22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Üretici hem fiyattan, hem TMO’dan yana dertli Buğday ambarı dert dolu A DANA (Cumhuriyet Bürosu) Buğday ambarı Çukurova’da dert bitmiyor. Kime dokunsan "bin ah" işitiyorsun. Üretimde girdilerin artmasından tutun, hasadından, satışına kadar süren yorucu aşamada üreticinin sorunlarını çözülmez bir yumak gibi görenlerin sayısı hiç de az değil. Çiftçiler Birliği Başkanı Cumali Doğru, Seyhan Ziraat Odası Başkanı Süleyman Girmen, Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Şahin Tekin ve Ceyhan Ziraat Odası Başkanı Yavuz Tezcan’a "buğday" demeye kalkmaya görün, hemen yakınıyor ve sıralıyorlar; "Üretici bitiyor, ambar boşalıyor. Böyle giderse ambar değil, kileri, çuvalı zor dolduracağız" diye. Daha 10 – 15 yıl öncesine dek "buğday ambarı" adıyla anılan Çukurova’da, giderek ekim alanlarının azalmasını, üretimin düşmesini başta hükümetlerin yanlış tarım politikalarına bağlayan, ancak bu yanlışlıklardan, her dönem her yetkili tarafından "dönülecek" sözü verilmesine karşın bir türlü vazgeçilmediğini vurgulayan üretici kesiminin sözcüleri bakın yakınmalarını nasıl dile getiriyor: Cumali Doğru ( Çiftçiler Birliği Başkanı): "Buğdaya TMO 350 bin TL fiyat verdi. Kimilerine göre iyi fiyattı ama tutturdular, ‘bir üreticiden 30 ton alırım’ diye. Benim 30 ton malımı alacak, ya bin ton buğday toplamışsam. TMO’nun bu sınırlaması piyasayı bozarken, sadece tüccarın işine yaradı. Daha sonra bu karar revize edildi ama iş işten geçmişti. Üretici zaten mayıs sonu haziran başında yaşanan hava şartlarına bağlı rutubetin kaliteyi bozması nedeniyle zarar görmüştü, ardından 30 ton sınırlaması iyice zor durumda bıraktı. Çiftçi mağdur oldu. Önümüzdeki yıl Çukurova’da ne ekeceğini bilen yok. Şu anda çiftçinin en büyük sorunu önünü görememek. Adam buğday ekmiş piyasa kötü, mısır ekmiş piyasa kötü, pamuk maliyetinin altında bir fiyatla satılıyor. Müstahsil ne yapsın? Devletin vereceği prime güveniyor ama o prim daha açıklanmadı bile. Adı konsa ne zaman verileceği meçhul. Bu durumda çiftçi ne eksin? Geçmişte soğan ekmiş zarar etmiş, karpuz, domates, kavun ha keza… Yani bu yıl ekilen yaş sebze meyve dahil bütün ürünlerde zarar ettik. İçinden iki tanesi para etse, ‘bu ürün kar etti onu ekeyim’ der. Tüm olumsuz gelişmelere rağmen gelecek yıl pamuk ekim alanları genişler. Mısır, buğday ekim alanları daralır. Nedeni geçen yıl hükümet 208 bin TL prim verdi pamuğa. Şu sıralar 650–700 bin liraya satılıyor. Şimdi üretici ‘gelecek sene 700 bin liraya satılırsa, 250–300 bin TL ’de devlet prim verirse ben bu işten kâr ederim’ diyor. Mısırdan da buğdaydan da iyi diyor. Tüm ürünlerin girdileri aşağı yukarı birbirleriyle örtüşür. Yani tüm ürünlerde girdi fiyatları yüzde 30–40 artarken, satış fiyatları yüzde 40 eksik oldu bu sene. Bakın, geçen sene TMO’nun mısırda müdahale fiyatı 332 bin, buğdayda 350 bin liraydı. Bu sene mısırda 260 bin lira. Arada 72 bin lira eksik var. Bunun bir ekonomik mantığı var mı? Girdi maliyetleri yüzde 30 artarken, fiyatlar yüzde 30 eksiliyor. Arada yüzde 60’lık bir fark var. Böyle bir şey olur mu? O zaman ya geçen sene yanlıştı ya bu sene. Çiftçi işte bu belirsizlikler yüzünden ne ekeceğini bilemiyor." Yavuz Tezcan (Ceyhan Ziraat Odası Başkanı): "Adana, İçel, Hatay ve Osmaniye illerini kapsayan Çukurova bölgesi, Türkiye buğday ekim alanlarının yaklaşık yüzde 7.7 ve üretimin yüzde 12.3’ünü elinde tutarken, 347 kg/da ile ülke ortalamasının çok üzerinde verim sağlamaktadır. Tahıl işleme sanayinde ürün kalitesini etkileyen faktör Çiftçiler, buğday taban fiyatına tepkilerini, ürünlerini Ceyhan Nehri’ne dökerek göstermişlerdi. lerin başında hammadde gelmektedir. Üretici, değirmenci, fırıncı ve tüketici buğdayı kullanan zincirin birer halkasıdır. Bu halkaların her biri için kalite değişik anlam taşımakta olup, ekmek, makarna, bisküvi üretimi için kullanılan buğdayın kalite özellikleri birbirinden farklıdır. İşte tüm bu özellikleri ve vazgeçilmezliği ile her dönem ekonominin, çiftçinin lokomotifi olan buğday, 2004 yılı üretim sezonunda aşırı kuraklık ve süne zararlısı nedeniyle verim kaybına uğramış, üretici ürününü hak ettiği fiyatın altında satmıştır. 2005 yılı üretim sezonunda ise koşulları iyi gitmesiyle durum biraz iyi olmuş, yağışların düzenli yağması ve süneye karşı gerekli önlemlerin alınması verim ve kalitenin yükselmesini olumlu etkilemiştir. Ancak ne yazık ki, izlenen yanlış tarım politikaları etkisiyle üretici ürününü yine de beklediği fiyattan satamamıştır. TMO, buğday fiyatını yüzde 6 daha düşük açıklamış ve dünyada örneği olmayan bir yaklaşımla buğday hasadı başladıktan sonra 30 ton kotası getirmiştir. Sonradan bu kota kalkmışsa da aradan geçen süre serbest piyasayı buğday üreticisi aleyhine olumsuz etkilemiş, 230 bin TL/kg ile 270 bin TL/kg aralığında buğday satan olmuştur. 2003 mayıs ayında mazotbuğday paritesi 3.6 iken bu yılın mayıs ayında parite buğday aleyhine işleyerek 5.5 olmuştur. Yine gübrebuğday paritesi 2003 yılı mayıs ayında 1.2 iken, 2005 mayısında 1.6, traktörbuğday paritesi ise 51.3 iken 2005 yılında 76.3 olmuştur. 2005 yılında TZOB tarafından tespit edilen buğday maliyeti 2004 yılına göre yüzde 18 daha fazladır. 2004 yılına göre buğday da kullanılan girdilerdeki artış oranları mazotta yüzde 30 olurken, gübrede yüzde 10, traktör fiyatlarında yüzde 18, ilaç fiyatlarında yüzde 20 artış görülmüştür. Girdilerdeki ortalama fiyat artışı yüzde 20’yi bulmuştur. Burada bu dokümanları verdikten sonra hemen bir şeyleri anımsatmak istiyorum. Anımsanacağı gibi AKP seçimden önce; tarımın yeterince desteklenmediğini söyledi, onu çabuk unuttu destek vermedi. Girdi fiyatlarının yüksek olduğunu söyledi, onu unuttu, girdiler de yeni artışlar oldu. Ürün fiyatlarının düşüklüğünü söyledi, onu da unuttu, ürün fiyatlarında düşüş sürdü. Dahası, ‘acil eylem planında mazot gibi kalemlerdeki ağır vergileri azaltarak çiftçinin tahammül edilemez yükünü kaldıracağız’ dedi ve onu da unuttu. Bu unutkanlıkla bu işi nereye kadar götürürler bilemiyoruz ama, üretici, halk ne söyleneni, ne de yapılanları unutmaz." Süleyman Girmen (Seyhan Ziraat Odası Başkanı): "Ülkemizin her yöresinde yetişen buğdayın çiftçi ve ülke için ekonomik ve stratejik önemi irdelenmeyecek kadar açıktır. Bu nedenle buğday konusunda oluşturulması gereken plan, proje ve stratejiler doğru tespit edilmeli, üretici ve tüketici için alternatifi olmayan gereksinimi unutulmamalıdır. İşte bu gerçeklerden yola çıkarak öncelikle yerli üretim kaynakları değerlendirilerek yapılacak planlama ulusal talepleri de karşılamış olacaktır. Ancak ne yazık ki, dün olduğu gibi, bugün de buğdayı üreten ve arzını sağlayan biz çiftçilerin bu konudaki görüş ve önerileri yeterince dikkate alınmamıştır. Her türlü tarımsal üretim imkân ve kabiliyetine karşın, ulusal talebin ülke kaynağından sağlanması esasına dayanan Cumhuriyet prensibinden uzaklaşılarak, tüketimin yerli üretimden değil, önemli bir kısmının ithalat yoluyla karşılanması yoluna gidilmiştir. Bu yolla tüketici sağlıklı ve kaliteli üründen yoksun bırakıldığı gibi, çiftçi de haksız rekabetle karşı karşıya bırakılmış, ürünü para etmemiştir. Zarar eden çiftçi, ertesi yıl tarım teknolojisinin gerektirdiği girdileri yeterince kullanamayınca bu kez rekolte ve kalite düşmesiyle karşılaşmaktadır. Kısacası her şekilde de ülke ekonomisi zarara uğramaktadır. Ancak son yıllarda buğday üstünde oynanan spekülatif oyunlar, bazı kesimlere tarımdan kaynak aktarmak için tertiplenen komplo ve entrikalar, siyasi yandaşlara tarımdan rant aktarma sebebine dayanan çirkin oyunlar yüzünden yapılan zamansız ithalatın yarattığı olumsuz piyasa koşulları da çiftçiye büyük darbe olmaktadır. Çiftçi buğday hasat zamanında, yetiştirdiği ürünü maliyetinin altında satmak zorunda bırakılmaktadır. Bu durumun devamı, sürdürülebilir tarımı tıkar. Ülkemiz ciddi bir buğday talebi ile karşı karşıya kalır. Kırsaldaki insanlarımız buğday yetiştiremediğinden açlık tehlikesi doğar. Buğday genel talebini giderecek ithalatı karşılayacak finans gücümüz de yoktur. Yüce Atatürk’ün ‘Efendi’ yaptığı köylü ve çiftçiyi ülkemizin üzerinde çıkar hesabı olan dış güçlerin talimatı ve telkini ile yönetmeye çalışan işbirlikçilerin, siyasi menfaatleri için ‘Köle’ yapma zihniyetinde ve düşüncesinde olanlar yanlış yoldadır. Tarım ve yerli üretim ipotek altına sokulacak anlaşmalarla çerçevelenmemeli, mutlaka çiftçi ve tarım kuruluşlarının önerileri doğrultusunda Şahin Tekin (Yüreğir Ziraat Odası Başkanı): "Buğday üreticisi verilen fiyatlarla ne yazık ki hüsrana uğratılmıştır. 3 yıl önce 400 bin TL’ye satılan buğday bu yıl 262 YTL. civarında piyasa bulabilmiştir. Sonradan piyasa da fiyatların yükselmesi, 2005 yılı için verilen 30 kuruşluk prim bile çiftçinin masrafını karşılamaktan uzaktır. Çünkü maliyetler geçen yılın üzerindedir. Devlet girdi fiyatlarında tedbir almamıştır. Üzüntü ile belirtelim ki önümüzdeki yıl buğday fiyatlarının iyi olacağına dair ufukta ışık görememekteyiz. Buğday fiyatları geçen yılın altında olacak ise girdi fiyatlarına tedbir alınmalıdır aksi halde üretimde düşüş olacağını şimdiden söyleyebiliriz. Ayrıca 30 kuruşluk primin de yılsonuna dek ödeneceği konusunda tüm üretici kesiminde bir umutsuzluk vardır." 10
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle