Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
¥ lik; esersiz sanatçılık, kısır aptallık, ruhun kızkurusu ve tohuma kaçmışlığı, steril delilik. Son derece küçük görürüm onları, çünkü ben verimliliği isterim, dişi ve erkek bir arada döllenme ve dölleme, kişisel bir yüce etkilenilirlik... Ben esmer Lindheymer’im, erkek yaratılışında, hem rahim hem tohumum, çift eşeyli sanat her şeyle biçimlenebilir, ama kuşkusuz benim sayemde döllenen, zenginleştirir dünyayı. Dünyayı alarak ve dünya armağan ederek, yürekleri her tür üretken hayranlığa apaçık, akıl ve sevgi, aracılık ve düşünce bakımından büyük çünkü aracılık kafa işidir böyle olması gerekirdi ve budur onların görevi , yoksa özgün millet olarak taşlaşmak değil, ya da tatsız bir kendini seyrediş ve kendine hayran oluşla aptallaşmak değil, hele hele aptallık içinde aptallıkla dünyaya egemen olmak hiç değil.” taki Yahudilerin hepsinin öldürülmesiyle ve sağ kalan tek bir Yahudi’nin, pişman olan şehir halkı tarafından Eger hemşehrisi ilan edilmesiyle ilgilidir. Belli ki bu kitabı 1939’da ABD’de sürgünde yazan Thomas Mann, anakronik olarak Naziler’in işledikleri cinayetlere atıfta bulunur. Lotte Weimar’da romanı, yazarının Alman milliyetçiliğine ilişkin eleştirilerini de içerdiği için Almanya’da yasaklanmıştı. Roman 1940’da The Beloved Returns adıyla İngilizce olarak Ameri ka’da yayımlanmış, Almanya’da ancak 1950’de yayımlanabilmişti. Goethe ile yıllar sonra buluşmasından derin bir hayal kırıklığı ile ayrılan Lotte bir süre sonra Goethe’den, tiyatroda bir temsili izlemek üzere davet alır. Oyunu izleyen Lotte pek beğenmez ve “Yetenekli bir oyundu bu, ama yeteneği, genel kanıya göre nasıl isteniyorsa öyle bir tiyatro oyunu üretmeye yönelikti ve insanlığın sınırını hiçbir yana doğru aşmıyordu şair kesinlikle” diye düşünür. HAVYAR TADINDA BİR ROMAN Sonunda Goethe’nin Lotte onuruna verdiği yemekte beklenen buluşma gerçekleşir. Onun ve nişanlısının özel hayatını ince ayrıntılarıyla romanında işlemesi sonucu başlangıçta tedirgin olan ama zaman geçtikçe bunun onurunu ve gururunu taşıyan Lotte, kırk beş yıl sonra Goethe’nin önüne yıllar önce giydiği pembe kurdeleli beyaz tuvaletiyle çıkarken gençlik günlerini geri getirmeye mi çalışmaktadır? Oysa Goethe’nin ona yaklaşımı resmi ve soğuk olur. Konudan konuya atlar, konuşmasıyla dinleyicilerini eğlendirir. Bu arada anlattığı hikâyelerden biri ortaçağın sonlarında Eger’de bir sokak Oyundan sonra Goethe’nin gönderdiği faytona bindiğinde büyük şairin oturduğunu görür. Geçmişin ve bugünün bir hesaplaşması olarak niteleyebileceğimiz bu konuşmalarda, Goethe, “Bu hayat biçimde değişmedir, çoklukla teklik, değişimde süreklilik” der. Geçmiş, bugün ve gelecek hepsi birbirini içinde taşıyan bir birliğin parçalarıdır ona göre. Werther’in zamanı bir daha dönmemek üzere geride kalmıştır ama zaten Goethe o sevgiliyi diğerlerini de biçim değiştirse de hep içinde taşımıştır. Lotte Weimar’da’yı okurken uzun diyaloglara rağmen bu romandan ne müthiş bir film olurdu diye düşündüm. Egon Günther, 1975’de bu romandan bir film yapmış ve baş rolünde Lili Palmer oynamış. Lotte Weimar’da, Thomas Mann’ın sanat ve dahi sanatçı üzerine görüşlerini taşıyan, kurgusuyla ve anlatımıyla gerçek bir başyapıt. Milan Kundera’nın Ölümsüzlük adlı romanında Avrupa’nın merkezi olarak nitelediği Goethe’nin farklı biçimlerde algılanmalarını dile getirmesiyle, Thomas Mann’ın Büyülü Dağ‘da olduğu gibi, Avrupa düşüncesini bir kez daha masaya yatırdığını söyleyebiliriz. Sanatın ve hayatın sorunlarını çok yönlü tartışan ve sorgulayan bu romanı bu konular üzerinde düşünen herkesin okumasını öneririm. Ama kolay yutulacak bir lokma olmadığını ve “havyar” tadında olduğunu anımsatmakta yarar var. ? Lotte Weimar’da/ Thomas Mann/ Çeviren: Gürsel Aytaç/ Can Yayınları/ 376 s. Filozof ve romancı Mann, şair ve filozof Goethe’nin ağzından kendini anlatır. Goethe’nin Alman ulusuyla ilgili düşüncelerini, eleştirilerini ve uyarılarını okurken; Mann’ın Nazizm’e karşı duyduğu tiksintiyi hissederiz. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1038 SAYFA 25