02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Buğday üzerinde kara bulutlar dolaşıyor İbrahim YETKİN (Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı) 2 005 yılı hububat alımlarına ilişkin veriler, genel hatlarıyla toplu bir değerlendirme yapmaya yetecek verileri sağlamış bulunmaktadır. Bu veriler ışığında, yapılan değerlendirme şu sonuçları ortaya koymaktadır:2005 yılı buğday üretim maliyeti, 400 bin TL/kg olarak hesaplanmıştı.. Buna karşılık, 2005 Haziran ayında TMO’nun buğday alım fiyatı 350 bin lira olarak açıklandı. Bu durumda, kilogram başına 30 bin liralık primi de katarak toplam verilen fiyatı 380 bin lira olarak değerlendirdiğimizde bile çiftçinin ürettiği buğdaydan zarar ettiği görülüyordu. Kaldı ki, açıklanan fiyat bile beklentilerin çok altında iken, alım sezonunun açılması ile birlikte buğdayın fiyatı serbest piyasada 300 bin liranın altına düştü. Oysa çiftçinin üretimde kullandığı girdilerde aynı dönemde büyük artışlar olmuştu. Örneğin, 1 Eylül 2005 tarihi itibariyle, motorinin fiyatındaki 8 aylık artış yüzde 18.2 düzeyinde gerçekleşerek 1.74 YTL’den 2.06 YTL’ye ulaşmıştı. Böylece, son bir yılda, kırsal motorine gelen zam yüzde 28’i bulmuştu. Yalnızca Ağustos başından 1 Eylül’e kadar son bir aylık dönemde kırsal motorin fiyatı yüzde 4 oranında artmış bulunuyordu. Bu artışlar karşısında 300 bin liralık mazot desteği tüm anlamını yitirmişti. Kaldı ki, bu desteğin de ödenmesinde de sorunlar yaşanıyordu. Bu durum, buğday ithalat ve ihracat rakamlarına bakıldığında da açıkça gözlenmektedir. 2001 yılında 346.8 bin ton olan toplam buğday ithalatı, 2002 yılında 1.007 bin tona, 2003 yılında 1.848 bin tona yükselmiştir. Geçen yıl, üretimdeki artışa bağlı olarak bu rakam 1.050 bin tona gerilemiştir. Bu yıl 21 milyon ton civarında bir üretim tahmin edildiğinden (Türkiye’nin yıllık buğday talebinin 1819 milyon ton civarında olduğu düşünülürse) bu rakamın aynı düzeyde olması beklenmektedir. 2001 yılında 1 milyon tonun üzerinde olan buğday ihracatı ise (1.117 bin ton) üretimnüfus oranın sembolik bir rakama düşürülmüştü. 2003 yılında bu rakam bir miktar artarak 1 milyon tonun üzerine çıkmış, 2004 yılında da 2.3 milyon tonla artış devam etmişti. 2005 yılında bu artış eğiliminin bir sıçramayla Kasım ayı ortaları itibariyle 5.3 milyon tonu bulduğu görülmektedir. Bu yıl TMO tarafından Ağustos sonuna kadar alınan toplam 5.342.000 ton hububatın 4.170.000 tonu buğdaydan oluşmaktadır. Bu yıl konulan 50 tonluk kotaya rağmen TMO alımlarında görülen bu yükselme bazı kesimlerde haksız bir biçimde eleştirilmektedir. TMO Ana Statüsü’nün 4. Maddesi ile bu kuruma "Yurtta hububat fiyatlarının üreticiler yönünden normalin altına düşmesini ve tüketici halk aleyhine anormal derecede yükselmesini önlemek" görevi verilmiştir. Bu görevin yerine getirilmesi geçmiş yıllarda olduğu gibi yüzde 23’lük alımlarla gerçekleştirilemez ve gerçekleştirilememiştir. Türkiye’nin gerçeklerine ve buğday üreticisinin yukarıdan beri anlattığımız zor koşullarına gözlerini kapayarak "serbest piyasacılık" adına TMO alımlarının bu yıl yükselmesini eleştirenlerin, geçtiğimiz yıllarda üreticinin elinden yok pahasına çıkan buğdayı ve ekmek üzerine oynanan oyunları hatırlamaları gerekmektedir. Kota uygulaması Bu yıl TMO’nun izlediği alım politikalarında eleştirilecek bir yön varsa, bu, Eylül ayına kadar TMO alımlarına kota konulmasıdır. Geçmiş yıllarda kota olmamasına karşın TMO alımlarının sembolik miktarlara kadar düşmesi, kotanın alım miktarlarının belirlenmesinde önemli bir rol oynamadığını ortaya koymaktadır. Bu durumda, kota konulması, özellikle de kota miktarının 5 Temmuz 2005 tarihine kadar 30 ton olarak uygulanması, bir çok üreticiyi, elinde ürün kalma endişesi nedeniyle tüccara TMO fiyatlarının altında buğday satmaya sevk etmiştir. Tüccar, bu durumdan yararlanarak piyasaya sınırlı bir ölçüde girmiş ve fiyatları düşük tutmuştur. Kota daha sonra Eylül ayına kadar 50 ton olarak uygulanmış ve Eylül ayında kaldırılmıştır. Böylece, geçtiğimiz aylarda üreticiden 250300 bin liradan buğday alan tüccarın, bu buğdayı 370 bin lira civarında bir fiyattan TMO’ya satmasının yolu açılmıştır. Sonuç olarak: Türkiye’de, üreticinin gelir durumu, üretim düzeyini belirleyen en önemli unsurlardan biridir. Buğday üreticisinin yıllardır gelir kaybına uğraması ve zararına üretim yapar hale gelmesi, Türkiye’nin buğday üretiminde yaşanan tıkanıklığın en büyük nedenidir. Bu sorun aşılmadığı sürece, insanımızın beslenmesindeki en temel unsur olan buğday üretimi üzerindeki kara bulutlar koyulaşmaya devam edecektir. Unutulmamalıdır ki, ülkemizde yaklaşık 900 bin kişi uluslar arası ölçülere göre açtır. Her üç insanımızdan biri yoksuldur, dolayısıyla yetersiz beslenmektedir. Mevcut politikalarda ısrar edildiği takdirde bu tablo çok daha kötüleşmeye mahkumdur. Rekolte durumu Bu yılın Temmuz ayında tarımla ilgili bakanlıklar, ticaret borsalarının temsilcileri, üretici kuruluşları ve ilgili diğer kurumların temsilcilerinin katılımıyla yapılan bir değerlendirme toplantısında bu yılki buğday üretimi, 16.5 milyon tonu ekmeklik, 4.5 milyon tonu makarnalık olmak üzere, 21 milyon ton civarında tahmin edilmiştir. Bu rakam geçen yılın rakamına denktir. Bu rakamlar şu gerçekleri göstermektedir: Türkiye’deki buğday ekim alanları, yayılma sınırına ulaşmış, daha sonra buğday tarımının getirisinin düşüklüğü nedeniyle daralmaya başlamıştır. 1994’de 9.8 milyon Ha olan ekim alanı, 2004 yılında 9.3 milyon Ha’a gerilemiş bulunmaktadır. 2005 yılında bu rakamın 9 milyon Ha olduğu tahmin edilmektedir. Veriler, son on yılda, Türkiye’de ekim alanlarının sınıra dayandığını ve teknoloji kullanımında belirgin bir gelişme sağlanamadığını ortaya koymaktadır. Oysa, buğday, Türk halkının kalori ihtiyacının yüzde 60’ını karşılayan temel bir besin kaynağıdır. Sözü edilen süre içinde nüfus artış oranı düşünüldüğünde, mevcut durum, reel anlamda bir gerilemeye işaret etmektedir. dan kaynaklanan reel gerileme dolayısıyla 2002 yılında 109 bin tona, 2003 yılında 938 tona ve 2004 yılında 863 tona kadar düşmüştür. TMO alımları TMO alımlarında, "Tarım Reformu" adı altında IMF gözetiminde uygulamaya konulan "daraltma" politikaları sonucu 1999 yılından itibaren keskin bir düşüş görülmekteydi. IMF’ye verilen Niyet Mektubundaki taahhütlere bağlı olarak 1999 yılında 5.5 milyon ton olan TMO’nun toplam hububat alımı, 2001 yılında 2.4 milyon tona, 2002 yılında 872 ton gibi 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle