapı demokratik yaşamın özünü zedelemiştir." Bugünkü koşullarda, mevcut siyasal iktidarların yaklaşımlarıyla, ülke çapında bir toprak reformu yapılması şansının yitirildiğine değinilen bildirgede, özetle şu istemler dile getirildi: "Anayasanın özellikle 35., 44., 45. ve 166. maddelerine uygun yasal ve kurum Ü retim araçlarının mülkiyetinde değişiklik yapma, temel ekonomik yapı değişimi ve savaşlar savaş sonrası dönemler bir yana bırakıldığında, siyasal iktidarlar için kolay göze alınır bir girişim değildir. Bir siyasal iktidar, mülkiyet yapısını yeniden düzenlerken, ya dayandığı sınıfın yararına sonuçlar üretmeyi amaçlar ya da kendi projesine katacağı bir sosyal sınıfın desteğini organize eder. Bu bağlamda; geçtiğimiz yüzyıllarda, çeşitli ülkelerde değişik tarihlerde gerçekleşen feodalizmden kapitalizme geçiş aşamaları ve büyük savaşlar ve onların doğurduğu zorunlu göç koşullarında toprak reformu çalışmaları gerçekleşmiştir. Bunun yanında, "olağan dönemlerde de", düzeni değiştirmeyi amaçlayan halk iktidarları, toprak reformu çalışmalarını organize etmişlerdir. Türkiye’de toprak mülkiyetindeki adaletsizlik, Osmanlı’dan devralınan ve kimi çabalara karşın Cumhuriyet dönemi boyunca taşınan sosyoekonomik ve politik bir sorun olmanın yanında, aynı zamanda Türkiye kırsalında demokrasi ikliminin yeşerememesinin temel nedenlerinden birisidir. Aslında, başta Atatürk olmak üzere Cumhuriyet’i kuran kadroların toprak reformu alanında bilinen çabalarının tarihlendiği 1930’lu – 40’lı yılların öncesinde, 1927 ve 1929 yıllarında çıkarılan "Şark Menakısı Dahilinde Muhtaç Züraa Tevziye Edilecek Araziye Dair Kanun" ile "Şark Vilayeti ile Beyazıt, Erzurum ve Çoruh Vilayetlerinin Bazı Parçalarında Muhacir ve Sığıntıların Yerleştirilmesi ve Yerli Çiftçilerin Topraklandırılması Hakkında Kanun", olağanüstü dönemlerde yaşanan göç hareketlerinin doğurduğu gereksinimi karşılamak yanında kısmen de olsa toprak reformu yapmak üzere oluşturulmuş, ancak bugünün Danıştay’ına karşılık gelen dönemin Şuraı Devlet’ine yapılan başvuru üzerine yasalar iptal edilmiştir. İzleyen süreçte İkinci paylaşım Savaşı sonuna dek, 1935 yılında hazırlanan Toprak İskan Kanunu’nun içerdiği hükümler de dahil olmak üzere, önemli bir ilerleme sağlanamamıştır. İkinci Paylaşım Savaşı sonrası, terhis olunan askerlerin de toprağa geri döndüğü ortamda, 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu 1945 yılında çıkarılmıştır. Yasa, hem topraksız ve az topraklı köylü ile tarım alanında öğrenim görmüş gençlerin topraklandırılması hem de bunların tarımsal yapı ve üretimlerinin desteklenmesi yoluyla ayakta kalarak gelişmelerini amaçlıyor, böylece tarım sisteminde temelli bir değişikliği öngörüyordu. Bu bağlamda; öncelikle Devletin hüküm ve tasarrufu altında olanlar yanında, orta malı, sahipsiz ve değişik biçimlerde kazanılan araziler dağıtılacak; bunların yetmemesi halinde ise vakıflar, özel İdareler, belediyeler ve gerçek kişilerle özel hukuk kişilerine ait araziler, kamulaştırılarak çiftçiye dağıtılacaktır. Bütün bu olumlu girişimlerin başarıya ulaştırılması, doğal olarak güçlü bir siyasi irade gerektirmektedir. Buna karşın İkinci Paylaşım Savaşı süreci "modis virendi" yi bozmuş, büyük toprak sahipleri ile aracı – tefeci – karaborsacı, kendi çıkarlarının ençoklaşacağı yeni bir arayış içine girmişlerdir. İşte tam da bu dönemde, 16