Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BİR FİLM, BİR KİTAP, BİR OYUN Çiğdem Gündeş yalnız kaldığını fark edip ona bir bakıcı bulur. Bakıcı Song, sinema eğitimi için Paris’e gelen Çinli bir genç kızdır ve o da Simon gibi kalabalık içinde yalnızdır. Konuşmaktan çok izlemeyi ve gözlem yapmayı, her şeyi kamerası ile kaydetmeyi yeğler. Paris sokaklarında, küçük bir çocuğu izleyen gizemli bir kırmızı balonun, bu büyük ve kalabalık şehirde, küçücük bir evde yaşanan yalnızlığa tanıklığını anlatan film bir tablo ile biter: Simon ve arkadaşları müzede öğretmenleri ile birlikte bir tabloyu incelemektedirler. Tablonun sağ üst köşesinde bir ağaç, ağacın altında iki yetişkin vardır. Yetişkinlerin bulunduğu taraf gölgeliktir. Tablonun sağ alt köşesinde ise elinde kırmızı balonuyla bir çocuk vardır ve tablonun bu kısmı günlük güneşliktir. Tablo, yukarıdan bakılmış gibi resmedilmiştir. Çocuklardan biri resme bakar ve “Ressam tepeden bakıyor, balonlu çocuğu izliyor” der. Simon başının üzerinde bir hareketlilik sezer, başını kaldırıp bakınca cam kaplı aydınlık tavandan Kırmızı Balonu’nu görür. Usulca kayar gider balon. Film biter. BİR OYUN; KIRMIZI BALON Orijinal Eser: Albert Lamorisse / Oyunlaştıran: Hayrettin Filiz / Öğrenci Yönetmen: Uğur Uzunel / BTA (Bilimsel Tiyatro Atölyesi) 2004–2005 sezonu. Kırmızı Balonun yolculuğu bitmiyor; bu kez bir tiyatro sahnesinde çıkıyor karşımıza. İzmir’deki BTA (Bilimsel Tiyatro Atölyesi)’nın kurucusu ve yönetmeni Hayrettin Filiz’in yorumuyla selamlıyor dünyayı ve çocukları. Oyunun yazarı Hayrettin Filiz hem filmden hem de romandan çok etkilenmiş ve Kırmızı Balon’u 1998 de sahneye uyarlamış. Oyunu sahnelerken, günümüz çocuğunun temel sorunlarına dokunmuş. Kocaman şehirlerde, kocaman apartmanlarda ama küçücük dünyalarda ve yapayalnız yaşayan çocukları anlatmış. Kırmızı Balon, günümüz çocuğunun yalnızlığına renk olmuş. Oyunun öğrenci yönetmeni Uğur Uzunel bakın neler diyor Kırmızı Balon hakkında: “Bana kalırsa bir tragedyadır Kırmızı Balon. Son derece hazin bir dostluk öyküsüdür. Keşke insanlar da sıkıca sarılıp dost olabilse... Çünkü bu oyun, gün geçtikçe makineleşen dünyamızda yitirmeye başladığımız sıcak duyguları, masum bir çocuğun düşlerinin hayatın tüm kirine karşın temiz olduğunu anlatır. Çünkü temizdir çocuk. Yalansızdır. Kötülük yoktur içinde. Ve Kırmızı Balon en çok bir çocuğun düşlerine saygı duyulması gerektiğini anlatır...” BTA tarafından sahnelenen oyunun, orijinal filmden tek farkı repliklerinin olması. Dileriz Kırmızı Balon’un yolculuğu bitmemiştir. Onu bekleyen o kadar çok çocuk var ki… Kırmızı Balon’u elbirliği ile binlerce çocukla buluşturan Albert Lamorisse ve Erdal Öz’ü saygıyla anıyor, binlerce balonla onlara “Merhaba!” diyoruz. BTA’ya ve Tayvanlı Yönetmen Hou HsiaoHsien’e de teşekkürler; bize kırmızı balonu bir kez daha anımsattıkları için… Kitapsız, filmsiz ve balonsuz kalmayın. İyi okumalar, iyi seyirler… ? SAYFA 31 Bir balon ne kadar uzağa gidebilir? Dergimizde zaman zaman sinemaya dokunuyor, edebiyatsinema ilişkisine göz atmaya çalışıyoruz. 27. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin filmlerinden olan ve kısa bir süre önce sinemalarda da gösterime giren “Kırmızı Balonun Yolcuğu” isimli film bu beraberliğin en güzel örneklerinden biri. Sözü fazla uzatmadan bu keyifli yolculuğun izlerini sürelim. Balon bizi nereye götürürse… BİR FİLM; KIRMIZI BALON (Ballon Rouge, Le) Yönetmen: Albert Lamorisse / Yapım: 1956/ Fransa / 32 dakika Ödülleri: 1957 Bafta: En İyi Film Özel Ödül / 1956 Cannes Film Festivali: En İyi Kısa Metrajlı Film / 1957 Oscar: En İyi Senaryo / 1956 Prix Louise Delluce: En İyi Film Paris’te yaşayan küçük bir çocuğun kırmızı bir balonla dostluğunun anlatıldığı kısa metrajlı ve sözsüz bir başyapıttır Kırmızı Balon. Pascal, sadece bir kez “Balon” diye seslenir. O kadar… Gelelim filmin kısa öyküsüne; Pascal bir sabah okula giderken elektrik direğinin tepesinde kocaman kıpkırmızı bir balon görür. Binbir güçlükle ulaşır balona. Bir elinde balonu, bir elinde çantası otobüs durağına varır. Ancak biletçi bu kocaman balonu otobüse almaz. Pascal çaresiz okula dek yürümek zorundadır. İşin kötüsü yağmur da başlamıştır. Pascal balonunun ıslanıp hastalanmasından korkar. Neyse ki yol boyunca pek çok insan onu ve balonunu şemsiyesi altına alır. Bu yürüyüş kuvvetli ve sıcacık bir dostluğun başlangıcı olur. Pascal ve balonu artık her an ve her yerde birliktedir. Üstelik bu gizemli Kırmızı Balon, Pascal’ı dinlemekte ve anlamaktadır. Ancak bazıları karşı çıkar bu dostluğa. Belki dostluğu, belki oyunu unuttuklarından… Onları ayırmak için ellerinden geleni yaparlar; annesi balkondan uçuruverir balonunu. Okul müdürü, küçük çocuğu bahçedeki depoya kilitler. Ama Kırmızı Balon Pascal’ı bırakıp gitmez hiç. Her defasında usulca yaklaşır Pascal’a ve ipini uzatır. Ne yazık ki bu büyülü dostluğu kıskanan ve ne pahasına olursa olsun bozmaya kararlı bir grup çocuk boş bir arsada kıstırırlar ikisini. CUMHURİYET KİTAP SAYI 955 Taş ve sopalarla saldırırlar. Ölümcül darbe bir sapanla gelir. Kırmızı balon, parlaklığını yitirir önce, küçülür, söner ve toprakta kırmızı bir leke olur. Pascal balonun yanında sessizce ağlarken bir hareket başlar şehirde. Paris semalarını rengârenk balonlar süsler; kimisi çocukların elinden kurtulur, kimisi baloncunun. Pencerelerden, parklardan süzülüp gelen balonlar Pascal’ı alarak yükselirler. Pascal şimdi rengârenk ve mutlu bir lekedir gökyüzünde. ilişkin hiçbir ipucu vermeden birkaç kez yinelemiş. Kararı okuyucunun düş gücüne bırakarak Pascal’ın büyülü sesini sık sık duyma şansı vermiş. Filmin en güzel sahnelerinden biri de okul müdürünün Balon’un peşinden koştuğu sahnedir. Lamorisse sanki müdüre “oyun oynamayı” anımsatmaya çalışır. Ama sevgiden, dostluktan, oyundan ve çocuktan çok uzak olan müdür herkesin gözünde komik duruma düşer. Belki Lamorisse’nin asıl anlatmak istediği tam da buydu. “Çocuk” değilseniz oyun oynamayı beceremezsiniz! Erdal Öz de bu sahneleri, sanki oradaymış gibi canlı bir dille anlatmış. Kuşkusuz bunda her ikisinin de çocuğa yakın oluşlarının, çocukça bakış açısını hiç yitirmeyişlerinin payı büyük. Kim bilir belki ikisi de hep çocuktu zaten… BİR FİLM; KIRMIZI BALONUN YOLCULUĞU (LE VOYAGE DU BALLON ROUGE) Yönetmen: Hou HsiaoHsien / Fransa 2007 / 113 Dakika Kırmızı Balon yeniden beyazperdede. Bu kez Tayvanlı yönetmen Hou HsiaoHsien’in kamerasından uzatıyor ipini. Hou HsiaoHsien, Albert Lamorisse’ye adadığı filmi Kırmızı Balonun Yolculuğu’nda günümüz çocuğunun en büyük sorunu olan yalnızlığa değinmiş. Kırmızı Balon’un Yolculuğu, aynen Lamorisse’nin filminde olduğu gibi direğe takılı kalmış kocaman, kıpkırmızı balonun görüntüsüyle başlıyor. Şehir aynı şehir, balon aynı balon ama bu kez Pascal’ın yerini Simon almış. Simon da okula giderken rastlıyor kırmızı balona. Ancak balona ulaşamıyor ve çaresiz yoluna devam ediyor. Ama bir de bakıyor ki balon peşinde. Okula dek izliyor Simon’u kırmızı balon, okul dönüşü onu yine metroda karşılıyor. O andan sonra da peşinden hiç ayrılmıyor. Ancak ilk filmde olduğu gibi elle tutulur bir dostluk yerine kimselere söylemedikleri sessiz bir dostluk kuruluyor. İlk filmde Pascal balonu ile sürekli konuşurken bu kez Simon ve Balon sessizce anlaşıyorlar. Simon ne zaman başını kaldırıp baksa Kırmızı Balon hep orada; Simon’un baktığı yerde. Sanki onu kolluyor, yalnızlığını gidermeye çalışıyor. Simon’un annesi Suzanne, kukla tiyatrosunda seslendirme sanatçısıdır. Yoğun iş hayatı ve gündelik koşturmanın arasında oğlunun çok BİR KİTAP; KIRMIZI BALON Yazan: Erdal Öz / Can Yayınları / 1. Basım: 1990, 2. Basım: 2007 / Kapak Düzeni: Semih Özcan / Resimler: Kırmızı Balon filminden / 94 sayfa Yazar, eleştirmen, yayıncı Erdal Öz, gençliğinde izlediği Kırmızı Balon filminden çok etkilenmiş ve bir roman yazmış. Dilerseniz bu romanı ve öyküsünü kitabın önsözünden, Erdal Öz’den dinleyelim: “Ünlü Fransız yönetmen Albert Lamorisse’nin çocuklar için yaptığı Kırmızı Balon adlı filmi yıllar önce görmüştüm. Çok etkilemişti beni. Yıllar sonra bu filmin bir video bandı geçti elime. Yıllar önce duyduğum sevinci, o çocukça hüznü yeniden duydum yüreğimde. Filmde hiç konuşma yoktur. Küçük Pascal, filmin bir yerinde “Balon” diye seslenir. Filmdeki tek konuşma budur. Video banttaki filmi günlerce izledim, ince ince notlar aldım, sonra da geçtim makinemin başına, oturdum bu kitabı yazdım. Bu güzel öykünün yazılı bir metnini bulamamıştım. Elinizdeki bu kitap, bu filmin kitabıdır; sevgili küçük Pascal ile kocaman Kırmızı Balonun’un dostluk öyküsüdür. Bu kitabı yazarken, bir amacım da kitabı Lamorisse’e göndermek, onu şaşırtmaktı. Onun artık yaşamadığını nerden bilebilirdim. Olmadı. Yıllar önce öldüğünü öğrenince çok üzüldüm; kitabımı ona okutamadım. Bu büyük film ustası, 1970 yılında, yine çocuklar için yeni bir film çekerken, geçirdiği bir helikopter kazasında ölmüş. Bu kitapçığı, onun filminden aldığım fotoğraflarla süslemekten kaçınmadım. Bu çok sevdiğim kitabımı ona, altında yattığı toprak yığınından gökyüzüne renk renk balonlar yükselten sevgili Albert Lamorisse’e adıyorum”. Kırmızı Balon, usta yazar Erdal Öz’ün sözcükleriyle renkleniyor, yaşam buluyor. Erdal Öz filmin kitabını yazarken, okuyucuya sürprizler de yapmayı unutmamış. Sözsüz filmin tek cümlesi olan Pascal’ın balonuna seslendiği sahneyi, filmin hangi sahnesi olduğuna