22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Gökova’da bir sosyalist Hafız İbrahim Mersin TÜSTAV (Türkiye Sosyal Araştırma Vakfı); “Türkiye sosyal tarihinin ‘Sarı Defter’ini dolduranlar”ın her biri için bir kitap hazırladı. Bu çalışmada “grev boylarında, toprak işgallerinde, üniversite boykotlarında, hak ve özgürlük mücadelelerinde, mitinglerde, toplantılarda yer alan, cezaevlerinde yatan, siyasal sürgünler yaşayanlar, kendi kaleminden sözleriyle” yer alıyor. İşte bu dizinin 12 kitabı olan Ersin Tosun’un yayına hazırladığı Gökova’da Bir Sosyalist Hafız İbrahim Mersin adlı yapıt Eylül 2009’da yayımlandı. Araştırmacı Ersin Tosun bu kitabında Muğla’nın Ula İlçesine bağlı Portakallık köyünden Hafız İbrahim Mersin’i tanıtıyor. Ë Erdal ATICI lkçağda Anadolu “Bin Tanrı İli” olarak bilinse de asıl ününü yetiştirdiği sanatçılardan, bilginlerden ve ev sahipliğini yaptığı uygarlıklardan alır. Bu uygarlıklar zamanında bilim, sanat, edebiyat, felsefe, müzik, siyaset, hitabet alanlarında onlarca sanatçı ve bilim insanı yetişmiş; bunlar, insanlığın bugünlere gelmesini sağlayan karanlık yolları aydınlatmıştır. lük, sonrasında da Karabörtlen Kalkınma Kooperatifi’nde yöneticilik görevlerinde bulunmuş, 1987 yılında yakalandığı amansız hastalıktan kurtulamayarak yaşamını yitirmiştir. İlhan Selçuk Cumhuriyet gazetesinde Hafız İbrahim Mersin’in ölümünün ardından kaleme aldığı yazısına; “Hafız İbrahim Mersin’i tanır mısınız? Sanmıyorum. 1963’te Yön dergisinin 63. sayısında ilk yazısı çıkan Hafız İbrahim Mersin, ‘sosyalist din adamı’ idi” sözleriyle başlıyor ve “İsterim ki, bu yazım Hafız’ın mezarındaki kır çiçeklerinden biri olsun” diyerek bitiriyordu. gelmeye karar verdim. Esas işim çiftçilik olmakla beraber halkın isteğiyle yeni yapılan camide 30 lira aylıkla imam oldum” (s. 27). Hafız İbrahim Mersin’in Yön’de çıkan bu ilk yazısında gelecekle ilgili planlarını da görebiliyoruz. “İnsanlık hızla ilerlettiği tekniğin kudretiyle uzayda dünya etrafını 88 dakikada dönerken bu kadar zaman içinde sekiz adım çift sürdüm diye gururlanmayı bırakmalı. Önümüzdeki yıllarda tütün yetiştirebilir, gerçek değerine satabilirsek, ilk fırsatta 1015 çiftçi birleşip bir traktör almalı, toprağın işlenmesini bu şekilde çözüme bağlarken, borç dert arıcılık yapmalı. Bundan sonra nefes alıp borcu ödemeli. Radyo, bisiklet gibi bir evin en uygar ihtiyaçlarını temin etmeli ve hemen arkasından kıvrılıp avkılıp 56 dönüm tarla almalı, halkın alay etmesine aldırış etmeden tavukçuluk yapmaya başlamalı diyorum” (s. 31). Mersin yaşamının belli dönemlerinde şiir yazıyor, günlük tutuyor. Bu günlüklerde din konusundaki görüşleri önemli bir yer tutuyor. Dinin, din tüccarlarının eline kaldığını, bunun ülkenin gelişmesinin önüne engel duruma getirildiğini düşünüp yazıyor. Düşüncelerini Muğla’da yayımlanan Devrim gazetesinde de yazıyor. 1965 yılında başlayan Türkiye İşçi Partisi üyeliği, 12 Eylül’de parti ka İ AYDINLANMANIN SÖNMEYEN IŞIĞI Türklerin Anadolu’ya gelmesinden sonra da, bu aydınlık ve uygarlıktan yana olma geleneği sürmüştür. Bu topraklarda Pir Sultan Abdal, Şeyh Bedreddin, Köroğlu, Dadaloğlu gibi dirençli, gözünü budaktan sakınmayan yiğitlerin, bilginlerin yanında, Karacaoğlan gibi sevdalı söz ustaları, Hoca Nasrettin, Hacı Bektaşi Veli, Mevlana Celalettin Rumi gibi hümanistler yetişmiştir. Bugün hasret kaldığımız barışı ve hoşgörüyü, toplumlararası yakınlaşmayı sağlamaya çalışmışlardır. Bu büyük ustaların yanında Anadolu’da her dönem bilginlere parmak ısırtacak kadar çevresine ışık saçan bilge halk önderleri de çıkmıştır. Kendi acıları, mücadeleleri, mutlulukları, başarı ve başarısızlıklarıyla, yenmişlikleri ve yenilmişlikleriyle Anadolu’nun en ücra kasabalarında, köylerinde onurlu bir yaşam sürmüş ve sessizce aramızdan ayrılıp gitmişlerdir. Nâzım’ın dediği gibi “asırda onlar yenmişler, onlar yenilmişlerdir.” Anadolu’da ışıklar hâlâ sönmemiş ve “bilime, sanata, edebiyata olan inanç tüm inançların üstünde geliyorsa” onların yaktığı ışığın tükenmemesindendir. Araştırmacı Ersin Tosun Gökova’da Bir Sosyalist Hafız İbrahim Mersin isimli kitabında, o ışığı yakanlardan biri olan, Muğla’nın Ula ilçesine bağlı Portakallık köyünden Hafız İbrahim Mersin’i tanıtıyor. Hafız İbrahim Mersin 7 Eylül 1939 yılında Muğla’nın Ula ilçesi Portakallık köyünde doğmuş, 1950 yılında Karabörtlen Köyü İlkokulu’nu bitirdikten sonra Ula’da Kuran Kursu’na gitmiş, yatılı olarak 6 yıl okuduğu bu kurstan hafız olarak mezun olmuş, Portakallık köyünde önce kadrosuz sonra da devlet bütçesinden kadro verilerek imamlığa başlamış, 1959 yılında gittiği askerliğini 30 ayda tamamlamış, 1962 yılında Aynımah Hanım’la evlenmiş, 1965 yılında Köyceğiz’de Köy Bürosu Kâtipliği, daha sonra Yatağan’da Tahrirat memurluğu yapmıştır. 1970 yılında Dalaman SEKA müessesesinde Sosyal İşler Şefliği’nde memur olarak göreve başlamış, baskılar sonucu bu işten ayrılmak zorunda kalmış, Dalaman Taşıyıcılar Kooperatifi’nde müdürSAYFA 14 SOSYALİST BİR DİN ADAMI Hafız İbrahim Mersin’in yaşamının sıradan olmayan ve ilgi çeken tarafı, çocuk yaşta gönderildiği Kuran Kursu’nu bitirdikten sonra köyünde imam olarak göreve başlaması, eline geçen gazete, kitap ve dergileri okuyarak kendi kendini aydınlatması, haksızlıklara direnmesi, çevresini değiştirmeye çalışması ve bu amaçlarını gerçekleştirmek için de düşüncelerini başta o dönemin ünlü sosyalist dergisi Yön olmak üzere değişik gazete ve dergilerde yazmasıdır. Yine bu düşünceleri sonucu örgütlü güce inanması, görüşlerine yakın olan Türkiye İşçi Partisi’ne üye olup partinin Muğla İl Başkanlığı’na kadar yükselmesidir. Hafız İbrahim Mersin, 28 Şubat 1963 tarihinde Yön dergisinde “Sosyalist Bir Din Adamı” başlığıyla yazdığı yazıda, öğretmen olmak için Köy Enstitüsü sınavına girdiği gün bir gericinin babasına; “Ne yapıyorsun sen, çocuğu komünist mi yapacaksın?” diyerek öğretmenliğini engellediğini, sonrasında Kuran Kursu’na yazıldığını, orada geçirdiği 6 yıl sonunda da “Hafızlık” diploması aldığını ve gelecekle ilgili planlarını, hayallerini anlatıyor. Hafız İbrahim Mersin, 1957 yılında “Hafızlık” diplomasını aldıktan sonra diplomasına bakıyor; “Ne yapacaktım bunu? Bir müezzin veya imam mı olacaktım?” Bu çelişkiler içinde düşünüyor. Hafız İbrahim Mersin’in düşünceleri daha ilk günden sıradan bir din adamının düşüncelerine benzemiyor: “Okuduğum ayet kendi dilimle olsa iş değişirdi. Tanrı’nın emrini doğrudan ilettiğim için, cemiyete dünyevi bir hizmette bulunmuş olacağımdan uhrevi bir sevaba kavuşabilirdim. Kafam buMersin’in Yön Dergisi’nde yayımlanan bir yazısı na benzer düşüncelerle dolu olarak, İbrahim (1963). Mersin, Ula Halkevi inşaatı önünde (üstte, sağüzere köyüme, doğayla boğuşmak da). İbrahim Mersin ve eşi Aynimah Mersin, 1987. patılıncaya kadar sürüyor. Yapıtta Hafız İbrahim Mersin’i yakından tanıyan akrabaları, arkadaşları ve dostlarının anlatımlarına da yer veriliyor; MuğlaOrtaca’dan arkadaşı Ali İhsan Tuncalı, “... Bu saydığım arkadaşların hepsi de her türlü takdire, saygıya layık arkadaşlarımızdı. Hafız İbrahim Mersin’in yeri bu arkadaşlarımızdan daha ayrıydı. Başlangıçta din eğitimi almış, hafız olmuş, dört yıl gibi uzun bir süre köyündeki camide hafızlık, imamlık yapmış bir kişinin her şeyi birdenbire bırakarak liseyi dışarıdan bitirmesi, sosyalizm üzerine yazılmış bilimsel Marksist kitapları okuyarak bilinçlenmesi, SEKA Kâğıt Fabrikası’na girip ekmeğini kazanırken, ilerici gazetelere, dergilere yazılar yazması onu çok özel yapıyordu. Türkiye İşçi Partisi’ni örgütlemek için neredeyse gitmediği dağ köyü kalmamıştı. Ula ilçe teşkilatını kurmuştu. Daha sonra Muğla il teşkilatında parti başkanlığı yaptı. Muğla’nın bütün ilçe ve köylerinde “Komünist İmam” olarak tanındı ve itibar gördü. Ölümüne kadar, son nefesine kadar inandığı davadan ödün vermedi” diye anlatıyor onu (s. 93). ÇAĞDAŞ YURTTAŞ Hafız Mersin, yaşamı boyunca toplumu geri bırakan çağdışılıklara karşı bir yurttaş olarak da mücadele ediyor. Kooperatif yönetim kurullarından Başbakan’a, Cumhurbaşkanı’na kadar her kesime uyarıcı mektuplar yazıyor. Doğruları söylediği için dokuz köyden kovulacağını bile bile karanlığın üzerine gidiyor. Ekonomik sıkıntılar, sürgünler, gözaltılar, kavgalar yaşıyor ama hiçbir zaman mücadeleden vazgeçmiyor. Günümüz düşünüldüğünde Hafız İbrahim Mersin gibilerin ne kadar azaldığını, ilkesiz, omurgasız, birçok insanın salına salına ortada gezdiğini ve toplumun bu insanlara belli ölçülerde değer verdiğini görmek, bize en önemli görevimizi bir kez daha anımsatıyor: Bu görev Hafız İbrahim Mersin gibi yazdıklarıyla ve düşündükleriyle her zaman yoksul halkın yanında olan; yürekli, yiğit, aydınlanmacı, namuslu, dürüst, mücadelesi örnek insanların unutulmaması, unutturulmamasıdır. ? Gökova’da Bir Sosyalist: Hafız İbrahim Mersin/ Ersin Tosun/ TÜSTAVTürkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı/ 204 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1038
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle