Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
nkara 24 olitika ELEŞTİRİ ErenAYSAN 28Ekim2011Cuma382 'Son söz milletvekilinin'idi TBMM'nin açılışında geçid Başkan Oktay Ekşi... yeter sanınm: Şimdiki uygulamaya göre aynı birleşimde aynı milletvekilinin örneğin 1015 sorusubirbiri ardmdan okutuluyor. İlgili bakan 20 dakika konuşup bunlarm tamamma bir defada yanıt veriyor. Hangi soruya ne dediği de çoğu kez anlaşılmıyor. Sonra başkan soru sahibine canı isterse 1, canı isterse 3 dakika süreyle yerinden konuşma hakkı veriyor. Kısaca "denetleme" mekanizması işlemiyor, "işlemiş gibi" görünmesiyle yetiniliyor. Depremde Ayakta Kalma Sanatı nsanlann eski çağlardan beri boyun eğmek zorunda kaldıkları felaketler karşısında aldıkları tavrın korku ve güce tapınma sarkacmda olduğunu biliyoruz. Yazılı tiyatro metinlerine geçtiğimizde tannların kişiyi bıraktığı en büyük smamalardan biri Sophokles'in Kral Oidipus'unda verilir. Kent veba hastalığıyla cezalandınlır. Ancak tarih boyunca uygarlıklann bile ortadan kalkmasına neden olan depreme dair metinler çok azdır. Hele modern zamanlarda... Belki de günümüzde deprem bir parça da insanın acizliği olarak nitelendirildiği için... Turgut Özakman'm birbirinden kopuk devletbirey ilişkisini, basının yozlaşmışlığını, sözde aydınlann yapmacık davranışlannı, bürokratlarmm çıkarcılığmı eleştirdiği Sarıpmar 1914 dolaylı depreme değinir. Kasabanın ileri gelenleri bağ evinde, eğlence için bir araya gelirler. Dansöz için birbirine giren bürokratlar geceyi "zelzele oldu" diye nitelendirir. Yanlış anlaşılma sonucunda haber İstanbul'a Sanpmar ilçesinde gerçekten deprem olduğu yönünde ulaşır. Küçük yalanlar büyük yalanlan doğurur. Ancak kasaba, tarihinde görmediği yardımlara bu sayede kavuşur. I Meclis ne kadar denetleniyor? Oysa 1957 İçtüzüğü'ne göre bile, her soru önergesi ayn ayn yanıtlanırdı. O bitmeden ötekine geçilmezdi. Önce ilgili bakan, sonra isterse önerge sahibi konuşurdu. Bu konuşmalar 5'er dakikayı geçmezdi. Bakan tekrar konuşursa soru sahibi de konuşabilirdi. Çünkü "son söz milletvekilinin" idi. İlgili bakan bir soru önergesini yanıtlamayı ancak bir kere ve sadece 1 hafta erteleyebilirdi. İkinci hafta da yanıtlamazsa önerge kendiliğinden "gensoru"ya dönüşürdü. Oysa şimdi bir gensoru önergesi en az 20 imza ile verilirse işleme konuyor. Yani "denetleme" hakkının yirmide biri ile yetiniliyor. Bu demokrasi mi "ileri" oluyor? OKTAY EKŞI Istanbul Milletvekili T üm yaşamım politika dünyasmm ya içinde ya kıyısında geçti. Politikaya hep saygı duydum. Politikacıyı çok eleştirdim ama politikacıya yönelik çoğu önyargı ürünü politikacı yalan söyler, politikacıya güven olmaz türü beyanlara hep karşı çıktım. Ama doğrusunu söylemek gerekirse 59 yıl gazetecilik yaptıktan sonra politikaya girmek hiç de hesapta yoktu. Şimdi politikacıyım ve "milletvekili" sıfatmı taşıyorum. Bir başka deyişle tribünlerden sahaya inmiş biriyim. Bu biraz da Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun "Zoraki Diplomaf'lığı gibi geldi başıma. Ama memnunum... Kendimi zaman zaman "tam da istediğim ortamda" hissediyorum. Zaman zaman da zihnimden "ben burada ne işe yarayabilirim?" düşüncesi geçiyor. Demek ki henüz tam politikacı olabilmiş değilim. İşte bu sırada Cumhuriyet gazetesi adma Türey Köse benden "Parlamenter olmuş bir gazeteci gözüyle parlamentoyu" yazmamı istedi. de en kıdemsizlerinden biriyim. Bundan 50 yıl önce kurulan Kurucu Meclis'in en genç üyelerinden biri sıfatıyla burada görev yapmış olmam beni "deneyimli" yapmaya yetmedi. Çünkü geçen yarım asnn, hafızamdaki izlenimlerin çoğunu silip götürdüğü ortaya çıktı. Acemileşmişim.... Gerçi bina aynı... Koridorlarda oturup dedikodu yapan müstahdem tipi aynı. Meclis lokantasının yemeği eskiden ne kadar iyi idiyse, şimdi de o kadar iyi. O lokantadaki servis eskiden ne ölçüde kalitesiz idiyse şimdi de o kadar kalitesiz. Bir Anadolu kasabasmdaki lokantada aldığmız servis ne ise TBMM Lokantası'ndaki de ondan ibaret. İşleyiş çok kötü Meclis'in işleyişine yani asıl önemli olana gelince: Çok şey maalesef eskisinden çok kötü. Örneğin merhum Adnan Menderes'in, muhalefetin sesini kesme amacıyla 1957 yılmda TBMM İç Tüzüğü'ne koydurduğu hükümler bile bugünkü içtüzüğe göre çok daha demokratikti. Bir somut örnek Deneyimli mi, acemi mi? Ve ben de geride kalmış yıllar boyunca hep "biz" diye yazdığım için eleştirilen biriydim ilk defa "ben" ifadeli bu yazıyı kaleme aldım. Gerçi bu Parlamento'nun hem en erken dünyaya gelmiş üyesiyim, hem 1999 Gölcük depreminin ardmdan Behiç Ak'm kaleme aldığı "Fay Hattı", bir orta smıf ailesinin deprem karşısmdaki ikiyüzlü halini, güvenlik histerisini, yalnız kendini güvence altına almaya çalışan bencilliklerini ön plana çıkarır. Bütün bunlann gerisinde sınıfsal çelişkiler ve aile kavramını ele alışlanndaki çatışma vardır. Dostlar Tiyatrosu'nda oynanan, Genco Erkal ve Sumru Yavrucuk'un başrolünü paylaştığı oyun, güncel olan tartışmalarm sahneye yansıtılması anlammda önemlidir. Ancak tiyatro sanatının halkla ilişkisinin kopuk olmadığı zamanlarda, kolektif bir biçimde kaleme alman "Deprem ve Zulüm", 1976 VanÇaldıran depremi sonrasmda yaşanan acılan aktanr. Şıhali Yalçıner ve Fuat Çiyiltepe'nin Van depreminden hemen sonra bölgeye gidip belgesel nitelikte yazdıklan metin, Erkan Yücel tarafmdan yeniden düzenlenir. 19777879 yıllarında Ankara Halk Tiyatrosu'nda oynanan oyun, aslmda bir dönem halkın acılanna nasıl değinildiğinin de göstergesidir. Bugün, yaşanan acılardan ve çelişkilerden sonra tiyatronun seyircisini de içine alan etkinlikleriyle ve insana kattıklan moral değerlerle nasıl değerli bir sanat olduğunun altını çizmemize gerek yok sanınm. Van Devlet Tiyatrosu'ndaki genç arkadaşlanmız depreme sahne üzerinde yakalandılar. Yaklaşık dört yüz civanndaki çocuk seyircisini sağ salim tiyatro binasının dışma çıkartmayı başardılar. Şimdi onlara depremin açtığı ruh yaralarını sağaltmada önemli görevler düşüyor. Belki de yaklaşık otuz beş sene önce yapılmış kolektif metni yeniden düzenleyecekler, çocuklara yönelik özel çalışmalarla onlann ayakta kalmalarını sağlayacaklar, büyüklerin direnme güçlerini bileyecekler, onlara "yaşamın devamlılığını" gösterecekler. Bir kere daha altını çizmeye gerek yok sanınm ama birçok karşıt zihniyetin aksine Devlet Tiyatrolan "orada" işte bunun için var.